Ä°NANDIÄžIMIZ GÄ°BÄ° YAÅžAYABÄ°LÄ°YOR MUYUZ?
Hayatta kalma ve gelecek kaygısı yaşarak sanki hiç ölmeyecekmiş gibi mücadele edebilme gücünü bulan bireyler, mutluluğu ve teslimiyeti asla tatmadan, onun yorgunluğu ile bir ömür geçirerek o kaygı ile yaşamaya mahkûmdurlar. Gariptir bu yorgunluğun ve amacın amaçsızlık olduğunun anca saçlara düşen ilk aklar, hastalıklar, ölümün yakınlaştığı hissini veren yaşın ilerlemesi gibi sebepler kişiye asıl amacın farklı olduğunun farkına varmasını sağlamaktadır.
Hayatta kalma ve gelecek kaygısı yaşarak sanki hiç ölmeyecekmiş gibi mücadele edebilme gücünü bulan bireyler, mutluluğu ve teslimiyeti asla tatmadan, onun yorgunluğu ile bir ömür geçirerek o kaygı ile yaşamaya mahkûmdurlar. Gariptir bu yorgunluğun ve amacın amaçsızlık olduğunun anca saçlara düşen ilk aklar, hastalıklar, ölümün yakınlaştığı hissini veren yaşın ilerlemesi gibi sebepler kişiye asıl amacın farklı olduğunun farkına varmasını sağlamaktadır. Kişi yüzündeki çizgilerin, saçlarındaki beyazlıkların, dizlerindeki dermansızlığın farkına vardığı zaman anlamıştır ki yaşamın asıl amacı kedisine emanet olarak verilen canın asıl gayesi yüce yaratıcıya karşı olan kulluk görevlerini yerine getirmektir. Nitekim Allah'u Teâlâ Âyet-i Kerîme'de: "Ben cinleri ve insanları sırf beni tanıyıp yalnız bana ibadet etsinler diye yarattım." buyurmaktadır.(1) Rabbimizin emri bu kadar net ve açıkken ne yazıktır ki insanoğlu bunun idrakini kaybetmiş bununla birlikte mutlu olmayı ve mutlu etmeyi unutan bireylere dönüşmüştür.
Ne acıdır ki Müslüman kimliğini taşıyan ben, her şeyi inaçlarım adına yapıyorum, onun için mücadele ediyorum, başlangıcı ile yola çıkan bireyler dahi zamanla en yakınındaki kişiler olan anne-baba ve aynı candan olan kardeşlerinin dahi acılarını dertlerini görmeyecek kadar bencileşmişlerdir. Öyle ki artık inandıkları gibi değil de yaşadıkları gibi inanmaya başlamışlardır. Hazreti Ömer "inandığınız gibi yaşayamasanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız" buyurmaktadır.
Evet, maalesef biz günümüz Müslümanlarının hali çok acıda olsa Hz. Ömer'in sözünde ifade ettiği gibidir. Artık nefsimize kolay gelen yaşam şekli hangisi ise onu yaşıyoruz… Doğrularımız ve yanlışlarımız nefsimizin bize kolay gösterdiği şekilde belirlenmektedir. Bunun nedeni ise insanoğlunun en ince noktası olan nefis ve şeytanın yaptığı şeyleri İslâm adına yapıyormuş gibi süsleyerek ve mazeretler uydurarak göstermesidir. Günahların ve yanlışların şeytan tarafından süslenerek doğru gibi gösterilmesini Yüce Allah Kur'ân da şöyle buyurmaktadır. "Kendi yapmakta olduklarını, şeytan onlara süsleyip çekici kıldı. Böylece onları doğru yoldan alıkoydu." (2)
Bizim inançlarımızda ve kültürümüzde ailenin önemli bir yeri vardır, öyle ki aile bir toplumun oluşmasında, bir milletin ilerlemesinde en büyük etkendir. Bu nedenledir ki bu toplumun temelini teşkil eden aileler ve yuvalar kurulurken, Allah'ın emri, Peygamber Efendimizin kavli diyerek söze başlanır ve her şeyin İslâmî kurallara göre ilerlemesi o yuvanın sağlam temeller üzerine kurulması hedeflenerek yola çıkılır. Fakat günümüzde bu sözler sadece formalite sözler olarak uygulanmaktadır. Allahın emri diyerek başlanan bu güzel merasimin devamı artık öyle bir hâl almıştır ki sonrasında yapılan tüm hazırlıklar sadece Batının bizlere yavaş yavaş sindire sindire empoze ettiği, sanki bizim kültürümüze aitmiş gibi kabullendirdiği merasimler hâline gelmektedir. Çok muhafazakâr olduğunu söyleyen kişilerden tutunda, yok ben çok çağdaşım zihniyetini taşıyan kesime kadar olanların her birisi o nişan, kına ve düğün merasimine sadece hayatımda bir kez yaşayacağım ne olacak sözleri ile vicdanının sesini susturarak hazırlanan ve bu hazırlıkları yaparken de hiçbir sınır tanımadan şartlarını zorlayan, kazancının bile üstünde alışveriş yapabilecek kadar önemli gören ruhları mutsuzluk ve şükürsüzlük hastalığına tutulmuş bireylerden oluşan bir toplum hâline geldik. Güya kendince çağdaşlaşmış bir toplum. Daha düne kadar kızını kız kardeşini gözü gibi koruyan ve değer veren, her şeyden herkesten sakınan babalar, ağabeyler hatta anneler çağdaşlık adı altında gözbebeği yavrularını üzerlerinde elbise var mı yok mu belli olmayan bir halde nişan, düğün merasimlerinde, mezuniyet balolarında ve buna benzer birçok ortamda dans pistlerine sürebilmektedirler. Bunu yaparken de adetâ muhteşem bir başarıya imza atmışçasına çocuklarını gururla alkışlayabilen kendilerince çok medenî olduklarını zanneden tuhaf kişiler hâline geldiler. Milli şairimiz Mehmet Âkif kendi inancını kültürünü unutarak Avrupa'nın medenî olduğunu sanan safsatalara dizelerinde tokat gibi cevabını vermektedir.
"Kim demiÅŸ Avrupa medeni?
Ne edep var ne hayâ çırılçıplak bedeni!
Eğer medeniyet açıp saçmaksa bedeni;
Desenize hayvanlar bizden daha medeni!"
Eminim ki Milli Şairimiz bu günümüzü görseydi duygularını anlatacak kelimeleri bulurken gözyaşlarına hâkim olamazdı çünkü artık ben dindarım diyen aileler ve çocukları dahi mutluluğu huzuru sadece nefislerine kolay gelen yaşam şeklinde aramaktadırlar. Kıyafetlerinden tutunda gezdikleri mekânlara, yaşadıkları evlere, konuşma üsluplarına kadar bunu göstermektedir. Elbetteki herkes kazandığı kadar yaşar, harcar veya giyinir, buna hiç kimse müdahale edemez, karışamaz, buna hiç kimse itiraz etmez edemez. Fakat bu lüks ve modern yaşam çılgınlığını yaparken kimliklerimizde yazan sürekli dilimizde dolanan ben Müslümanım kelimesinin anlamını unutmamalıdır. Müslüman olmak sağlam bir inanca sâhip olmayı mütevazıca yaşayabilmeyi vicdan sâhibi olmayı gerektirir. Buna en güzel örnekse bizim rehberimiz olan Allah Rasûlü'nün yaşam şeklidir. İslâm dünyasının artık bu gafletten sıyrılarak kendi kimliğine dönme ve küffarla mücadele etme zamanı gelmiştir. Bu kimliğe yeniden kavuşma İslâm sancağını yeniden dalgalandırma o şanlı sancağı her ne pahasına olursa olsun taşıma ise ancak Kur'ân'ı doğru anlama, Rasûlullah'ı iyi tanıma onun ve ashâbının gibi yaşayabilmeyi amaç hâline getirebilmeliyiz. Öncelikle bunu yapmaya inandığımız gibi yaşamayı öğrenmeye ve öğretmeye başlayarak kendi değerlerimizi aile yapımızı ve kim olduğumuzu hatırlayarak başlamalıyız.
Rabbim bizlere mutluluğun, huzurun, zenginliğin anahtarının Allah'a şükretmek olduğunu bilen, Kur'ân'ı ve Sünneti rehber edinen ve üç kıtayı fethetmiş ecdadının taşıdığı îmânlı rûha sâhip evlatlar yetiştirebilmeyi nasip eylesin inşaallah...
 1-Zariyat,51/56)
 2-Ankebut,38)
Nuriye Eycan
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
HZ. AİŞE’NİN (radiyallahu anhâ) EVLİLİK YAŞINA DAİR
Batılı inkarcılar ve onların fonladığı çevreler yaman bir çelişki içerisindedirler. Buda,
ÜRETİLEN ALGILARLA FİKİR SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK
Vehhabilik meselesi zamanla dallanıp budaklanmıştır. Vehhabilik şemsiyesi altında birçok fikr
YEREL ORYANTALÄ°STLER
Din mücedditliği için yola çıkanlardan bir kısmı süreçte din münekkidi haline geldi. Zira
İTTİHAD-I İSLAM’IN ÖN ADIMLARI
Ä°ttihad-ı Ä°slam, bize balon gibi uçarak gelmez. Belki, bizim ona gitmemiz lazım. Yollar daÄŸdaÄ
Ä°MANIN ÅžEHAMET-Ä° MANEVÄ°YESÄ°
İslam ahlakının dinamik gücü, imandır. Çünkü, “İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet, haki
MUHALEFET KULVARLARI
Hak namına ve hakikat hesabına sırf gerçeği görmek ve göstermek, meseleleri tahlil etmek, sı
UYUYAN DEV UYANMIÅžTIR
Evet, millet uyandı. İçerdeki hainler, dışardaki alçaklar ne yaparlarsa yapsınlar, artık Ana
YANLIÅž VE HAKSIZ Ä°NTERNET PAYLAÅžIMLARI
dir. İnternet paylaşımlarındaki kaynak vermemek, metnin yazarını yazmamak, doğruluk olmadığ
MASONLAR VE ESAD AÄ°LESÄ°
Masonluk meselesi dallı budaklı bir mesele olduğundan ve yüksek dozda manipülasyon içerdiğind
OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI
Belki biraz garip gelecek ama peşinen söyleyelim ki anlatılan husus doğrudur. Stalin’in hocala
KADÄ°ROV:Â KADÄ°RÄ°-VEHHABÄ° KIRMASIÂ
Ramzan Kadirov başkanlığındaki Çeçenlerin Suriye’den sonra Ukrayna’da da arz-ı endam etme
-  İSLAM’IN DAHİLİ DÜŞMANLARI YA DA GÜNÜMÜZÜN YIKICI AKIMLARI
- YİNE GÖÇ VAR
- BABAMI GÖTÜRMEYİN
- "İSLÂM DİNİ SAVAŞ VE TERÖR DİNİ MİDİR? YA DA KILIÇ ZORUYLA MI YAYILMIŞTIR?"
- LATİN HARFLERİNİN KABULÜ VE HALK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-51
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-50
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-49
- TALÄ°BAN ÃœZERÄ°NDEN ZIT ETKÄ°YÄ° DALGALANDIRMAK
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-48
- BUTİ NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-47
- BU VATAN BÄ°ZÄ°M
- MÃœJDELER OLSUN SANA EY KAHRAMAN TÃœRK HALKI
- KURBAN BAYRAMI’NDA HAYATI ANLAMAK
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-46
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-45
- BATININ İŞGAL PLANLARI VE İÇERİDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİ
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-44
- KALP FÄ°KÄ°R VE KALP DÄ°NDARLIK
- GAZZE
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-43
- İSLAM’DA MEŞRU SEÇME YÖNTEMLERİ VE YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLAR
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-42
- İSLAM’DA TATİL ANLAYIŞI
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-41
- EMNÄ°YET TEÅžKÄ°LATI VE EMNÄ°YET NÄ°METÄ°
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-40
- ÇANAKKALEDEKİ MANEVİ GÜÇ
"Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla ve bizi bağışla, şüphesiz ki sen her şeye kadirsin."
Tahrim, 8
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Gece içinde öyle bir saat vardır ki, müslüman olan herhangi bir kimse, dünya ve ahiret hususlarında Allah'dan bir hayır isterken duasını ona denk düşürürse, Allah; muhakkak istediğini kendisine verir.
Müslim, Ravi[Cabir (r.a.)]
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...