İnsan ihmal edilmekten, görmezden gelinmekten hiç hoşlanmaz. Buna rağmen pek çok kimse yalnızca kendilerinin değerli olduğunu düşünüp başkalarını adeta yok sayar, istedikleri gibi davranır, bu davranışlarından başkalarının rahatsız olacağını düşünmez.

Hikmet ehli bir zat der ki: "Camın ardından baktığınızda insanları görebilirsiniz. Ancak bir aynanın ardından baktığınızda yalnızca kendinizi görürsünüz. Oysa her iki durumda da kullandığınız madde camdır. Ancak ayna camının arkasındaki gümüş tabaka, o insanın kendisinden başka kimseyi görmesine engel olur." Bu durumda insan, gözünün önündeki bu gümüş tabakayı kaldırıp etrafındaki kişileri görebilmelidir.

Başkalarının farkında olmak, onların varlığını kabul etmek, kalpten kalbe uzanan çift yönlü bir kanaldır. Şöyle ki bir kimse başkalarına ne kadar değer verip, onların farkında olursa, o ölçüde kendisi de değer görür ve varlığı kabul edilir.

Kuşkusuz her insan önemli olduğunu hissetmenin yanı sıra başkalarının bunu itiraf etmesine de ihtiyaç duyar.

Bilindiği üzere çiçeklerin tozlaşma yoluyla aşılanmaları gerekir. Bunun için arılara ihtiyaç duyarlar. Ancak arıları kendilerine çekmek için ne onlara yalvarır ne de kaba davranıp onları bu işe zorlarlar. Bunun yerine alçakgönüllülük edip üzerlerindeki nektarın az bir miktarını arılara takdim ederler. Çiçek arının açlığının ve nektara olan tutkusunun farkındadır. Bunun için arının açlığını giderecek miktarda ona ikramda bulunur.

Siz de başkalarını kendinize doğru çekmek istiyorsanız öncelikle onların açlığını gidermelisiniz.

Bir telekomünikasyon şirketi telefon konuşmalarında en çok kullanılan kelimenin tespiti için bir araştırma yapmış. Sonuçlar "ben" kelimesini göstermiş. Bu kelime beş yüz telefon görüşmesinde üç bin dokuz yüz doksan defa kullanılmış.

Her insan kendisine değer verir. İnsan tabiatı bunu iktiza eder. Karşınızdaki insan değer verdiği şeyin farkında olduğunuzu anladığında ve sizin de aynı şeye değer verdiğinizi gördüğünde, kuşkusuz kalbinin kapılarını size sonuna kadar açar.

Konumları ne olursa olsun önemli oldukları hissettirilerek her insanın etki altına alınabileceği bilinen bir gerçektir.

Kardeşi, Halid bin Velid'e bir mektup göndermişti. Mektupta şöyle yazıyordu: "Allah Resûlü seni sordu. 'Halid nerede?' dedi. Ben de 'Allah onu getirecektir.' dedim. Sonra Allah Resûlü, 'Onun gibi birinin İslam'dan bîhaber olması ne acı. Müslümanların tarafında çalışıyor olsa idi, onun için daha hayırlı olurdu ve onu başkasına tercih ederdik.' buyurdu.

Halid diyor ki: Mektubu okuyunca çıkıp müslüman olma isteğim arttı. Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) ın beni sormasına çok sevindim.

Halid (radiyallahu anh) müslüman olurken Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) şöyle buyurur: "Seni hidayete erdiren Allah'a hamdolsun. Senin akıllı olduğunu biliyordum. Aklının seni sadece hayra sevk edeceği umudu içerisindeydim."(1)

Rakiplerini geride bırakan kişi de, hedefi isabet ettiren de övülmek ister. Övgü tutkusu insanın tabiatında vardır.

Her an insanlarla etkileşim içerisinde iseniz -ki bu kaçınılmaz bir durumdur- aşağıda söylenenleri aklınızda bulundurmanız size kazanç sağlayacaktır.

-İnsan olarak hepimiz şahsımızı severiz.

-Dünyada en çok kendimize değer veririz.

-Karşılaştığımız her insan kendisine değer verdiğimizi hissetmek ister. Fransız bir bilgin der ki: "Her canlı küçücük olsa bile kendisini dünyanın merkezi zanneder ve dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü düşünür."

-Her insanda başkaları yanında kabul görme isteği vardır.

Her insan, şahsının sevilmesine açtır. O halde bu açlığın giderilmesine yardımcı olmalıyız ki bu açlığın etkisiyle insanların bize zararları dokunmasın.

Hz. Aişe (radiyallahu anha) bize Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) ın insanların şerrinden nasıl korunduğundan, tatlı dille, güzel muameleyle şahsî açlıklarını giderip onları nasıl sakinleştirdiğinden bahseder. Bir gün bir adam Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) la görüşmek için izin istedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) "İzin verin, içeri girsin. Ne kötü biridir o." buyurdu. Adam içeri girince onunla kibar bir şekilde konuştu. Bunun üzerine Aişe (radiyallahu anha) "Ey Allah'ın Resûlü! Adam içeri girmezden önce onun hakkında ne demiştin, içeri girince ise onunla tatlı bir dille konuştun?" dedi. Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) "Ey Aişe! İnsanların en şerlisi, kendisinden kötü söz işitmemek için insanların terk ettiği kişidir." buyurdu.

Kuşkusuz bir müslüman başkalarıyla iletişiminde Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) ın yolunu takip eder. Bu hususta iyilerle kötüler arasında fark gözetmez ve tüm insanların yanında sevilen, kabul gören biri olmaya çalışır.

İnsanların övgüyle söz edebileceğiniz yönlerini, takdir edebileceğiniz hususiyetlerini araştırın. Bazı hususlar size göre basit olsa da bu onları takdir edip mutlu etmenizde sizin için birer fırsattır.

İletişim içerisinde olduğunuz kişilerin övgüye layık yönlerini araştırın. Her fırsatta onları tebrik edin. Onların halini hatırını sorun. Onlara değer verdiğinizi hissettirin. Uzun süre görüşemediğinizde kendilerine telefonla, internet aracılığıyla ulaşmaya çalışın.

Evet, bunlar haddi zatında basit işlerdir ancak karşınızdaki kişide büyük etki uyandırır. Bu hususlara riayet ettiğinizde onların kalbinde sizin sevginizin ne kadar yer ettiğini göreceksiniz. Sevilmek istiyorsanız; insanlara değer verin ve bunu onlara hissettirin.

Dipnot

1- Delailü n-Nübüvve, Beyhaki: 4/1685