GÜZEL AHLÂKIN BELİRTİLERİ

Çoğu kez Allah yolunun yolcusu, kötülük ve günahları terk edinceye kadar nefsi ile mücadele der, sonra ahlakını düzelttiğini sanarak mücadeleyi bırakıverir. Oysa bu doğru değildir. Zira güzel ahlak mü’minlerde noksansız olarak bulunması gereken sıfatların bütünüdür ki, Yüce Allah onları şöyle vasıflandırmaktadır:


2013-02-14 22:01:11

A-YÜCE ALLAH'IN KİTABINA GÖRE

Çoğu kez Allah yolunun yolcusu, kötülük ve günahları terk edinceye kadar nefsi ile mücadele der, sonra ahlakını düzelttiğini sanarak mücadeleyi bırakıverir. Oysa bu doğru değildir. Zira güzel ahlak mü'minlerde noksansız olarak bulunması gereken sıfatların bütünüdür ki, Yüce Allah onları şöyle vasıflandırmaktadır:

"Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir, O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını artırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. Onlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. İşte gerçek mü'minler ancak bunlardır." (Enfal, 1-4)

"Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rüku ile secdesiyle tam namaz kılanlar, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar, Allah'ın koymuş olduğu hükümleri hakkıyla koruyanlar (için de cennet vardır) ve böyle mü'minleri müjdele." (Tevbe, 112)

"Gerçekten mü'minler kurtuluşa ermiştir; onlar ki, namazlarında huşû içindedirler; onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler; onlar ki, zekat (vazifelerini) yerine getirirler; ve onlar ki, iffetlerini korurlar; ancak eşleri ve ellerini sahip olduğu (cariyeleri) hariç, (bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir. Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir. Yine onlar (o mü'minler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler. Ve onlar ki, namazlarına devam ederler. İşte, asıl bunlar varis olacaklardır; (Evet) Firdevs'e varis olan bu kimseler, orada ebedî kalırlar." (Mü'minun, 1-11)

"O çok merhametli Allah'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler kendilerine laf attığında (incitmeksizin) "Selam!" derler (geçerler); onlar ki, gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler; onlar ki, şöyle derler: "Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav. Doğrusu onun azabı gelip geçici bir şey değildir. Orası cidden ne kötü bir uğrak, ne kötü bir konaktır!" Ve onlar ki, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler,, ikisi arasında ortay bir yol tutarlar; yine onlar ki, Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar. Bunları yapan, günahı(nın cezasını) bulur; kıyamet günü azabı kat kat olur ve orada alçaltılmış olarak temelli kalır. Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başka; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir. Kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz O, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.

Onlar ki, yalan şahitlik etmezler, boş bir şeye rastladıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler; kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar Ve onlar ki, "Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl!" derler; işte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamlarıyla mükafatlandırılacaklar, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır. Orada ebedî kalacaklardır. Orası ne güzel bir konak ve ne güzel bir makamdır." (Furkan, 63-76)

Durumu karışık (belirsiz) olan kimse, kendini, yukarıda meali verilen âyetlere arz etmeli (kendisinde) bu sıfatların tamamının bulunması, güzel ahlakın, onlardan hiçbirinin olmaması kötü ahlakın ve onlardan bir kısmının olması, bir kısmının olmaması ise, ahlakından bir kısmının güzel, bir kısmının kötü olduğuna delalet etmektedir ki, var olan güzel ahlaklarını korumaya, olmayanları ise elde etmeye çalışmalıdır.

B-RASÛLULLAH (SAV)'IN SÜNNETİNE GÖRE GÜZEL AHLÂKIN BELİRTİLERİ

Resûlullah (SAV), mü'mini birçok sıfatla vasıflandırmış ve (bütün) bunlarla güzel ahlâka işaret etmiştir:

Sahih-i Buhari ve Müslim'de Enes (ra)'den rivayet edilen bir hadiste Peygamber (SAV) şöyle buyurmaktadır: "Nefsim kudret elinde bulunan (Allah)'a yemin ederim ki, hiçbir kul kendisi için istediğini (müslüman) kardeşi için de isteyinceye kadar (gerçek anlamda) iman etmiş sayılmaz."

Yine Sahihi Buhari ve Müslim'de Ebu Hureyre (ra)'den rivayetle Peygamber (SAV) şöyle buyurur: "Her kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa misafirine ikramda bulunsun (ağırlasın), Allah'a ve ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin ve her kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin veya sussun."

Başka bir hadiste ise: "Mü'minlerin inanca en kamil olanı ahlâken en güzel olanıdır" buyrulmaktadır. (Ebu Hureyre'den Ebu Davud Sahih olarak)

Yapılan eziyetlere katlanmak, güzel ahlâk (ın en önemli belirtilerin)dandır. Nitekim, Sahihi Buhari ve Müslim'de rivayet edildiğine göre , [Bir gün Resûlullah (a) Enes ile birlikte yürürlürken bir bedevî (çöl Arabı) arkadan yetişip] Resûlullah'ın cübbesinden (şiddetle) çekti. [Bedevînin çekişinin şiddetinden], cübbenin yakası, Resûlullah (SAV)'ın boynunda iz bırakmıştı. Sonra bedevî: "Ya Muhammed! Emret de bana, Allah'ın senin yanındaki malından verilsin", dedi. Bunun üzerine Peygamber (SAV) ona dönüp baktı, sonra güldü ve istediğini vermeleri için emir verdi.

Peygamber (SAV), kavmi kendisine eziyet edince şöyle diyordu: "Allahım! Benim kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar." (Buhari, Müslim).

Çocuklar, Üveys el-Karenî (Veysel Karanî)yi taşa tuttuklarında:
-Kardeşlerim! İlla da beni taşlayacaksanız, bari küçük taşlar atıverin ki, ayaklarım kanayıp da namaz kılmama mani olmasın, derdi.

[Bir gün] İbrahim b. Ethem kır (gezisi)a çıkarken, önüne bir asker çıkıp durdurur ve "Şehir nerede?" diye sorar. Bunun üzerine Bunun üzerine İbrahim b. Edhem ona mezarlığı gösterir. [Buna kızan asker, kamçısıyla] İbrahim b. Edhem'in başına vurup, yaralar. [Sonra askere] vurduğu şahsın İbrahim b. Edhem olduğu söylenince, asker onu elini, ayağını öpmeye [ve özür dilemeye] başlar. Bunun üzerine İbrahim:

- O benim başıma vurduğu zaman, ben Allah'tan onu için cennet istedim. Çünkü, onun beni dövmesinden dolayı mükafatlandırılacağımı biliyordum. Onun için, ben onun yüzünden hayra kavuşurken, onun, benim yüzümden ceza görmesini istemedim, der.

[Bir gün büyük zatlardan] biri sokaktan geçerken, bir evin damından üstüne [bir mangal] kül atılır. Bunun üzerine arkadaşları [: şöyle yapsaydın, böyle yapsaydın, diye] konuşmaya başlarlar. O ise şöyle der:

- Ateşi hak edip de (kendisi ile) kül üzerine anlaşılan kimsenin kızmaması gerekir.(1)

Bunlar, riyâzet ile zelil kılınmış ve bu sayede ahlâkları yumuşamış, içleri kinden temizlenmiş, neticede Allah'ın (bütün) takdir ettiklerine razı olmuş nefislerdir.

Dipnotlar

(1)Yani, günahlarımdan dolayı hak etmiştim. Fakat Allah bana rahmetle muamele etti de ateş yerine kül ile cezalandırdı. Hak ettiğim cezanın daha hafifi ile cezalandırıldığım için kızmaya hakkım yoktur. Bilakis şükr etmem gerekir. Nitekim İhya'da geçtiği üzere şükür secdesine varmış.

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Sizi topraktan yarattık; oraya döndüreceğiz ve oradan tekrar sizi çıkaracağız.

Tâ Hâ, 55

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Yeryüzünde bir kötülük işlendiği vakit, ona şahid olan bunu takbih ederse (kötü olduğunu te'yid ederse), o kötülüğü görmemiş gibi zararından kurtulur. O kötülüğe şahid olmadığı halde, işittiği zaman memnun kalan kimse, sanki şahid olmuş gibi manen zarar

Ebu Davud, Melahim 17, (4345)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI