ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN İBRETLİ HATIRALAR-12

FRENK MUKALLİDLİĞİ VE GELİNLİK İstanbul Sirkeci-Halkalı tren hattının elektrifikasyonunda çalışmış idarecilerden yüksek mühendis bir dostumdan o yıllarda dinlemiştim:


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2011-12-31 03:05:44

FRENK MUKALLİDLİĞİ VE GELİNLİK

İstanbul Sirkeci-Halkalı tren hattının elektrifikasyonunda çalışmış idarecilerden yüksek mühendis bir dostumdan o yıllarda dinlemiştim:

İdarecilerden ve teknik elemanlardan müteşekkil bir heyet kurulacak elektrikli tren hattının malzemelerini üreten Fransız firmasında tedkikler yapmak üzere Fransa'ya gidiyorlar. İş büyük çaplı. Fabrika müdürü Fransız, gelen Türk heyetini evine davet ediyor ve bir ziyafet veriyor. Onların görenekleri icabı evin hanım ve kızı da gelen misafirlerle ilgilenmekte. Yetişkin kız, bizim yüksek mühendislerden biriyle sohbet esnasında, evli olup olmadığını, çocukları bulunup bulunmadığını soruyor ve evli olduğunu öğrenince,

-Yanınızda eşiniz ve çocuklarınızın resmi var mı? Lütfen gösterebilir misiniz? diyor. Mühendis bey de daima cüzdanında sakladığı eşinin gelinlik resmini çıkarıp gösteriyor. O sıralar bizim modern düğünlerde giyinmesi mutad olan tül duvaklı, kat kat etekli beyaz maruf gelinlik tuvaleti ile gelin ve kravatlı matruş damat el ele, yan yana.

İşte o zaman, o beyaz tüllü gelinliği görünce Fransız kızı hayretle ufak bir çığlık atıyor ve:

-Aaaaa! Bu bizim nikâh için kiliseye giderken giye geldiğimiz düğün tuvaletimiz. Yoksa siz de Hıristiyan mısınız? Diye soruyor. Tabii mühendis bey, şaşkın ve suskun, düşünüp kalıyor.

Ben de o zamana kadar hiç düşünmemiştim. Annelerimiz, ninelerimiz beyaz gelinlik mi giyerlerdi? Hayır, Eski gelinler kadifeli, allı-pullu, telli duvaklı olurdu. Değil plaj kıyafeti gibi kol, göğüs, sırt, kadır açık olmak; yüzünü, saçının telini bile göstermezdi. Kadınlar ayrı, erkekler ayrı yerde ve başka taraflarda eğlenirler, davullar etrafı güm güm inletir, zengine fakire meydan ziyaretleri çekilirdi..

Allah bizim şahsiyetsiz, taklitçi, yabancı hayranı, budala garpçıları ıslah eylesin. Milleti yanlış yola kılavuzladılar; milli devlet, milli kültür, milli eğitim.. iddialarına rağmen, şuursuz halk kitlelerine, değil dini ve İslami, milli hasletlerini bile kaybettirdiler, gizliden gizliye Hıristiyanlaştırdılar; hatta onlardan beter duruma düşürdüler. İki cihanda saygınlık kazanma ve yükselmemizin temeli şahsiyet sahibi olmamızdır. KADIN VE AİLE TEMMUZ 87

NUMUNE-İ İMTİSAL BİR İSLAM AİLESİ

Allahu Teâlâ rahmet eylesin, kabrinde nur içinde yatsın, ruhu şad olsun, baba dostu, ak sakallı, yaşı yüzü geçmiş, mübarek bir Mehmet Amca vardı; göğsünde istiklal madalyası, eli tesbihli, ağzı dualı, boynu bükük, hali mütevazı, ahlakı çok güzel, işi dürüst, dili tatlı, hakiki bir mümin idi. Medine-i Münevvere'de anlattılar.

Karısı ağır hastalanmış, ölüm döşeğinde yatarken, yanına girdiğinde:

-Efendi! Bana haklarını helal et! diye rica etmiş; Mehmet Amca da:

-Hanımcığım, 60 küsur yıllık evliliğimizde beni hiç kırmadın, üzmedin, darıltmadın; senden çok memnunum, ne hakkım olabilir ki, varsa helal olsun... diye cevap vermiş.

60 küsur yıl bir arada yaşayıp birbirini hiç kırmayan İslami bir aile! Mehmet Amca yakınlarına anlatmış:

"Hanımım, maşallah, çok vefalı, çok sadakatli bir hatun idi, vefatından sonra bile iki sene sabahları rüyama gelip beni namaza kaldırmaya devam etti.." demiş.

Çok garip ve ibretli bir diğer maceraları da şöyle:

Mehmet Amca, hanımının vefatından sonra yine gelmiş, konuşa konuşa tavafı beraber yapmışlar, sonra Mehmet Amca içinden kendi kendine:

"A! demiş, yahu bizim hanım vefat etmiş değil miydi?!! Dönüp bakmış hanım yanında yok..." KADIN VE AİLE EKİM 93

SÜLEYMAN ÇELEBİ'NİN HAYRANI ALMAN

Bir Alman elçi geliyor Bursa'ya... Bizim orada ihvanımızdan Kâzım Efendi diye, mekteb-i ziraat muallimlerinden bir efendi var; Almancası çok güzel... Ziraat yüksekokulunun öğretmeni... Diyorlar ki, "Senin Almancan var; bu elçiyle meşgul ol, onu gezdir Bursa'da!.. Misafirperverlik yap!.." Devlet görev veriyor yâni...

Elçi Çelik Palas'a geliyor, özel daire tahsis ediyorlar. Orada oturup kalkıyor, Bursa'yı geziyor. Alman elçisi ama Türkçe de biliyor.

Bizim rahmetli Kâzım Efendi'ye bir gün --kendi ağzından dinledim ben-- :

"--Kâzım bey! Yarın da Süleyman Çelebi'yi ziyarete gidelim!" demiş.

"Şaşırdım. Alman Süleyman Çelebi'yi ne yapacak?.. 'Peki efendim!' dedim. Ertesi sabah gittim. Bir taraftan da utanıyorum. Süleyman Çelebinin kabri harabe... Mezarlığın içinde bir kabir... Elçinin kapısını çaldım, odasına girdim. Baktım, grand tuvalet giyinmiş. Frak, smokin, papyon kravat, melon şapka vs. çok resmî giyinmiş. Şaşırdım. 'Efendim, ekselâns hani mezarlığa gitmeyecek miydik, hani Süleyman Çelebi'ye gidecektik?..' dedim"

"--Evet ona gidecektik..."

"--E, böyle giyinmişsiniz?.."

"--Onun için böyle giyindim!" demiş. "Kâzım bey, bana söyler misin; hangi şair onun şu beyti kadar kuvvetli şiir söyleyebilmiş?..

Dedi gördüm ol Habîbin ânesi,
Bir aceb nûr kim, güneş pervânesi!..

Berk urub çıktı evimden nâgehân,
Göklere dek nûr ile doldu cihân!..

Şimdi bu mısralar yazılı orada... Anlaşılan bizim Kâzım Efendi bu olayı orada buna anlattı. Orada bir türbe yaptırdı. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

SEVGİNİN GÜCÜ

Şu meşhur YÖK başkanı İhsan Doğramacı'nın Annenin El Kitabı diye kitabını, biz ilk evlendiğimiz zaman hanımla beraber birkaç defa okumuştuk. Çünkü o anne oluyor, ben baba olacağım; "Dur bakalım şu kitabı okuyalım, çocuklarımızı nasıl yetiştireceksek bilelim!" filân diye düşünüp okumuştuk. Orda diyor ki:

Büyük bir Amerikan hastanesinde, doğum evinde, aynı günde doğan yirmi tane çocuğu ayırmışlar; on tanesini bir tarafa, on tanesini diğer tarafa koymuşlar. Bu yirmi çocuğun hepsine eşit gıda veriyorlar; ikiyüz gram mama, şu kadar süt, bu kadar A vitamini, bu kadar D vitamini... Doktorlar varsa içinizde, onlar bilirler. Birinci gruptakilere mamayı verirken yanağını seviyorlar, öpüyorlar, "Seni yaramaz seni!.." diyorlar. Kucaklarına alıp seviyorlar, altını alırken şakalaşıyorlar... vs.

Diğer gruptakilere makine gibi muamele ediyorlar. Mamasını veriyorlar, altını alıyorlar. Sert bir muamele de yapmıyorlar ama sevgi göstermiyorlar. Birkaç ay içinde, aynı gıdaları aldıkları halde, sevgi ile beslenen çocuklar, sevgisiz bakılan çocuklardan daha çok gelişmişler. Demek ki sevginin büyük gücünü böylece isbat etmişler. 22. 12. 1993-Mildura

MEZARDAKİLERİN BEDDUASI

Bir hâkim efendi vardı, Allah selâmet versin... Derviş bir kimse... Beraber seyahatimiz olmuştu Kastamonu'ya, o anlatmıştı: Evliyâullah'tan birisi, böyle kabirlerin yanından geçerken, o kabirdeki insanları görürmüş, Fatiha okurmuş. Fatiha okumayanlara da onların, "Bizim yanımızdan geçiyorsunuz, bizim kabir taşımızı görüyorsunuz, mezarımızı görüyorsunuz da bize bir dua bile etmiyorsunuz; bizden beter olun!" diye beddua ettiklerini duyarmış. 29. 12. 1993 – Melbourne

İBADETLERDEKİ HİKMETLER

Kanadalı diplomatlardan, devlet adamlarından Güneydoğu Asya'da vazife gören ve sonradan müslüman olan bir şahıs; kitaplar yazmış, kendisiyle de Yıldız Sarayı'na gelmişti, karşılaştık. Niçin müslüman olduğunu sormuşlar da, diyor ki:

"Ben batı medeniyeti içinde yetiştim, Hristiyanlığın ibâdetlerini biliyorum. Güneydoğu Asya'da, Vietnam'da Laos'ta, Tayland'da budistlerin, brahmanların ibâdetlerini gördüm. Onların mâbedlerini gezdim, rahibleriyle görüştüm... İslâm'ı tanıdım, İslâm'ın ibâdetlerini de gördüm. İslâm'ın ibâdetlerindeki hikmetlerden, güzelliklerden dolayı İslâm'a hayran olup, dinimi değiştirdim, İslâm'a girdim. 30 Haziran 1990 - MİNA

Not: Merhum Hocamızdan hatıralar bölümü burada sona eriyor. Kendisine Mevla'dan rahmet niyaz ederim. Bu notlar Seha Neşriyat'ın neşrettiği Hocamızın muhtelif eserlerinden seçildi. Bu eserleri hazırlayıp istifadeye arz eden Dr. Metin Erkaya ve arkadaşlarına çok teşekkür ederim. Saygılarımla. Salih Okur/cevaplar.org

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

melih, 2012-01-01 02:34:14

çok güzel hatıralar çok hoşumuza gitti rabbim razı olsun.Esad Coşan hocaefendiyi okumakta ayrıcalıktır.biraz zaman onun kitaplarını okuyan, sohbetlerini dinleyenlerin ufuklarında inşirahlar,yazma ve konuşmlarında güzelleşme ve değişmeler olur.kendisini takip edenlere çok güzel hasletler katabilen bir mürşidi kamil.Ahirette onların şefaatini istiyoruz ve onlarla beraber peygamber efendimizin komşusu olmayı, hemen yanıbaşında olmayı temenni ediyoruz...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

selim, 2011-12-31 12:50:08

Esad coşan hocaefendinin kitaplarında bu ibretli hatıraların hemen hemen hepsini okumuştum belkide beşer kez ama burda okuyuncada tekrar okuyormuşum gibi oldum.çok hoş bir yazı Allah razı olsun.büyüklerin eline eteğine yapışmak lazım bunu her geçen gün daha iyi anlıyorum...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-3

MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-3

Bursa’da Bursa’ya Ayın 15 inde, Çarşamba günü gittik. Bu şehir, İstanbul'un güneyinde

MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-2

MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-2

Türk’ün Gücü, Hindin Aklı, Arabın Mantığı Pazar günü saat 10’da edebiyatçılar ve

MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-1

MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-1

Kıymetli ziyaretçilerimiz geçen asrın son günü aramızdan ayrılan allame merhum Ebul Hasan e

MUSTAFA POLAT HOCAMIZDAN HATIRALAR

MUSTAFA POLAT HOCAMIZDAN HATIRALAR

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli bir alimimizin bir seydamızın bazı hatıralarını

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-13

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-13

HOCAMIN VEFASI Hocamın çok dikkat çeken bir özelliği de vefa duygusu idi. Buna dair bir misal

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-12

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-12

HOCAMIN İBADET YÖNÜ Bana desen ki; “hocam, ibadette nasıldı.” Derim ki; “namaz adamıy

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-11

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-11

VAKIFLARLA BİR MÜZAKERE Hatırlıyorum, bazen Türkiye genelinden vakıflar “vakıf okuması

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-10

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-10

HOCAMIN DERSLERİNDEN Diyanet İşleri eski başkanı Mehmed Görmez bey hocamı ziyarete gelmişti

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-9

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-9

MUHTELİF HATIRALAR HAKİKATLARI HURAFELERLE ZAYİ ETMEMEK LAZIM "Benim bir arkadaşım bir şeh

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-8

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-8

ŞERCİL POLAT AĞABEY Merhum Şercil Polat ağabey Erzurum’da nurları hocamla birlikte ve belki

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-7

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-7

BABAM HACI MUSA EFENDİ Babam hayatı boyunca hocama hep destek olmuş, aynı davanın ızdırabıy

et-Teğabün: 3

Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır. (Mürşid 3.1 adlı yazılım-Turan Yazılım-(www.turan.com.tr) )

GÜNÜN HADİSİ

İlim talebi için yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır.

(Tirmizi, 2649)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI