MEHMET OÄžUZ
Şehid Terzi Mehmet Oğuz Nazillinin dört Mehmetlerinden birisidir. Risale-i Nur okuduğu ve evinde bu kitapları bulundurduğu için 1961 senesinde karakolda dövülerek öldürülen tek şehidimizdir. Hadiseyi Nazilli’nin bütün eski nur talebeleri iyi biliyorlar. Kendilerini dinledim. Bedri Doğru ağabey de bunlardan birisidir...
Şehid Terzi Mehmet Oğuz Nazillinin dört Mehmetlerinden birisidir. Risale-i Nur okuduğu ve evinde bu kitapları bulundurduğu için 1961 senesinde karakolda dövülerek öldürülen tek şehidimizdir. Hadiseyi Nazilli'nin bütün eski nur talebeleri iyi biliyorlar. Kendilerini dinledim. Bedri Doğru ağabey de bunlardan birisidir...
Bu meş'um hadisenin en yakın şahidi ise zamanında Nazilli'nin en faal nur talebelerinden birisi olan Mehmet Büker'dir. Mehmet Büker vefat etti… Fakat oğlu Servet Büker hayatta ve her şeyi babasından dinlemiş; dinlemenin ötesinde babasıyla beraber zaten hadisenin içinde bulunmuş… Servet Büker Aynı zamanda Şehid Mehmed Oğuz'un yanında terzi çıraklığı da yapmış, merhumu iyi tanıyor. Bu sebeple bildiklerini, babasının kendisine anlattıklarını bize yazmasını talep ettim. Bizi kırmadı ve olayı teferruatlı bir şekilde anlatan müsvedde halindeki yazılı bir metin verdi. Metni düzenledikten sonra kendisini tekrar ziyaret ederek tashih ettirdim. Babası Mehmet Büker ile ilgili hatıraları ise yine bu kitap içinde ilgili bölümdedir… Kendisine teşekkür ediyorum…
SERVET BÃœKER ANLATIYOR
1960 ihtilalinden önceydi. Babam Mehmet Büker, Mehmet Ali Özdin, Mehmet Tokyay ve Mehmet Oğuz Abi yani Nazilli'nin 4 Mehmetleri tutuklandı. Önce Nazilli Cezaevine konuldular. Bizim evimiz cezaeviyle karşı karşıya olduğu için, tedbir olarak kısa bir süre sonra Aydın Kapalı Cezaevine nakledildiler.
Babam ve üç arkadaşı bu mahkemede idamla yargılandılar. Çeşitli avukatlara baş vuruldu... Fakat babam hiç birini beğenmedi... "Bizim Avukatımızın seccadesi çantasında, kellesi koltuğunda, para için çalışmayan birisi olmalı" diyordu. Bu arada Ahmet Feyzi Ağabey ile tanışıklığı olan Avukat Bekir Berk'e bir vesile ile haber ulaştırıldı. Bekir Ağabey o tarihlerde buralarda yeni yeni tanınmaya başlamıştı. Av Bekir Berk kelle koltukta, seccade çantasında bir avukattı… Bekir ağabeyin ücret konusundaki cevabı ise çok enteresandır. "Bu ağabeyler bu hizmet için kaç para aldılarsa, bana onu verin yeter" deyip davayı karşılıksız almıştı. Babam aradığını bulmuştu...
Ve idamla yargılanan babamlar Av. Bekir Berk'in muhteşem savunması ile 17 Ekim 1960 tarihinde Aydın Ağır Ceza Mahkemesinden beraat ettiler ve kitaplarına iade kararı verildi. Ama bu arada tam yedi ay 20 gün içerde kalmışlardı…
Karakolda işkence ile şehit edilen Mehmet Oğuz'la en son babam görüşmüştü
Server Büker, burada bitmeyen Nazilli Nur davasının insana elem ve dehşet veren devamını şöyle anlatıyor:
"Bundan sonra karakolda dövülerek şehit edilen Terzi Mehmet Oğuz hadisesi yaşandı. Şöyle ki:
"Dört Mehmet'lerin kitaplarına iade kararı verilince, Terzi Mehmet ağabeyimiz Nazilli Hükümet Konağındaki Savcılıktan kitaplarını alıyor, sırtındaki bir çuvalla sevinç içinde evine götürüyor… Fakat kader-i İlâhi işte… Hükümet binasından dışarı çıkarken merdivenlerde Komiser Şükrü ile karşılaşıyor. Komiser Şükrü çok muhalif birisi… Kitapları görünce hazmedemiyor ve Terzi Mehmet Oğuz Ağabeyi, "hakkında takibat var" deyip tekrar karakola çağırıyor... Herhalde acele işi vardı ki oradan ayrılıyor… Tarih 7 Ocak 1961.
"İşte o günün yatsı namazında Terzi Mehmet abi ile babam Koca Cami'de buluşuyorlar. Namazdan çıktıktan sonra babama: "Beni karakola çağırdılar, gideceğim" diyor. Babam da: "Mübarek, sabah olsun hayr olsun, bu gece vakti gitme karakola… Gitme!.." diyor. O zaman 1960 İhtilalinin en hızlı günleriydi… Belediyenin oradaki heykelin önünde "gitme" diye yarım saat dil döküyor rahmetliye.
"Rahmetli de, "bunlar adam mı yiyecek canım…" deyip ısrar ediyor. Laf uzayınca bir ara, "Abi Abi! Bu ulvi davaya bir baş feda etmeden olmaz" diyor ve karakola teslim olmak üzere oradan ayrılıyor…
"Babam Mehmet Ağabeye bir türlü laf anlatamaz ama, kendisi daha tecrübeli olduğundan, bu işin burada kalmayacağını sezdi ve bizim evi terk etti. Evin aranacağını tahmin etmişti. O gece ayağından rahatsız olan ayakkabıcı Yusuf ağabey vardı, onun evine gitti. Biz evde kaldık. Bir müddet orada kaldıktan sonra karanlıkta yürüyerek şehir dışına çıkıyor ve birkaç kilometre yürüdükten sonra, şehir dışından geçen bir araç'a biniyor. Sonra üç araç daha değiştirip Balıkesir'e ulaşıyor.
"Fakat vâ esefa… Sabahleyin Terzi Mehmet Oğuz Ağabeyin vefat haberini alır… Yine acı ve hasret onu yakar…
"O meş'um gece tam üç kere polisler bizim evi bastılar. Evde arama yaptılar. Hatta ayakkabılarını çıkarmak istemedi polisler. Ben o yaşıma rağmen çıkarın dedim ve çıkardılar. Üçüncü gelişlerinde rahmetli arabanın içindeymiş. Yaralı perişan bir vaziyette…
"Onu, içkili, düşmüş falan deyip hastaneye götürürlerken bize uğramışlar. Babamı da alıp götürmek için gelmişler. Öylece ağır yaralı bir vaziyette hastaneye bırakıyorlar Mehmet Ağabeyi...
"Olay böyle… Yoksa Mehmet Abinin evine baskın yapıp alıp götürme yok. Başka bazı yerlerde bu olay hatalı ve eksik yazılmış. Bunları ben babamdan aynen böyle dinledim ve yaşadım. Anlattığım gibi bu feci hadiseden önce, Terzi Mehmet ağabey ile en son görüşen babam olmuştu.
"Karakoldaki işkence hadisesini ise bir genç olduğu gibi görüyor. Şöyle ki:
"Aynı gün iki çocuk dövüşürken, birisi öbürüne bıçak çekiyor… Bunları bir bekçi görünce, bıçağı çeken kaçmış, diğerini yakalayıp karakola getirmişler.
"Karakolda da o sırada Mehmed Ağabeyi dövüyorlarmış. İşte o çocuk her şeyi görüyor orada... Çocuğun ifadesine göre:
"Mehmed ağabeyin kafasına, koluna, karnına… Ellerindeki coplarla, yumruklarla, tekmelerle, insafsızca vuruyorlarmış. Bir ara herhalde kafasına çok kuvvetli bir darbe gelmiş ki, beyin kanaması geçirip orada yığılıp kalmış. Hemen hastaneye götürmüşler…
"Fakat ne çare ki, Terzi Mehmet Ağabey hastanede beyin kanamasından vefat etti... Suçu sadece Kur'ana hizmet olan bu masum, mübarek insan, dövülerek böyle şehit edilmişti… Dünyada sonuç böyle… Hesap elbette Mahkeme-i Kübra'da bitecek…
"Ben Terzi Mehmet Ağabeyin çırağı idim. Yaz tatilinde iki dönem onun yanında çalıştım. Çok efendi, çok hoş, mübarek bir insandı. Zayıf, uzun boylu, bıyıklı, yüzü biraz kemikliceydi… Allah rahmet eylesin…
"Nazilli'nin en eski nur talebelerinden Yazır'lı Hacı Mustafa Öztürk Ağabey, "Şehidimizin kanı yerde kalmasın" diye buradan bir çok avukat tuttu. Fakat hepsine baskı yapıp davadan vazgeçirdiler. On bin lira teklif ettiği halde davayı alan avukat olmadı. Sonunda Ahmed Feyzi ağabey aracılığı ile Av. Bekir Berk'e vekalet veriliyor…"
Servet Büker'in anlattıkları böyle. Hadisenin devamını Av. Gültekin Sarıgül'den sordum. Şu bilgileri verdi bana: "Terzi Mehmet'in vefatına sebep olan komiserin davası takip edildi… Fakat ufak tefek cezalarla geçiştirildi… Üstelik bu komiser terfi ettirilerek, Antalya'nın Elmalı Kazasına tayin edildi. Terzi Mehmed işkence ile şehid olan tek ağabeyimizdir… Allah rahmet eylesin... İnşallah şehittir..." Gültekin Ağabeyin verdiği bilgiler de böyle. Demek ki iş başka mahkemeye kaldı...
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
YUSUF ÜNLÜ(1936 -)
Cübbeli Ahmed Ünlü hocaefendinin babası Yusuf Ünlü 1936’da Giresun’un Göreli İlçesinde
YILMAZ DUMAN(1938 -)
Denizlili Emekli Lise Öğretmeni Yılmaz Duman, 1951’de Türkiye’de ilk açılan yedi İmam Hat
ÜMMÜHAN ERGÜN(1913 – 1976)
Nur Fabrikası sahibi, Denizli şehidi, İslamköylü Hafız Ali Ergün’ün akıl sınırlarını
ÛLVİYE SÜMER (1895 – 1974)
Ûlviye Sümer, Risale-i Nur’un Kastamonulu hanım kahramanlardandır… “Âsiye, Ulviye, Lütfi
TACEDDÄ°N TOPAL(1927-2020)
Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö
ŞÜKRÜ ALTUĞ(1914 – 1984)
Isparta’nın Sav köyü bin kalemle Risale-i Nur eserlerini yazarak çoğaltan, Hz. Üstadın ifad
ÅžEVKET AKIN(1923 -2021)
Batmanlı Şevket Akın, Bediüzzaman hazretlerini 1952 yılında Isparta’da ziyaret ediyor. Aynı
ŞAHABEDDİN ÜNLÜ (1945 -2021)
Bolvadinli Emekli Edebiyat öğretmeni Şahabeddin Ünlü ile Ankara’da halef selef oluyoruz. Biz
ŞAHABEDDİN GARGILI(1924 – 2017)
Molla Şahabeddin Gargılı, 1924 yılında Bingöl’ün Kığı ilçesinde doğmuştur. Erzurumlu
SÜLEYMAN ÇAĞAN(1930 - )
Malatya/Doğanşehirli Süleyman Çağan ağabeyimiz üç arkadaşıyla beraber Hz. Üstad’ı Ispa
SAİD NUR ÇELEBİ (1948 -)
Risale-i Nur hizmetkârlarından iki bahtiyar hanedanın silsilesi Said Nur Çelebi’de buluşuyor.
- ÖMER HALICI(1919 – 1954)
- OSMAN NURİ TOL(1885 – 1955)
- OSMAN AKSOY(1940 - )
- NEVÄ°N HALICI(1939 -)
- NECATÄ° AKKOYUN(1934 -)
- MÜBAREK SÜLEYMAN (KÖSE)(1898 - 1963)
- MUSTAFA CENGÄ°Z (1929 -2021)
- MUHAMMED ALİ ÖZTÜRK (1930 -)
- MUAMMER ŞENEL (1909 – 2000)
- MEVLÜD GÖNEN (1934 -)
- MEHMED KÜÇÜKAĞA (1924 – 1976)
- MEHMED KERVANCI(1940 - )
- MEHMET GÜLEŞÇİ
- MEHMED FIRINCI (GÜLEÇ) (1928 - 2020 )
- İBRAHİM GÜL (1892 – 1956)
- HÃœSEYÄ°N BİÇER (1923 -2018)Â
- HÜSEYİN AKÇAY
- HATÄ°CE SOYLU (ALTUÄž)(1930 - 2013)
- HASAN HALICI(1940 -)
- HASAN BASRİ SARIÇAM
- HAMDÄ° SAÄžLAMER
- HAFIZ MUSTAFA ERTÜRK (1906 – 1950)
- FİKRİ MERİÇ(1935 -2021)
- EÅžREF EDÄ°P FERGAN(1882-1971)
- AV. İBRAHİM ÜNLÜ(1942 - )
- ÂSİYE MÜLÂZIMOĞLU(1881-1981)
- ALÄ° YILMAZ(1936 - )
- ALİ SERT(1929 – 2017)
- ALÄ° RIZA MUHLÄ°S(1927 - 2016)
"Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın! Çünkü O, işitendir ve bilendir."
Fussilet, 36
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Yeryüzünde bir kötülük işlendiği vakit, ona şahid olan bunu takbih ederse (kötü olduğunu te'yid ederse), o kötülüğü görmemiş gibi zararından kurtulur. O kötülüğe şahid olmadığı halde, işittiği zaman memnun kalan kimse, sanki şahid olmuş gibi manen zarar
Ebu Davud, Melahim 17, (4345)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...