HER MÜSLÜMANA ELZEM ÖLÇÜLER
1. Ömrünü faydalı şeylerde harcamak: Bil ki; iman sahiplerinin ömürlerini dini ilimler gibi faydalı ilimlere harcamaları gerekir. Nitekim yüce Allah (cc) buyuruyor: “Allah sizden iman edenleri yüceltir ve ilim verilenlere dereceler lutf eder.” [el-Mücadile (59/ 11)
1. Ömrünü faydalı şeylerde harcamak:
Bil ki; iman sahiplerinin ömürlerini dini ilimler gibi faydalı ilimlere harcamaları gerekir. Nitekim yüce Allah (cc) buyuruyor: "Allah sizden iman edenleri yüceltir ve ilim verilenlere dereceler lutf eder." [el-Mücadile (59/ 11)
2. Her kul için gerekli ilk farz:
Bil ki; Allah'ın kul üzerine farz kıldığı ilk şey imandır. İmanın şartlarını bilmeyen mü'min olamaz. Baliğa evli bir kadına imanın şartları sorulsa, o da cevap vermezse veya bilmiyorum dese kocasından boşanmış olur. Yani; Allah'a, meleklere, kitaplara, resullere, kıyamet gününe, kadere, bunların bir tanesine inanmamış ise boştur. Tecdid-i iman ve nikah gerekir.
3. Allah'ın esma ve sıfatları ile Ezeli ve Ebedi oluşu:
Bil ki; Allah: hayat (daima diri olma), in'am (nimet verme) gibi zati ve fiili sıfatlarıyla ezelî ve ebedîdir.
4. Zürriyetin fıtrat üzere doğuşu:
Bil ki; Allah Adem'in zürriyyetini sülbünde yarattı, sonra mîsâk gününde onları vücuda getirdi ve ona iman etmelerini ve o imanın gereğini yapmalarını emretti. Onlar da bunu kabul ettiler. Onlar iman ve küfürden yoksun olarak o ahd üzerine doğarlar.
5. İman ve küfür kulun fiilidir:
Bil ki; iman ve küfür kulun kendi iradesiyle tahakkuk eder. Zira yüce Allah kullarını, iman ve küfürden ari olarak yaratır. Bunun için Allahu Teala "Dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin" [el-Kehf 18/ 29] buyurur.
6. İndirilmiş Kitaplar Melekler ve Peygamberler haktır:
Bil ki; Allahu Teâla tarafından indirilmiş kitaplar haktır. Melekler, Nebîler ve Resuller de hepsi haktır.
7. Nübüvvet kapalı, Velayet açıktır:
Bil ki; Allahu Teala nübüvvet kapısını kapatmıştır. Fakat velayet ve keramet kapılarını kullarına kapatmamıştır. Dolayısıyla Şeriat ilimlerini elde eden, zahiri ve batını ile amel eden hiç inceliklerinden bir şey terk etmeyenin içi feyiz ve ilhamla bezenir. Böyle bir kimsenin kalbi velilik ve kerametten hali olmaz. Böyle olmayanın velilik ve kerametle ilgisi olmaz. Şayet böyle kimselerden keramet gibi bazı şeyler zuhur ederse de onlar kesinlikle şeytandandır.
8.Adeti aşan hadiseler çeşit çeşittirler:
Bil ki; taştan su çıkarma gibi olağanüstü davranışlara; peygamberlerden sadır olursa mucize, velilerden sadır olursa keramet denir. Fasık insanların eliyle harikulade bir hadise gerçekleşirse ya sihir (büyü) ya "istidrac"tır. Veyahut da onu diğer insanlardan farklı kılmak için kendiliğinden ortaya çıkan bir hadisedir.
9. Peygamberimizin fazilet ve miracı:
Bil ki; peygamber'imiz (s.a.) yaratılmışların en fazîletlisidir. Ruh ve bedeni ile miracı haktır.
10. Tebliğ ulaşmayan şahısların hükmü:
Bil ki; kendisine tebliğ ulaştırılmamış kimselerin kendi akıllarıyla Allah'ın varlığını bulamamaları Mâturidi'ye göre bir özür olarak kabul edilemez. Eşâri ise "Biz bir kavme Resul göndermedikçe onlara azap etmeyiz" [el-İsrâ 17/15] ayetinden dolayı bu özrü kabul eder.
11. Kulların amellerinin çeşitleri:
Bil ki; kulların üç çeşit amelleri vardır: Farzlar, kötülükler (günahlar) ve müstehablardır. Farzlar Allahu Teâlâ'nın emri ve rızası iledir. Kötülükler ne Allah'ın emriyledir ne de rızası iledir. Müstehabların yapılmasını Allahu Teâlâ emretmemiştir, fakat yapıldığında rızası kazanılır. Kulun bütün bu amelleri Allah'ın bilgisi, iradesi ve takdiri dahilindedir.
12. İmandan sonraki ilk farz:
Bil ki; bir müslümana imandan sonraki ilk farz, beş vakit namazdır. O dinin direği ve her amelin başıdır. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurur: "Gerçek namaz vaktinde kılınandır. Kim namazı terk ederse onun dini yoktur. Namaz dinin direğidir"
"Namazını kıl muhakkak ki namaz insanları kötülükten alıkoyar" [el-Ankebut 29/45].
13. Her müslümana farz olan ilim:
Bil ki; her müslümana itikad ve amele dair bilgileri, ayrıca kötü ahlakını iyi ahlaka çevirecek ilmi öğrenmesi farzdır.
14. Allah'tan korkan bir alime uymak:
Bil ki; kendi amellerinin ve sözlerinin Allah'ın kelamı ve Resûl'unun (s.a.) hadislerine uygun olup olmadığını bilemiyorsan Allah'tan korkan, Resûl'unun (s.a.) sünnetine uyan, büyük ve küçük günahlardan sakınan ve bidat ile kötülüklere karşı verâ (takva) sahibi olan bir alime uymalısın.
15. Allah'tan korkmayan kimselere uymaktan sakınmak:
Bil ki; yukarıda kaydettiklerimize uygun olan bir alim bulamazsan, Allahu Teâlâ'nın "Kalbi zikrimizden gafil olan, kendi hevâsına uyanların yoluna gitme! Onların işleri aşırıdır" [el-Kehf 18/28] kavlinden dolayı başkalarına uymaktan sakın. Tüm günahlarından halisâne bir şekilde tevbe et. İster müslüman ister kafir olsun tüm hasımlarını razı et. Kalbinden kibri, enâniyeti (bencilliği), kini ve hasedi temizle. Zamanında edâ edemediğin farz ve vacipleri kaza et, daha sonraki vakitlerinde Rabbine ibadete sımsıkı yapış. Kendi nefsin için istediğini müslüman kullar için de iste ki Rabbin razı olduğu şeylere seni ulaştırsın ve korktuklarından uzaklaştırsın.
16. Sırf akılla hüküm vermek bidat ve dalalettir:
Bil ki; farz vacip ve diğer şerî hükümlerde bir insan nakli (Kur'an ve Sünnet) göz ardı edip sırf kendi aklıyla bir şey ihdas ederse ortaya çıkarırsa o bidat ve dalalettir. İtikad konularında da durum bu şekildedir.
17. İtikadi konularda tavakkuf etmenin(duraklamanın) küfür oluşu:
Bil ki; İmam Âzam Ebû Hanife'nin eseri olan Fıkhu'l ekber'de şu ibareler yer alır: "Bir insana tevhid ve Allah'ın sıfatlarının bilinmesi konusunda bir incelik problemli görünürse o anda Allah katında onun doğrusu neyse öyle olduğuna inanması gerekir. Derhal bir alime o meseleyi sorup doğrusunu öğrenmesi ve bu konuda tevakkuf (bekleme) etmemesi gerekir. Burada tevakkuf etmek küfürdür."
18. İnanç sağlama alındıktan sonra emirlere sarılmanın gerekliliği:
Bil ki; itikadını sağlamlaştırdıktan sonra Allahu Tealâ'nın emirlerine sarılıp yasakladıklarından da sakınman gerekir. Bu konuları ise Kudûrî, Camiü's-sağîr, Hidaye, Hâniye ve Hulâsâ gibi müellifleri müctehid, ilmi ve ameli şer'an sabit olanların kitaplarından almalısın. Müellifleri bu şartları taşımayan kitaplardan hüküm çıkarıp amel edenler ise şeriat hükmüne göre cahildir, görüşleri kabul edilemez, mazur da sayılmazlar.
19. Zâhiri emirlere uyduktan sonra kalplerin ilmine sımsıkı sarılmanın gerekliliği:
Bil ki; zahirde Allahu Teâlâ'nın emirlerine uyup yasaklarından kaçındıktan sonra kalbin hallerini öğrenmeye yönelmen gerekir. Kalb ilmi, kalplerin hastalıklarını ve ilaçlarını açıklar.
20. Kalbin sıhhatinin alameti:
Bil ki; kalbin sıhhatinin alameti, sahibinin Allah ve Resûlü'ne olan muhabbeti, annesinden, babasından, çocuklarından, mallarından ve güzelin güzelliğinden daha fazla içten sevmesi ve lezzet almasıdır.
21. Kalbin hasta olduğunun alameti:
Bil ki; kalbin hastalığının belirtisi kişinin Allah'ın marifetinden, cemal, celal ve azametinden zevk almaması ve güzelin güzelliğinden zevk almasıdır.
22. Şeriatın kitap ve sünnet ile bilinmesi ve bunun aksi:
Bil ki; Müctehid, şeriatı kitap ve sünnet ile bilir. Müctehid olmayan ise, kitap ve sünneti şeriat ile bilir. Hatta bir ayet veya hadis zahiren şeriata muhalif olursa onunla amel etmemesi gerekir. Bilmelidir ki, o mana ile amel edilmemiştir.
23. Allah Kur'an'ın manasının tamamını Resûlü'ne öğretmiş ve bu nesilden nesile aktarılmıştır:
Bil ki; Allahu Teâlâ Kur'an'ın bütün manasını Resulü'ne (s.a.) öğretti. O da sahabîlere onlar da tabiîlere öğretti ve bu talim günümüze kadar aktarıldı. Allahu Tealâ şöyle buyurur: "Allah sana Kitabı ve hikmeti indirdi ve bilmediğin şeyleri öğretti," [en-Nîsâ (4) 113] "Allah mü'minlere kendi aralarından ayetler okuyan onları temizleyen, Kitap ve hikmeti öğreten birisini Resul olarak göndermekle lütfetmiştir." [Âl-i İmran (3) 164]
24. Kitap ve sünnete muhalif olarak yapılan ictihad cehalettir, reddedilmiştir:
Bil ki; ictihadında Allah'ın kitabına ve Resûlü'nün sünnetine muhalefet edip, şeriat alimleri ve fıkıh imamlarından uzaklaşan veya Kitap ve meşhur sünneti bırakıp garip sünnetle amel eden kimse cehalet içindedir. Mazur sayılmaz asla!..
25. Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat, bidate dalmaksızın Kitap ve sünnete uyar:
Bil ki; Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat, Allah'ın Kitabına ve Resûlü'nün (s.a.) sünnetine uyan kimselerdir. Onların hareketlerinde ve sözlerinde bidat bulunmaz.
26. Kitap ve sünnete uymak iki türlüdür: İctihad etmek veya taklid:
Bil ki; Kitap ve sünnete uymanın yolu iki türlüdür: birincisi; müctehidin bizzat kendisinin Allah'ın Kitabına ve Resûlü'nün (s.a.) sünnetine uygun ictihadda bulunmasıdır. İkincisi ise müctehid olmayan ve önde gelen müctehidlere tabî olup söz ve hareketlerinde bidat bulunmayacak şekilde taklit ettiği müctehidin mezhebine göre amel etmesidir.
27. Şeriatta yer almayan şeyler hakkında istişare (danışma) etmek :
Bil ki; Şeriatta yer almayan bir hadise meydana geldiğinde salih olan alimlere sorulur ve bu mesele başka bir şekilde değil şûra yolu ile hallolunur.
28. Bâtinî ilmin zâhirî ilme üstünlüğü:
Bil ki; bâtinî ilim zâhirî ilimden daha üstündür. Bâtinî ilim Allah'ı tanıma, imanı ve yakîni bilme ilmidir. Zâhirî ilim ise dünyaya dair fetvalar verme ve insanlar arasında hükmetme ilmidir. Batini ilim sahipleri zühd, korku, muhabbet vb. ile donanmışken zahiri ilim sahipleri dünyaya meyletme ve hırs kuşanmışlardır.
29. Şeyh ve müride gerekli ilk şey:
Bil ki; bir şeyhe ve müride gereken ilk şey şeriatla amel etmektir. Şeriattan kastedilen; Allah ve Resûlü'nün (s.a.) emrettikleri ve yasakladıklarıdır. Bundan dolayıdır ki bazıları, "Siz, kendisinde keramet olduğunu iddia eden birisini havada uçarken veya denizde yürürken görseniz de o şahıstan şeriata muhalif bir hareket meydana geliyorsa bilin ki; o sihirbazdır, yalancıdır, dalalete düşmüş ve düşürmüştür" derler.
30. Vaize gerekli ilk şey:
Bil ki; bir vaize gereken ilk şey insanlara namazın rükünlerini, tadili erkânını, ne zaman sahih olduğunu, namazı bozan durumları, vaciplerini, sünnetlerini ve müstehablarını öğretmektir. Çünkü gençler bunları bilmemektedirler.
31. Şükreden ve Sabreden:
Bil ki; kimde şu iki özellik varsa Allah onu şükreden ve sabredenler sınıfına katar: din işlerinde kendinden yukarıdakilere bakarak onlara uyanlar, dünya işlerinde ise kendilerinden alttakilere bakıp, Allah'a kendisine yaptığı ihsandan dolayı hamd edenler.
32. Farz, vacip ve müekked sünneti sürekli terk edenlere karşı savaş müstehak olur:
Bil ki; her hangi bir farzı, vacibi veya müekked sünneti terk etme konusunda ısrar edip daha sonra tevbe etmeyenler kendilerine karşı imamın savaşmasını hak etmişlerdir. Nitekim Kâdîhân'da şöyle denilir: "Bir şehir halkı sünnet olmayı toptan terk ederse, diğer sünnetlerde söz konusu olduğu gibi imam onları katleder." Yani, müekked sünnet.
33. Nefsini beğenmek her türlü kötülüğün başıdır:
Bil ki; her kötülüğün, şehvetin ve gafletin başı nefsini beğenmektir. Her türlü ibadetin, uyanıklığın ve iffetin başı ise ondan hoşnut olmamaktır. Bundan dolayı senin nefsinden razı olmayan bir cahille arkadaşlık yapman nefsinden hoşnut olan bir âlimle yapacağın arkadaşlıktan daha hayırlıdır. Nefsinden razı olan alimin ilmi nerede nefsinden hoşnut olmayan cahilin cehaleti nerede!
34. Kötü ahlakın temelleri:
Bil ki; kötü ahlakın aslı üçtür: nefsini beğenmek, yaratılmışlardan korkmak ve rızık endişesi taşımak. Birincisinden şehvet, gaflet ve kötülük, ikincisinden gazap, kin ve nefret, üçüncüsünden ise hastalık, tamah ve cimrilik doğar. Fakat şu prensibe sımsıkı yapışmak ile hepsini düzeltir ki, oda tüm hallerde nefsini beğenmemek ve daimi olarak ona karşı uyanık olmak, hilelerine kapılmamaktır.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
HZ. AİŞE’NİN (radiyallahu anhâ) EVLİLİK YAŞINA DAİR
Batılı inkarcılar ve onların fonladığı çevreler yaman bir çelişki içerisindedirler. Buda,
ÜRETİLEN ALGILARLA FİKİR SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK
Vehhabilik meselesi zamanla dallanıp budaklanmıştır. Vehhabilik şemsiyesi altında birçok fikr
YEREL ORYANTALİSTLER
Din mücedditliği için yola çıkanlardan bir kısmı süreçte din münekkidi haline geldi. Zira
İTTİHAD-I İSLAM’IN ÖN ADIMLARI
İttihad-ı İslam, bize balon gibi uçarak gelmez. Belki, bizim ona gitmemiz lazım. Yollar dağda
İMANIN ŞEHAMET-İ MANEVİYESİ
İslam ahlakının dinamik gücü, imandır. Çünkü, “İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet, haki
MUHALEFET KULVARLARI
Hak namına ve hakikat hesabına sırf gerçeği görmek ve göstermek, meseleleri tahlil etmek, sı
UYUYAN DEV UYANMIŞTIR
Evet, millet uyandı. İçerdeki hainler, dışardaki alçaklar ne yaparlarsa yapsınlar, artık Ana
YANLIŞ VE HAKSIZ İNTERNET PAYLAŞIMLARI
dir. İnternet paylaşımlarındaki kaynak vermemek, metnin yazarını yazmamak, doğruluk olmadığ
MASONLAR VE ESAD AİLESİ
Masonluk meselesi dallı budaklı bir mesele olduğundan ve yüksek dozda manipülasyon içerdiğind
OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI
Belki biraz garip gelecek ama peşinen söyleyelim ki anlatılan husus doğrudur. Stalin’in hocala
KADİROV: KADİRİ-VEHHABİ KIRMASI
Ramzan Kadirov başkanlığındaki Çeçenlerin Suriye’den sonra Ukrayna’da da arz-ı endam etme
- İSLAM’IN DAHİLİ DÜŞMANLARI YA DA GÜNÜMÜZÜN YIKICI AKIMLARI
- YİNE GÖÇ VAR
- BABAMI GÖTÜRMEYİN
- "İSLÂM DİNİ SAVAŞ VE TERÖR DİNİ MİDİR? YA DA KILIÇ ZORUYLA MI YAYILMIŞTIR?"
- LATİN HARFLERİNİN KABULÜ VE HALK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-51
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-50
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-49
- TALİBAN ÜZERİNDEN ZIT ETKİYİ DALGALANDIRMAK
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-48
- BUTİ NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-47
- BU VATAN BİZİM
- MÜJDELER OLSUN SANA EY KAHRAMAN TÜRK HALKI
- KURBAN BAYRAMI’NDA HAYATI ANLAMAK
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-46
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-45
- BATININ İŞGAL PLANLARI VE İÇERİDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİ
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-44
- KALP FİKİR VE KALP DİNDARLIK
- GAZZE
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-43
- İSLAM’DA MEŞRU SEÇME YÖNTEMLERİ VE YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLAR
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-42
- İSLAM’DA TATİL ANLAYIŞI
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-41
- EMNİYET TEŞKİLATI VE EMNİYET NİMETİ
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-40
- ÇANAKKALEDEKİ MANEVİ GÜÇ
Elbette onların etleri ve kanları Allah'a ulaşmayacaktır. Ancak O'na sizin takvanız erecektir. Onları bu şekilde sizin buyruğunuza verdi ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı, Allah'ı tekbir ile yüceltesiniz.
Hac:37
GÜNÜN HADİSİ
Yeryüzünde bir kötülük işlendiği vakit, ona şahid olan bunu takbih ederse (kötü olduğunu te'yid ederse), o kötülüğü görmemiş gibi zararından kurtulur. O kötülüğe şahid olmadığı halde, işittiği zaman memnun kalan kimse, sanki şahid olmuş gibi manen zarar
Ebu Davud, Melahim 17, (4345)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...