MEDYA VE İNTERNET GENÇLERİN MANEVİYATINI TAHRİP EDİYOR
Günlük yayın yapan bir gazetemizde şöyle bir haber yayınlandı: Dört “büyük” gazetede 10 ay içinde yayınlanan haberler üzerinde yapılan araştırma, cinsellik içerikli haberlerin, diğer tüm haberlerden 15 kat daha fazla olduğunu ortaya koydu.
Günlük yayın yapan bir gazetemizde şöyle bir haber yayınlandı: Dört "büyük" gazetede 10 ay içinde yayınlanan haberler üzerinde yapılan araştırma, cinsellik içerikli haberlerin, diğer tüm haberlerden 15 kat daha fazla olduğunu ortaya koydu.
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Araştırma Görevlisi Mine Gencel Bek'in hazırladığı "Medya ve Toplumsal Katılım" projesinin ilk ayağını oluşturan araştırmanın sonuçlarına göre Ocak-Ekim 2005 tarihleri arasında Sabah, Hürriyet, Akşam ve Vatan gazetelerinde çıkan 18 bin 310 haber incelendi. 18 bin 310 haberin 13 bin 776'sının kadınlarla ilgili olduğu belirlendi. Kadınları 2 bin 874 haberle çocuklar, bin 366 haberle kültürel gruplar ve azınlıklar, 173 haberle engelliler ve 121 haberle cinsel tercihi farklı olanlar izliyor.
Yapılan tespitlere göre, kadınlarla ilgili haberlerin yüzde 32,3'ü eğlence ve magazin içerikli, yüzde 17,4'ü suç ve şiddet içerikli. Erkeklerle ilgili haberlerde ise suç ve şiddet yüzde 22,2 oranıyla ilk sırada geliyor. Cinsel içerikli haberler, diğer haberlerden 15 kat daha fazla. Ve cinsellikle ilgili haberlerde de kadın ilk sırada. 10 ay içinde yayınlanan cinsellik içerikli haberlerin 126'sı kadınlara ait.
Kadın haberlerinde, yüzde 40,3 oranla 18-35 yaş arası kadınlar ilk sırada. Doç. Bek, "Kadınlarla ilgili haberlerde ağırlıklı temalar, eğlence ve magazin ile suç ve şiddet. Kadın bedeniyle hiç ilgisi bulunmayan haberlerde dahi kadın bedeninin teşhir edildiğini görüyoruz" diyor. Kadınların soyadlarıyla değil adlarıyla başlığa taşınmasını ve ünlü kadınların genellikle mayolu fotoğraflarının kullanılmasına dikkat çeken Bek, "Kadınlar haberlerde daha çok görüntüleriyle, güzellikleriyle varlar. Çoğu zaman bir sağlık haberi bile kadın bedenini teşhir eden fotoğraflar eşliğinde sunulabiliyor" diye konuşuyor. (16 Haziran 2006 tarihli Yeni Asya Gazetesi)
Gerek yazılı, gerek görsel medyada maalesef cinsel içerikli haberler çokça yer alıyor. Özellikle yaz mevsiminin gelmesiyle ana haber bültenleri tabiri caizse et pazarına dönüyor. Plaj görüntüleri evimizin içine boca ediliyor. Gazetelerin sür manşetlerini boy boy açık kadın fotoğrafları işgal ediyor. Hele televizyonlardaki magazin programları işi iyiden iyiye abarttı. Neredeyse her akşam bir magazin programıyla insanlara hiç faydası olmayan cıvık ilişkiler, seviyesiz diyaloglar, bol bol cinsellik içeren görüntüler sunuluyor. Bunun neresi habercilik anlamak mümkün değil.
Gençler sanat dünyasına özendiriliyor
Bazı şeyler vardır, anlatmakla öğrenilemez; ancak yaşamakla öğrenilir. Yaşamayan bilmez. Çocuğa ateşin yaktığını ne kadar anlatırsanız anlatın, onu tatmadıkça, acısını hissetmedikçe gerçek manada ateşin ne olduğunu anlayamaz.
Yaşamadıkça zararının tam olarak anlamanın mümkün olmadığı hususlardan biri de şöhret ve paradır. Bilhassa gençlerimizin bu iki arzuya kavuşmak ve "sanatçı" olmak için maddi-manevi pek çok değerlerini feda ediyorlar. Hâlbuki "Dışı seni, içi beni yakar" misali arzulardır bunlar. Bu arzuların zararlarını Sevgili Peygamberimiz bakınız kısa ve öz olarak nasıl ifade buyuruyorlar: "Mal ve şöhret hırsının insana vereceği zarar, iki aç kurdun bir koyun sürüsüne saldırdığı zaman vereceği zarardan daha çoktur." "Bir vadi dolusu altını olan, bir vadi dolusu daha ister!" (Buhari, Rekaik 10)
Akıllı insanlar, dinimizin bildirdiği nasihatlerden, başkalarının tecrübelerinden istifade etmesini bilirler. Küçük çocuklar ve ahmaklar ise kendileri tecrübe etmedikçe gördüklerine, başkalarının tecrübelerine inanmazlar. Şimdi sözün burasında şan-şöhret sahibi bir hanım sanatçımızın yaşadıklarını şöhret ve paranın insanı ne hale getirdiğini kendi ağzından sunmak istiyorum. Bu röportajı magazin yazarı Kenan Erçetingöz yapıyor. Sanatçımız şu ibretlik sözleri söylüyor:
"Bu para denilen illet, insanı hakikaten yoldan çıkartır. Yani deli gibi para harcarsın, 55 metrelik yat yetmez, 75 metre alırsın. Evin içinde 10 hizmetçi yetmez 20'ye çıkarırsın. Budur yoldan çıkmak. Sokaktaki aç insanı unutuyorsun. Dinini unutmaya başlıyorsun. Ben hayatımda domuz eti yemedim ama benim çevremdeki herkes, domuz eti yiyordu ve ben bunu gördükçe midem bulanıyordu. Para bende, öyleyse güç bende oluyorsun. Yaratanını unutuyorsun. Ve O da bir gün sana öyle bir tokat atıyor, 'kendine gel' diyor.
Şimdi, o lüks hayatı değil, eski günlerimi özlüyorum. Biz bir apartman dairesinde, üç oda bir salon bir dairede oturuyorduk. Keşke o kadar paramız olmasaydı. Keşke tekneler, uçaklar hiçbiri olmasaydı. İşte insanlara bunu anlatamıyorum.
Manevi duygularını yitiriyorsun. Maddi duygular ön plana geçiyor. Nerede olduğun değil, kiminle olduğun önemli. Sen bir çadırın içinde çok sevdiğin bir insanla yaşıyorsan, o çadır sana saray gibi gelir. Ama sen bir sarayın içinde tek başına yaşıyorsan o saray sana hapishane gibi geliyor. Yani maddiyat öne çıktıkça kibirleniyorsun. İnsanları hor görmeye başlıyorsun. Yani bu para denilen illet, insanı hakikaten yoldan çıkartıyor."
Bunlar bir sanatçının ağzından dökülen ibretlik ifadeler. Satır aralarındaki pişmanlık ifadelerini eminim siz de yakalamışsınızdır. O yüzden gençlerimize şunu söylüyoruz: "Gençler, aman dikkat! Ekranlarda gördüğünüz ışıltılı hayatlara sakın özenmeyin."
"Basın hürriyeti" ifadesi altına sığınıyorlar
Ne yazık ki günümüzde açık saçıklık ve ahlaki hassasiyetlerin kaybedilmesi adeta modernliğin ön şartı olarak kabul ediliyor. "Bu müstehcendir, edebe aykırıdır, zararlıdır" gibi tepkiler gösterenler de gericilik ve çağ dışılıkla suçlanıyor. Bu yaklaşım, müstehcenlikle mücadelede Türkiye'nin en büyük açmazlarından birini teşkil ediyor.
Dünyanın her yerinde basın ve medya hürdür, sansür edilemez. Basın hürriyeti, medyanın doğru, tarafsız ve güvenilir yayıncılık yapmasının teminatıdır. Bu anlamda, basın özgürlüğü, basın kuruluşlarına tanınmış bir ayrıcalık değil, halkın anayasal bir hakkı olan "haber alma özgürlüğünün" bir gereğidir.
Ancak, müstehcen muhtevalı yayınlar sadece haberlerle sınırlı değil. Reklamlar, diziler, filmler ve birçok programın basın hürriyeti ile ne ilgisi olabilir ki? Müstehcen muhtevalı yayınların denetlenmesi basın hürriyetini kısıtlamaz. Basın hürriyeti, müstehcen içerikleri ne kadar yayınlayabildikleriyle ölçülemez. Çünkü müstehcen içerikler olmadan da yayıncılık yapılabilir. Nitekim toplum değerlerine uygun çerçevede yayın yapan birçok gazete, dergi, televizyon ve radyo mevcuttur.
Medya kuruluşları, müstehcenlikle mücadeleyle ilgili yasal düzenlemelere "basın hürriyeti engelleniyor" şeklinde karşı çıkmak yerine, önce kendilerine bakmalı; toplum düzenini, kültür ve değerlerini gözetip gözetmediklerini düşünmelidirler.
Keza, yasalar basın ve medyaya hürriyet tanımış, fakat bu kuruluşların kamu hizmeti yapan kuruluşlar olduğunu da belirtmişlerdir. Kamu hizmeti sunan yayınlar, kültür ve değer paylaşımını sağlayan, birlik ve beraberliği pekiştiren nitelikte olmalıdır. Bu çerçevede, müstehcen muhtevalı yayınlar, kamu hizmeti anlayışına da ters düşmektedir.
Fuhşun en güçlü silahlarından birisi: İnternet
Teknolojik buluşlar, iki yüzü keskin kılıç gibidir. En çarpıcı örnek atom bombası, nükleer enerji… Faydalı şekilde kullanılmadığında binlerce, milyonlarca insanı, canlıyı yok etmektedir.
Teknolojinin önemli bir buluşu olan televizyona hazırlıksız yakalanmıştık. Batı'nın alt yapısı müsait idi televizyon için... Okuma alışkanlıkları yeterli düzeydeydi ve en önemlisi de alışkanlık haline gelmişti. Bunun için Batı'nın bünyesine bizdeki kadar zarar vermedi. Dengeli olarak ve ihtiyaç miktarı kadar izleniyor, zaman boşa harcanmıyor.
Bizde ise, okuma alışkanlığı kazanılmadan televizyon girdiği için, zaten cılız olan kitap okuma alışkanlığı neredeyse tamamen yok oldu. Dengeler alt üst oldu, televizyonkolik haline geldi halkımız. İhtiyaç olsun olmasın, yatana kadar televizyon başından ayrılmıyor insanımız. Bu da, sosyal ilişkileri bitiriyor.
Zamanımızın teknolojik harikası olan internet için de durum aynı. Yine hazırlıksız yakalandık. Fakat internet, günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Her alanda en iyi şekilde yararlanmamız gerekiyor bundan... Bugün gerçek manada bir ticaret, bir eğitim, internetsiz mümkün değil. Ancak ne yazık ki, internet nedir, ne değildir, nasıl istifade edilir, faydası zararı nedir, öğrenmeden internet denizine açıldık. Yüzme bilen az bir kesim bundan istifade edebilmekte, geri kalanlar ise boğulmak üzere...
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.
et-Teğabün: 3
GÜNÜN HADİSİ
Allah ister ki,biriniz bir iş yaptığı zaman onu en güzel ve en sağlam bir şekilde yapsın.
Buhari
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...