ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-12

Ailede mutluğun birtakım düşmanları olup, onlardan biri de nahoş münakaşalardır. Münakaşa, bir kıvılcım gibi küçükten başlar ama sonunda büyük yangınlara sebep olabilir. KADIN VE AİLE NİSAN 86


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2013-12-23 18:15:50

Ailede mutluğun birtakım düşmanları olup, onlardan biri de nahoş münakaşalardır. Münakaşa, bir kıvılcım gibi küçükten başlar ama sonunda büyük yangınlara sebep olabilir. KADIN VE AİLE NİSAN 86

Kavga ancak her iki taraf da istediği zaman çıkabilir. Yani taraflardan biri kavgayı istemez ve kaçınırsa kavga olmaz ve önlenir. Bunun için kavgayı istemeyen taraf önceden basiretli davranmalı, işi kötüye vardırmamalı, hatta haklı gördüğü cevabı bile vermekten kaçınmalıdır KADIN VE AİLE NİSAN 86

Güzel huyların en önemlilerinden biri de tevazu ve mahviyettir. Bunun karşıtı olan kötü huy "ucub" diye adlandırılır ki kendini beğenmek, burnu havalarda olmak, insanlara tepeden bakmak, küçümsemek, hor görmek, alaya almak şeklinde ortaya çıkar. Bu ucub, Tevfik-i ilahiye manidir, yani sahibini, Hakk'ın ilahi yardımının kesilmesi cezasına uğratır ki en büyük felakettir. Kişi mağrur ve kendini beğenmiş olmamalı, sözünde içinde, davranış ve muamelesinde haddini bilip, aczini anlamalı, kendisinden daha bilgin, daha olgun, daha hayırlı kişiler... olduğunu düşünerek tevazuu elden hiç bırakmamalıdır. KADIN VE AİLE OCAK 86

Ve nihayet hepinizde, selim bir estetik şuuru, güzellik aşkı, güzeli sezme ve değerlendirme melekesi kuvvetle yerleşmiş ve iyice gelişmiş olmalıdır. KADIN VE AİLE OCAK 86

Mümin tatlı dilli, güleç yüzlü geçimli, olumlu kimsedir; kendisi başkalarına sokulmayan, başkalarını da yanına yanaştırmayan, ülfeti sohbeti bilmeyen kulda hiç bir hayır yoktur. KADIN VE AİLE MART 89

Yerine göre susmasını bilmek, güzel konuşmayı bilmek kadar önemlidir. Elbette büyüğe, hocaya, kocaya çatır çatır karşılık verilmez. Unutulmamalı ki sükut bazen en beliğ ve fasih ifade yerine geçebilir. KADIN VE AİLE MART 89

Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümadan naklen et-Taberani'nin kaydettiğine göre Peygamber efendimiz buyurmuştur ki:

"Kadın, hamileliğinde, doğum yapıncaya, bebeği memeden kesinceye kadar, Allah yolunda hudutlarda nöbet bekleyen mücahid gibidir (Daima öylece sevap alır durur). Eğer bunlar arasında ölüverirse ona şehit mükaafatı ve ecri vardır. KADIN VE AİLE KASIM 85

Ey bütün idareciler, ilgililer, ebeveynler, psikologlar, sosyologlar, yazarlar, öğretmenler, terbiyeciler, hocalar, idealistler! Geliniz bu çılgın ve korkunç, menfur ve meş'um gidişe topluca karşı çıkalım; nesillerimizi, yakıtı taşlar ve insanlar olan cehennem ateşinden korumak ve kurtarmak için, malımız ve selahiyetimiz.. hasılı neyimiz varsa ortaya koyalım, tedbirler alalım, sorumluluk yüklenelim, gece-gündüz çalışalım, eğitim müesseseleri kuralım, olumlu neşriyat yapalım: Mutlaka özü doğru-sözü doğru, bilgili-görgülü, çalışkan ve terbiyeli, arif ve zarif altın bir nesil yetiştirelim.Yoksa namus kalkacak, aile müessesesi çökecek millet ve devletimiz telafisi güç zararlara uğrayacak; başımıza gökten taş yağacak diye korkuyorum.. KADIN VE AİLE ŞUBAT 86

En büyük maddi ve manevi yatırım, insanı yetiştirmeğe yönelik yatırımdır. KADIN VE AİLE EKİM 88

Aslında kimseyi incitmek istemem, ülkemizin dertlerini dile getirmek için söylüyorum: Halkımız içinde büyük kültür eğitim ve zihniyet farkları meydana gelmiş, haksız düşmanlıklar oluşmuş. Başımızda ve aramızda bulunan birtakım kimseler, aydın, ilerici, devrimci, çağdaş, bilimci, akılcı.. olduklarını iddia ediyorlar, belki samimiyetle kendilerini öyle değiller; aksine, şaşılacak kadar insafsız, sevgisiz, hoşgörüsüz, dengesiz, mantıksız davranıyorlar; hele dine ve inanca karşı son derece küstah, çifte standartlı, antidemokratik zihniyetli, dengesiz, saldırgan ve cahiller. Büyük yanılgılar içinde bulunuyorlar. Batıya hayranlar, fakat Batı'yı tanımıyorlar; beynelmilel derneklere, kulüplere üyeler, ama çağdaş aydın tipinin vasıflarına ve Batı standartlarına hiç ayak uyduramamışlar. Bizim geleneksel maneviyat, nezaket ve fazilet ölçülerini de kazanamamışlar, böylece şahsiyetsiz, tecrübesiz, prensipsiz kalmışlar, bir sisteme bağlı olamadıklarından gerçekleri doğru göremiyor, kararları isabetli alamıyor, değerleri doğru takdir edemiyorlar.

Tecrübelerle sabit oluyor ki elhamdülillah, mukaddesatcı, maneviyatçı, İslamcı olanlar haklı. İşte bazı cahil muhalifler kabul etmeseler de, değerimiz beynelmilel sahada, ciddi ölçülere sahip yerlerde hemen anlaşılıyor. KADIN VE AİLE ARALIK 88

Anlaşılıyor ki tüm insanlık, sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde bizim nurlu hayat prensiplerimize muhtaç durumda, imana ve İslam'a hasret, beklemekte.. O halde silkinip doğrulalım, Cenab-ı Hakk'ın rızasını ve saadet-i dareyni kazanmak için, dine ve halka hizmette, kadınlı, erkekli, büyüklü, küçüklü, aşk ve şevk ile el ele, şuurlu ve şumüllü çalışalım! Bu yolda sabr ü sebat edersek, ümid ediyorum ki Allah'ın izniyle yakında çok parlak ve güzel başarılar elde edebileceğiz. KADIN VE AİLE ARALIK 88

Maalesef ülkemiz ilerici aydınları batı standartlarının çok altında, gerçek hak ve hürriyetlere saygıdan yoksun bir tür yobaz olarak yetiştiriliyorlar. İnsanlar kalbinden iman ve İslam gidince insanlıktan da çıkıp hayvanlardan da beter oluyorlar. Eğer bizler öz imanımızı kültür ve ahlakımızı korumak için çalışmaz, organize olmaz, tesirli bir neşir ve irşad, eğitim ve öğretim faaliyetine atılmazsak, ilerde türeyecek edepsiz ve vicdansızlar şu kendi ülkemizde bize hayat hakkı bile tanımayacaklar. KADIN VE AİLE EYLÜL 87

Hacca gelen kardeşlerime bakıyorum: Elhamdülillah çok; dünya nüfusunun dörtte birine sahibiz, her kıtadan renk renk, boy boy, çeşit çeşit kardeş. Ah, bir iyi tanışsak ve tam işbirliği kurabilsek! O zaman kimse bizim bizim karşımızda duramaz, bize kötülük edemez, bize kem gözle bakamaz. Ama maalesef birbirimize asırlarca çok ilgisiz kalmışız. Bence hacca giden herkes, birçok diğer ülke hacısıyla tanışmalı, adresini almalı, onları ülkesine davet etmeli, mümkünse kendi de onları ziyaret etmeli, devamlı mektuplaşmalı ve onlarla ticari, kültürel çeşitli işbirliği imkanları araştırmalı. KADIN VE AİLE AĞUSTOS 88

Her türlü çekişme ve ihtilafı bırakıp hak yolda birleşmeli; Keselerin ağzını açmalı, her türlü maddi ve manevi fedakârlığı göze almalı;

Nesillerin öz kültürümüze bağlı, imanlı ve şuurlu yetiştirmek için büyük eğitim müesseseleri kurmalı;

Basına, radyo ve televizyona, videoya, kültür hayatına hâkim olmalı; Küçük ve perakende sermayeleri birleştirip, yabancılarla yarışacak güçlü şirketler oluşturmalı, ticarete, sanayiye, ithalat ve ihracata, iç ve dış taahhüt işlerine kök salmalı;

Zengin finans kaynakları sağlanmalı...

Özet olarak, her türlü şahsi işten önce İslâm'ın savunulması, tanıtılması, yayılması, halkın irşadı ve iman hakikatlerinin tebliği için canla başla çalışmalı veya çalışanları var gücüyle desteklemeli.

Emanetlerini elden kaçırırsak, yarın ecdadın yüzüne nasıl bakacak; Allah'ın dinine destekçi olmazsak hesap günü Rabbimize nasıl cevap vereceğiz! İSLAM, EKİM 88

Genel bir prensip olarak tüm okuyucularıma çeşitli fırsatlar değerlendirerek dış seyahatler yapmalarını, diğer ülkelerden dostlar ve arkadaşlar edinmelerini, ticari kültürel temaslar sağlamalarını, hatta mümkünse evlilik yoluyla ilişkiler kurmalarını içten tavsiye ederim. Her aydın kardeşimiz, kendisine bir dış ülkeyi seçsin; onun dilini, kültürünü, tarihini, coğrafyasını, ekonomik ve ticari imkânlarını incelesin, o yönde uzmanlaşsın. İLİM SANAT, MAYIS 88

Çocuğunun mutluluğunu, mürüvvetini, hayrını görmek isteyen sadece onu dindar, edepli, vicdanlı yetiştirmeğe gayret etsin, kâfi; çünkü başarı da, zenginlikte yükselmek de ona bağlı. İman insanı üstün başarılı kılar, hem dünyada hem de ahirette saadete erdirir. KADIN ve AİLE, EKİM 1989

Biliyorum, ülkemizde çok kimse-özellikle aydınlar- Avrupa'ya, Amerika'ya hayrandır. Eğer gidip oralarda yaşamamış onları yakından tanımamışsa, hayalinde onları okuduklarından fazla büyütür, âhım şâhım bir şey sanır; genel olarak bizim her şeyimizin onlardan kötü, onların her şeyinin de bizlerden daha mükemmel olduğunu sanır. Şüphesiz ki bu, bizim yarı aydınlarımızın saflığından ve Batılılarca yıllar boyu ustaca yapılagelmiş reklâm ve propagandalardan doğmuştur ve çok yanlıştır. KADIN ve AİLE, AĞUSTOS 1989

Boyalı, sahte, kof ithal mal ve malzemelerine yüz vermeyin, daima has ve halis yerli malı va mahsulü kullanın. İyice anlaşıldı ki bizim geleneksel meyve suyu, şurup, ayran, süt ve tereyağımız, sonradan gelen gazoz, kola, alkollü içki ve margarinden, yünlü ve pamuklularımız, naylon, tergal, polyester v.s. den daha üstün; beyaz peynirimiz, tulumpeynirimiz, kaşar ve eritme peynirinden daha besleyici; kuru yemişlerimiz, pestil ve tatlılarımız, çukulata, kakao, pasta ve jölelerden kat kat güzel; tahta eşyamız suntadan; deri ve köselemiz vinleks ve sentetik tabandan halı kilimimiz suni döşemeden, kalaylı bakırımız alüminyum eşyadan, toprak kap ve porselenlerimiz melamin ve plastikten daha sıhhi, bahçeli, avlulu, cumbalı, haremlikli selamlıklı evlerimiz, en lüks ve modern apartman dairelerinden daha rahat ve kullanışlı... KADIN ve AİLE, AĞUSTOS 1989

Anadolu'yu şehir şehir geziyor, fırsat buldukça çeşitli tarihi eserleri inceliyorum. Müşahedem şudur:

Ecdadımızın bize emanet bıraktığı bu tarihi ve kültürel mirası maalesef iyi koruyamamışız, hala da koruyamamaktayız. Her şeyden önce eski bazı yetkili ve idareciler bu konuda son derece bilgisiz, şuursuz, hatta düşman tavır takınmışlar, tarihi eserleri bizzat tahrip ettirmişler. Edirne'de o zaman valisinin, Mimar Sinan'a ait bir camiyi kazmayla söktüremeyince dinamitle yıktırdığı bunun acı bir misalidir. Nevşehir valisi Gülşehir camisinin orijinal şahane hat levhalarını yerinden indirtmiş, çürümeye terk etmiştir. Sultanahmet Cevrikalfa İlkokulu cephesindeki tarihi çeşme kitabesi kazıtılmıştır. Çanakkale şehir kalesinin kapısındaki tarihi kitabe yakın zamanlarda tahrip edilmiştir. Niğde'de eski harfli yazma eserler toplatılıp bir mağarada yakılmıştır.. vs.

Bu gibi hadiselerin temelinde, İslam düşmanlığı, tekke, tasavvuf, cami, medrese, eski yazı, husumet ve kini yatmaktadır.

Ayrıca iyi niyetli fakat cahil halk da kaş yapayım derken göz çıkarırcasına tarihi eserleri tamir ederken bozmaktadır. Mesela Topkapı'daki Arakiyeci caminin şahane altın yaldızlı tavan işlemeleri düz bir boya ile sıvanıp mahv edilmiş. Bursa'daki bazı sanat değeri çok yüksek orijinal camiler, Anıtlar Kurulundan gizli tamamen yıkılıp temelden yeniden yapılmış, berbat edilmiştir.

Üçüncü ve acı bir sebep tarihi eser yağma ve kaçakçılığıdır. Avrupa ve Amerika'nın müzeleri bizden kaçırılan eserler ve hazinelerle dopdoludur. Turist diye ülkemize gelen yabancılar, tarihi eser kalıntılarında çadır kurmakta, kıyılardaki batık şehir veya gemilere dalmakta, gizli kazılar yapmakta, buldukları eserleri kolayca kaçırmaktadır. Dünyanın diğer ülkelerinde bizdeki kadar gevşeklik ve başıboşluk olduğunu sanmıyorum. İLİM VE SANAT OCAK 88

Ana ve temel sebep İslam'dan uzaklaşmamız ve gafletimizdir. Ana sebepten neş'et eden tali sebepler ise ilim ve teknolojide düşmandan geri kalma, tembellik, dünyadan habersizlik, ulaşım ve muhabere imkanlarının zayıflığı, dünya sevgisi, ölüm korkusu, marazi merhamet, tedbirsizlik.. gibi şeylerdir. İslam'dan kopunca, muhabbet ve birlik-beraberlik duygusunu, i'layı kelimetullah azmimizi, düşmana mukabele fikrini hasma karşı hazırlanma işini, mesuliyet duygusunu yitirmiş; dostu-düşmanı ayırt edemez duruma düşmüş, şifa diye zehir yutmuşuz. İLİM VE SANAT EYLÜL 85

Müslümanlar olarak ciddî bir sabır imtihanı geçiriyoruz. Mağdur, kaygılı ve üzüntülüyüz. Karşılaştığımız hak ve anlayışsız tutum sebebiyle gönülden yaralıyız.

Allah c.c. mazlumun yardımcısıdır, ümidimiz O'nun lûtfunda. İnşallah yakında gerçekler ortaya çıkacak, yaralar sarılacaktır. Görülüyor ki iyi niyetimiz herkese tam mânasıyla anlatamamışız; görülüyor ki ülkemizdeki bazı aydınlar daha henüz demokrasiyi, insan haklarına saygıyı, bîtaraf düşünme ve davranmayı öğrenememiş.

Yılmamalı ve ümitsizliğe düşünmemeli; daha güzel, daha çok çalışmalıyız. Şu maddi ve materyalist çevrenin kanunu 'mücadele'dir. Söz kuvvetlinindir.

O halde birlik ve beraberliğe dikkat edelim; fikirlerimizi duyuracak tesirli araçlar bulalım; çeşitli temaslar, konuşma ve toplantılarla haklarımızı halka ve ilgililere anlatalım. Tek başımıza kalsak dahi her yerde, her zaman, yılmadan Hakkı tebliğe, doğruyu ve hayırlıyı îfâya devam edelim.

Madem ki hasımların asıl hedefi İslâmî gelişmeyi dolaylı yollardan engellemektir; bunca haksızlığı, despotluğu ve zulmü o yüzden irtikâp ediyorlar; o halde onlara karşı takınılacak en güzel tavır, verilecek en güzel cevap da: İslâm'a daha sıkı, daha şuurlu sarılmak, hak yolda daha kaliteli ve daha etkin çalışmalar yapmağa girişmektir vesselâm. KADIN ve AİLE, MART 1987

Tasavvufun çeşitleri çok; yerlisi-yabancısı; İslam öncesi-İslam sonrası; sahihi-sakatı; şer'isi-rafızısı; şeriate uygunu-aykırısı; doğrusu-eğrisi; hakikisi-sahtesi; tahkikisi-taklidisi; tatlısı-acısı; sevimlisi-sevimsizi; nurlusu-nursuzu; gelenekseli-moderni; huşulusu-fantazisi; takvalısı-laubalisi; klasiği-folkloriği; tarihisi-sosyetiği, ihlaslısı, göstermeliği... Onun için "İslam'a ve Kur'an'a, şeriate tam bağlı" bir tasavvuf diyorum. İşte o GERÇEK TASAVVUF'tur. KADIN VE AİLE ŞUBAT 90

Mânevî terbiye yolunun taliblerine en başta lâzım olan ihlâstır. Bu ihlâstan sevgi, saygı, bağlılık, sebat, itâat, aşk, şevk ve gayret doğar. Bunlar olmadan ise manevi terakki aslâ tahakkuk etmez.

Onun için ihlâsınızı çok dikkatli kontrol ve murakabe ediniz, ihlâsınız herhangi bir sebeple zedelenmesin; niyetiniz fâsid bir duyguyla bozulmasın; nefsin ve şeytanın bir oyununa gelmeyin!..

İhlâs ve niyetin değişmesi ve bozulması nefis ve şeytandandır; daha derinlemesine: haram lokma yemekten, herhangi bir haram ve günahı irtikab etmektendir. Meselâ: Kişi dairede rüşvet almıştır veya işinde hile yapmıştır; kafası ve kalbi hemen kapkara kararır. Gıybet, iftira, sû-i zan ve dedikodu etmiştir; derhal kötü bir hâle düşer, sevgisi, saygısı, feyzi hemen kesilir. Harama bakmıştır; cezâya ve mahrumiyete der'âkab ve derhal mâruz kalır... İslâm - Ekim 1990

Bugünün Müslümanları olan bizler de bu istikamette, her türlü modern imkan ve aleti kullanarak, bilhassa basın ve yayına, her türlü eğitim ve öğretim vasıtasına büyük önem vererek, İslamı, imanı, Kur'an'ı, irfanı, hakkı, doğruyu, iyiyi, güzeli, ahlakı, adabı, zevki, şevki, sanatı, hikmeti yaymaya, öğrenmeye, tebliğe, irşada olanca dikkat, ihtimam, itina ile ve muazzam güç ve kuvvetle gayret göstermeliyiz.

En önemli görev, en faydalı ve verimli çalışma budur; en memnuniyet verici sonuçlar bu yolla alınabilir; en büyük sevap bu çalışmalarla kazanılabilir; ümmet derd ve sıkıntılardan böylece kurtulabilir. Maddi refah ve konfor, ekonomik gelişme ve başarı, politik güçlenme ve galibiyet, askeri üstünlük ve zaferin de aslı, kökü, temeli, kaynağı budur. Çünkü iman, ahlak, samimiyet, moral ve maneviyat dolaylı yollardan onlara da kuvvet ve şiddetle müessir olur. İSLAM ARALIK 91

Âlim, politikacının emrine girerse mahv ve perişan olur. İSLAM, KASIM 90

Bu sebeple daima güzel şeyler düşünülmeli, kalbimizde hep iyi niyet beslemeliyiz. Hayr-ü hasenatı "düşünmek" ve "istemek" büyük bir güç ve kuvvettir; hele topluca ve bereberce düşünülünce daha muazzam bir tesiri olur. Bu güç ve tesir, sadece manevî ve psikolojik bir şey de sanılmasın; bilakis maddi ve gözle görülen, elle tutulan sonuçlar da hasıl eden, esrarengiz bir vakiadır. Nitekim parapsikolojide telekinezi diye bilinen bir konu da vardır. Ayrıca yüce Peygamberimiz Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve âlihî ve sellem Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde: "Dua etmek, gelen belânın kalkınmasına da, gelecek belanın engellenmesine de fayda eder" buyuruyor. KADIN ve AİLE, AĞUSTOS 1991

Tarih boyunca her toplum dine büyük değer vermiş, yaşamını onun çevre ve çerçevesinde düzenlemiş; modern toplumlarda bu durumun hemen hiç değişmediği görülüyor. Asrımızın ilk yarısından beri, komünist ülkeler dine karşı çıkmış, onu yok etmeğe çalışmış, bazı filozoflar dinî değerlerin yerine başka değerler ikame etmeyi tasarlamış; fakat sonuç hüsran ve fiyasko! Şimdi geri dönme çalışmaları başlıyor. Dinin yerini başka bir şey dolduramıyor. Çünkü onun kendine mahsus özel bir yeri var; o bilimin ötesinde, insan aklının ve ruhunun derinliklerinden doğal olarak kopup gelen soruları cevaplıyor; ihtiyaçları, merakları tatmin ediyor, korku ve endişeleri dindiriyor, huzur ve mutluluğu sağlıyor. İLİM VE SANAT Ekim 89

O halde insanlık, din ve inancın gerçeğini ve hâlisini bulmak, bu en hayatî problemini doğru olarak çözmek, bâtıl ve hurafelerden sıyrılmak için böyle hareket etmek zorundadır.

Bizler de bu olumlu atılıma olanca gücümüz ile destek olmalı, "İslâm'ı asrın İdrâkine söyletmeli", susamış insanlara iyi rehberlik etmeliyiz. İLİM VE SANAT Ekim 89

Ecdad yadigarı, millet malı, sanat harikası, irfan ve imran sembolü birçok vakıf eseri ve müessesesi, ve bunların sağlıklı çalışması ve işlemesi için bağışlanmış gelir kaynakları bizzat Vakıflar İdaresi tarafından satılmış, camiler, hanlar, kervansaraylar, tarlalar, evler, dükkanlar, öyle gaddarca ve alelacele yağmalatılmış ki 300 liraya satılan bir tarihi eserin sadece kubbesindeki kurşun hurdası 300 liraya alıcı bulmuş. Mukaveleye, "satılan cami alıcı tarafından 3 ay içinde yıktırılmazsa satış fesih ve iptal olunabilir" diye tehditli maddeler konularak, tahrip ve yıkım, şiddetli teşvik olunmuş.

Birçok cami, tekke, hamam, külliye ve müştemilâtı müslüman ahali, vakıf malı satın almak günahtır, diye düşündüğünden gayrimüslimlerin mülküne geçmiş, onlar da bizzat benim gördüğüm bazı örneklerde olduğu gibi, ibadethaneyi işhanı haline getirmiş, mihrap yerine de yüznumara koyarak İslâm'dan hınç almış, ölünce malını kiliseye vakfetmiş, böylece meselâ Süleymaniye'nin, Rüstempaşa'nın, Nuruosmaniye'nin, Mahmutpaşa'nın... dükkanları, hamamları, müştemilâtları gayrimüslimlerin, kiliselerin mülkü haline dönmüş, şimdi kurtarabilirsen kurtar. Aynı düşman tavırla çeşme, bina, kale hitabeleri kazıtılmış, şaheser yazma eserler toplanıp yakılmış, toprağa gömülmüş, kütüphaneler yağmalanmış, arşiv vesikaları vagon vagon yabancılara satılmış v.s. İSLAM, OCAK 91

Bizi yanlış eğitim, yanlış kültür politikaları ve kötü idareciler ve hain ajanlar mahvetti. Halen de radyo, televizyon, roman, hikâye, tiyatro, spor, turizm, müzik, sanat... derken milli kültürümüzün, ahlâk ve imanımızın can damarları kesilmekle, en ulvî eserlerimiz ve varlıklarımız bombalanmakta, berhava edilmekte. İSLAM, NİSAN 91

Dışarıdan çok daha net olarak görülüyor ki milletçe muazzam bir oyuna getirilmiş ve feci şekilde aldatılmış, bir çok münevverlerimiz de cılk çıkmış... Halkımızı, hakkımızı, öz kültür ve medeniyetimizi, mefahirimizi, şerefimizi, onurumuzu, nesillerimizi, istiklâl ve istikbalimizi kurtarmak için çok yönlü, çok hızlı, çok güzel, çok ciddi bir çalışma; imanlı ve ahlâklı büyük bir sosyal ve kültürel hamle başlatmak zorundayız.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

Fatiha,1

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Her kim, inanarak ve karşılığını yalnız Allahtan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır."

Buhârî

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI