ÂLÛSÎ'NİN RÛHU’L-MAANÎ’SİNDE İŞARİ TEFSİR-2
İşâret İlminin Bazı Özellik ve Ayrıcalıkları a)İşaret ilmi, Kur’an-ı Kerim’deki peygamber kıssalarına, ümmetlerinin tükenmesiyle son bulmuş kıssalar şeklinde bakmıyor, onları okumanın bu gün bile hala öğüt ve ibret verici olduğunu görüyor. Bununla beraber işâret ilmi âlimleri, her asırda insana yönelik hitabın kıssalarla devam ettiği kanaatindedirler.
1. İşâret İlminin Bazı Özellik ve Ayrıcalıkları
a) İşaret ilmi, Kur'an-ı Kerim'deki peygamber kıssalarına, ümmetlerinin tükenmesiyle son bulmuş kıssalar şeklinde bakmıyor, onları okumanın bu gün bile hala öğüt ve ibret verici olduğunu görüyor. Bununla beraber işâret ilmi âlimleri, her asırda insana yönelik hitabın kıssalarla devam ettiği kanaatindedirler. Çünkü insan, Allah'ın, içinde âlemin hepsinin dürülüp toplandığı küçük bir memleketidir. Onun için kalp yahut ruh ile Musa'ya, nefs ile de Firavuna işaret edilmektedir. Çünkü bir memlekette Musa da olur, Firavun da.
Böylece Kur'an'ın nüzulu yenilenme halindedir hep. Allah'ın kelamı olması ve O'nun sıfatının zâtıyla kâim olması itibariyle, hitap zamanı bitmez. Çünkü Kur'an O'nun kelamıdır. Kelam da O'ndan ayrılmayan zâtıyla kâim sıfatıdır. Bu sebeple Cenab-ı Hak, ebedî mütekellim olduğu müddetçe, semavî kitapların (yani Kur'an'ın) nüzulü de son bulmayacaktır. Diğer bir ifade ile Kur'an Mütekellim-i Ezelî'si gibi hep taze kalacak, her gün, her an yeni nazil oluyormuş gibi okunacaktır.
b)İşâret ilmi, işarî tefsir âlimlerinin Rableriyle olan beraberliklerinin sadakatını, konuşma anındaki güvenilirliklerini keşfeder. Kur'an'ın söylediklerinin hepsi onların mezhebince hakikattir. Mecaz bilmezler, kinayeye sığınmazlar.
Onlar, Cenab-ı Hakk'ın ( وَاسْأَلْ الْقَرْيَةَ ) "Köye sor!" (Yûsuf, 12/82) sözünden muzafı takdir ederek, "Köyün ehline sor" şeklinde anlamıyorlar. "Köyde olan her şeye ve herkese sor" anlıyorlar. Çünkü onlar, hayvanların konuşmasını, cemadatın tesbihini müşahede etmektedirler. (Kuşeyrî, I: 8; İsrâ, 17/44; Sebe', 34/10; Fussilet, 41/11; Duhan, 44/29…)gibi ayetleri de bu şekilde anlamaktadırlar.
"Her şey Onu tesbih etmektedir"(İsrâ, 17/44) âyetinde geçen "her şey" terkibinin içinde canlı cansız bütün varlıklar vardır. Onların halinden ve dilinden anlamayanlar onlara bir şey soramazlar, sorsalar da cevap alamazlar. Ama onların halinden ve dilinden anlayan ârifler ise, onlara soru sorabilir ve cevap da alabilirler. Konuşup dertleşebilirler. Her halde bunun için ( العارف تكفيه الاشارة ) "Arife işaret yeter" demişlerdir.
Geçmiş ve geleceklerin içinde âriflerin sultanı ve zirvesi Hz. Peygamber'dir (s.a.v.). Çağırdığı ağaç onu dinliyor ve itaat ediyordu.( İbn-i Kesir, (t.y.) 1413/1993: 234.) Yanından geçtiği taşlar ve ağaçlar ona selam veriyordu. (1413/1993: 255-256). Eline aldığı taş ve toprak elinde zikir ve tesbihe başlıyordu. 1413/1993: 252-254). Sahibinin eziyetinden sıkılan ve isyan eden develerin dert ve şikâyetlerini dinliyor, onları rahatlatıyor ve isyandan vazgeçiriyordu.(1413/1993: 271-273). Kendisine olan hasretinden dolayı ağlayan hurma kütüğünün yanına gidiyor, onunla dertleşiyor ve onu sükûnete kavuşturuyordu. (1413/1993: 259). "İnsanların ve cinlerin âsileri hariç, yer ve gök arasında benim Allah'ın Resûlü olduğumu bilmeyen hiç bir şey yoktur"(1413/1993: 259) diyordu.
Bütün bu olaylar, zâhirin ötesinde bir bâtının olduğunu ve her varlığın kendine göre bir dili ve şuuru bulunduğunu, onu da ancak âriflerin görebileceğini ve anlayabileceğini anlatması bakımından çok manidardır.
İşarî tefsirin makbul olan kısmı, (Karakaş, "Âlûsî'nin Tefsirinde Âyetlerin İşârî Açıdan Yorumu" adlı basılmamış doktora tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002: 42). Kur'an'ın bir çeşit manevî tefsiridir. Yukarda da kısmen görüldüğü gibi, bu tefsirin Kur'an'da, Sünnette ve Selef-i Sâlihinin anlayışında önemli bir yeri ve çokça delilleri vardır.(2002: 35-42) Çünkü işarî tefsir, akıl ve kalbin iş ve güç birliği ile yapılan bir tefsirdir. Kur'an ise hem akla, ham de kalbe kapılarını açmıştır. Her ikisine de hitap etmekte ve feyiz vermektedir. Ve herkes, kuvvetine göre ondan feyz almıştır. Bu böyle gelmiş, kıyamete kadar da böyle sürüp gidecektir.
İşin bu kadar ciddî olduğunu bilen sahanın otoriteleri, işârî tefsirin kabul edilebilmesi için de bir takım gerekli şartlar ortaya koymuşlar, onları da şu dört maddede toplamışlardır:
1. Çıkarılan işârî mânâ, âyetin sarih mânâsı ile çelişmemelidir.
2. Başka bir yerde bu mânânın doğruluğuna dair bir şâhid (delil) bulunmalıdır.
3. Bu mânâya şer'î ve aklî bir muarız bulunmamalıdır.
4. Çıkarılan işârî mânânın tek mânâ olduğu ileri sürülmemelidir. (1416/1996: II, 388; 1974: 21; 1999: 318; 1996: 55).(1)
2. Zâhir ve İşârî Tefsir Açısından Müfessirler ve Önemli Sûfi Tefsirler
Âlimlerden bir kısmı himmetini bütün bütün tefsir-i zâhir'e hasretmişlerdir. Beydâvî ve Zemahşerî gibi. Bir kısmı da himmetinin çoğunu zâhirî tefsire, az bir kısmını da işârî tefsire tahsis etmişlerdir. Nisâburî ve Âlûsî gibi. Onlardan bir kısmı da himmetinin çoğunu işârî tefsire, az bir miktarını da zâhiri tefsire yönlendirmişlerdir. Tüsterî'nin yaptığı gibi. Onlardan bir kısmı da himmetinin tamamını işârî tefsire bağlamış, zâhir mânâya pek atf-ı nazar etmemişlerdir. Ebû Abdirrahman es-Sülemî'nin yaptığı gibi. Bir kısmı da zâhirden yüz çevirmiş, tefsirinde nazarî sûfî tefsirle, işârî sûfî tefsir arasını cem etmiştir. İbn Arabî'nin yaptığı gibi.(1416/1996: II, 412)
Tarikatlar dönemi öncesine ait en önemli sûfî tefsir, hiç şüphesiz Sehl b. Abdillah et-Tüsterî'nin (ö. 283/986) yazdığı "Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm" adlı eseridir.
Daha sonra Sülemî'nin "Hakâiku't-Tefsîr"i ile Muhammed el-Kuşeyrî'nin (ö. 465/1072) "Letâifu'l-İşârât" ı gelmektedir.
Tarikatlar dönemi sûfî tefsirlere gelince, bunlar arasında Abdulkadir Geylânî'nin (ö. 561/1165) "Havassu'l-Fâtihâtı'ş-Şerîfe"sini, Ruzbahan Baklî'nin (ö. 606/1209) "Arâisu'l-Beyan"'ını, Necmeddin Kübrâ'nın (ö. 618/1221) "Aynu'l-Hayat"'ını, Necmeddin Daye'nin "Bahru'l-Hakâik"'ını ve Muhakkık Tirmîzi'nin (ö. 638/1240) "Maârif"'ini önemli sûfî tefsirlerden sayabiliriz.
Kur'an'a işârî sûfî açıdan yaklaşan bu müfessirlerin yanında bir de, sûfîlikle felsefeyi birleştiren ve bu iki bilim dalına dayanarak sistemini kuran Muhyiddin İbn Arabî'nin (560-638/1165-1240) Kur'an'a yönelişi vardır. Bu yönelişin tefsirdeki tanımı "Nazarî Sûfî Tefsir Ekolü" dür.
Mamaafih gerek işârî tefsir ekolu ve gerekse nazarî sûfî tefsir ekolü Kur'an'ın her âyetine yorum getirememiştir.
İbn Arabî, "Futuhât-ı Mekkiyye" ve "Fusûsu'l-Hikem" adlı iki ünlü eserinde dağınık olarak bazı âyetler üzerinde durmuş ve genellikle vahdet-i vücud görüşünü esas alarak âyetleri yorumlamaya çalışmıştır. İbn Arabî'nin sistemini benimseyerek tefsir yazan iki kişiden biri Sadreddin Konevî (ö. 673/1274), diğeri ise Abdurrezzak Kâşânî'dir (ö. 730/1330). Konevî'nin kitabının adı "Kitâbu i'câzi'l-beyan", Kâşânî'nin ise "Te'vilât" tır.
Osmanlı dönemi müfessirleri arasında sûfiliği ile ünlü kişiler arasında Molla Fenarî'yi (ö. 834/1431), Nimetullah Nahcivânî'yi (ö. 920/1514) ve İsmail Hakkı Bursevî'yi (ö. 1137/1724) sayabiliriz. (Kırca, (t.y.): 140-142; 1408/1998: 358; 1388/1968: 18).
-Devam edecek-
Dipnotlar
(1)İşari mananın bir adı da bâtınî manadır. Bâtınî mananın zâhire ters düşmemesi için de bazı şartlar ileri sürülmüştür. (Karaman, 1987: 347-348;Aydüz, 2000: 48).
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Artık Allah'a, Peygamberine ve indirdiğimiz o nûra (Kur'an'a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Teğabün, 8
GÜNÜN HADİSİ
Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli (ayette sırat-ı müstakim ashabı olarak zikredilen) peygamberler, sıddikler, şehidler ve salihlerle beraberdir.
Tirmizi, Büyu 4, (1209); İbnu Mace, Ticarat 1, (2139)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...