MEVLANA ENVER ŞAH KEŞMİRİ-3.BÖLÜM
Kadiyanilerle Mücadelesi Gulâm Ahmed Kâdiyânî'nin başlattığı hareketi yakından takip eden Keşmîrî bu harekete şiddetle karşı çıkmıştır. Mirza Gulam ve iddiaları Hindistan’da İngilizlerin el altından desteklemesiyle(zira Mirza, İngiltere’yi “ulul emr” görüyor ve İslam’ın Cihad emrinin modern zamanlarda ortadan kalktığını ileri sürüyordu) bayağı tahribat yapmış ve mide bulandırmıştı.
Kadiyanilerle Mücadelesi
Gulâm Ahmed Kâdiyânî'nin başlattığı hareketi yakından takip eden Keşmîrî bu harekete şiddetle karşı çıkmıştır. Mirza Gulam ve iddiaları Hindistan'da İngilizlerin el altından desteklemesiyle(zira Mirza, İngiltere'yi "ulul emr" görüyor ve İslam'ın Cihad emrinin modern zamanlarda ortadan kalktığını ileri sürüyordu) bayağı tahribat yapmış ve mide bulandırmıştı. Geniş bilgi edinmek isteyenler, merhum Muhammed Ebu Zehra'nın Mezhepler Tarihine bakabilir.
Keşmiri merhum, hayatının son dönemlerini Kâdiyânîliğin reddi konusuna ayırmış, Kâdiyânîlik'le ilgili on kadar eser telif etmiştir. 25 Ağustos 1932'de meşhur Bahâvelpûr davasında (Mukaddime-i Bahâvelpûr) raportör sıfatıyla Kâdiyânîliğin İslâm dışı bir hareket olduğunu ispat için beş gün boyunca konuşma yapmıştır (mahkeme zabıtları, Mukaddime-i Mirzâ'iye Bahâualpûr Rödâd-ı 1926-1935 adıyla üç cilt halinde bir araya getirilmiştir.)
1932 yılında, Keşmiri bir toplantı düzenlemiş ve o toplantıda Bahâvelpur davası için şöyle söylemişti; "Beyler! Diyobend'den Dabhil'e gitmek için valizlerimi hazırladım. Aniden, Camia başkanı Mevlana Gulam Muhammed'den bir mektup aldım. Benim Hatmü'n-Nübüvvet davasında tanıklık yapmamı istiyordu. Bu nedenle, Dabhil yolculuğumu erteledim ve kişisel sicilimin boş ve siyah olduğunu düşünerek Bahavelpur'a geldim. Yüce Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) uğruna Bahavelpur yolculuğum benim kurtuluşum için yeterli midir?"
O bunları söylerken toplantının yapıldığı camide bulunan tüm insanlar çığlıklar içinde ağlıyordu.
Konuşmasının sonunda, Mevlana Abdulhannan Hazarvi, Keşmiri hazretlerinin onurunu, dindarlığını ve zaferlerini anlatmaya başladı. Bunun üzerine Hz. Seyyid Keşmiri ayağa kalktı ve dedi ki, "O yanlış söyledi. Öyle değilim. Aksine bir sokak köpeği benden daha iyi. En azından yabancı ve hırsızlara havlayarak sokak ve bölge sakinlerine borcunu geri öder. İnsanlar bizim varlığımıza rağmen Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem)'in onur ve zaferlerine saldırıyor ve biz onun kölesi ve takipçileri olarak görevimizi yapmıyoruz.
Yüce Peygamber(Sallallahu Aleyhi Vesellem)'in şeref ve haysiyetini koruyabilirsek, kıyamet gününde O'nun (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şefaatine nail olabiliriz. Eğer bunu yapmaz ya da yapamazsak bir suçlu olacak ve köpekten daha kötü olacağız."
Hatmü'n-Nübüvet davasının Bahavelpur mahkemesinde karar verilmesi biraz zaman aldı. Enver Şah Keşmiri Dabhil'e geri döndü. Bu sebeple talebelerine şöyle tavsiyede bulundu;
"Karar ben hayatta iken ilan edilirse, ben kendim dinleyeceğim. Ölümümden sonra açıklanacak ise, mezarımın başında kararı okuyun. Böylece, ruhum Mirza ve takipçilerinin kâfir ve dönek ilan edilmiş olduğunu duyunca memnun olacaktır."
Keşmiri hazretleri, bu konuda olanca güç ve enerjisini tehalükle sarf ediyordu. Zira bir peygamber aşığının dediği gibi; "Nübüvvetin haysiyetine, nübüvvetin namusuna konacak tozu toprağı silmede kendi ırzına, namusuna konan tozu toprağı silmede hassas olduğu kadar hassas değilse bir Müslüman, o Allah Resulüne(aleyhissalatu vesselam) bağlı değildir."
Mirza Gulam'ın iddiası ise doğrudan Peygamber Efendimizin(aleyhissalatu vesselam) Peygamberlerin sonuncusu olduğu itikadına hücum ediyordu. Bundan dolayı her hamiyet sahibi gibi Keşmiri hazretleri de ömrünün son anlarına kadar bu fitnenin ifnası için didindi durdu.
Bir sohbetinde Mevlana Keşmiri bu karanlık fitne ilk patlak verdiğinde, çok huzursuz olduğunu ve uzun bir süre geceleri uyuyamadığını, hasta ve yorgun hale düştüğünü anlatmıştı. Kadiyani Nübüvvet hareketini durdurmanın zor olduğunu ve İslam dininin derin bir ihlaline sebep olacağını söyleyerek, derin bir elem duymuştu. O günleri şöyle resmetmiştir; "Sinirlilik ve huzursuzluk hali içinde yaklaşık altı ay geçti. Sonra Yüce Allah, bu kargaşa ve hengâmeyi uzaklaştırdı ve onun gücü ve ihtişamı kırıldı. Bu nedenle, uzun bir zaman aralığından sonra, benim huzursuzluk halim sonra erdi ve huzur buldum."
Darul-Ulum Diyobend'de bir toplantıda, Keşmiri hazretleri şöyle demiştir; "Mirza Gulam Ahmed Kadiyani ebediyetten beri bir serseridir. Onu Şeytan'dan daha fazla lanetlemek, imanın ayrılmaz bir parçasıdır. Sadece şeytan bir peygambere karşı gelebilir."
Muhammed Taki Osmanî diyor ki; "Genellikle Mevlana Seyyid Muhammed Enver Şah Keşmiri, dersleri veya konuşması sırasında Gulam Ahmed Kadiyani ismini zikrettiğinde öfkelenir, onun lanetli, sefil, kısır, mahkûm olduğunu söylerdi. Meclisinde hazır bulunanlar, "Bu kadar yumuşak, nazik ve iyi huylu birinin, Gulam Kadiyani ismini zikrettikten sonra son derece üzgün ve rahatsız olmasının sebebi nedir?" diye düşünürlerdi.
Bir keresinde bu durum kendisine sorulduğunda şöyle cevap vermişti; "Ben, imanın ayrılmaz bir parçası olan Hazreti Peygamberi (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sevmek kadar, onun düşmanlarına düşmanlık etmenin de imanın bir parçası olduğuna inanırım. Mahkûm Mirza, Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ve Hatm'ün Nübüvvet kavramının en büyük düşmanıdır. Hz. Peygamber'e (Sallallahu Aleyhi Vesellem) yakınlık kadar kendisine küfredenlere düşmanlık da aynı ölçüde olacaktır. Ben bu şekilde davranıyorum, çünkü hiç kimsenin babasının düşmanlarına tahammülü ve hiçbir hükümetin, direnişçilere müsamahası yoktur. Hal böyleyken, Yüce Peygamberin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) düşmanı nasıl hoş görülebilir?"
Talebelerinden Mevlana Şems-ul-Hak Afgani onun bu mesele üzerine titremesi hususunda bizlere şunları anlatır; "Hazreti Mevlana Seyyid Muhammed Enver Şah Keşmiri vefatından üç gün önce karyolasını Diyobend Darul Ulûmunun Camisine getirdi. Tüm talebeleri, müderrisleri ve idari personeli topladı ve onlara hitaben dedi ki; "Hepinize ve özellikle benden Hadis öğrenenlere (2000 civarında) tavsiyem odur ki; Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve sellem)'den kıyamet gününde kurtuluş, arabuluculuk, şefaat istiyorsanız, Hatm'ün-Nubüvvet'in onur ve şerefini muhafaza için çalışınız. Bu, Yüce Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem)in şefaatine ulaşmak için en iyi yoldur. Peygambere(aleyhissalatu vesselam) beslediğiniz sevgi ölçüsünde onun düşmanı olan Mirza Kadiyani'ye de düşmanlık duymalısınız. Dostun düşmanı, düşman olduğundan, bu böyledir; dostun dostu olan, aynı şekilde sizin dostunuzdur."
Yetiştirdiği Talebeler
Mevlana Keşmiri hazretlerinin yazılı şaheserlerinden başka "canlı kitap" olarak yetiştirdikleri talebeleri de Hind alt kıtasında çok ses getiren âlimler olmuşlardır. Başlıcalarını şöyle sayabiliriz; Menâzir Ahsen Geylânî, Bedr-i Âlem Mir'âtî, Muhammed İdrîs Kandehlevî, Muhammed Şefi Diyobendi, Muhammed Yûsuf Bennûrî, Mevlana Hifzur Rahman Sivhârahi, Müftü Muhammed Hasan Amritsari, Mevlana Ather Ali Silhati, Kari Muhammed Tayyib Kasımi ve allame Şebbir Ahmed Osmanî…
Talebelerinin arasında kendisinden en çok istifade eden, Şebbir Ahmed Osmanî olmuştu. Mevlana Seyyid Ahmed Rıza Bicnori der ki: "Dabil'deki Câmia-i İslâmiyye'de geçirdiğim onaltı yıl boyunca, vardığım sonuç şudur ki, Allame Şebbir Ahmed Osmanî, Hazret-i Mevlana Keşmiri'nin ilim ve faziletinden en çok faydalanan kişidir. Allame Şebbir Ahmed Osmanî, tüm akademik müşkülatta ve sorularda Şah Sahib'e yöneliyor ve tüm gündüz ve gece boyunca çalışıyordu."
Mevlana Şebbir Ahmed Osmanî der ki; " Eğer bir Mısırlı ya da Suriyeli bana, Hafız İbn-i Hacer-il Askalani, Şeyh Takiyuddin İbn-i Dakik- il-İyd ve Şeyh İzzeddin bin Abdüsselâm'ı gördün mü diye sorsaydı, "evet gördüm" derdim. Çünkü Allame Keşmiri'yi gördüm. Yukarıda bahsi geçen şahıslarla tek farklılığı, zamandı. Eğer on altıncı ya da on yedinci yüzyılda yaşamış olsaydı, hayatı, yaşam tarzı ve ahlakı bize onlarınkiyle aynı şekilde ulaşacaktı. Şah Sahib'in öldüğü gün, sanki o gün Hafız İbn-i Hacer-il Askalani, Şeyh Takiyuddin İbn Dakik il-İyd ve Şeyh İzzeddin vefat etmiş gibi hissettim."
Mevlana Seyyid Ahmed Rıza Bicnori bir yazısında şöyle demektedir; " Şah Sahib Hazretlerinin Hadis dersleri, ilk muhaddislerin derslerine benziyordu. Dersleri Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında olanların açıklamasıyla başlar, sahabe ve tabiinin, içtihad imamlarının, büyük muhaddislerin zamanında olanlarla, günümüze kadar o konuda âlimlerin yapmış olduğu tüm görüş ve müzakereleri de içerirdi."
Tasavvufi Yönü
Mevlana Keşmîrî tasavvufî hayattan hiç ayrılmamıştır. Zaten Diyobend ekolünün özelliği baskın olarak Maturidi-Hanefi çizgisini devam ettirmeleri ve daha ziyade Çişti yolu olmak üzere tarikat ehli olmalarıdır. Keşmiri hazretlerinin babası Muhammed Muazzam Şah'ın Sühreverdiye tarikatı şeyhi olduğunu daha önce zikretmiştik. Böylece küçüklüğünden itibaren tasavvufi bir neşve içinde büyüyen Keşmiri, babasından başka Reşîd Ahmed Gengûhî ve Mahmûd Hasan Diyobendî'den de icazet almıştı. Müridlerinin durumuna göre Çiştiyye. Sühreverdiyye ve Nakşibendiyye'nin ezkârını öğretirdi.
Yine sözü değerli âlim Mevlana Taki Osmanî'ye bırakıyoruz; "Allame Keşmiri İslam ilminin tüm dallarında uzmanlaşmış ve aynı zamanda oldukça yüksek bir manevi mertebeye ulaşmıştı. Şah Sahib'in ilmi basitçe bir şey değildi, onun dış hali yumuşak iç hali dolayısıyla oldukça azametliydi.
Tasavvuf ve Hadis dersleri aldığı ve halifesi olduğu Mevlana Abdurrahim Raipuri demişti ki; "Bir gün Medrese-i Eminiyye'deki Su nehri Mescidine gittim. Hazreti Şah Sahib kapısı kapalı olan bir odada sesli olarak zikr yapıyordu. Uzun süre Allah! Allah! Allah! diye zikretti."
Pazara çıkacağı vakit, Hazreti Şah Sahib herhangi bir kadını görmemek için gözlerini bir parça bezle bağlardı.
Cuma günü, Cuma namazı için evinden çıkıp mescide yürürken Allame Keşmiri'yi görenlerin söylediği, bu manzaranın Allah'ın emri olan
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِي لِلصَّلَاةِ مِن يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ
"Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun"(Cum'a: 62: 9) emrinin pratik bir uygulamasıydı.
Yakın talebelerinin bildirdiğine göre, "Hasbunallah" kelimesi onun dilinden hiç düşmezdi."
Cihad Şuuru
Bütün Diyobend âlimleri gibi Keşmiri hazretleri de bir yandan ilim irfan ve talebe yetiştirmekle meşgulken, öte yandan İngiliz idaresinden kurtulmak için çalışmaktan ve o istikametteki hareketleri desteklemeden geri kalmamıştır. Bir sohbetinde şöyle buyurmuştu; "Hindistan Hinduların olduğu kadar Müslümanların da vatanıdır. Müslümanların ataları Hindistan'a geleli yüzyıllar geçmiştir. Onlar yüzlerce yıl bu ülkede hüküm sürmüşlerdir. Bugün de, Hindistan'ın her karış toprağında Müslümanların ihtişamını yansıtan izler mevcuttur. Mevcut neslin hamuru Hindistan'ın iklimiyle yoğrulmuştur. Hindistan'da onların muhteşem dinî ve medenî anıtsal izleri vardır. Milyonlarca rupilik mülklere, görkemli binalara ve geniş topraklara sahiplerdir. Herhangi bir devletten özgürlük vermesini beklememek gerek. Çünkü özgürlük verilmez. Aksine onu kendi güç ve çabamız ile almamız gerekir."
Eserlerinden Başlıcaları
1- Feyzü'l-bâri alâ Şahîhi'l-Buhârî( Kahire 1357). Müellifin Sahîh-i Buhârî derslerindeki takrirlerinin öğrencilerinden Bedr-i Âlem Mir'âtî ve Muhammed Yûsuf Bennûrî tarafından kaleme alınması ile oluşturulmuş beş ciltlik bir eserdir. Bu şerh çok beğeni kazanmıştır. Değerli üstad merhum Kamil Miras Bey, Tecrid-i Sarih şerhinde yer yer bu eserden istifade etmiş ve müellifi hakkında; "Sahih-i Buhari'nin son ve zeki şârihi Keşmîrî üstad Mehmed Enveri" ifadelerini kullanmıştır.
2- Maârifü's-Sünen: Müellifin Sünen-i Tirmizi derslerindeki takrirlerinin öğrencilerinden Muhammed Yûsuf Bennûrî tarafından kaleme alınması ile oluşturulmuştur.
3- Envârü'l-bâri Urdu şerhu Sahihil-Buhârî: Keşmîrî'nin Buhari'den Urduca olarak verdiği ders takriri ve yorumlarının Ahmed Rızâ Bicnöri tarafından kitap haline getirilmiş şeklidir.
4- Akîdetü'l-İslâm fî hayati İsâ aleyhisselam: Hz. İsâ'nın(a.s) halen yaşayıp yaşamadığı konusuyla ilgili olarak Kur'an'da ve hadis kaynaklarında yer alan bilgilerle ulemânın görüşlerini ihtiva etmektedir. Bu eser, Hz. İsa'nın Hindistan'a geldiğini ve orada evlenip vefat ettiğini ileri süren Kadiyani grubuna reddiye amacıyla kaleme alınmıştır.
5-Müşkilâtü'l-Kur'ân: Kırk sekiz sûrede yer alan 190 müşkül âyetin açıklandığı eser, Muhammed Yûsuf Bennûrî tarafından neşredilmiş olup, naşir eserin başına bir giriş ve Yetîmetü'l-beyân li-müşkilâti'l-Kur'ân adıyla bir risale eklemiştir.
6- İkfârü'l-mülhidîn fî zarûriyyâti'd-dîn: İslâm'ın temel inanç konularını reddeden veya te'vile yönelenlere karşı yazılmıştır.
7- Darbü'l-hâtem alâ hudûsi'l-'âlem: Bir kaside olarak yazılan ve Allahu Teala'nın kainata koyduğu ilahi mührü ele alan bu eser, müellifin kelam ve felsefe ilimlerindeki üstünlüğü ortaya koymuş, özellikle Dr. Muhammed İkbal'in büyük övgülerine mazhar olmuştur. Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, bu eseri, Sadreddîn-i Şîrâzî'nin el-Esfârü'l-erba'a'sına tercih ettiğini söylemiştir.
8- El Örfü'ş-şezî alâ Câmi'üt Tirmizî: Kütüb-ü Sitte'den Sünen-i Tirmizi'ye dair ders takrirleri ve bazı açıklamaları talebeleri tarafından derlenmesiyle bir cilt olarak neşredilmiştir.
9- Et-Tasrih bima tevatere fi nüzuli Mesih: Hz. İsa'nın ahirzamanda nuzülünü işleyen ve yine Kadiyani taifesini red gayesiyle yazılmış bir eserdir. Umumi olarak Türkiye'deki Müslüman yazarlar Keşmiri'yi sadece bu eseriyle tanırlar. Talebelerinden Muhammed Şefii Diyobendi tarafından tertip edilmiş, Abdülfettah Ebu Gudde tarafından neşredilmiştir.
10-İnâs bi-ityân-i İlyâs: Yahudilerin Hz. İlyâs'ın yeniden dünyaya geleceğine dair iddialarına cevap niteliğindedir.
11 Hâtemü'n- Nebiyyin: Peygamber Efendimizin Peygamberlerin sonuncusu olduğunu akli ve nakli delillerle mükemmel olarak ele alan bu eser de Kadiyani yalancıların yüzüne bir şamar olarak inmiştir.
Keşmîrî'nin çeşitli konularda yayınlanan ve henüz yayımlanmamış çok sayıda kitap, ta'likat, haşiye ve risaleleri de bulunmaktadır. Biz sadece bir kısmını zikrettik.
Hakkında Denilenlerden Bir Buket
*Hicri on dördüncü asrın büyük İslam âlimi ve müceddidi Mevlana Eşref Ali Tehanevi(v: 1943): "Bazı müsteşrikler(oryantalistler)in İmam Gazali hakkında şöyle dediklerini gördüm; "İmam Gazali gibi birisinin Müslüman ümmeti içerisinde bulunması bizim indimizde İslam'ın semavi bir hak din olduğuna tek başına bir delildir." Ve benim nazarımda da Mevlana Enver Şah Keşmiri'nin Müslüman ümmet içerisinde oluşu, İslam'ın semavi hak bir din oluşunun delillerinden birisidir. Eğer İslam dininde herhangi bir çarpıklık ya da noksanlık olsaydı, Mevlana Enver Keşmiri onu kabul etmiş olmazdı" demişti.
Tehanevi hazretleri bir başka münasebetle şöyle demiştir; "Ne zaman Hazreti Şah Sahib gelip yanıma otursa, kalbim onun azim ilminin baskısını hissediyor."
*Pakistan'ın eski baş müftüsü Muhammed Şefii Diyobendi'nin(v: 1977) kanaati: Şefii Efendi'nin oğlu değerli âlim Muhammed Taki Osmanî derki; " Hazret Şah Sahib'in ismini duyduğunda babamın yüzüne eşsiz bir mutluluk gelir ve onu her zaman azami saygı ve sevgiyle hatırlardı."
Müftü Taki Osmanî bir yazısında da şöyle demektedir; "Muhterem pederim her zaman, Allah'ın Hazreti Şah Sahib'i her çeşit ilim ve yetenekte uzman olmakla bereketlendirdiğini söylerdi."
*Hindistan'ın ünlü mutasavvıfı ve Ebul Hasan en Nedvi merhumun şeyhi olan Mevlana Abdülkadir Raipuri(v: 1962) gibi bir âlim onun kemalatına şahitlik etmiş ve şöyle demiştir; " Gerçekten Hazret Şah Sahib, Allah'ın işaretlerinden bir işarettir."
*Hind Diyarının büyük müftüsü, merhum Mevlana Kifayetullah Dehlevi diyor ki; " Benim fikrim ve duygularım Şeyh Muhammed Enver 'in vefatıyla bomboş ve muattal kaldı. O tek başına bir ümmetti, bir imamdı, bir önderdi. Muhakkak ki o ölmedi, lakin ölen ilim ve ulema oldu."
* "Sahabe kervanı gitmekteydi ve arkalarında Allame Şah Keşmiri'yi bırakmışlardı." Seyyid Ataullah Buhari
*Hindistan'ın yetiştirdiği büyük hadîs âlimlerinden meşhur Mevlana Habiburrahman Azami her zaman Allame Keşmiri'yi "gezici bir kütüphane" olarak nitelemiştir.
*Muhammed İkbal müşkül aklî ve felsefî konularda daima kendisine başvurmuş ve bir keresinde de şöyle demiştir; "İslam tarihinin geçen 500 yılı Mevlana Keşmiri'nin bir benzerini daha gösterememiştir."
*Mısırlı Reşid Rıza 1912'de yaptığı Hindistan seyahatinde tanıştığı Keşmiri'den çok etkilenmiş ve "Hazret-i Şah Sahib'den daha seçkin bir âlim görmedim" demiştir.
*Peşaver'den Çin sınırına kadar yolculuk yaptım, ama bu sınırlar arasında şu üç âlime benzer bir âlim bulamadım; Allame Enver Şah Keşmiri, Ebu'l Kelam Azad ve Allame Süleyman Nedvi. Ebu Zafer Nedvi
*Son devrin Osmanlı ulemasının en önde gelenlerinden Muhammed Zahid Kevseri merhum, ünlü eseri Makalât'ul Kevseri'de Allame Keşmiri'den "Üstadımız, ilim ummanı" diye bahsederken, Te'nib-ül Hatip adlı eserinde de "Üstadımız, büyük âlim, derin okyanus" ifadelerini kullanmaktadır..
*Sahih-i Buhari'nin son ve zeki şârihi Keşmîrî üstad Mehmed Enveri" Kâmil Miras
*Hindistan'ın en benâm(namlı, meşhur) âlimlerinden Mehmed Enver Keşmirî (1352 Hicri vefatı) Feyzül Bari'de Rusların Ye'cûc, İngilizlerle Alman'ların da Me'cûc zürriyetinden olduklarını, binaenaleyh Ye'cûc ve Me'cûc'un hurucu mükerreren vâki olduğunu, Kur'an'da mezkûr ve mev'ud olan hurucun ahirzamanda vaki olacağını ve bu hurucun en şiddetli olacağını yazıyor. Bu muazzam üç milletin Ye'cûc ve Me'cuc olduğunu iddia eden Keşmirî merhum sağ olsaydı da bu üç milletin bugün birbirine girdiğini ve birbirlerinin medeniyet mâmurelerini yerle yeksân ettiğini görseydi, bu tahripkâr hareketin hiç şüphesiz eşrât-ı sâattten olan o şiddetli hurûc hareketi olduğunu iddia ederdi sanırız. Fakat gelmiş, geçmiş bir şeyi bugünkü vakıalara tatbik etmek doğru değildir. Ebu Hayyan'ın dediği gibi, bütün bunlar ilmi bir esasa istinad etmeyen mütalâalardır." Kâmil Miras
*Muhammed Enver Şah Keşmiri hakkında söylenmesi gereken şeyler âlimlerce söylenmiştir. "İmam-ül Asr" dendi. İmam-ül Asır'dan daha üstün bir tabir yoktur. Ben de o kanaatteyim. Çünkü kitaplarına bakıyoruz, okuyoruz. Hakkıyla bu lakabı hak etmiştir. Benim kanaatime göre, onun yazdığı Feyz-ül Bari adlı Buhari şerhi, İbn-i Hacer'in Feth'ul Bari adlı eserinden daha derindir. Muhammed Salih Ekinci
*Muhammed Abduh ve Reşid Rıza'yı söz gelimi bir Muhammed Enverşah el-Keşmîrî'den farklı ve "üstün" kılan nedir? Geriye bıraktıkları ilmî eserler açısından baksak, gerek kemiyet, gerekse keyfiyet olarak el-Keşmîrî'nin fersah fersah önde olduğu tartışma götürmez bir gerçek. İlmî derinlik babında da durum farklı değil.
Geriye sadece Abduh ve Rıza'nın "İslamcılık" başlığı altına giren faaliyetleri kalmaktadır. Bunun "orijinal" bir özellik olarak sunulmasının hayli tartışmalı olduğunu az yukarıda söylemiştim.
Buna mukabil el-Keşmîrî, İslamî ilimlerin hemen tamamında eserler vermiş bir sima olarak "İmâmu'l-Asr" (asrın önderi) vasfını hakkıyla üzerinde taşımış bir isimdir. Onun eserlerine aşina olanlar "sıradan" metinlerle değil, derin tahkikler ve orijinal tesbitler ihtiva eden, gerçek anlamda "imal-i fikir" hâsılası şaheserlerle muhatap olduklarının elbette farkındadırlar. Dr. Ebubekir Sifil
Kaynaklar
1- Nuzhet'ül Havatır-Abdülhay bin Fahreddin el Haseni-8. Cilt, Daru İbn-i Hazm-Beyrut
2-Feyz'ül Bari-Muhammed Enver Şah el Keşmiri(Eserinin mukaddimesinde talebesi Yusuf Bennuri'nin verdiği malumat)-Beyrut-ofset baskı(tarihsiz)
3-İslam Ansiklopedisi-Cilt 28, Keşmiri maddesi, İFAV Yayınları
4- Tecrid-i Sarih Tercümesi-Kamil Miras, Cilt: 7 ve Cilt: 9-DİB Yayınları-Ankara-1988
5- Seyyid Salih Özcan-Ahmed Özer-Işık Yayınları-İst.2011
6-1850-1900 Yılları Arasında Hind Yarımadasındaki İslami Fikir Akımları-Durmuş Bulgur(Basılmamış Doktora Tezi)-Konya-2007
7-http://en.wikipedia.org/wiki/Anwar_Shah_Kashmiri
8- http://www.khatm-e-nubuwwat.org/english/kn/Mujahidin/4.htm
9-http://www.central-mosque.com/biographies/AnwarShahKashmiri.htm
10- http://friendsofdeoband.wordpress.com
11-Milli Gazete-12.05.2008
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
Muhammed Kaya, 2012-08-29 18:19:47
Kardeşim tebrik ederim nerrden buldun bu resmi ya Elhamdülillah bir tane daha Allah dostu görmek nasip oldu
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
serkan çakir, 2012-04-05 09:35:13
esselamün aleyküm evvela CENAB-I HAK Salih Okur beyfendinin kalemine son nefese kadar kamilane, kamilleri anlatmayı ve yazmayı ihsan ve ikram buyursun.Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin k.s beyan buyurdukları gibi büyüklerin hayatları insanlara kuvve-i maneviye olmaktadır.Evet küçüklere büyük olmanın yolu büyüklerin küçükleri dahi büyük görmesinden geçen teyakkuzdadır.HZ.MUHAMMED a.s.m kudsi medresesi olan ve KURAN VE SÜNNET mahiyetli mektebi irfanın mürşid talebeleri olan bu zatların sayısını ve devamının ziyadeleşmesini REZZAK olan HZ.VEHHAB tan niyaz ederiz. hind kıtasının nadidelerinden imamı rabbani k.s buyurdukları gibi baharımın güzelliğini bostanımdan anla .bu zatlar islam baharının Muhammedi bostanında biten nadide güllerdir.ve bu bostanın güzelliğinden HZ.MUHAMMED İN İSLAM BAHARININ GÜZELLİĞİ GÖRÜNMEKTEDİR. SELAM VE DUA İLE
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DİĞER YAZILAR
Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali verdik.
Zümer,27
GÜNÜN HADİSİ
"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...