BÄ°R GAZÄ°NÄ°N SEFERBERLÄ°K HATIRATI-3

İki gün sonra Telebyaz kışlasının önüne gelmiş bulunuyorduk. Bu kadar müddet yolda yürüyen ve çarpışan bu yorgun erlere istirahat verilmesi gerekirdi. Fakat Halep ve Musul muvasilesini kesen Fırat Nehri üzerinde Cereblos köprüsünü Hicaz askeri (yani Hicaz Şerifi askeri)* işgal etmişti.


2013-12-01 16:25:16

İki gün sonra Telebyaz kışlasının önüne gelmiş bulunuyorduk. Bu kadar müddet yolda yürüyen ve çarpışan bu yorgun erlere istirahat verilmesi gerekirdi. Fakat Halep ve Musul muvasilesini kesen Fırat Nehri üzerinde Cereblos köprüsünü Hicaz askeri (yani Hicaz Şerifi askeri)* işgal etmişti.

28 Kasım 1334 (1918) tarihinde Hicaz askeri üzerine hareket emrini alan taburumuz, Gargmış istikametine doğru sokulurken, bizleri uzaktan tarassut eden Hicaz askeri, köprüyü geçerek Halep'e hareket etmiş ve birçok mühimmatı da bırakarak kaçmışlardı. Cereblos köprüsünü karşıya geçmemiz için Diyarbakır'da bulunan Ali İhsan Paşa emrediyordu.

Bir gün sonra Halep'te bulunan İngiliz kuvveti 50 kadar Hintli askeri ile (yanımıza geldi). Başlarında bir önyüzbaşı ve yarbay ile bir de albay vardı. (Albay) trenden iner inmez tercümanlarına kaşlarını çatarak sert bir tavırla bakıyordu. Meğer "Top ve makineli tüfenginizi bırakıp durmayın, çekilin" diyorlardı bize.

Tabur kumandanımız İzzet Bey (önyüzbaşı) çok cesur ve cidden harp için yaratılmış bir insandı. Karşısında galip kuvvetten ne kadar çok asker olursa olsun yılmazdı. Ne çare ki, talih ve harp boynumuzu büküyordu. Çünkü mağlup durumda idik. Böyle feci bir emrivaki karşısında kalınca erlerin aslan kesildiğini ve başka bir renk aldığını bilen kumandanımız İzzet Bey, erleri baştan aşağı süzüyor ve İngiliz tercümanın sözlerini hiç kaale.

Zaten biz erler beş fişeği hazneye indirmiş hazır vaziyette bekliyoruz. Şayet sert (bir) eda ve konuşma tekerrür etseydi, dakika geçmez, tüfekler İngiliz kumandan ve maiyetindeki erlere patlayacaktı.

Kumandanımız İzzet Bey, "Paşa ile görüşmedikçe ve çekil emrini almadıkça gerilemeyeceğini" İngiliz tercümana söyledi. Hemen telefona koştu. Bu sefer de biz erler kumandanımızın bir an meşguliyetini fırsat bilip çıtıl çıkarmak için İngiliz kumandan ve erlerine sokuluyor, sürtünüyor ve tokuyorduk. Haliyle bir çıngar çıkarmaktı maksadımız.

Ben telefon başındaydım. Bir ara bütün hatlar açıldı. İzzet Bey heyecandan telefon başında titriyor ve Ali İhsan Paşa ile görüşmek için paşayı telefona çağırıyordu. Bizzat görüşeceğini söylüyordu. Ali İhsan Paşa'nın telefon başına gelmesiyle tabur kumandanımız İzzet Bey şöyle diyordu: "Halep'ten trenle gelen bir İngiliz önyüzbaşı, bir yarbay, bir albay ve 50 Hintli askerle birlikte geldiler. Top ve makineli tüfeğini bırakarak buradan çekilin diyorlar. Bu durumda emirlerinizi bekliyorum." Ali İhsan Paşa, "Piyade tüfeğine müdahale etmiyorsa, çekilmeniz lazımdır" diyordu. 

Bu emir üzerine top ve makineliyi ve zahireyi terk ederek Şiftek istasyonuna doğru harekete geçtik. Ali İhsan Paşa'yı böyle emir vermeye zorlayan, mağlup oluşumuzdur.

Arap pınarı ve Harapnas istasyonuna gelmiştik. Böyle istasyona çekildikçe, İngilizler ile tekrar harp ilan edileceği ve mütareke ahkâmına riayet edilmeyeceği her erin göğsünde kabaran bir galeyan vesilesi olmuştu. Bu sefer tehlikeyi önlemek, vaziyeti yakından takip etmek ve şimendifer hattını bozmak için bizzat Diyarbakır'dan Ali İhsan Paşa gelmişti. Kendi bölüğüm olan 2. bölüğü ileri hatta tayin etmişti. Birkaç gün sonra İngiliz Şimendiferi, Harapnas istasyonuna gelerek, Ermenileri Adana'ya ve terhis askerleri memleketine sevk etmeye başladı.

27 Şubat 1335 ihtiyat zabitanı terhis edilmişti. 1 Mayıs 1335'de 1314 ve 1315 doğumlular terhis edildi. Silah altında muvazzaf olarak 1313-1312-1311 ve 1310 doğumlular kalmıştı. Bu vaziyet karşısında bölüklerin muharip mevcudu 15'e inmişti.

Müttefik devletler ile Osmanlı Devleti arasında bir antlaşma imzalanmıştı. Türkiye'yi ağır şartlara bağlamış, helak ve harabiyeye sevk etmiş ve perişan etmişti. Bu hal Türklerin kalbinde acı bir yer etmiş, Avrupa devletlerine karşı muhasamat içimizden silinmez olmuştu.

Hal böyle iken Türkiye'nin muhtelif yerlerinde şakiler kafa kaldırmış, telefon hatları bozulmuş idi. Velhasıl intizam diye bir şey kalmamıştı. Bununla da kalmıyorduk. Bir taraftan Avrupa devletleri yani müttefik devletler yapılan anlaşmayı icra etmek için Türkiye'yi taksime çalışıyorlardı. Bu malumatı yüzbaşım Fethi Bey'den istihbar ettim.

Bu milletlerin bir çok yerlerde karakolları vardı. Artık Türk Milleti müttefik devletler nazarında canlanamaz bir haldeydi. Hakikaten Türk Milleti, yani Anadolu başsız, kendi haline kalmış ve bu hal bir müddet devam etmişti. Fakat vakit buldukça ve zaman geçtikçe, askeriyemiz canlanıyordu.

Yine de İngilizler Irak'ı, Fransızlar Suriye'yi, Yunanlılar, İtalyanlar ve Amerika kendilerince birçok yerleri teslim alıyor, taksimatları ile uğraşıyorlardı. Kansız işgal edilen ülkemizi biz Türklere teslim için, Avrupa devletlerine karşı mücadeleye hazır, 25 Mayıs 1919 tarihinde, Mustafa Kemal adında bir zatın ortaya çıktığını burada işitmiştik.

Urfa'nın İşgali:

Urfa işgal kumandanı Miralay Sacor isminde bir Fransız kumandanıydı. Askeri kuvveti de pek çoktu.

Türkiye'nin her tarafında Türk Milleti uyandırılmış, Milli teşkilat başlamıştı. Taburumuzun kumandanı İzzet Bey, "Arap İzzet" namı altında milli askerin reisi olarak Urfa'ya gönderilmişti.

O zaman taburumuz Resulayn istasyonunda bulunuyordu. Fransız kuvvetini, milli kuvvetimiz Tılfıtır Hastanesine çekilmeye mecbur etmiş, Kuva-yı milliyemize dayanamayarak (Fransızlar) hastaneyi tabya, yani kale haline getirmişlerdi. Bir müddet hastane içinde kalmış, muhasaradan kurtulamıyor, dışarıdan erzak vs. gelmiyordu. Her gün uçağı geliyor, keşif neticesinde bir faidesi olmuyordu.

Urfa Milli Kumandanları Onikiler meyanında Arap İzzet tarafından Fransız İşgal Kuvveti reisine bir elçi göndererek, çekilmesi hakkında ültimatom vermiş, İşgal kuvvetleri kumandanı çolak miralay Sacor ezcümle şu cevabı vermişti; yetmiş deve, bir jandarma kuvveti birlikte verilirse, tahliyeye razı olduğunu söylemiş.

Deve ve Jandarma kumandanıyla emrine verilmiş, birlikte gece Urfa'yı tahliye ederek yollanmıştı. Milli kuvvet ve aşiret gidecek olduğu yolu önceden- yani şebeke yolundaki Sarı Mağarayı- tutmuş, Mili kuvvet, işgal kuvvetine yani Fransız çolak Miralay Sacor kuvvetine ansızın ateş açmış, şebeke yolu ve köprüsünde düşman kuvvetini tamamen imha etmişti. Hiçbir kuvvet Birecik ve Ayınteb'e dönememişti.

URFA MÄ°LLÄ°ÅžARKISI

Atma Sacor atma piÅŸman olursun,

Şebeke düzünde kurban olursun.

De yürü İzzet Bey'in yürü,

Askerin gidiyor, dönmüyor geri.

***

Çekin kır atımı binem üstüne,

BeÅŸli mavzerimi alam destime,

De yürü İzzet Bey'im yürü,

Askerin gidiyor, dönmüyor geri.

***

Şebeke düzünde tabya kazıldı,

Sarı mağara önünde kökü kazındı,

De yürü İzzet Bey'im yürü,

Askerin gidiyor, dönmüyor geri.

***

Tılfıdır hastane karşıma karşı,

Kâfir Fransız'ın bomba atışı,

De yürü İzzet Beyi'im yürü, 

Askerin şahlanmış, dönmüyor geri.

Urfa'nın 31 Nisan 1336 (1920)'de tahliyesi üzerine Alem-i İslam'da ve bilhassa Urfa'da bir şenlik ve serbestlik, sevinç başlamıştı. Urfa'da inzibat çavuşu olarak kalmıştım.

 İbrahim Peygamberin Urfa'da mucizesi vardır. Doğduğu beşik, mağarada su üzerinde muallâkta durmakta ve Nemrut tarafından ateşe atıldığı yer halen ziyaret halindedir. Atıldığı mahalde su belirmiş, balıklarını kimse tutamıyor ve yiyemiyordu. İbrahim Peygamberin ateşe atıldığı zaman ki mancınık, ziyaretin üzerinde, kalede, lateşbih minare şeklinde iki tane dikili durmaktadır.

-Devam edecek-

Dipnotlar

*Osmanlı devletine isyan eden Şerif Hüseyin'in adamları

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Kur an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.

Hicr Suresi,9 (Mürşid 3.1'den alınmıştır)

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Oruç insanı cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır; tıpkı sizi harpte ölüme karşı muhafaza eden bir kalkan gibi...

Buhari,Ebû Davud,Tirmizi, Nesai

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI