ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN İBRETLİ HATIRALAR-7

ZAL MAHMUD PAŞA MI? İstanbul'da bir camiye gittik, namaz kıldık. Çok güzel bir cami... Çok mükemmel yapılmış, galiba Mimar Sinan'a yaptırmış paşa... Ne camisi?.. Zal Mahmud Paşa Camisi... Hoca yatsı namazını kıldırdı. Dedim ki:


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2011-11-22 03:28:48

ZAL MAHMUD PAÅžA MI?

İstanbul'da bir camiye gittik, namaz kıldık. Çok güzel bir cami... Çok mükemmel yapılmış, galiba Mimar Sinan'a yaptırmış paşa... Ne camisi?.. Zal Mahmud Paşa Camisi... Hoca yatsı namazını kıldırdı. Dedim ki:

"--Hocam, bu zal ne demekmiÅŸ acaba, biliyor musunuz? Zal Mahmut PaÅŸa nedir?" diye sordum.

Hoca dedi ki bana:

"--Hocam bu camiyi yaptıran adam, öyle zâlimmiş ki, çok zâlimmiş. Onun için zalimin zalinden Zal Mahmud Paşa demişler" dedi.

Dedim ki:

"--Yâ zâlim olsa, cami yaptırmaz adam... Dindar ki, bu kadar güzel cami yaptırmış."

Gittim, araştırdım meseleyi... Ansiklopedileri karıştırdım, buldum; hiç de öyle değil... Zal, ihtiyar demekmiş, köhne demekmiş, çok yaşlı demekmiş. Demek ki, bu Mahmud Paşa çok yaşlı bir kimseydi mübarek, aksakallı... Başka bir Mahmud Paşa'dan ayrılsın diye Zal Mahmud Paşa demişler; yaşlı Mahmud Paşa demek... O da bir güzel cami yaptırmış. Allah mekânın cennet etsin, Allah razı olsun... Şu camiyi yaptırandan da razı olsun... Bizlere de Allah cami yapmak, yaptırmak nasib eylesin... Rahmetine hepimizi erdirsin...

Hocaya haber gönderdim: "Söyleyin, o hocaya, içinde vazife gördüğü camiyi yaptıran insandan böyle bahsetmesin! Zal Mahmud Paşa, zalim Mahmud Paşa değil; ihtiyar, mübarek Mahmud Paşa demek..." dedim. . 9. 2. 1995 / 9 Ramazan 1415 Kapı Camii - KONYA

"SAKIN TERK-Ä° EDEBTEN.."

Medine-i Münevvere'de bir mübarek varmış. Hâli de güzelmiş, iyi bir müslümanmış. Peygamber Efendimiz'in türbesini ziyaret ediyormuş da, "Essalâtü ves selâmü aleyke yâ rasûlallah!" dediği zaman, Rasûlüllah SAS Efendimiz'in selâmına selâmla karşılık verdiğini duyuyormuş. Kulağa bak, duruma bak; güzel!.. Selam verince, selâmının alındığını duyuyor, selâmı alınıyor; güzel bir hâl...

Bir gün memleketinden hemşehrileri gelmiş. O da memleketinden sormuş: "Ne var ne yok?.. Falancalar nasıl, filâncalar nasıl?.. Ne oldu, ne kaldı, ne bitti?.." Memleket hasretiyle sohbet yapmışlar, konuşmuşlar. Sonra yine namaz vaktinde Mescid-i Nebevî'ye gitmiş, Peygamber Efendimiz'e salât ü selâm getirmiş amma, selâmın karşılığını almamış, duymamış.

"Eyvah! Bir kabahat işledim, bir hatam var benim!" demiş, hemen geriye doğru neler yaptığını düşünmüş. "Ben ne yaptım yâ Rabbi?.. Niye Rasûlüllah benim selâmımı almadı, niye selâmımın karşılığını duyarken duymaz oldum?.." diye düşünmüş, taşınmış, bulamamış. Bir daha aramış, bir daha aramış, sonunda anlamış, yakalamış hatâsını... Meğer demiş ki: "Ah o memleketin yoğurtları ne kadar güzeldir, ne kadar kaymaklıdır; buranın yoğurtları da yoğurt mu?.. Burda doğru düzgün yoğurt yemiyoruz" demiş.

Sen misin Rasûlüllah SAS Efendimiz'in beldesini, beldesinin ahvâlini ve oradaki yaşantıyı beğenmeyen?.. Mertebesinden düşmüş. Sonra, işte artık uzun çalışmalardan sonra tevbe etmiş, gözyaşı dökmüş de hâli düzelmiş. 11. 2. 1995 / 11 Ramazan 1415 - ADANA

TEVHİDİN ÖZ ANLATIMI; İHLÂS SURESİ

Bir Alman teologun hatırasını burada zikretmek istiyorum. Bu zat Almanya'da Hıristiyan teolojisini okumuş, papaz olarak yetişmiş kendisi... Fakat sonradan müslüman olmuş. Bizim bir doçent arkadaşın yanında konuşurken söylemiş bu sözü:

"--Dünya üzerinde bizim Sûre-i İhlâs'ımız kadar Allah'ı güzel anlatan hiç bir metin mevcud değildir" demiş.

Kendisinin, İhlâs Sûresi'ni okurken her zaman ağladığını söylemiş. 1. 8. 1995 - Champaign / U. S. A.

TERAZÄ°NÄ°N TOPUZU

Hollanda'da bir hoca arkadaş bizzat görmüş, o anlattı. Bu tartı meselesinde hatırıma geldiği için nakledeyim:

"'Hocam, ölmek üzere olan bir hastamız var, lütfen yetiş; aman, imdât!' dediler. Beni gece üçte aldılar, hastanın başına götürdüler. Hasta kendinden geçmiş can çekişiyor, hırıltı içinde... Ben de yavaş yavaş, 'Lâ ilâhe illallah... Lâ ilâhe illallah... Eşhedü enlâ ilâhe illallah...' diye diye kelime-i tevhid, kelime-i şehadet telkin etmeğe çalışıyorum. Hasta bir ara dedi ki: 'Ne zorluyorsun beni?.. Görmüyor musun, terazinin topuzunu boğazıma sokup sokup çıkartıyorlar!" dedi. Ondan sonra öldü." diyor.

Hanımına sormuş:

"--Bu ne haldir?.."

"--Hocaefendi sorma! Bizim herif bakkaldı. İki terazi kullanırdı; bir alımları yaptığı terazi, ikincisi satışları yaptığı terazi... Alırken eksik gösterirdi, satarken fazla gösterirdi" demiş.

Alırken ağır olduğu halde hafif gösteriyormuş. Sattığı şeyi de, meselâ bir kg. diye tarttığı şey aslında 800 gr. geliyormuş. Böylece iki terazi kullanmakla halkı aldatıyor. "Ama vefatı da vallàhi böyle oldu; gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum." diyor. 24. 10. 1995 - Hannover / ALMANYA

Ä°YÄ° HUYLU OLABÄ°LMEK

Birisini anlattılar Pakistan'da... Gitmiş çift süren bir insanın yanına... Mübârek adam, sakallı, derviş, mücahid bir insan... Çift süren insanı çağırmış tarlanın kenarına... Kardeşim demiş, ona dînî bakımdan nasihat etmiş. Adam da, "Benim işimi bıraktırıp da beni bunun için mi çağırdın?" diye kaldırmış bir tane patlatmış, adamın ağzını burnunu kanatmış. O da bir taraftan ağzını burnunu siliyormuş, bir taraftan da: "Özür dilerim, seni üzdüm kardeşim, haklısın! İşinden alıkoymamam lâzımdı." diyormuş. Adam bakmış ki, karşısındaki mübarek bir insan, pişman olmuş, ağlamış, eline sarılmış. 3. 2. 1995 / 3 Ramazan 1415 - ISPARTA

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

melih, 2011-11-27 05:29:47

hepsi iyice tefekkür edildiğinde büyük ibretler ve hatıralar.bizlerle bu ibretleri paylaşan Hocaefendiden Allah razı olsun...aydınlandık faydalandık değerlerimize karşı sevgimiz dahada arttı...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

Allah'ın ayetlerine küfredenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.

AL-Ä° Ä°MRAN, 21.AYET

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Kur'an'ı seslerinizle süsleyiniz."

Ebu Davud

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI