ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN İBRETLİ HATIRALAR-8
İKİ ÜLKE FARKI Almanya'da güzel bir şey gördüm. Polis dairesine gittim, pasaportumu uzatacağım. Düzenleri o kadar hoşuma gitti ki adamların, imrendim, hayran kaldım. Benim pasaportumun Ekim ayında bitecek müddeti, yeşil pasaportum var, üniversitede hocayım. Devlet beni Münih'e gönderdi. Orda dedim ki:
Ä°KÄ° ÃœLKE FARKI
Almanya'da güzel bir şey gördüm. Polis dairesine gittim, pasaportumu uzatacağım. Düzenleri o kadar hoşuma gitti ki adamların, imrendim, hayran kaldım. Benim pasaportumun Ekim ayında bitecek müddeti, yeşil pasaportum var, üniversitede hocayım. Devlet beni Münih'e gönderdi. Orda dedim ki:
"--Seyahate gideceğim, müddeti orda doluyor, uzatın şunu!"
"--Yok, müddeti dolmadan uzatamayız; orada uzatırsın."
Pekâlâ, bak ben başından tedbirimi aldım, düşündüm, Münih'e gittim. Orada aylarca kaldıktan sonra pasaportumu Münih konsolosluğuna götürdüm dedim ki: "bak benim bu müddetim doluyor, pasaportun müddeti doldu mu biliyorsunuz problemler var, doluyor uzatın şunu. "
"--Yok, biz yapamayız!" dediler Münih konsolosluğunda.
"--Kim yapar?"
"--Bon büyükelçiliği yapar.
Eee, Münih'den Bon'a gitmek bir ölüm, gelmek bir ölüm, masraf... Ben zaten bir üniversite asistanıyım âcizane, neyse... Garantilidir, bilmem nedir dediler, zarfa koyduk, garantili bir tarzda postayla Bon'a gönderdik. "Uzatın şunu!" diye anlattık durumu... Bon'dan nedense, bir hafta on beş gün sonra bizim pasaport gene boş geldi geriye.
"--Biz burada bunu yapamayız." diyorlar.
E, eşek başı mısın sen Bon'da, büyükelçilik misin, yâni nesin?.. Mostura mısın orada, gösteriş misin? Yâni bir pasaportu uzatamıyorsun.
"--E, nerden olacak?" "Siz bunu Türkiye'ye göndereceksiniz, ordan olacak," bilmem ne..
E, Türkiye'ye göndereceğim, belki yine ordan menfi cevap gelecek; "Biz burdan yapamayız, kendin gel!" diyecekler. Ben oraya nasıl gideyim filân...
Aklım kesti ki bu iş olmayacak, kalktım Alman polisine gittim. Dâhiliye vekâletinin benim oturumumla ilgili bölümüne öğleden önceleri gidiliyor, öğleden sonra yok. Gittim ilgili daireyi buldum, odayı buldum. Kapısında yazmış --yâni bir dünya meselesini niçin anlatıyorum: Ahiret işlerimize örnek olsun diye: "Bir şahıs içeriye girsin sadece!" diyor. Böyle salkım saçak girmek yok. Burda da gümrükte bir kırmızı çizgi çekmişler, bir şahıs gelsin diye... "Böyle herkes yığılıp da ne oluyor yâni? Öyle şey yok, bir kişi gelsin karşıma!" diyor. Kırmızı çizgiyi birisi geçti mi, "Geriye git!" diye söylüyor.
Şimdi sıram geldi, içeriye girdim;
"--Buyurun beyefendi!" dedi, beni oturttu.
Şöyle güzel koltuklardan birisine oturdum. Adam karşımda, odada ikimiz yalnızız, ferah fahur...
"--Arzunuz nedir?" dedi.
Ben de anlattım maceramı, dedim:
"--Pasaportumun müddeti şu zamanda bitiyordu, Münih konsolosluğuna uğradım olmadı. İşte yazılarım, dilekçelerim var... Bon büyükelçiliğine gönderdim, olmadı... Siz bari anlayış gösterin!" dedim.
"--Peki, ne kadar uzatmak istiyorsun?" dedi.
"--Üç ay..."
"--Ben sana altı ay vereyim!" dedi.
Daktilonun başına geçti, tıkır tıkır, tıkır tıkır yazdı; bana ve eşime altı ay uzatma verdi. Bon büyükelçiliğinin yapmadığı, Münih konsolosluğunun yapmadığı işi, Almanya'nın bir polis dairesindeki bir memur yaptı. Beni sandalyeye karşısına oturttu, yarım saatte işimi bitirdi, kâğıtları verdi, pasaportuma ekledi. Yâni, artık Almanya'da benim pasaportumun müddeti geçti diye bir derdim olmama durumuna geldim. Ama, sâlim kafayla adam benim derdimi rahatça dinledi, benim derdimin ilacını da orda hazırladı, çaresini elime verdi, gittim.
Şimdi Almanya ondan ileri gidiyor, Türkiye bundan geri kalıyor.
ÖLÜMÜNE KARDEŞLİK
Bizim Hocamız'ın hocası Tekirdağlı Mustafa Feyzî Efendi'nin kardeşi Tekirdağ müftüsüydü. Çok cömert insanlarmış, çok asil aile imiş. Allah şefaatlerine erdirsin... Bizim ihvânımızdan bir hacı amca vardı. Onun babasıyla birisi bu zâtı ziyarete gitmişler. Çok mühim bir olay; tul-i emelle, ölüme hazırlıklı olmakla ilgili çok sevdiğim bir olmuş hadise bu... Konuşmuşlar, vedâlaşmışlar, çıkarken birisini geriye çağırmış; bu bizim hacının babasını değil de ötekisini geriye çağırmış müftü efendi. Gel demiş, fısıltı ile kulağına bir şeyler söylemiş. O da, "Hay hay efendim, nasıl uygun görürseniz, pek âlâ, baş üstüne!" demiş, çıkmış dışarıya...
Bu bizim hacının babası sıkıştırmış:
"--Yâ ne dedi?.."
"--Sır, söyleyemem! Seni çağırmadı, sırf beni çağırdı; sır, söyleyemem!.."
"--Yâ söyle..."
"--Söyleyemem!.."
"--Allah aşkına söyle!.."
Allah'ın aşkı ileri sürüldü mü, "Allah'ın aşkıyla bir şey isteyen mel'undur, Allah'ın aşkı ileri sürüldüğü halde vermeyen de mel'undur." diyor Peygamber Efendimiz. Bu işin şakası yok, bu ciddî bir iş... "Allah aşkına söyle!" deyince, demiş ki:
"--Müftü efendi bana şöyle dedi. 'Biz yarın ahirete göçeceğiz. Seninle çok yakın ahbap ve arkadaşız, çocukluğumuz beraber geçti. Sen de gelir misin yarın ahirete?..' dedi. Ben de, 'Baş üstüne, nasıl emrederseniz, olur efendim!' dedim."
Bizim komşu hacı amca yemin ediyor, "Tübe vallah, ertesi gün ikisi birden öldü." diyor. Görüyor musunuz dervişliği?.. Kim yapabilir, içimizden yapabilecek bir kimse var mı?.. Herkes kendi kendine sorsun, parmak kaldırmasın, ortaya çıkmasın; çünkü yapabiliyorsa, aferin, gizli kalması daha iyi... Kim yapabilir?.. "Tamam efendim, yarın geliyorum sizinle..." deyip de, ölüme gidiyor, ahirete gidiyor. "Tübe vallah, müftü efendi de öldü, o da öldü." diyor. Evliyânın haline bak!.. 15. 03. 1997 - Münih / ALMANYA
YANLIÅžLIK
Almanya'ya bir finiş market diye, gıda maddeleri satan büyük bir yerden alışveriş yaptım, seneler önce... Biliyorum, yanlış yazıyor kasiyerler, hesabı kontrol ediyorum. Aldığım şeyleri kontrol ettim, yanlış... Yanlışlığı buldum, kasiyerin yanına gittim. Dedim ki:
"--Yanlışlık var!.."
"--Nayn, nayn, nayn!.. Olmaz, ben seninle meÅŸgul olamam!" dedi.
Kasiyer haklı... Yâni, "Ben seninle münakaşaya giremem, benim işim başka, sen bunu sorumlu görevliye anlat!" demek istiyor. Hemen başımıza bir adam geldi, "Nedir mesele?" dedi. Dedim ki:
"--Hesap yanlış!"
"--Olamaz!.."
"--Olamaz diyorsun ama, bak şu 2.25 yazılmış, bu yanlış; bu 22.5 olacaktı. Bir sıfırı basmamış, yirmi mark daha eksik alıyorsun benden; yanlış bu!.." dedim.
Adam şaşırdı. Ben adamla kavga ediyorum ama, daha çok para vereceğim diye kavga ediyorum. "Yanlış anladınız, benim paramı çok aldınız diye değil, ben daha çok para vereceğim diye itiraz ediyorum!" dedim. Adam afalladı, yüzü güldü, şaşırdı. Ömründe hiç herhalde öyle bir şey görmemiştir. Benim gibi saf bir müşteri, gelip de ille daha fazla para vereceğim diye tepinen müşteri hiç görmemiştir herhalde...
"--O parayı senden almayız." dedi, helâl ü hoş olsun demeye getirdi, onu almadı benden..
Bir de gitti, kitap kadar bir kalın çukulata getirdi, onu da hediye olarak bizim küçük kıza verdi. Yâni, benim dürüstlüğüme hayran kaldı, bir de ödüllendirdi. Parayı almadı, üstüne ayrıca bir de çukulata ödülü verdi. 11. 05. 1997 - Stocholm / İSVEÇ
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
Salih Okur, 2013-12-20 08:59:54
Rasim bey ilginize teşekkürler. Yalnız dikkat ederseniz, bu kısım merhum Hocaefendinin kendi dilinden hayatı kısmına koyulmuştur. İlk önce İbretlik hatıralar kısmını hazırlamıştık. sonra diğer bölümü hazırlarken oraya da koymak ihtiyacı hissettik. Dualarınız için teşekkürler, bilmukabele..
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
RASÄ°M ADIGÃœZEL, 2013-12-20 07:42:30
Selâmün aleyküm, Sevgili salih hocam bu bölümün en alttaki bloknotu 4 yada 5. seride yazmışsınız. Cezakellahu hayran kesiyra. Hayırlı çalışmaları,
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
uÄŸur, 2011-12-01 07:16:35
Esad coşan hocaefendiden müthiş incelik...islam üzere olmayanları etkilemek böyle birşey olsa gerek...dürüstlük gibisi yok...benim tahminime göre o marketteki görevli islamla ilgili araştırmalar bile yapmıştır...belkide müslüman bile olmuştur.inşaallah olmuştur...
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DÄ°ÄžER YAZILAR
Maide-7
"Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve "İşittik, itaat ettik" dediğinizde sizden aldığı ve kendisiyle sizi bağladığı ahdini hatırlayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü çok iyi bilir."
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Ey Allah'ın Resulü," dedim, "şayet Kadir gecesine tevafuk edersem nasıl dua edeyim?" Şu duayı okumamı söyledi: "Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu'l-afve fa'fu anni. (Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.)
Tirmizi, Da'avat 89,
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...