BİLİNMEYEN OSMANLI-AHMED AKGÜNDÜZ-SAİD ÖZTÜRK-OSAV-İSTANBUL-2000-3. BÖLÜM
Maalesef Osmanlı Devleti’nin duraklamasında ve hatta gerilemesinde en büyük rolü oynayan sebeplerden biri de, bir yüzyıla yakın, Kadın Efendilerin devlet işlerine karışmaları olmuştur. Özellikle Kanuni’nin karısı Hürrem Sultân, Mahidevran’ı Manisa’ya sürdürüp başkadınlığı ele geçirdikten sonra, bir zamanların Vâlide Sultânları gibi, haremin reisi haline gelmiş ve daha da ileri giderek devletin işlerine karışmıştır. Şehzâde Mustafa’nın öldürülmesinde mühim rol oynamıştır denilirse, mesele daha iyi anlaşılacaktır. S. 325
Â
Maalesef Osmanlı Devleti'nin duraklamasında ve hatta gerilemesinde en büyük rolü oynayan sebeplerden biri de, bir yüzyıla yakın, Kadın Efendilerin devlet işlerine karışmaları olmuştur. Özellikle Kanuni'nin karısı Hürrem Sultân, Mahidevran'ı Manisa'ya sürdürüp başkadınlığı ele geçirdikten sonra, bir zamanların Vâlide Sultânları gibi, haremin reisi haline gelmiş ve daha da ileri giderek devletin işlerine karışmıştır. Şehzâde Mustafa'nın öldürülmesinde mühim rol oynamıştır denilirse, mesele daha iyi anlaşılacaktır. S. 325
Turhan Sultân, Harem-i Hümâyûn'da, kadınların asla siyâsete karışmamaları gerektiği terbiyesini öylesine kurdu ki, Osmanlı saltanatının sonuna kadar bu terbiye devam etti. Bu sûretle Hürrem-Safiye-Kösem Sultân üçlüsünün başlattığı kötü dönem kapanmış oldu. S. 325
Osmanlı toplum yapısı içerisindeki farklılık fonksiyoneldir. Toplumda iş bölümünü oluşturmaktadırlar. Herkesin bir görev ve sorumluluk alanı vardır. Bu sosyal guruplar dünya işleri açısından birbirlerine üstün olmadıkları inancını taşırlar. Bu gurupları yönetenlerin bile tercih ve tafdili için bir sebep yoktur. S. 346
…Osmanlı Hukuku çok hukuklu bir sistem değildir. Belki din ve vicdan hürriyeti gereği, gayr-i Müslimlere belli hukuk alanlarında daha serbest hareket etme imkânı vermiştir. Bu serbestlilik, çok hukukluluk olarak anlaşılınca ve gayr-i Müslimler tarafından suiistimal edilince, Tanzîmât sonrasında buna karşı tedbirler alınmıştır. S. 356-357
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği zaman Galata Cenevizlilerine verdiği Ahidnâme gayr-i Müslim tebaanın temel hak ve hürriyetlerinin korunması ve toplum barışının tesis edilmesi ifade eden tarihimizin önemli vesikalarından biridir. S. 359
…Osmanlı Kanunnâmeleri, sadece ve sadece, İslâmın devlete tanıdığı yetki kullanılarak, askeri hukuk, idare hukuku, mali hukukun belli alanları ve ceza hukukunun ta'zir suç ve cezaları konusundaki hükümlerinden ibarettir ve bunlar da İslâma aykırı değildir. S. 365
Osmanlı Devleti'nde ülül-emr'in vazifelerini, tasdik makamı padişah, arz makamı sadrazam ve "Şûrâ Meclisi" de divan-ı hümâyûn olan üçlü bir organ yürütür. Divân-ı Hümâyûn'un tabii üyersi olan nişancı sonraları reis'ül-küttâb kanun tasarılarını hazırlamakla vazifelidir. S. 379
Osmanlı Devlet şeklini tam anlamıyla Batıdaki monarşik devlet şekillerine benzetmek mümkün olmadığı gibi, Osmanlı padişahlarını da batılı kral ve diktatör hükümdarlar gibi görmek mümkün değildir. Zira Osmanlı padişahları sadece icrâ konusunda âmme maslahatı ile kayıtlı ve sınırlı geniş yetkilere sahiptirler. Yasama yetkileri yine şer'î hukukun tanıdığı ölçüde mevcuttur. Devletin, padişahtan ve padişah ailesinden ayrı hukukî bir varlığı vardır. S. 382
…Osmanlı Devleti misâlinde de görüldüğü üzere, Müslüman bir devlette din ile devlet iç içedir ve devlete dinin esasları şekil vermektedir. Bunu, batılıların anladığı manada laiklik veya teokrasi mefhumlarıyla da karıştırmamak ve aldanamak gerekir. S. 395
…Nizâmiye Mahkemeleri (…) Mecelle ve benzeri fıkhî hükümleri kanunlaştıran hukukî mevzuatı uygulamaktadır. Uyguladığı kanunlar, Avrupa Kanunları değildir. S. 414
Osmanlı toplumu içerisinde kişileri çok evliliğe iten sebepler kadını istismar üzerine kurulu gayrı ahlakî gerekçelere dayanmamaktadır. En başta nesebin devamlılığını sağlama ve çocuk sahibi olma isteği kişileri ikinci evliliğe iten sebeplerdendir. S. 417
Mecelle, hazırlandığı devre göre, sistem ve muhteva bakımından önemli yenilikler ihtiva etmesi ve çok sağlam bir hukuk mantığı ile kaleme alınmış bulunması dolayısıyla, sadece bugünkü Türkiye hudutları içinde değil, çok geniş bir sahada kabul görmüş tatbik olunmuştur. Bunları arasında Mısır, Hicaz, Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, Kıbrıs, Filistin'i ve İsrail'i de sayabiliriz. Mecelle, Arnavutluk, Bosna ve Hersek'de 1928; Kuveyt'te 1984 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Ayrıca bugün dahi bazı hükümlerinin İsrail hukukunda geçerli olduğunu yapılan araştırmalar göstermektedir. S. 425
16. yüzyıl bütün dünyayı etkisi altına alacak gelişmelerin yaşandığı bir yüzyıl. Coğrafi keşifler ile başlayan gelişmeler sömürgecilik, kıymetli maden hareketliliği, nüfus artışı, fiyat artışı ve mali bunalımlar ile sürüp gitmiştir. S. 461
Devrinde dünyanın süper güçlerine karşı koyabilen Osmanlı yükselme çağlarında iler bir teknolojiye ve gelişmiş bir sınaî sektöre sahipti. Top döküm teknolojisindeki üstünlük bunun en bariz misâlidir. S. 464
Osmanlı sanayiiinin gelişimini iki farlı döneme ayırmak gerekir. Çünkü, Osmanlı sanayisi, geleneksel sınai üretim tarzının hâkim olduğu dönem ile, sanayi inkılabının tesirleriyle geleneksel sanayilerin gerilediği, değişim ve yenileşme fikirleriyle de batılı sanayilerin faaliyet biçimlerinin esas alındığı 19. yüzyıl ve sonrasında farklı yapısal özelliklere sahiptir. S. 464
Osmanlı devleti çağdaşı bulunan batı ülkelerinin izlediği politikalardan farklı bir dış ticâret politikası izliyordu. Batı ülkelerinde 18. yüzyılın sonlarına kadar mümkün olduğunca en fazla ihracat ve mümkün olduğunca en az ithalat ilkesi geçerli idi. Osmanlı dış ticâret politikası ise ithalatı kısma yerine serbest bırakıyordu. S. 473
Kapitülasyonların daima yürürlükte kalmasının sebeplerinden biri de bu farklı ithalat politikasında aranmalıdır. Zira, devlet, halkın ihtiyaç duyduğu ve stratejik önemi olan malların ithaline müsaade ediyor, hatta özen gösteriyor, ihracatı ise kısıtlıyordu. Bu açıdan Osmanlı dış ticâret politikası anti-merkantilist izler taşımaktadır. S. 474
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı baki kalacaktır.
Rahman, 26-27
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...