RAHMAN Ä°SMÄ°NÄ°N YANSIMALARI

Allah'ın isim ve sıfatları, genel olarak iki şekilde müta­lâa edilir: Bunlardan birincisi, azamet ve kibriya [büyüklük ve yüceliği] ifade eden, celâlli isim ve sıfatlar­dır. İkincisi ise lütuf ve merhamet ifade eden cemalli isim ve sıfatlar olarak adlandırılır.(


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2012-12-08 08:11:23

Allah'ın isim ve sıfatları, genel olarak iki şekilde müta­lâa edilir: Bunlardan birincisi, azamet ve kibriya [büyüklük ve yüceliği] ifade eden, celâlli isim ve sıfatlar­dır. İkincisi ise lütuf ve merhamet ifade eden cemalli isim ve sıfatlar olarak adlandırılır.(1)

Allah'ın isim ve sıfatla­rının bu iki tecellisini gösteren yer, kâinat aynasıdır. Bütün kâinat, bu iki tecellinin ışıklarını yansıtan bir ekran hükmündedir. Gerçekte bu iki tecellinin hiçbirisiyle yakın­dan uzaktan bir münasebeti bulunmayan mükevvenatın simasında parlayan bu yansımalar, Rahman olan Allah'ı gösteriyor.

Yaratılışı itibarıyla bir varlığa muhtaç, yara­tıcı bir kuvvete muhtaç, yaratılmaya muhtaç, var olduk­tan sonra ayakta kalmaya muhtaç, öldükten sonra diril­meye muhtaç olan şu insanlar ve cinler, Cennet'e girmeye, Cehennem'den kurtulmaya ne kadar da muhtaçtır. İşte bü­tün bu ihtiyaçlarının giderilmesi ve arzularının yerine ge­tirilmesinde, elbette sonsuz bir şefkat ve rahmete, niha­yetsiz bir azamet ve kudrete ihtiyaç vardır.

Rahman Suresi, Rahman isminin bir yansıması olarak baştan sona kadar bu iki tecelliyi nazara vermektedir. Hadis-i kutsîde ifade edilen "Rahmetim, gazabımın önüne geçti."(2) şek­lin­deki kutsî fermanın hakikati, bütün berraklığıyla bu su­rede kendini göstermektedir.

Celâl ve cemal sıfatlarının farklı iki yönü vardır. Bunlardan birisi, Yüce Allah'ın Zat-ı Akdesine bakar, O'nun zatının şuunatına işaret eder; yani bizzat Allah'ın kendisini tavsif eder, O'nu gösterir. İkincisi ise, Allah'ın kâinatta cereyan eden fiillerinin ve o fiillerin yansıdığı varlıkların kendi durumlarını gösterir.

Bir cümleyle ifade etmek gerekirse bu sıfatlar bir yönüyle Yüce Yaratıcı'ya, diğer yönüyle de yaratıklara bakar. Bu iki sıfat, Rahman Suresinde iki ayette geçmiştir. Surenin 27. ayetinde, Allah'ın kendisine bakan cihetini göstermek üzere, "celâl ve cemal sahibi" anlamındaki isim, "Zü'l-celâli ve'l-İkram" şeklinde gelmiştir. Burada "zü" lâfzı, merfu gelmekle ayette geçen ve Allah'ın "Zât-ı Akdes"i anlamına gelen "Vech" kelimesinin bir vasfı olarak kullanıldığını göster­mektedir.(3)

Bu sıfatların ikinci defa geçtiği yer ise sure­nin son ayetidir. Bu ayette "Zi'l-celâli ve'l-İkram" isminin ilk kelimesi olan "Zü" lâfzı, yukarıdakinin aksine merfu değil, mecrur olarak "Zi" şeklinde gelmiş ve "Rab" isminin bir vasfı olduğu gösterilmiştir. "Rab" isminin tezahürleri, kâ­inattaki rububiyet yansımalarıdır. Rububiyet ise ya­ratma-yönetme gibi fiilî icraata bakan nizamın adıdır.

Özetlersek: Bu iki sıfat, surede iki ayrı ayette söz konusu yapılmış ve iki farklı cihete işaret edilmiştir. İlk yerde Allah'ın zatına, ikinci yerde de Allah'ın fiillerine bakan ci­hetine dikkat çekilmiştir.(4)

Gerçekten, "Rezzak" anlamında olan Rahman isminin en bariz vasfı "celâl ve cemal"dir, diğer bir ifadeyle izzet ve ikramdır. Bütün canlıların rızkını veren bir rezzakın ihsan ve ikramı, lütuf ve rahmeti güneş gibi parlıyor. Celâl ve izzete gelince; onlar da az bir dikkatle görülebilir. Çünkü her şey zatında güçsüz ve zayıftır, birçok cihetle fakir ve muhtaçtır. Hâlbuki diğer taraftan umulmadık bir şekilde bu ihtiyaçları gideriliyor; kendilerine yapılan gaybî yardımlarla izzetli bir hâle geliyorlar.

Meselâ: Maddelerde asıl olan, atalet ve eylemsizliktir. Bu ise zillet ve miskin­liği, tembellik ve rehaveti beraberinde getiriyor. Hâlbuki kâinatta hiçbir şeyi sükûn-u mutlaka mahkûm etmeyen Yüce Yaratıcı, atom sisteminden galâksilere kadar her şeyi hareketli kılarak canlılığın izzetiyle onları serfiraz kılmış­tır.

Yine, bir külçe kemikten ibaret olan ağaçları dal, bu­dak, sümbül, meyve ve çiçek gibi yemyeşil elbiselerle hazır bir tören alayı şeklinde donatmıştır. Hele fakirlerin de fakiri olan insanoğlunun üzerinde görülen izzet ve ikram görüntüleri ve "yeryüzünün halifesi" unvanına yakışır bir mevkiye oturtulması, sonsuz bir lütuf ve ihsandan başka neyle izah edilebilir?

Bir hayvan yavrusu birkaç saat içe­risinde ayağa kalktığı ve birkaç gün zarfında hayat şart­la­rına ayak uydurabildiği hâlde, insanoğlunun bir-iki yılda ancak ayağa kalkması ve yıllardan sonra ancak ha­yata uyum sağlayabilmesi gerçeği ortadayken bu âcizli­ğiyle be­raber, bütün hayvanlara hâkim olması, ilâhî lütuf dışında neyle açıklanabilir?

Dipnotlar

1-bk. Nursî, Bediüzzaman Said, İşaratü'l-İcaz, s. 15.

2-el-Buharî, Tevhid, 55.

3-krş. el-Kurtubî, a.g.y.

4-krş. el-Kurtubî, a.g.y.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

"Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın! Çünkü O, işitendir ve bilendir."

Fussilet, 36

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"

Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI