MUCÄ°ZE VE KERAMET NE DEMEKTÄ°R?

Mucizeler, peygamberlerin peygamberliklerini isbat etmek için gösterdikleri harikulade olaylardır. Peygamberler mucizeleri istedikleri vakit gösterirler. Ancak sebepler dairesinde olabilecek bir iş için değil, sebeplerin bittiği yerde kudret-i ilahîden istimdad ederek bu mucizeleri gerçekleştirirler. M


2011-09-21 19:32:47

Mucizeler, peygamberlerin peygamberliklerini isbat etmek için gösterdikleri harikulade olaylardır. Peygamberler mucizeleri istedikleri vakit gösterirler. Ancak sebepler dairesinde olabilecek bir iş için değil, sebeplerin bittiği yerde kudret-i ilahîden istimdad ederek bu mucizeleri gerçekleştirirler. Mucizeler aynı zamanda insanlığın ilmen ve fennen ulaşabileceği zirve noktaları da gösteren ve gelişme tirendine dikkat çeken alâmetlerdir. İnsanoğlu mucizelerin ışığında yürüdüğünde, harikulade olayların üstesinden gelebilecektir.

Keramet ise istenildiğinde değil de, daha ziyade ihsan-ı ilahî olarak lütfedilen bir kısım ilahî ikramlardır ki, bu aslında ahiret nimetlerinin dünyada kısmen tezahürü manasını ifade eder. Bu itibarla ehl-i tahkik keramete pek iltifat etmemiştir. Çünkü dünya hayatı hikmete dayalı bir hayat olup, esbab dairesinde yaşanması gerekir. Bazen esbab dairesi tükenir de kul ızdırarî (zorlayıcı) bir dua yapabilirse, mucizevarî dediğimiz bir kısım hiç ümid edilmeyen nimetlere, iltifatlara, şualara, ihsanlara ve ikramlara mazhar olabilir. Bu neviden harikulade olaylar toplumda sık sık rastlanan hadiselerdendir.

Cenab-ı Hakkın emir ve isteklerini bazen Cebrail (A.S.) vasıtasıyla ve bazen de ilham ve sadık rüyalarla peygamberlerine iletmesine "Vahy" diyoruz. En son şekliyle vahy, vahy-i metlûv (Kuran-ı Kerim'dir ki, tamamı Cebrail (A.S.) aracılığı ile gönderilmiştir) ve vahy-i gayr-i metlûv (Hz. Peygamberin mübarek söz, fiil ve takrirleridir ki, akl-ı selim, ilham ve sadık rüyaların mahsulüdür) olmak üzere iki bölümde ele alınıp incelenebilir.

Vahy-i metlûv dediğimiz Kuran-ı Kerim nazil oldukça vahy kâtiplerince yazılmış ve daha sonra hem ezberlenmiş ve hem de bir kitap (mushaf) haline getirilmiştir. Ve zamanımıza kadar da hem sözlü ve hem de yazılı olarak tevatüren gelmiştir. Hadis-i şeriflere gelince; milyona baliğ olan müctehid, muhaddis ve evliya tarafından tetkik ve tahkik ve de tenkide tabi tutularak zamanımıza kadar yazılı olarak ulaştığı tartışılmaz bir gerçektir.

Peygamberler, Allah Teâlâ tarafından görevlendirildiği içindir ki, onların davaları umumi olmuş ve gelişmiştir. Bu espriden hareketle şu hususu anlamamız gerekir ki bir vazife ile görevlendirilen kişi hem cesur, hem liyakatli ve hem de riyasız olacağından büyük ölçüde başarılı olur. Görevlendirilmediği halde bir işe sahip çıkan kimse ise tam aksine, büyük ölçüde başarısız olur. Zira kendisine itaat ve biat edecek yardımcılar bulamayan kimse korkak ve riyakâr olacaktır. Bu açıdan İslam'da bir göreve talip olmaktan daha ziyade görevlendirilmek esprisi geçerlidir. Dolayısıyla görev istenmez belki verilir.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

Ankebut, 57

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Mü'minin sezgisinden sakının, çünkü o Allah'ın nuruyla bakar.

Taberani

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI