SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-2

-Yani şimdiki Selefilerin hataları onları ehl-i sünnetten çıkarmıyor mu? -Hayır çıkarmıyor.. Çünkü ehl-i sünnet akidesi amentüde özetlenen geniş bir akidedir. Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanacaksınız. Sahabeye dil uzatmayacaksınız, yücelteceksiniz. Dört halifenin de hilafetinin hak olduğunu kabul edeceksiniz.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2013-04-01 18:41:11

-Yani şimdiki Selefilerin hataları onları ehl-i sünnetten çıkarmıyor mu?

-Hayır çıkarmıyor.. Çünkü ehl-i sünnet akidesi amentüde özetlenen geniş bir akidedir. Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inanacaksınız. Sahabeye dil uzatmayacaksınız, yücelteceksiniz. Dört halifenin de hilafetinin hak olduğunu kabul edeceksiniz.

-Ama bu son saydıklarınız amentünün içinde yer almıyor..

-Bunlar Selef ulemasının Kitap ve Sünnetten ihraç ederek Ehl-i sünnetten olduğuna icma ettiği meselelerdir.

-Ama birisi size şöyle itiraz edebilir; "O zaman Şia'yı da ehl-i sünnet saymamız gerekiyor, amentüde müttefikiz.."

- Hayır değiliz, çünkü mesela Kader'e iman etmiyorlar. Onlar Mutezile gibi düşünüyor, "kader insanın elindedir" diyorlar. "İnsan fiilinde fâildir, Allah u Teâlâ ona müdahale etmiyor" diyorlar.

-Bu düşünce de insanı Ehl-i Sünnet'ten çıkarıyor..

-Evet çıkarıyor. Sahabeye dil uzatmak ve Hulefa-i Raşidinin hilafetini red etmek de insanı Ehl-i Sünnetten çıkarıyor. Ama bu dediğimiz konularda Eş'ari, Maturidi ve ehl-i hadis birdir. Bu asıllarda aramızda bir ihtilaf yoktur, ancak bazı fer'i meselelerde aramızda ihtilaf vardır. Yani ihtilaf akidenin asıl meselelerinde değil, ancak akideyle ilgili ikinci derecede, üçüncü derecede, ihtilaf ve içtihada kabil olan meselelerdedir. Ama akide ise ihtilafa kabil değildir.

-Şia'dan etkilenmiş bazıları da kader meselesini ehl-i beyte yaptıkları zulümleri haklı göstermek için Emevilerin uydurduğunu iddia ediyor..

Kader meselesi ayetin nassı ile sabittir, Peygamberin(aleyhissalatu vesselam) hadisi ile sabittir, ümmetin icmaı ile sabittir. Kaderi itibardan düşürmek için böyle söylüyorlar. Yani bu, asıl dinden değilmiş de, ilave edilmiştir demek istiyorlar.

Ama bu mesele Kur'an ayetleri ile sabittir;

كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ

"Her şey'i bir kaderle yaratmışızdır"(Kamer: 54: 49)

وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ

"Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı"(Saffat: 37: 96)

اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ

"Allah, herşeyin yaratıcısıdır"(Zümer: 39: 62)

هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ

"Allah'dan başka bir yaratan mı var?"(Fatır: 35: 3)

Her gün okuduğumuz ayetler, hadisler, "la havle vela kuvvete illa billah" (Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur (Buharî, Ezan, 7; Müslim, Salât, 12).), sahih hadisle sabit ve ümmet üzerinde icma edip herkesin her zaman kullandığı; "Maşallahu kane ve ma lem yeşe'lem yekûn (Allah Teâla'nın her dilediği olur, dilemediği hiçbir şey de olmaz) deyişlerimiz, kaderin varlığını ispat ediyor.

Hâşâ bu Emevilerin uydurduğu bir şey değildir, Cenab-ı Hakk'ın söylediği bir şeydir.

-Peki Seyda, bugün dünya Batılı güçlerin ve Yahudilerin oyunları, düzenleri ile inim inim inliyor. Bu zamanda Müslümanlar için vahdet lazım, Şii-Sünni ilişkilerinin düzeltilmesi, bu iki mezhebin birbirine yaklaştırılması(takrib) lazımdır deniyor. Bu konuda sizin görüşleriniz nelerdir?

-Bu konu çok uzun bir konudur. Ben bu takrib meselesini el-İcabet'ül- Bahire adlı eserimde geniş bir şekilde yazmışım.

Şimdi takribin nevileri vardır.

1-İtikad açısından takrib: Bu olamayacak bir şeydir. Takribin manası nedir?

-Yaklaştırmak..

-Yaklaştırmak.. O zaman ne yapacaksınız? Ehl-i Sünnet, akidesinden biraz taviz verecek, Şia da biraz taviz verecek, birçok esaslarından vaz geçecek, ortada birleşecekler(!) Eeh, ne Şii vazgeçiyor, ne Sünni vazgeçiyor.. Ve faraza olursa, ne Şia'nın ne de Ehl-i Sünnetin kabul ettiği batıl bir mezhep ortaya çıkar.

Bir de Ehl-i Sünnetin kuralları İslam'ın kurallarıdır, Şii kuralları ise İbn-i Sebe'nin koyduğu kurallardır. Ehl-i Sünnet nasıl İslam'ın koyduğu kurallardan vazgeçecektir?

Bir de takrib düşüncesinin tarihi gelişimine baktığımızda, bu fikrin Ehl-i Sünnet'i Şia'ya yaklaştırmak için ortaya atılmış bir düşünce, bir plan olduğunu görüyoruz. Yani iki düşünceyi orta bir noktada bir araya getirmek için kurulan bir düşünce değildir.

Bu manada bir takribi dile getirmek abes bir şeydir.

2-Beraber, bir arada yaşamak manasındaki takrib: Bu ise güzel bir şeydir. Zaten İslam âleminde bu iki gurup eskiden beri bir arada yaşamaktadırlar. Komşu olmuş, akraba olmuş, dünür olmuşlardır. Aralarında önemli bir problem genel itibarıyla olmamıştır.

Ancak problemler ne zaman başladı? Fitneciler fitneyi çıkardıkları zaman. Ki asrımızda da iki toplum arasındaki fitnelerin % 90'ı Şiaların eliyle meydana gelmiştir. En son Humeyni'ye gelene kadar Şii-Sünni problemi fazla yoktu. Ama Humeyni iktidara geldikten sonra, Şialaştırma hareketi başladı.

Zaten Şia düşüncesinde eskiden bu yana Sünni çizgiye düşman gözüyle bakılmıştır. Ehl-i Sünnet ise onlara hiçbir zaman o gözle bakmamıştır. Kardeş gözüyle bakmasa bile, düşman gözüyle de bakmamıştır. Hatta ne zaman Sünniler gayr-i Müslimlerle karşı karşıya gelseler, Şiiler gayr-i Müslimlerin yanında yer almışlardır.

Humeyni, Şialaştırma hareketini başlatınca, bu onların içindeki kin duygusunu harekete geçirdi. Böylece iki toplum arasındaki İran'daki problemler, Irak'taki problemler, mevcut Suriye'deki problemler meydana gelmiştir. Yani yaşantıdaki takribi % 90 Şiiler bozmuşlardır.

Mesela tarihe baktığımızda Tatar fitnesinin, Hülagu'nun Ortadoğu coğrafyasını ezmesinde ve otuz milyon Müslüman'ın katledilmesinde Şii din adamlarının büyük rolü olmuştur. Mesela onlardan birisi vardı, ismi neydi?

-Nasirüddin Tusi..

-Evet, Nasirüddin Tusi.. Humeyni, el-Hükumetu'l-İslamiyye(s: 142) adlı eserinde; "Nasiruddin Tusi'nin Hulagu ile işbirliği yapması gerçek anlamda İslam'a ve Müslümanlara yardımcı olmaktan ibaretti" demek suretiyle onu övüyor.

O zaman Tatarlar Bağdat'a gelmişler, İki milyonluk Bağdat'ı alıp kan deryasına çevirmişler ve bunda Hulagu'nun danışmanı Nasirüddin Tusi'nin teşvikleri rol oynamıştır.

Bir de halifenin Şii bir veziri vardı, İbn Alkami.. Halifesine ihanet ederek Hulagu ile temasa geçip, onu İslam ülkelerini istila etmeye teşvik etmiş, İslam ordusunu askeri hizmetlerden alıkoyarak, askerleri terhis edip evlerine göndererek, Tatarlara Abbasi devletini ortadan kaldırmak için yardım etmiş, zemin hazırlamış ve içlerinde halife ve aynı zamanda Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in amcazadelerinin de bulunduğu milyonlarca Müslüman'ın öldürülmesine sebep olmuştur.

Demek istediğimiz, genel olarak problem Şiilerden gelmiştir. Olabilir, zaman zaman Sünniler de onlara zulüm etmiş olabilirler, ama olsa olsa yüzde on olabilir. Bir de Ehl-i Sünnetin yaptıkları ise, büyük zulümler, soykırımlar değildir.

Mesela şu an Irak'ta Ehl-i Sünnet tamamen yok edilmeye gayret ediliyor. Bu tamamen İran'ın desteğiyle, planıyla ve teşvikiyle oluyor. Yani, problem bizde değil. Nasihat etmek isteyenler, gitsinler onlara nasihat etsinler. Biz zaten beraber yaşamaya taraftarız. Her zaman taraftar olmuşuz, her zaman da yapmışız.

Ama onlar Şia fikirlerini neşretmeye başlasalar, biz buna karşı durmayacak mıyız? Bir şey demeyecek miyiz? Demezsek, şeytan-ı ahras(dilsiz şeytan) olmaz mıyız? Hadiste; "Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır" deniyor.

Bir başka hadislerinde Peygamber(aleyhissalatu vesselam) "Bid'atlar veya fitneler ortaya çıkıp, ashabıma dil uzatıldığı zaman, âlim(ler) de ilim(ler)ini açığa çıkarsın(lar)(halkı aydınlatsınlar). Bunu yapmayana Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti olsun. Allah bunlardan ne farzları ne de sünnetleri kabul eder." (Hatip el Bağdadi, el-Câmi, İbn el-Asakir) buyuruyor. Bize hücum ettikleri zaman kendimizi müdafaa etmeye mecburuz.

-Seyda siz Humeyni'nin eserleri okudunuz..

-Evet, okudum..

-Humeyni için "mutedil bir Şii idi" iddiasına ne dersiniz?

-Humeyni Şiilerin başıdır. Zaten İran Şiilerinin içinde mutedil diye bir şey yoktur. Tamamen sahabeye düşman, Ebubekir, Ömer, Osman'a(radiyallahu anhüm) düşman, Hz. Aişe'ye(r.anha) düşman ve ayırdıkları bazı sahabeler hariç, gerisine buğz eden insanlar bunlar.

Humeyni bütün kitaplarının başında sahabeye tardiye ve tazim etmek yerine, lanet ediyor. Humeyni böyle bir insandır ve şu an İslam âlemindeki mevcut fitnelerin çoğu onun eseridir.

İran'da ehl-i sünnete yapılan zulümler onun eseridir. Irak'ta şu on senedir yapılan zulümler, kıyımlar, tehcirler onun fitnesinin eseridir. Ve şu Suriye'de on binlerce kişinin öldürülmesi onun fitnesinin devamıdır. Humeyni, İslâm âleminde bir fitne kaynağı olmuştur.

Bir de şu hususu ilave edelim; Humeyni, Şah'a karşı çıktığı zaman, mücadele verdiği zaman, kim onu barındırdı? Fransa onu barındırdı, korudu, muhafaza etti. En son olarak da özel uçakla onu Tahran'a gönderdi. Fransa İslam düşmanı değil midir? Bir de Laikliğin anası değil midir? Peki, görünüşe göre İran'da yapılan neydi? Laik bir cumhuriyet yıkılıyor ve (güya) İslami bir düzen kuruluyor. Fransa bu işi nasıl destekliyor? Niçin Sünni bir ülkede kurulmasına müsaade etmiyorlar da, Humeyni'ye müsaade ediyorlar? Bu çok düşündürücü bir husustur. Demek onlar da biliyorlardı ki, İslam görünümlü bu Şii devlet İslam âleminde bir fitne kaynağı olacaktır. Ve fiilen bir fitne kaynağı oldu.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

-Hocam, dilimize sadece Arapçadan ve Farsçadan değil diğer dillerden mesela Yunancadan veya baş

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

Hocam dilde tasfiyeler ile 300-500 kelimeyle konuşabilen bir nesil nasıl büyük düşünebilecek?

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli mütefekkir, şar ve yazar Yavuz Bülent Bakiler beyef

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

Seyda Fethullah Ayte Hocaefendi ile Şark medrese eğitim zincirinde çok önemli bir rolü olan Ohi

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

-Demin biraz değindik ama şöyle sorayım, Mezhebinin görüşünü savunan bir mümin “mezhebin

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçtiğimiz ay değerli araştırmacı-yazar Mustafa Özcan be

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

-Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde naklettiği bazı hadisler için “keşke bunları nakletmese

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

-Eş’ariler ile Maturidiler arasındaki fikri çatışmaların dini yorumlamada zarar verdiğini s

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

-Usul-i fıkıhta bir şeyin vacip veya mendup olmasında yeni bir usul olarak şu söylenmektedir;

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

Salih Ekinci Hocaefendi ile son röportajımız

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

-Seyda izninizle başka bir soruya geçiyorum. Vehhabiler ehl-i sünneti müşrik olarak mı görmek

Kendilerine ait bir takım menfaatlara şahit olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları kurban ederken Allah'ın adını ansınlar; siz de onlardan yiyin, yoksulu ve fakiri doyurun.

Hacc Suresi:28

GÜNÜN HADİSİ

"Ümmetimin tamamı affedilmiştir, ancak günahlarını ilan edenler müstesna!"

Buhârî

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI