MAHMUT ALLAHVERDÄ° ABÄ°

Mahmut Allahverdi Ağabey, Anadolu’nun temiz bir esnafı iken üzerinde Nasrettin Hoca mizahı, Ahmet Yesevi hikmeti ve Mevlana lirizmi bulunan bir şahsiyet. Üstad’ı Isparta’da ziyaret etmiş ehl-i hizmet bir ağabey. Adıyaman eşrafının ileri gelenlerinden bir esnaf. Adıyaman’ın en iyi terzilerinden biri. Şehrin valisinin ve diğer ileri gelenlerinin takım elbiselerini diken terzi.


İbrahim Köse

ibrahimkose60@gmail.com

2013-05-31 11:58:32

Belh Şehri'nin padişahı iken, tahtı tacı bırakıp derviş olan, tasavvuf ehli İbrahim Ethem, iğnesini denize atıp balıklara getirtiyormuş. Adıyaman ili'nin Kur'an hizmetçisi olan Mahmut Allahverdi Ağabey de, iğnesini elbiseye atıp Risale-i Nur'u okuyacak adam kazanıyormuş. İğne birinde bir keramete mazhar olurken, diğerinde iman kurtarmaya vesile oluyormuş.

Mahmut Allahverdi Ağabey, Anadolu'nun temiz bir esnafı iken üzerinde Nasrettin Hoca mizahı, Ahmet Yesevi hikmeti ve Mevlana lirizmi bulunan bir şahsiyet. Üstad'ı Isparta'da ziyaret etmiş ehl-i hizmet bir ağabey. Adıyaman eşrafının ileri gelenlerinden bir esnaf. Adıyaman'ın en iyi terzilerinden biri. Şehrin valisinin ve diğer ileri gelenlerinin takım elbiselerini diken terzi.

Sevilen ve tutulan bir esnaf olduğu için çevresi çok geniş bir ağabey. O, işyerinde tezgâhının başında bir yandan iğnenin ucuyla ekmeğini kazanırken, bir yandan da Üstad Bediüzzaman'ı ve eserlerini tanıtıyor. Bazen uygun bulduğu kişilere tezgâhın altındaki Risale-i Nur'ları çıkartıp okuyuveriyor, bazen de birine okutuyor kendi iğneyle ekmek kazanırken. Hem ekmeğini kazanıyor, hem Risale-i Nur dinliyor. Böylelikle onun işyeri bir dershane oluveriyor ve nurların tesir alanı genişliyor Adıyaman'da.

Gündüzleri işinde hizmet eden ağabey, akşamları da sohbetleri hiç kaçırmıyor. Dersler genişliyor, derse iştirak edenlerin sayısı artıyor gün geçtikçe. Yeni dersler ihdas ediliyor, yeni dershaneler açılıyor Adıyaman'da. Mahmut Ağabey, bir ara Isparta'ya gidiyor Üstad'ını ziyarete.

Isparta'ya varıyor ama görünen ve görünmeyen birçok emniyet görevlisi Üstad'ın evini kontrol altında bulunduruyor. Nurlar yayılmasın diye Anadolu'dan ve dünyanın dört bir yanından gelen misafirleri Üstadla görüştürmüyorlar. Gelenlerin ismini alarak ya korkutup kaçırıyorlar ya da bir cinayet işlemiş gibi yakalayıp karakola götürüp sorguluyorlar. Yani "Bu adama yaklaşmayın, bu adamı terk edin" diyorlar, sıkıntı çektiriyorlar.

Mahmut Ağabey de durumu anlayıp hemen bir başka formül düşünüyor. O zamanlar Isparta valisi eski Adıyaman valisidir. Mahmut Ağabey'in de eski müşterisi ve dostudur. Mahmut Ağabey, bir vesile ile valiye ulaşıp Üstadla görüşmeyi başarıyor. Vali bey ona: "Sizin gibi sözünü sohbetini bilen dürüst ve başarılı insanları severim, onun için Mahmut Efendi, sizin, Üstad'ınızla görüşmenizde bir mahsur yok. Zaten bu konuda bir yasak da yok. Sadece Emniyet Amirinin eskiden kalma alışkanlıkları söz konusu. Ben emir verip bütün takiplerin kaldırılmasını istedim"diyerek bu görüşmeyi sağlıyor. Üstadla görüşen Mahmut Ağabey, bu defa Adıyaman'a bir başka hizmet sevdasıyla dönüyor. Derslere daha çok iştirak ediyor. Dükkânında daha çok risale okuyor ve okutuyor. Üstad'ını herkese daha çok anlatıyor.

Mahmut Allahverdi Ağabey'i biz Ali Uçar Ağabeyle ve Simavlı Ömer Kalaycık Ağabeyle beraberken tanıdık. Bir defasında Adana'da Balcalı Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yatıyorduk. Bel fıtığı hastalığı bizi iki kat etmiş, yerlere yapıştırmıştı. Doktorlar mutlaka ameliyat olmamızı istiyordu. O zamanlar (1983)bu tür ameliyatların Türkiye'deki başarı oranı yüzde ellinin altındaydı. Maraşlı Derviş Ağabey bu hastanede ameliyat olmuş ve altı ay sonra ölmüştü. Bu durumu bilen Mahmut Ağabey benim ameliyat olmamam için sabah namazından sonra Ali Uçar Ağabeyle hastaneye gelmişti. Hastaneye bir gelişleri vardı ki, sanki hasta olan ben değildim de, onların öz evladıydı. O yaşlı ihtiyar ve hasta haline bakmayarak sabahın köründe hastaneye gelişi ve bizim ameliyat olmamamız için elinden gelen her şeyi yapışı ve o mübarek dudaklarıyla dua edişi hâlâ gözlerimin önündedir. İşte o zaman, nur talebeliğinin sadece dershanede kitap okumaktan ibaret olmadığını anlamıştım.

Onun Batı Anadolu Bölgesi'ndeki en yakın dava arkadaşı, arkadaşlıktan da öte can kardeşi Simavlı Ömer Kalaycık Ağabeydi. İkisi de hizmetin akıl külliyesi gibiydi. Birlikte oldukları zamanlarda muhabbetlerine ve esprilerine doyum olmazdı. Bir defasında Simav Merkezdeki Camcı Salih Ural Ağabey'in küçük dershanesindeydik. Yine bu iki kutup arasında muhabbetler, espriler yapılıyordu. Bu defa Ömer ağabey ne dese Mahmut Ağabey kabul ediyordu. Bu durum gözden kaçmadığı için birisi sordu: "Mahmut Ağabey, görüyoruz ki Ömer Ağabey ne dese, siz onu kabul ediyorsunuz. Hep onun dediği oluyor."

Bunun üzerine Mahmut Allahverdi ağabey dedi ki:

-Kardeşim, benim bir usulüm vardır. Gittiğim her yerde oranın bir akıllısını kendime akıl hocası tutarım ve o ne derse onu yaparım. Burada da benim akıl hocam Ömer Kardeş'tir, elbette ki o ne derse onu yaparız buralarda.

Bu defa birisi gene sordu: "Ağabey o da Adıyaman'a gelince sizi akıl hocası tutar mı? Bunun üzerine Mahmut Ağabey, Ömer Ağabey'e baktı, o da cevap verdi:

-Elbette ki tutarım. Biz Adıyaman'a, hatta bütün doğuya gidince Mahmut Ağabey ne derse onu yaparız.

İşte buydu akıllı olmanın ve davada gerçek kardeş olmanın adı. Birisi bir yerin, bir işin ehli ise siz ona tabii olacaksınız. Ne güzel kardeşlikti bu anlayış.

Bir gün yine yukarıdaki adı geçen küçük dershanede bulunuyorduk. O zaman hizmette bazı sıkıntılarımız vardı. Adeta Mahmut Ağabey bunu gözlerimizden okudu. Biz hiçbir şey söylemeden o bize dönerek dedi ki:

-Kardeşim, hizmette Allah herkese hizmetin içinden bir rakip çıkarır. Mümkünse insanların gıpta damarını tahrik etmeden hizmet etmeğe çalış.

O sözü, o gün bu gündür unutmuyorum ve ağabeyin bize çok iyi bir ders verdiğini düşünüyorum.

Mahmut Allahverdi Ağabey'in derslerde ve diğer sohbetlerde en çok Hulusi Ağabey'den nakiller yaptığını ve hatıralar anlattığını söyleyebiliriz. Adıyaman Elazığ'a yakın olduğu için Hulusi Ağabeyle çok görüşürdü. Bunu bilen kardeşler bir defasında Hulusi Ağabey'in şapkasıyla ilgili soru sordular. O da Hulusi Ağabey'e bir gün bu meseleyi sorduğunu ve Hulusi Ağabey'in aynen şu cevabı verdiğini anlattı:

-"Mahmut kardeş, insanlar şahsımıza çok ehemmiyet verip bizi külfet altında bırakıyorlar. Oysa hizmette şahsa değil hizmete önem vermek gerekir. Şahıslar hata yapabilir. Ben başıma bunu (şapkayı) koyduğum halde yine de teveccühü ammeden kurtulamıyorum.

Risale-i Nur'un hoşsohbet bir abisi olan ve onun bulunduğu her yerde Üstad ve Risale-i Nur konuşulan bir zattı Mahmut Ağabey. Yeri cennet olsun, âmin.

Merhum Mahmut Allahverdi Ağabey, şimdi hayalimizde o kalın mercekli gözlüklerinin altından bize bakıyor. Onun bu maddi nazarı altında ve manevi nezareti içinde onu anlatmak, diğer bütün ağabeyler anlatmak gibi kolay olmasa gerek. Diğer ağabeyleri de onu da hakkıyla yazmak bizim haddimize değil. Fakat şu satırları da kaydetmeden geçemeyeceğiz:

1-Ekmeğini iğne ucuyla kazanan dürüst bir Anadolu esnafı.

2-Adıyaman'ın en iyi terzilerinden biri.

3-BulunduÄŸu yerde cemaate tabi olan bir aÄŸabey.

4-GittiÄŸi yerde oraya tabii olan uyumlu bir nur talebesi.

5-Sanatını, işini, davasına vesile yapabilen usta bir Nurcu.

6-Temiz giyinen bir insan.

7-Güzel konuşan bir ağabey.

8-Hulusi Ağabey'in en yakın dava arkadaşı.

9-İhlâslı, fedakâr bir şahsiyet.

10-Doğu'nun ve Güneydoğu'nun Mahmut Ağabey'i.

11-Yaptığı hizmet ziyaretleriyle memleketin Doğu'suyla Batı'sını birleştiren bir kardeşlik köprüsü.

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

MUSTAFA KARAMAN BEYİN GÖZÜNDEN MEHMED KIRKINCI HOCAEFENDİ

MUSTAFA KARAMAN BEYİN GÖZÜNDEN MEHMED KIRKINCI HOCAEFENDİ

“Cenab-ı Hak varlıkları bereket yönünden üç kategoriye ayırmış; Bereketli insanlar vard

VAHDET YILMAZ AÄžABEY

VAHDET YILMAZ AÄžABEY

50 yıllık bir hukukum vardı Vahdet ağabey ile. Beni ilk defa terziye götürüp elbise ve palt

MEHMET KIRKINCI HOCAMIZIN VEFATININ SENE-Ä° DEVRÄ°YESÄ° MÃœNASEBETÄ°YLE

MEHMET KIRKINCI HOCAMIZIN VEFATININ SENE-Ä° DEVRÄ°YESÄ° MÃœNASEBETÄ°YLE

Bugün rahmetli Mehmed Kırkıncı hocamın sene-i devriyesi. Kendisini minnet ve şükran ile anarÄ

PROF. DR. ŞENER DİLEK BEY’DEN KIRKINCI HOCAMIZLA ALAKALI HATIRALAR

PROF. DR. ŞENER DİLEK BEY’DEN KIRKINCI HOCAMIZLA ALAKALI HATIRALAR

Benim kanaatime göre hocamın mümeyyiz üç vasfı vardı; Birincisi: Kırkıncı Hocamda mükemme

NECATİ KILIÇOĞLU HOCAMIZDAN HATIRALAR-2

NECATİ KILIÇOĞLU HOCAMIZDAN HATIRALAR-2

HACI FARUK TİFNİKLİ EFENDİ Hacı Faruk efendi, Mustafa Necati Efendi’den sonra hocamın ikinc

NECATİ KILIÇOĞLU HOCAMIZDAN HATIRALAR-1

NECATİ KILIÇOĞLU HOCAMIZDAN HATIRALAR-1

Kıymetli ziyaretçilerimiz, Mehmed Kırkıncı Hocaefendi’nin talebelerinden, kendisinden İslami

NECATÄ° KURÅžUNOÄžLU AÄžABEYDEN HÄ°ZMET HATIRALARI-3

NECATÄ° KURÅžUNOÄžLU AÄžABEYDEN HÄ°ZMET HATIRALARI-3

ÜSTADIN MAHKEMEDEKİ FOTOĞRAFININ BULUNUŞU Erzurum’da müteahhit Osman beyin evinde dersteydi

MEHMED KIRKINCI HOCA’NIN ESERLERİ VE HAYATIM HÂTIRALARIM

MEHMED KIRKINCI HOCA’NIN  ESERLERİ VE HAYATIM HÂTIRALARIM

Bazı şahsiyetler vardır ki, fikirleriyle, eserleriyle, hizmetleriyle sembol olmuşlardır. Memlek

NECATÄ° KURÅžUNOÄžLU AÄžABEYDEN HÄ°ZMET HATIRALARI-2

NECATÄ° KURÅžUNOÄžLU AÄžABEYDEN HÄ°ZMET HATIRALARI-2

1979 senesiydi. Memlekette anarşi olayları en üst düzeye çıkmış, kan gövdeyi götürüyordu

NECATÄ° KURÅžUNOÄžLU AÄžABEYDEN HÄ°ZMET HATIRALARI-1

NECATÄ° KURÅžUNOÄžLU AÄžABEYDEN HÄ°ZMET HATIRALARI-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, yeni bir nehir söyleşimizi daha hizmetinize arz ediyoruz. Ya

BÄ°R IRMAÄžIN KIYISINDA DOLAÅžMAK-4

BÄ°R IRMAÄžIN KIYISINDA DOLAÅžMAK-4

HACI MUSA KIRKINCI AĞABEY Hacı Musa ağabey çok zeki bir insandı. Çok farklı bir insandı. Bi

Âl-i imran:190

Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır.

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

İlim talebi için yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır.

(Tirmizi, 2649)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI