(Bu yazı kişisel olmayıp tamamen asrımızın insanlarını konu alır.) 

Ey temizliği seven Allah'ım,

Küçükken yerlerde oynamıştık, yere düşünce dudaklarımız çörlere çöplere değmişti. Dilimiz tozlara topraklara belenmişti. Sanki o kirlilik hala ağzımızdadır. Onu temizleyecek bir yudum su ver Allah'ım.

Ey nezafeti seven Allah'ım,

Çocuklukta deli doluyduk. Top oynadık acıktık. Bu defa elimize ekmeğimizi aldık onu yerken yine oynadık. Ekmeğe saygısızlık yaptık. Hatta bir ara ekmeği yere düşürdük, tozlanmasına rağmen yine yedik. Bizim bu kusurumuzu bağışla, tozlu ekmeği boğazımızdan geçirecek bir bardak su ver Allah'ım.

 Ey bir ism-i azamı "Kuddüs" olan Allah'ım,

Daha yeni yetmeydik, tarlada sap saman, harmanda toz duman olmuştuk. Sanki hala o toz duman üzerimizdedir. Tozumuzu alacak dumanımızı söndürecek bir kova su ver Allah'ım.

Ey affedici Allah'ım,

Delikanlılıkta koyun güdüyorduk. Sürüye kurtlar daldı. Biz kurtları fark edemedik, sürüyü koruyamadık. Kurtların parçaladığı koyun etleri çevreye bulaşıcı hastalıklar saldı. Kuduz mikropları saçtı. Kim bilir belki de bu kuduz mikropları bize de bulaştı, biz de kuduz olduk. Bizi gizli ve aşikâr kuduz hastalıklarından kurtaracak içinde derman aşıları bulunan bir şişe zemzem ver Allah'ım.

 Ey mutlak mülk sahibi Allah'ım,

Üniversite yıllarındayken kendimizi bütün dünyanın sahibi sanmıştık. Kibir ve gururumuz bizi öyle aldatmıştı. Aslında hiçbir şeyin sahibi değildik. O yıllarda birçok atık maddenin atıldığı yerlerde bulunmuşuz da haberimiz olmamış. Allah bilir ya belki de radyasyonlu bir kansere yakalanmışızdır. Bizi bütün radyasyon dalgalarından koruyacak, bizi bütün kanserlerden temizleyecek bir Kevser ver Allah'ım.

Ey rahmeti bol Allah'ım,

Hani bir defasında kaktüs diyarlarında çöl fırtınasına tutulmuştuk da üzerimize çöl çamurları yağmıştı. İşte o çamurlar hala tenimizde duruyor sanki. Bunu ancak çöl yağmurları temizler. Bizi yılda bir defa yağan o kutsal beldedeki çöl yağmurlarıyla yıka Allah'ım.

 Ey mutlak temizliğin sahibi Allah'ım,

Bir gün tepelerden çıkmış, derelerden inmiştik. Yağışlı bir havada yürüdüğümüz simsiyah toprak yolda, sırılsıklam ıslanmıştık. Hem de siyah toprakların çamurlarına belenmiştik. Fakat o zaman derede akan temiz kar sularını fark edememişiz. O gün yıkanamadıysak bu gün yıka bizi Allah'ım. Bu gün yıka bizi Allah'ım o tertemiz kar sularında.

Ey temizliği imanın yarısı sayan Allah'ım,

 Ayağımız bir gün sanayi'ye düşmüştü. Yanmış motor yağları kenarda duran siyah bidonlarda depolanmıştı. Çok dikkat etmemize rağmen bidonlara çarpıp baştan aşağıya yağlandık. Ne olursun Allah'ım bizi içi af ve mağfiret deterjanıyla dolu kaynar sularla yıka.

  Ey yeri göğü berrak yaratan Allah'ım,

Şöyle bir dolaşalım derken şehrin dış sokaklarında farkına varmadan kanalizasyon çukuruna düşmüştük. Ne kadar kötü, ne kadar pis bir şeymiş kanalizasyon çukuruna düşmek. Bu pisliği ancak boyumuzu aşan sıcak su kaplıcaları temizler. Bizi bütün günahlarımızdan arındıracak manevi sıcak su kaplıcalarında yıka Allah'ım.

 Ey en güzel kokuların sahibi yüce Allah'ım,

 Vücudumuza envai çeşit kokular sürünmüş, sonra da cilt kanseri olmuştuk. Dahası bir de uyuz illetine yakalanmıştık. Deva bulmak için bizi o şifalı ve dualı çağlayan sularınla yıka Allah'ım.

Bizi berrak kar sularında,

Bizi akar dere sularında,

Bizi sıcak kaplıca sularında,

Şifalı su çağlayanlarında

Ve bizi yağmur sularında yıka Allah'ım.

Yıka ki sadece üzerimizdeki maddi kirlilik değil aynı zamanda içimizdeki manevi kirlilik de arınsın.

Yoksa bizim halimiz nice olur?

Yoksa sizin huzurunuza nasıl varırız Allah'ım?