HÂFIZ AHMET LÜTFİ SÖNMEZ
Hâfız Ahmet Lütfi Sönmez 1922 senesinde Isparta’nın İslamköy’ünde doğmuştur. Denizli Hapishanesinde Üstadının yerine şehit olan, İslamköylü Hâfız Ali Efendinin (R.H.) talebesidir. Onun yanında hâfız olmuştur. Üç kere Bediüzzaman hazretlerini ziyaret etmiş ve duasını almıştır. Nazillideki evinde yaptığımız ziyarette ve daha sonra -hatıralarını tashih için- yaptığımız müteaddit görüşmelerimizde, bizlere o günleri, bilhassa büyük şehid, hocası Hâfız Ali ağabeyi anlattı ve tanıttı… Sorularıma cevaplar verdi…
Hâfız Ahmet Lütfi Sönmez 1922 senesinde Isparta'nın İslamköy'ünde doğmuştur. Denizli Hapishanesinde Üstadının yerine şehit olan, İslamköylü Hâfız Ali Efendinin (R.H.) talebesidir. Onun yanında hâfız olmuştur. Üç kere Bediüzzaman hazretlerini ziyaret etmiş ve duasını almıştır. Nazillideki evinde yaptığımız ziyarette ve daha sonra -hatıralarını tashih için- yaptığımız müteaddit görüşmelerimizde, bizlere o günleri, bilhassa büyük şehid, hocası Hâfız Ali ağabeyi anlattı ve tanıttı… Sorularıma cevaplar verdi…
İslamköylü Saatçı Hasan Ergünal ve Sav'lı Hasan Çavuş'tan sonra, Hâfız Ali'yi çok yakından tanıyan böyle bir ağabeyin varlığını duyunca doğrusu fevkalade heyecanlandım... Bilhassa, elindeki Hâfız Ali ağabeyin gençlik fotoğrafını çok kıymetli gördüm... Sağ olsun kimlikten koparılmış bu fotoğrafın orijinalini bize verdi.
Hâfız Ahmed 1939 senesinde Nazilli'ye yerleşmiş ve halen orada ikamet etmektedir. Bizi tanıştıran ve evine götüren, Nazilli'nin en eski erkânlarından Bedri Doğru ağabeye ve oğlu Ömer'e teşekkür ediyorum…
Not: Hâfız Ahmed Ağabey, bu hatıraları kamera ile kaydettiğim tarihten tam 35 gün sonra, 12 Eylül 2008 Cuma günü Ramazan ay'ı içinde, Nazilli'deki evinde, karaciğer rahatsızlığından dolayı Hakkın Rahmetine kavuştu... Bir yıldız daha kaymıştı… Bize heyecanla anlattığı Üstadı Bediüzzaman'a ve hafızlık hocası Hafız Ali'ye kavuşmuş oldu inşallah… Bize de, tıpkı Abdurrahman Cerrahoğlu ve Muzaffer Arslan Ağabeyler gibi hatıralarını son günlerinde kaydetmek nasip olmuştu… Allah şefaatlerine nail eylesin… Âmin…
İşte kendi dilinden Hâfız Ahmet'in hatıraları:
AHMET LÜTFİ SÖNMEZ ANLATIYOR
Adım Ahmet Lütfi Sönmez. 28 Nisan 1922 de İslamköy'de doğmuşum. 5. sınıfa kadar İslamköy'de okudum ve 1934'de ilkokuldan mezun oldum. İlkokulu bitirince babam beni karşısına oturtarak sordu: "Oğlum sen ortaokula mı gideceksin, yoksa hâfız mı olacaksın?" -o zaman İslamköy'de ortaokul yoktu, Atabey'de vardı- Ben, "hâfız olacağım baba" dedim. Babam Kur'an'ı verdi elime, "şimdi doğru git Hâfız Ali'ye" dedi. Hoca iyi karşıladı bizi. Bu şekilde İslamköy'lü Hâfız Ali Efendinin talebesi olmuş oldum. Annem de hâfız değildi ama, köyün kız çocuklarına Kur'an okumayı öğretiyordu. Süleyman Demirel'in hanımı Nazmiye benim annemden okudu Kur'anı.
Altı ay kadar okuduktan sonra hocam Hâfız Ali beni önce Üstad'a gönderdi… Ben hâfız olduktan sonra, 1937'den itibaren iki sene kadar Isparta'da kaldım. 1939'da Nazilli'ye yerleştim. Halen Nazilli'de ikamet etmekteyim. Bediüzzaman Hazretlerini üç defa ziyaret ettim.
Bediüzzaman ellerimden tuttu, hâfızlığım için bana dua ediverdi
Bediüzzaman'a birinci ziyaretim: Sene 1934. İlkokulu bitirdim ve İslamköy'lü Hâfız Ali Efendiye hâfız olmak için talebe olmaya karar verdim. O, ilk evvela beni Isparta'ya gönderdi. Üstad hazretlerine dua ettirdikten sonra hâfızlığa başlattı bana. İlk ziyaretim bu vesile ile olmuştu. Şöyle olmuştu bu ziyaret:
Hocam Hâfız Ali Efendi bana: "Sen hâfızlığa başlayacaksın. Üstad Hazretlerine git, sana dua ediversin" dedi. Ve beni Abdullah Çavuş[1] (Abdullah Kula) ile beraber Isparta'ya gönderdi. Ben o zaman daha oniki yaşlarındaydım. Abdullah Efendi, Hocam Hâfız Ali'nin nur postası idi. Yazdığı risaleleri Barla'ya, Isparta'ya, Sav Köyüne… Üstada hep o götürürdü.
Üstadın evine vardığımızda ikindi vakti girmişti. Üstad o zaman bahçeli bir evdeydi... Artık orası kimin eviydi bilmiyorum. Yanında Hüsrev Efendi vardı. Hüsrev ağabeyden başka birisi daha vardı, ama kim olduğunu bilmiyorum şimdi. Bediüzzaman bize "hoş geldiniz" dedikten sonra arkasında ikindi namazlarımızı kıldık… Duasını ve tesbihatını yaptı. Yalnız hiç unutmam ikindi namazının sünnetini dört yerine iki rekat kıldık.
Sonra, durumu, yani hocam Hâfız Ali'nin, benim için hâfızlık duası istediğini Bediüzzaman'a arz ettik. Bana: "Geç karşıya" dedi. Ben geçtim oturdum divana… Bediüzzaman gülümseyerek karşıma geldi... O ayaktaydı… Hafifçe bana doğru eğilerek kollarını uzattı. Kendi ellerinin içi yukarı bakacak şekilde benim ellerimi avuçlarının içine aldı. Ellerim yere bakacak şekilde Bediüzzaman'ın avuçlarında kaldı. Bu şekilde bana bir müddet dualar ediverdi. Ama neler dediğini anlayamadım. İşte bu şekilde Bediüzzaman'ın dualarıyla hâfızlığa başlamış oldum ben. O zaman on iki yaşındaydım.
Üstad hazretleri İslamköy'e gelirmiş. Fakat bana hiç denk gelmedi. Onu İslamköylü Saatçi Hasan biliyor. Hasan Efendi benden birkaç yaş küçüktür ve halen sağdır. İslamköy'de ikamet ediyor. Nazilli'ye de gelmişti bir ara, görüşmüştük.
Demirel'in Eniştesi Hâfız Yaşar ile beraber ziyaret
İkinci ziyaretim: Yine 1934 veya 1935'de olabilir… Eskişehir mahkemesinden önce olmuştu... Bu ikinci ziyaretimi Hâfız Yaşar'la beraber yaptım... Hafız Yaşar Süleyman Demirel'in eniştesidir... Benden iki yaş büyüktür... O benim arkadaşımdı… Onunla beraber çalışıyordum ben hafızlığa... Yalnız ben ondan sonra başladım okumaya... Yaşar ve Necati[2] onuncu cüz'de iken ben yeni başlamıştım Hafızlığa.
Süleyman Demirel'in Hâfız Ali Efendiden ders aldığını duymadım, görmedim. Zaten o okumak için İslamköy'den erken ayrılmıştı. Yalnız kardeşi Ali Demirel'in benim hocam Hâfız Ali'den ders aldığını duydum. Ben Nazilli'de iken okumuş O. Demirel'lerin ailesi hiç karışmazlardı bize. Fakat anneleri benim annemle falan konuşurlardı. Nazmiye, annemden Kur'an okuma dersi almıştır. Babaları Yahya Demirel'e, İslamköy'de Paşa dayı derdik biz. Çünkü O, İsmet Paşa'nın yanında yapmış askerliğini.
Bu ikinci ziyaretimizde, Hocamız Hâfız Ali, Yaşar ile bana risaleler vererek Bediüzzaman'a götürmemizi istemişti. Atlarla gittik biz o zaman. Ben daha on iki yaşlarındayım. Isparta'ya varırken bir ağaç vardı orada, şimdi fabrika olmuş orası. Orada bir çeşme vardı, biz biraz konaklamıştık orada. Hocamız Hâfız Ali'nin verdiği risaleleri de orada bir yere koymuştuk.
Üstad'a vardığımızda baktık Risaleler yok. Birbirimize sormaya başladık. "Sendeydi, yok sendeydi" diye söylene söylene Hafız Yaşar'la beraber tekrar geri döndük. Fakat risaleler yerinde yoktu. Halbuki daha yarım saat bile olmamıştı. Çaresiz tekrar döndük geldik köyümüze. Hocamız Hâfız Ali gülerek: "Keçeliler siz risaleleri nereye bıraktınız?" dedi. Ertesi günü bizi tekrar gönderdi Üstada. Yine Demirel'in eniştesi Hâfız Yaşar'la beraber gittik. Vardığımızda Bediüzzaman evde yalnız imiş. O zaman evinin devamlı jandarma tarafından tarassut edildiğini öğrendik. Üstadın yanında bu sefer hiç kimse yoktu. Biz hocamız Hâfız Ali'nin gönderdiği selamı ve kitapları kendisine teslim ettik... Aldı… Fakat hiç oturtmadan bize, "oradan değil şuradan gidin" diye gideceğimiz yolu gösterdi. Biz tekrar atlarla İslamköy'e döndük geldik. Biz çok küçüktük daha o zaman… İşte ikinci ziyaretim böyle hiç konuşmadan çok kısa olmuştu.
Bediüzzaman'a üçüncü ziyaretim çok dokunaklı oldu
1937'de İslamköy'de hâfızlığı bitirdim. Duasını Hocam Hâfız Ali Efendi yapıvermişti. Hafızlığı itmam ettikten sonra İslamköy'den Isparta'ya geçtim. Orada Hüsrev ağabeyin evine çok yakın bir Kur'an kursu vardı. On onbeş kadar da talebesi olurdu. Ben iki sene bu kursta kaldıktan sonra, 1939'da Isparta'dan Nazilli'ye geçtim. Nazilli'de amcamın çocukları vardı. Onların davetiyle geldim ve buradan 1940'da evlendim. Böylece Nazilli'de kalmış olduk. O tarihten beri de Nazilli'de oturuyorum. 1942 senesinde askere gittim. 1944'de ben askerde iken hocamlar Denizli hapishanesine sevk edilmişler. Hocam Hâfız Ali orada hapishanede vefat etmiş. Ben 1945 senesinde askerliğimi bitirdim.
Bana Nazilli'de Gazozcu Hâfız derler. Çünkü ben Nazilli'de yirmi beş sene gazoz imalatı ve bayilik yaptım. İki sene de müezzinlik yaptım. Devamlı yapardım da kadrolu olarak iki sene yaptım. Kader-i İlâhi… Hikmetini bilemiyorum... Bediüzzaman 23 Mart 1960 tarihinde Urfa'da vefat etti. Ben 24 Mart 1960'da Nazilli'de evlendim. Naziliye geldikten sonra, Hacı Mustafa Efendi (Öztürk) vardı. Ertuğrul beyin dedesi… Ben ona yirmi birinci söz'ü vermiştim. O, onu okuyunca Bediüzzaman'a âşık oldu... Artık gitti, arayıp buldu ziyaret etti üstadı…
Üstad Bediüzzaman hazretlerine üçüncü ziyaretim1956 yılında şöyle olmuştur:
(Not: Hâfız Ahmed ağabeyin bu üçüncü ziyareti çok dokunaklı olmuştur. Üstad Hazretleri üç kere: "Hâfız Ali benim canım… Hâfız Ali benim canım… Hâfız Ali benim canım…" dedikten sonra, "O benim yerime gitti." Diyerek o çok sevdiği talebesini hasretle yâd etmiştir. Konu bütünlüğünü sağlamak için, bu kısım ve Hâfız Ahmed'in hocası Hâfız Ali ile alakalı çok kıymetli diğer tespit ve hatıraları, "Hâfız Ali Ergün" maddesine alınmıştır. Ömer Özcan.)
Risaleleri her zaman okumaya yazmaya devam ettim. Nazilli'de Ertuğrul Bey'in dedesi Yazırlı Mustafa Efendiye risaleleri ben verdim. O bizim dostumuzdur. Benim kayınvalidemde Yazırlı'dır, o da Yazırlı'dır. Hacı Mustafa Efendi ben bakkal dükkanı açtığımda, "Ne isterse verin" diye bana kefil bile oluvermişti. İlk görüşmemizde bana bazı şeyler sordu. Ben İslamköylü Hafız Ali'nin yanından geldiğimi, onun beni Hâfız yaptığını söyledim. Benden, onun kitaplarından var mı diye istedi. 21. Söz vardı elimde onu vermiştim. Artık Mustafa Efendiyle hep teşrik-i mesai yaptık. O artık gitti üstadı buldu konuştu… Burada çok hizmetler etti.
Â
[1] O tarihlerde Nur hizmetlerinde faal üç 'Abdullah Çavuş' vardır. Bunlardan birisi; yukarıda adı geçen İslamköylü Nur Postacısı Abdullah Kula'dır. Daha geniş bilgi için Abdullah Çavuş(lar) başlığına bakılabilir.
Â
[2] Barla Lâhikasının 126. sayfasında bu iki çocuğun ismi, "Yaşar ve Necati" olarak geçmektedir.
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
YUSUF ÜNLÜ(1936 -)
Cübbeli Ahmed Ünlü hocaefendinin babası Yusuf Ünlü 1936’da Giresun’un Göreli İlçesinde
YILMAZ DUMAN(1938 -)
Denizlili Emekli Lise Öğretmeni Yılmaz Duman, 1951’de Türkiye’de ilk açılan yedi İmam Hat
ÜMMÜHAN ERGÜN(1913 – 1976)
Nur Fabrikası sahibi, Denizli şehidi, İslamköylü Hafız Ali Ergün’ün akıl sınırlarını
ÛLVİYE SÜMER (1895 – 1974)
Ûlviye Sümer, Risale-i Nur’un Kastamonulu hanım kahramanlardandır… “Âsiye, Ulviye, Lütfi
TACEDDÄ°N TOPAL(1927-2020)
Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö
ŞÜKRÜ ALTUĞ(1914 – 1984)
Isparta’nın Sav köyü bin kalemle Risale-i Nur eserlerini yazarak çoğaltan, Hz. Üstadın ifad
ÅžEVKET AKIN(1923 -2021)
Batmanlı Şevket Akın, Bediüzzaman hazretlerini 1952 yılında Isparta’da ziyaret ediyor. Aynı
ŞAHABEDDİN ÜNLÜ (1945 -2021)
Bolvadinli Emekli Edebiyat öğretmeni Şahabeddin Ünlü ile Ankara’da halef selef oluyoruz. Biz
ŞAHABEDDİN GARGILI(1924 – 2017)
Molla Şahabeddin Gargılı, 1924 yılında Bingöl’ün Kığı ilçesinde doğmuştur. Erzurumlu
SÜLEYMAN ÇAĞAN(1930 - )
Malatya/Doğanşehirli Süleyman Çağan ağabeyimiz üç arkadaşıyla beraber Hz. Üstad’ı Ispa
SAİD NUR ÇELEBİ (1948 -)
Risale-i Nur hizmetkârlarından iki bahtiyar hanedanın silsilesi Said Nur Çelebi’de buluşuyor.
- ÖMER HALICI(1919 – 1954)
- OSMAN NURİ TOL(1885 – 1955)
- OSMAN AKSOY(1940 - )
- NEVÄ°N HALICI(1939 -)
- NECATÄ° AKKOYUN(1934 -)
- MÜBAREK SÜLEYMAN (KÖSE)(1898 - 1963)
- MUSTAFA CENGÄ°Z (1929 -2021)
- MUHAMMED ALİ ÖZTÜRK (1930 -)
- MUAMMER ŞENEL (1909 – 2000)
- MEVLÜD GÖNEN (1934 -)
- MEHMED KÜÇÜKAĞA (1924 – 1976)
- MEHMED KERVANCI(1940 - )
- MEHMET GÜLEŞÇİ
- MEHMED FIRINCI (GÜLEÇ) (1928 - 2020 )
- İBRAHİM GÜL (1892 – 1956)
- HÃœSEYÄ°N BİÇER (1923 -2018)Â
- HÜSEYİN AKÇAY
- HATÄ°CE SOYLU (ALTUÄž)(1930 - 2013)
- HASAN HALICI(1940 -)
- HASAN BASRİ SARIÇAM
- HAMDÄ° SAÄžLAMER
- HAFIZ MUSTAFA ERTÜRK (1906 – 1950)
- FİKRİ MERİÇ(1935 -2021)
- EÅžREF EDÄ°P FERGAN(1882-1971)
- AV. İBRAHİM ÜNLÜ(1942 - )
- ÂSİYE MÜLÂZIMOĞLU(1881-1981)
- ALÄ° YILMAZ(1936 - )
- ALİ SERT(1929 – 2017)
- ALÄ° RIZA MUHLÄ°S(1927 - 2016)
Kur'an okuyacağınız zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığının.
Nahl,98
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
İki kelime vardır ki, Rahman'a sevimli, dilde hafif ve mizanda ağır gelir. Bunlar; "Sûbhanellahi ve bihamdihi, Sûbhanellahil-azim=Yüce Allah'ı hamd ile tesbih ederim, Yüce Allah'ı tenzih ederim." kelimeleridir.
Buhari Tecrid-i Sarih, 2189
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...