BERBER DÜKKANINDAKİ AĞAÇ
Berber dükkânı, güzelliğe aralanan bir mekân. Makasların ardında hüsnün ve güzelliğin temaşa edildiği intizam haneler. Ben de böyle bir mekândayım ve sıramı bekliyorum. Koltuklar dolu, tık tık makas sesleri, yere dökülen saçlar, şırıldayan musluklar, tam önünde biraz sonra o koltuğa çok yakışan insanlar ve kendisiyle güzelleşen dönerli berber koltuğu.. Zarfla mazruf gibi yani zarfla içindeki mektup gibi. Her şey bir tablo gibi ahenkli.. Dükkân içinde koltuklar ve koltukların üzerindeki insanlar. Şöyle bir seyirdeyim, fakat gözü tırmalayan bir figür, bu tabloda olmaması gereken yanlış bir desen. Ne mi? Hemen söyleyeyim, berber dükkânındaki ağaç. Öyle bir ağaç ki; kökleri bir saksıya hapis olmuş, dalları dükkânın tavanına vurmuş, boyn
Mekânlar ve içindekiyle veya içindekilerle şereflenen varlık sahaları. Her birisi manasına uygun varlıklara zarf olan mekânlar. Kimilerinin sevindiği kimilerinin üzüldüğü, kimilerinin rahatladığı, kimilerinin temizlendiği ve arındığı, kimilerinin ise kimsesizlikten azade olduğu mekânlar. O mekânlar ki bazen hudutsuz sınırsız coğrafyalara açılan, farklı iklimleri aralayan, arayan, aratan mekânlar. Fakat hepsinde coğrafyasına uygun mekinler bulunan hayat sahneleri mekânlar.
Berber dükkânı, güzelliğe aralanan bir mekân. Makasların ardında hüsnün ve güzelliğin temaşa edildiği intizam haneler. Ben de böyle bir mekândayım ve sıramı bekliyorum. Koltuklar dolu, tık tık makas sesleri, yere dökülen saçlar, şırıldayan musluklar, tam önünde biraz sonra o koltuğa çok yakışan insanlar ve kendisiyle güzelleşen dönerli berber koltuğu.. Zarfla mazruf gibi yani zarfla içindeki mektup gibi. Her şey bir tablo gibi ahenkli.. Dükkân içinde koltuklar ve koltukların üzerindeki insanlar. Şöyle bir seyirdeyim, fakat gözü tırmalayan bir figür, bu tabloda olmaması gereken yanlış bir desen. Ne mi? Hemen söyleyeyim, berber dükkânındaki ağaç.
Öyle bir ağaç ki; kökleri bir saksıya hapis olmuş, dalları dükkânın tavanına vurmuş, boynu bükülmüş, kayıtlara ve sınırlara hapis olmuş bir garip. Berber dükkânındaki güzelliğe bir perde. Ve ben bu hücredeki mahkûmun çığlıklarını işitiyor, çaresizliğini izliyorum. Bana diyor ki; "şu saksı benim köklerime pranga, köklerime kökünü ve köklüğünüunutturdu. Şu mekân, göğsüme nefes darlığı verdi. Zira bu mekân benim manama sadır olamaz. Şu tavan başımın varacağı son arş değil, benim mahiyetimin arşı bura değil. Ben bu mekânın mektubu değilim, benim harflerim buraya sığmaz. Şu karşıda gördüğün insana bak ki o koltuğa ne kadar yakışmış fakat ben bu saksıda pek çirkinleştim." Evet, karşımdaki manzara çok acıklıydı ve düşündürücüydü.
Fakat ben o saksıdaki ağaca Akif'in dediği gibi dedim "ey bülbül, bu şikâyet senin değil, benim olmalı. Şu koltuktaki insanın öyle bir başı varki ta arş-ı azama kâb-ı kavseyne değiyor. Kökü o kadar derinki, mayası ve manasını hiçbir kap alamıyor. Göğsü o kadar geniş ki, içinde binleri barındıran bir, bir. Şu koltuktaki gördüğün öyle bir coğrafya ki, iklimleri sayısız. Öyle bir kalbi var ki, fezadaki sistemlerden daha derin ve nice sırlı iklimlere aralanan bir pencere aranılanın arandığı bir rasathane, oradan azim manalar temaşa ediliyor. Göğsünde bekanın tohumunu saklayan bir bahçe. Melekûtûn çimenzarı.Bir âdem ki içinde binler âlem.
Senin şikayetin yerinde ve feryadın haklı. Zira sen o saksının ve mekanın mekini ve sakini olamazsın. Senin sema döndüğün, tevhid hanen küre-i arz. Köküne bağır olacak koca arz. Dallarının devranı bir asuman. Fakat şu koltuktaki insan, kökü âlem-i beka. Mahiyetinin arşı mîraç. Devranı mülk ve melekût. Aklı kâinatı içine alabilen kütüphane. Göğsü marifet sırlarına bir hazine sandığı. Gel gör ki sen saksıya, bu insan da şu koltuğa hapis. Senin şu dükkânda saksıdaki feryadın ne ise bu insanın şu dünya saksısındaki hali de o. Sen saksıya, o ise dünyaya hapis olmuş. İnşallah ikimizde mahiyetimizin mekânına köklerimizi salar, dallarımızı kendi semamıza uzatır ve aslımıza döneriz. Sen berber dükkânındaki ağaç olmaktan, ben de dünyada hapsolmaktan kurtuluruz.
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
"Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla ve bizi bağışla, şüphesiz ki sen her şeye kadirsin."
Tahrim, 8
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Size, takat getirebileceğiniz amel yaraşır. Siz (ibadet yapmaktan) usanmadıkça, Allah da (sevab vermekten) usanmaz. Allah'a en hoş gelen dini amel, kişinin devamlı olarak yaptığı ameldir"
Buhari, İman 32, Teheccüd 18
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...