MARGARET MARCUS - (MERYEM CEMİLE) - (1934-2012) -1. BÖLÜM-

Bazı kıymetli insanlar nedense ölümünden sonra daha çok anılıyor? Buna sebep ise insanoğlunun gafleti olsa gerek! Meryem Cemile'nin onlarca eser yazmış olmasına rağmen az tanınır olmasını, dünyadan elini eteğini çekerek gözlerden ırak yaşamasına da bağlayabiliriz. Mevdudî'nin mânevî kızı olması hasebiyle adını evvelden duymuştum fakat, onu asıl vefat haberini aldığımda daha iyi tanıma fırsatı bulabilmiştim.


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2013-04-23 12:36:13

TAKDÄ°M

Bazı kıymetli insanlar nedense ölümünden sonra daha çok anılıyor? Buna sebep ise insanoğlunun gafleti olsa gerek!

Meryem Cemile'nin onlarca eser yazmış olmasına rağmen az tanınır olmasını, dünyadan elini eteğini çekerek gözlerden ırak yaşamasına da bağlayabiliriz. Mevdudî'nin mânevî kızı olması hasebiyle adını evvelden duymuştum fakat, onu asıl vefat haberini aldığımda daha iyi tanıma fırsatı bulabilmiştim.

Evet, Margaret Marcus (Meryem Cemile) ile vefatından sonra daha bir ilgilenmeye başladım. Buna sebep ise ülkemizin bağrından çıkmış ve îmanî hakikatleri neşretmiş olan Üstad Bediüzzaman hakkındaki düşünceleri idi. Fakat bu kadarla kalmadı... Ulaşabildiğim tüm kitaplarını okuyunca Meryem Cemile'nin ne kadar mümtaz ve eşine az rastlanır bir âlime hanımefendi olduğunu farkettim. Zira fikirleri ve yaptıkları dikkate değer idi.

Altı sene kadar Güney Afrika, Pakistan ve İngiltere'de yayınlanan İslâmî mecmualara makaleler yazan ve bunları henüz Müslüman olmadan evvel neşreden Margaret Marcus bu makalelerinde, Ali Abdürraâzık, Halit Muhammed Halit, Tâhâ Hüseyin, Ziya Gökalp ve Âsâf Ali Feyzi gibi batılılaşma taraftarlarının fikirlerini gerek ilmî gerekse bîtaraf bir şekilde tenkid ederek mantıklı bir biçimde red ve cerh etmiştir.

Bu makalelerin bir kısmı ülkemizde de gazete ve mecmualarda neşredilmiştir. Fakat yayınlanmayan makaleler de vardır. Ne yazık ki günümüzde Cemile'nin en önemli eserlerinin başında yer alan "Batı Materyalizmi Karşısında İslâm" adlı bu kıymetli eserin baskısı kalmamıştır.

Bu çalışmaya başladıktan kısa süre sonra bunun aslında ne kadar önemli olduğu fikri zihnimde oluştu. Zira bu bahsettiğim eserin dışında Meryem Cemile'nin başka eserleri de vardı ve onların da baskısı bugün yok. Amacım en başından beri düz bir biyografi yazmak değildi zaten… Merhume Cemile'nin fikirlerini aktarmaktı. Özellikle merhumenin "Meryem Cemile" olmadan önce "Margaret Marcus" adında bir Yahudi kızı iken bu makaleleri yazdığını düşünürsek konunun ehemmiyeti anlaşılmış olur sanırım…

Cemile henüz Müslüman olmadan önce bile sadece İslâm mirasını değil, tüm insanları tehdit eder biçimde azgınlaşan çağdaş materyalist filozoflar ve felsefeler, laiklik ve nasyonalizm karşısında, hayatını adarcasına mücadele etmesi gerektiğini anlamıştır. Bu amaçla "The Muslim Digest" ve "The Islamic Review" dergilerinde yayınlanmak üzere makaleler yazmıştır.

Evet, bu makaleleri Amerika'da modern bir hayat yaşayan bir Yahudi kızının yazması, hem de bunu materyalist felsefeye, nasyonalizme kafa tutarcasına yapması, Meryem Cemile'nin dehâsını gözler önüne sermektedir. Fakat maalesef bu dehânın kıymeti her zaman ve devirde olduğu gibi vefatından sonra anlaşılmıştır...

Bendeniz de daha fazla vakit kaybetmeden böyle bir çalışmaya imza atmak istedim, zira merhume Cemile vefat edeli sadece birkaç ay oluyor.. ve bizler onun fikirlerini ve hizmetlerini kıymetli bir miras gibi sahiplenmek ve yaymak ile sorumluyuz.. Bugün bizlere çok kıymetli eserler bırakmış merhume Cemile'nin bahsettiğim gibi bu eserlerinin baskısı kalmamıştır.. Bendeniz de merhumenin ulaşabildiğim eserlerini titizlikle tetkik ettim ve ortaya böyle bir çalışma çıktı... Cenâb-ı Hak nasipdâr olmayı lutfeylesin...

DOĞUMU, NESEBİ VE ALDIĞI EĞİTİM

Almanya'dan hicret etmiş Musevî bir ailenin dördüncü neslindendir. 23 Mayıs 1934 yılında New York'da dünyaya gelen Cemile, doğduğu şehrin bir banliyösünde büyümüş ve orada laik Amerikan tahsili yapmıştır. İyi bir talebe olan Margaret (Meryem) liseyi bitirdikten sonra New York Üniversitesinde Genel Serbest İlimler programını takip etmiştir. Fakat üniversitede iken tâlihsiz bir olay olur ve Margaret Marcus ciddi bir hastalığa yakalanır. Bu sebepten 1955 yılında tahsilini yarıda bırakır. 1957'de hastaneye yatırılır ve 1959 yılına kadar tedavi görür. Hastaneden çıktıktan sonra muharrirlikteki arzu ve istidadının farkına varır.

Üniversitede iken "Mukayeseli Dinler" hakkında ders takip etmiş fakat en önemlisi İslâmiyet hakkında öğrendiklerinin tamamını kendi araştırmalarının sonucunda elde etmiştir.

Margaret Marcus, pek çok 'atalarından gördükleri kadarıyla taklid-i îmân sâhibi insanların' aksine, tetkiklerinin sonucunda İslâm'ı öğrenip tahkik-i îmâna ererek hayatını İslâm davasının hizmetine adamıştır.

Ders kitabından okuduklarına göre; Ortaçağ Avrupasında Hıristiyanların zulmü, hayatı onlara tahammül edilmez bir hâle getirdiği zaman, Yahudiler Müslüman İspanya'da (Endülüs) hüsn-ü kabul görmüşler ve yine bu Arap – İslâm medeniyeti sayesinde Îbranî kültürü, başarısının en yüksek noktasına vâsıl olabilmiş.

O yaşlarda iken ders kitabından bunları okuyan Cemile, henüz siyonizmin hakikî mahiyetinden habersiz olarak, sâfiyâne bir şekilde Yahudilerin Filistine, Sami (semitik) kardeş çocukları olan Araplarla din ve kültür bakımından yakın akrabalık bağlarını kuvvetlendirmek için döndüklerini düşünürmüş. Hem de Yahudilerle Arapların işbirliği yapacaklarına ve Ortaşark'da kültürün bir başka altın devrini meydana getireceklerine inanırmış…

Küçükken pazar mektebinde Yahudi tarihini okuyan Margaret kendisini son derece bedbaht hissedermiş. O sıralarda kendisini bütün gücüyle Yahudi milleti ile bir tutuyor, Nazi idaresi altındaki Yahudilerin feci âkıbetine ise çok üzülüyordur.

Margaret bir taraftan da sınıf arkadaşlarının dinlerini ciddiye almamalarından rahatsızlık duyar. Havrada dini âyin esnasında çocuklar, dua kitapları arasında gizledikleri mizah hikâyelerini okuyarak âyinle alay ederlermiş.

En çok da rahatsız olduğu mevzu ise Yahudilerin kendi dinlerine bağlılıklarından çok daha fazla Hıristiyanlardan korku ve nefret hisleri üzerinde durmalarıdır.

Margaret, arkadaş çevresinden rahatsızdır fakat, evdeki durum da bundan pek farklı değildir. Buna rağmen ailesine, reforme edilmiş Yahudiliğin din derslerinde, ne kadar üzüldüğünü anlatır. Fakat ailesi, "Ahlâkî Kültür Hareketi" adıyla maruf Agnostik (La Edriye felsefesine mensup) ve hümanistik (Yunan ve Latin edebiyatını dirilten rönesans bilginleri ile ilgili) bir teşkilata girerler.

Bu hareket, on dokuzuncu asırda Felix Adler tarafından kurulmuştur. Bu zat haham olmak üzere tahsiline devam ederken şuna kanaat getirir:

"Tabiat üstü bir kuvvete yahut dinî bir bilgiye inanmayı yersiz sayarak, izafî ve insan yapısı olan ahlâkî kıymetlere bağlanış, modern dünya için uygun olan yegâne dindir."

Henüz küçük bir kız iken Yahudi okulunda aldığı iki yıllık eğitimin ardından, ailesinin isteği üzerine "Ahlâkî Kültür Hareketi"nin derslerine başlar. Cemile'nin hümanist olarak adlandırdığı bu hareket, ahlâk değerlerinin doğa üstü temellerini insan yapısı ve bölgesel saplantılar olarak değerlendirir. Bu dersler sonucunda hareketin fikirleri ile tam bir mutabakat halinde büyür ve bütün müşekkel ve ananevî dinlere istihfafla bakar. Bu okula dört yıl devam eder ve onbeş yaşında mezun olur.

Liseyi bitirinceye kadar hümanistik felsefenin etkisi altında kalan dâhi düşünür Cemile, üniversitede Yahudilik ve İslâmiyet mevzuunda verilen derslere devam eder. Dersin profesörü ise; Musevî olan ve bütün talebelerini İslâm'ın Yahudilikten çıktığına inandırmaya çalışan bir hahamdır. Bu derslerin asıl hedefi talebelere Yahudiliğin İslâmiyet üzerine üstünlüğünü ispatlamaktır. Fakat genç Margaret'te bunun tamamen aksi istikamette bir kanaat hâsıl olur. Ahd-i Kadim ve Kur'ân-ı Kerim'i derinden derine tetkike başlar. Araştırmasında yol aldıkça her iki kitap arasındaki tezat gittikçe bâriz bir mahiyet alır ve şu çarpıcı tespiti yapar:

"Bir bakıma 'Ahd-i Kadim' Allah'ın sûreti mahsusda seçtiği Yahudi kavminin bir tarihi gibi mütalaa olunabilir. Fakat Kur'ân-ı Kerim Arap dilinde ve bir Arap Peygambere indirilmiş olsa da, onun getirdikleri, bütün insanlara hitabeden cihanşümûl bir tebliğdir. Hocam, Yahudilerin Filistin üzerindeki İlâhî haklarının, Yahudiliğin ana dâvası olduğunu izah ederken, Allahın bu derece dar bir çerçeve içinde anlaşılmasından derin sûrette üzülmüştüm. Kur'ân-ı Kerîm: "Şark ve Garb Allah'a aittir, nereye teveccüh edersen orada Onun vechi vardır"1 demiyor mu? Hazreti Peygamber (s.a.s.) "Bütün yeryüzü bir cami'dir" demedi mi? Siyonizm, Yahudinin yalnız Filistinde kendisini yurdunda hissedeceğini iddia eder, Yahudi başka bir memlekette gurbettedir, der. Hocamın, Yahudilerin medeniyete hizmetlerini yalnız Filistinde yapabilecekleri hakkındaki iddiası bana mesnedsiz göründü. Çünkü Hz. Musa (a.s.) Cenâb-ı Hak'tan ilhamını Mısırda almıştı. Talmud'un2 en mühim kısımlarının yazıldığı yer bugün Irak'da bulunuyor. İbranî şiirinin en güzel parçalarından bazıları Müslüman İspanya'da3 vücuda getirilmişti. Yahudiliğin eğilmez, bükülmez inhisarcılığı hakkında hissettiklerimin, tarihleri boyunca Yahudilerin maruz kaldıkları işkencelerle büyük bir münasebeti vardı. İhtimal ki Yahudiler, mühtediler için diğer dinlerle kuvvetli bir rekabete girişmeseydiler bu haller başlarına gelmeyecekti. Siyonizm, Yahudiliğin ırkçı ve kabîleci cephesi ile, modern ve lâik milliyetçiliğin bir hâlitasıdır. David Ben-Gurion4 gibi İsrail liderlerinin dine riayetkâr olmadıklarını öğrendiğim zaman Siyonizm gözümden düştü, ihtimal ki dünyanın hiçbir tarafında Yahudilik, İsrailde olduğu kadar hürmetsizlik görmemiştir! Siyonistler, garbın materyalist felsefesinin en kötü taraflarını benimsemişlerdir. Yalnız manevî kıymetlerin tam bir inkârı, adalet duygusuna karşı son derece bir kayıtsızlık, bütün bir milletin (Arapların) sistemli bir sûrette öz yurtlarından sökülüp çıkarılmasının sebebini izah edebilir. Hemen hemen bütün mühim Yahudi liderlerinin siyonizmi desteklediklerini ve Araplara yapılan müthiş haksızlıklardan vicdanlarının zerre kadar müteessir olmadığını öğrenince kendimi artık kalben Yahudi hissedemedim."

 

1Kur'ân, Bakara, 2/115.

2Yahudi şeriatinin kitabı.

3Endülüs.

4İsrail eski başbakanı.

 

...devam edecek... 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

SERKAN ÇAKIR, 2013-04-29 05:43:02

Nurgül hanımın çalışmasını tebrik eder devamını ve bu minvalde diğer önemli İslamiyet abı hayatından sulandıktan sonra meyveye doğru yol alan Hz.Muhammed a.s.m ın bahçesindeki semeredar İNSAN modellerini takdim etmesini ez canu dil bekleriz.Cenabı hak HZ.mütekellim kalem ve kelamlarına dirayet ve nefesi kudsi ihsan etsin .amin

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Akif, 2013-04-23 17:30:00

Tebrikler Nurgül hanım bir solukta okudum yazınızı.. Çok akıcı olmuş. Allah kaleminize güç, zihninize fer, kalbinize ilham, idrakınıza ifhâm versin. Amin.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm'dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.

Hac,25

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Biriniz bir oturma yerine girince selâm versin. Oturmak isterse otursun. Kalkarken yine selâm versin. Çünkü, birinci selâm ikincisinden daha üstün değildir."

Ebu Davud

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI