ALLAH GAYBI BİLMEZMİŞ, ÖYLE Mİ?
Peygamberimizin devrinden beri bütün müminler, ilmine sınır biçilmeyen (Bakara:255), dünü, bugünü, yarını ve yarında neler olacağını, bir yaprağın bile dalından ne zaman düşeceği (Enam:59) ayrıntısına varıncaya kadar her şeyi bilen bir Allah’a inanmışlardır.
Günümüzde üç tip İslam âlimi vardır. Birinciler, "Geçmişi olduğu gibi nakledenler; sadece dört mezhep imamının kalıplarında çözüm arayanlar; onların her konuda yaptıkları ictihadı tatbik etsek, bizi kurtarır" diyenler. Bunlar geçmiş ulemanın eleştirilmesine hiç tahammül edemezler. "Biz kim, onlar kim? Onların tırnağının vardığı yere bizim başımız varamaz" derler. Tavizsiz gelenek savunucularıdır. Biz bunlara "toptan kabulcüler" de diyebiliriz. Bunlar, İslam dinamizminin önündeki engellerdir.
İkinciler de, geçmişi olduğu gibi reddedenlerdir. Bugünkü az gelişmişliğin arkasında gelenekçi din anlayışının olduğunu söyleyip, onların hep yanlış yaptıklarını, Kur'an'ı yanlış anlayıp yanlış tatbik ettiklerini, doğrusunun kendi anlayışları olduğunu söyleyen "toptan redci" gruptur. Bunlar da geçmişle köprülerimizi yıkanlardır.
Üçüncüsü de, geçmişi geçmiş olduğu için reddetmeyip yeniyi de yeni olduğu için baş tacı etmeyerek, her ikisinin de doğrularını alıp, kendi tespitleri ile harmanlayarak çözüm üretenlerdir. Bunlar toptan kabule de, toptan redde de karşıdırlar. Delilleri doğru ve kuvvetli olanları alıp, zayıf ve uydurma olanları reddederler. Bu grubun kabulü, bilerek kabul; reddi de bilerek, reddir. Körü körüne bir kabul ve red yoktur.
Bunların prensibi, farkındalıktır. Bunlar, geçmişi günümüze taşırken, eleştirel yaklaşırlar. Günümüze hitap eden görüşleri alırken hitap etmeyenleri bırakırlar. Yani geçmişin pirincini alırken, taşlarını ayıklayarak alırlar. Dünü bugüne, güncelleyerek taşırlar. Dündekilerin Kur'an'a hizmetlerini inkâr etmezler. İnsan olmanın gereği olarak yapılan hatalara dikkat çekerler ve bu hatalara günümüzde düşülmemesini isterler. Bu hataların yinelenmemesi için kültürel mirasımızın tenkidinin zaruri olduğuna vurgu yaparlar. İşte bu ulema duruşu, inhisarcılıktan uzak ve geçmiş ile gelecek arasında bir köprü kurdukları için tasvibe şayandır. Çünkü mazisi olmayanın atisi olmaz. Biz türedi değil, onbeş asırlık köklü bir geçmişe sahibiz. Geçmiş ulemaya söverek yol kat edemeyiz.
İşte televizyon ekranlarından, gazete ve dergi köşelerinden tanıdığımız unvanlı-unvansız âlimlerimiz bu üç kategoriden birine girmektedir. Bana sorarsanız, bu dinin günümüze kadar gelmesinde geleneğin büyük payı vardır. Her âlim, devrinin gelişmişliği doğrultusunda, kendini kuşatan sosyal, ekonomik ve ilmi dokunun etkisiyle Kur'an'ı anlayıp asrın idrakine sunmuştur. Bu anlamada birtakım hatalar da yapılmış olabilir.
Bu hataları da daha sonraki âlimler tespit eder ve hakaret etmeden ilmî metotlarla çürütür ve doğrusunu ortaya kor. Buna diyecek bir şeyimiz olamaz. Ama "Allah'ın ilminin sınırsızlığı ve ihata edilemezliği" konusunda, geçmiş ulemanın tamamının ittifak ettiği bir konuda kalkar da "Allah kimin cennetlik, kimin cehennemlik olacağını bilmez. Kimin kiminle evleneceğini önceden bilmez" diyecek olursanız, kusura bakmayın ama size "kendini akıllı, âlemi geri zekâlı mı zannediyorsun?" derler. Bütün âlimlerimiz Âl-i İmran 140-141; Tevbe:16 ve benzeri ayetlerde geçen "alime" fiili, "min" harfi ceri ile "açığa çıkarmak olur" diyerek, anlamını da o şekilde vermişlerdir.
"Hayır, efendim geçmişteki bütün âlimler hata etmişlerdir. Ayetleri hep yanlış anlamlandırmışlardır. 'bilmek' anlamını, 'açığa çıkarmak' olarak çarpıtmışlardır, benim dediğim doğrudur" iddiası, hem ortak akla meydan okuma, hem de kendini zekiler zekisi, başkalarını da aptallar aptalı ilan etme açıkgözlülüğüdür. Süpürmeci mantıktır.
Bunlar marjinal olarak taraftar bulurlar. Ama hep marjinal yani uçta kalırlar. Bu tür gafları, söyledikleri birçok doğruları da gölgede bırakır. Bu süpürmeci mantık, şirkle mücadele ettiklerini söyler, arkasından da burnunun ucunu görmekten aciz olan böyle âlimler! İnsanları bir olan Allah'a çağırırlar.
Peygamberimizin devrinden beri bütün müminler, ilmine sınır biçilmeyen (Bakara:255), dünü, bugünü, yarını ve yarında neler olacağını, bir yaprağın bile dalından ne zaman düşeceği (Enam:59) ayrıntısına varıncaya kadar her şeyi bilen bir Allah'a inanmışlardır.
Çünkü Kur'an, noksan sıfatlardan münezzeh, kemal sıfatlarla muttasıf böyle mükemmel bir Allah'a inanmaya çağırıyordu. Şirkten kurtarayım derken, cehalet isnat ederek "Allah'ı acizlerden kılma" şaşkınlığına düşürme bizi yarabbi!
Abdullah Büyük
Yeni Akit
28.02.2013
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”
1950 seçiminden az sonra, eski başbakanlardan, medrese kökenli Şemseddin Günaltay, İzmit CHP
Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.
et-Teğabün: 3
GÜNÜN HADİSİ
Zühd hakkında
Kendisine çok konuşmama ve zühd duygusu verilen kimseyi gördüğünüz zaman ona yaklaşın.Zira o hikmet telkin eder.İbn-i Mace-Zühd:1
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...