İŞARÂTÜ'L-İ'CÂZ HAKKINDA
Kıymetli Ziyaretçilerimiz! Bilindiği gibi Diyanet İşleri Başkanlığı Üstad Bediüzzaman’ın İşârâtü’l- İcaz adlı eserini basmış bulunuyor. Biz de bu vesileyle muhterem Abdülkadir Badıllı’nın bu kıymetli tefsir hakkındaki bir yazısını sizlerle paylaşmak istedik
Kıymetli Ziyaretçilerimiz! Bilindiği gibi Diyanet İşleri Başkanlığı Üstad Bediüzzaman'ın İşârâtü'l- İcaz adlı eserini basmış bulunuyor. Biz de bu vesileyle muhterem Abdülkadir Badıllı'nın bu kıymetli tefsir hakkındaki bir yazısını sizlerle paylaşmak istedik. Bu vesileyle Diyanet İşleri başkanımızı ve eserin yayınlanmasında katkısı geçen zatları tebrik ediyoruz Hayırlara vesile olması dileğiyle. Cevaplar.org
ESERİN TE'LİF KEYFİYETİMüellifi tarafından eserin başına konulmuş mukaddimelerde, te'lifinin keyfiyeti hususunda mealen şöyle denilmektedir:
(Ä°ÅŸarat'ül Ä°'caz tefsiri, Birinci Cihan Harbinin ilk senesinde ve harp cephesinde, hiçbir me'haza veya baÅŸka kitaba müracaat edilÂmeden te'lif edilmiÅŸtir. Harpte cihadın mecburî vazife ve hizmetleÂrinden baÅŸka, birkaç sebebe binaen gayet muhtasar ve îcazlı yazılÂmıştır. Fatiha ile tefsirin ilk yarısı daha da mücmel ve muhtasar kalmıştır.
Birinci sebep: Yazıldığı zaman, izaha imkân vermiyordu. Hem zaten eski Said îcazlı konuşurdu.
İkincisi: Kendi çok zeki olan talebelerinin fehim derecelerine göre düşünüyor, başkalarının anlamasını nazara almıyordu.
Üçüncüsü: Kur'an'ın nazmında bulunan en dakik ve en ince ve îcazlı olan î'cazı beyan ettiÄŸi için, kısa ta'birlerle ifade etmeye mecÂbur oluyordu.
Dördüncüsü: Ayetler'in gizli nükte ve ince işaretlerini beyan ettiği için,ona göre tabirlerini de ince düşünmüştür.)
Hz. Müellif'in VAN HORHOR MEDRESESÄ° talebelerinden merhum ÅŸeÂhit (1) HAMZA Efendi'nin bu mevzudaki bir beyanı ve bir ifadesi:
"Ä°ÅžARAT-ÃœL Ä°'CAZ FÃŽ MAZANÄ°L ÃŽCAZ" namındaki tefsir-i ÅŸeÂrifi, ÅŸimdiye kadar o menhecde te'lif olunmuÅŸ bir tefsir mevcut deÄŸil, hatta diÂyebilirim ki; karihasının mahsulundan baÅŸka, evkaf malını dercetmemiÅŸtir.
Hz. Ãœstad bu tefsiri te'lif etmeden evvel, halka-i tedrisinde bulunuÂyordum. Kelâm-ı Kadimi eline alıp Kürtçe takrir ederdi. Hiçbir kitaba veya tefsire bakmazdı. ArkadaÅŸlarımızdan "Molla Habib" namında bir Efendi Kürtçe not tutardı. Çok devam etmeden Harb-i Umumî baÅŸladı.
Bediüzzaman Said Efendi muharebe esnasında, Cephe-i Harpte me'haz olarak yalnız o notlara malik olduÄŸu halde; Elyevm (bugün) "EvÂkaf-i Ä°slâmiye" matbaasında tab'ıyle iÅŸtigal ettiÄŸimiz bu kitabı te'lif etÂmiÅŸtir. –Hamza– (2)
İşte bu ifadelerden anlaşılıyorki: Hz. Üstad Bediüzzaman, İşarat-ül İ'caz'ın mukaddematına Birinci Cihan Harbinden evvel başlamıştır. Hatta bu tefsire mukaddeme olarak yazdığı Türkçesi "Muhakemat", Arapçası "Reçete-ül Ülema" eserini 1910 da te'lif eylemiş, sonra 1911 de İstanbul'da tab'ettirmişlerdir. Daha sonra, –Hazret-i Müellif'in az üstteki ifadesinde geçtiği üzere– Birinci Cihan harbinin birinci senesi 1330 Rumî – 1914 Miladî ve sonraki yıllar içerisinde, harp esnasında Arapça olarak te'lifinin müsveddesi tamamlandığı anlaşılmaktadır. Nitekim bu mevzu'da, Müellif Hazretleri çok zaman sonra yazdığı bir Risalesinde şöyle demektedir:
"...Harb-i umumîde en müdhiÅŸ bir vaziyete giriftar olmuÅŸtum. Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz'ın müsvedde-i evvelisi düşmanın elinde parça parça olÂmuÅŸtu...(3)"
Ä°ÅžARAT-ÃœL Ä°'CAZ'IN TEBYÄ°ZÄ°Birinci Cihan Harbi içinde, 1916 baÅŸlarında, Bitlis'in Ruslar tarafınÂdan düşürülüp iÅŸgal edilmesinden iki ay kadar evvel, halkın ilk hicreti vaki' olduÄŸuna göre, Hz. Ãœstad'ın kardeÅŸi Molla Abdülmecid Efendi, Ãœstad'ın emriyle "Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz'ın" müsveddesini beraberinde Diyarbekir'e getirmiÅŸ ve o tarihte hicretle Van'ı terkedip gelen ve eski Van valisi o günün Diyarbekir valisi bulunan Cevdet Bey'in evinde temÂyize çekmeye baÅŸlamıştır.
Merhum Molla Abdülmecid, eseri tebyiz ederken 2 Mart 1916 PerÂÅŸembe günü ikindiden sonra mürekkep hokkası devrilerek kağıt üzerine dökülen müÂrekkepten garip bir suret (4) meydana gelmiÅŸtir. Aynı akÅŸam (Cuma gecesi) Bitlis ÅŸehri içinde Hazret-i Müellif ile yirmi kadar fedakâr talebesi RusÂlarla göğüs göğüse çarpışırlarken; talebelerinden –içlerinde yeÄŸeni "Ubeyd"in de bulunduÄŸu– onaltısı ÅŸehit düşmüşlerdir. (Rahmetullahi Aleyhim) Hazret-i Ãœstad Bediüzzaman da gece yarısından sonra omuzundan yaralanmış az sonra da bir bacağı da kırılıvermiÅŸtir... ve iki gün sonra Ruslara esir düşÂmüştür. (Hayat tarihçelerine bakılabilir.)
Ä°ÅžARAT-ÃœL Ä°'CAZ'IN TAB'I
Müellifin küçük kardeÅŸi merhum Molla Abdülmecid Efendi Diyarbekir'de tebyiz edip yazdığı nüshayı yanında muhafaza etmiÅŸ, sonra Hz. Ãœstad'ın 1918 yazında Rusya'dan firar edip Ä°stanbul'a geldiÄŸinde, o günün Osmanlı Devleti Harbiye Nâzırı merhum ÅŸehid "Enver PaÅŸa" taraÂfından son derece ihtiram ile karşılanmış ve "Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz"ın tab kağıÂdını kesesinden temin ederek hediye etmiÅŸtir.
Bu mevzuda Hazreti Müellif 1935 senesinde açılan EskiÅŸehir MahÂkemesi müdafaanemesi olan "Yirmiyedinci Lem'a" Risalesinde, temyiz mahkemesine gönderdiÄŸi layihada aynen şöyle demektedir:
[...ve cephe-i harpte yazdığı ve şimdi müsadere edilen "İşarat'ül İ'caz" o zamanın Başkumandanı olan ENVER PAŞA'ya o derece kıymetdar görünmüş ki; kimseye yapmadığı bir hürmetle, istikbaline koştuğu ve o yadigâr-ı harbin hayrına, şerefine hissedar olmak fikriyle "İşarat-ül İ'caz"ın tab'ı için kâğıdını vererek ...(5)]
Buna göre, Hz. Ãœstad –kuvvetli bir tahmin ile– Ä°ÅžARAT-ÃœL Ä°'CAZ'I telgrafla Diyarbekir'deki kardeÅŸi Molla Abdülmecid'den istetmiÅŸ, Molla Abdülmecid de, onu yeÄŸeni Abdurrahman'la Ä°stanbul'a göndermiÅŸtir. Eser Ä°stanbul'a ulaşınca da, Hz. Müellif onu okuyup, dikkatlice tashihini yaptıktan sonra; biraderzadesi merhum Abdurrahman ve talebesi merhum Molla Hamza gibi iki fevkalade zeki ve mümtaz âlimlerin nezaretleri alÂtında tab'ettirmiÅŸtir. Tab'edilip kitap olarak piyasaya çıkınca da; MEŞİHAT-I Ä°SLÂMÄ°YE DAÄ°RESÄ° tarafından Osmanlı Ãœlkesi MüftüÂlüklerine birer nüsha gönderilmiÅŸtir.
BASINDA Ä°ÅžARAT-ÃœL Ä°'CAZ
Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz eseri tab'edilip piyasaya çıktığı günlerde, yani 1918- 1919 yıllarında, zamanın basınında onunla ilgili ilan gibi senakâr ve takÂdirkâr bazı fıkralar neÅŸredilmiÅŸtir. Numune için bir ikisini kaydediyoruz:
1- Ä°'TÄ°SAM Dergisi 26 Kânun-u Evvel Rumî 1334 - Miladî 11 Ocak 1919 taÂrihli nüshasında şöyle:
[DAR-ÃœL HÄ°KMET-Ä°L Ä°SLÂMÄ°YE a'zay-ı mümtazesinden "Bediüzzaman Said-i Kürdî" Efendi Hazretleri tarafından bâladeki (yukaÂrıdaki) unvan ile tahrire baÅŸlanılan Tefsir-i Celil'in birinci cüzü tab'olunmuÅŸtur. Müellif-i muktedirinin şöhret-i ÅŸayiâsı bu eser-i güzin hakkında fazla söz söylemeye hacet bırakmıyor.]
2- JÄ°N Dergisi, Rumî 16 Kânun-u Sanî, Miladî 29 Ocak 1919 tarihli sayıÂsında şöyle:
[Dar-ül Hikmet-il İslâmiye a'zay-ı kiramından ve Kürdistan ulemay-ı meşhuresinden Bediüzzaman Said-i Kürdî Hazretlerinin telifatından "İŞARAT-ÜL İ'CAZ" namındaki tefsir-i şerifi mevki-i intişara vaz'edi-lerek "ŞEREF" kütüphanesinde satılmaktadır. Müntesibîn-i İlm'in birer dane edinmesi tavsiyesini vazife addediyoruz.]
***
Ä°ÅžARAT-ÃœL Ä°'CAZ'IN RÄ°SALE-Ä° NUR SÄ°LSÄ°LESÄ°NE Ä°LHAKI
Bu ilhak, eklenme hadisesi, 1945'lerde EMÄ°RDAÄž'ında bir ihtara biÂnaen müellifi tarafından gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Ä°ÅŸte bu mevzuda, (EmirdaÄŸ Lâhikası-l Envar NeÅŸriyat sh: 42'de) Hz. Ãœstad şöyle buyurmaktadır:
[…Kalbime ihtar edilmiÅŸ ki: Eski Said'in en mühim eseri ve RiÂsale-i Nur'un Fatiha'sı, Arabî ve matbu' "Ä°ÅŸarat'ül Ä°'caz" tefsiri "Otuzuncu Mektup olacak ve olmuÅŸ...]
VE Ä°ÅžARAT'ÃœL Ä°'CAZ'IN TERCÃœMESÄ°Risale-i Nur Müellifi Hz. Bediüzzaman 1951 lerde, Emirdağında iken: bir ara çok sevdiÄŸi talebelerinden Bedre'li merhum âlim Sabri Hoca (SantÂral Sabri) ile, Barlalı Sıddık Süleyman üstadlarının ziyaretine gelirÂler. Hz. Ãœstad bu zatlara, bir-iki gün Ä°ÅŸarat'ül Ä°'caz'ın Arabîsinden ders vermiÅŸ. Türkçe takrirli olan bu ders, not alınmış ve sonra bir lâhika tarÂzında "EmirdaÄŸ Lâhikası-II" mektupları içine dercedilmiÅŸtir. Oniki sahife kadar olan bu dersten gayrı daha devam edilmemiÅŸtir.
Ä°ÅŸte bu mevzuda Ãœstad Hazretleri 22/3/1951 de yazılan bir mektuÂbunda şöyle demiÅŸtir:
[…Merhum Hafız Ali'nin mahsus nüshası "Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz" tefsiÂrinde, Hafız Ali'nin tevafukat-ı harfiyesine dair çok güzel tevafukatlı iÅŸaret etÂmiÅŸ. O tefsiri benim çok hoÅŸuma geldi ve her ÅŸeyi bıraktım, onu mütalaÂaya baÅŸladım. Gördüm ki: "Ä°ÅžARAT-ÃœL Ä°'CAZ" umum Risale-i Nur'un bir fihristesi, bir listesi ve Nur bağçesinin bir fidanÂlığı (6) ve sırr-ı Ä°'caz-ı Kur'an'ın bir menbaı olduÄŸunu gördüm. Gayet ince ve derin olduÄŸu için âlimler ÅŸimdiye kadar pek azını anlamışÂlardı. Fakat kimin eline geçmiÅŸ ise, fevkalade takdir etmiÅŸ ve "emsalÂsiz..." demiÅŸler. (7)
Saniyen: Bu Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz'ı bir defa daha aynı tarzda ve keraÂmetli kıt'ada (8) tab'etmek ve Arabistan, Pakistan gibi yerlere gitmek münasip görüldü. Fakat eski Said'in îcazdaki î'cazı beyan ettiÄŸi ve en ince münessabat-ı belaÄŸatı içinde, gayet ince ve kısa îcazlı cümleÂleri bir deÂrece îzah veya Türkçe tercüme etmek lazım geliyor. Eski kuvÂvet ve iktidaÂrım kalmadığı için, yalnız kendi başıma yapamayaÂcağım. Ä°nÅŸaallah yakın bir zamanda Arabî bilen Nur kahramanlaÂrından üç-dört talebe eski zaÂmandaki Said'in talebeleri gibi yanıma gelip, eski medresedeki gibi bir ders verip, onlar da o ders içinde kısmen tercüÂme, kısmen izah suretinde yazılması rahmet ve tevfik-i Ä°lahî'den niÂyaz ediyorum. (9) Arabîsini Ä°stanÂbul tab'edecek ve yazacaÂğımız tercüÂme ve izahı Medreset-üz Zehra erÂkânları yazaÂcaklar inÅŸaallah...(10)
Ä°ÅŸte, Hz. Ãœstad'ın bu mektubundaki istek ve arzusundan sonra –kuvÂvetli tahmini ile– Bedreli Santral Sabri Hoca ile Barlalı Sıddık SüleyÂman'a mezkûr on iki sahifelik kısmını ders vermiÅŸ, sonrası olmamış, öyÂlece kalmıştır. Amma bir müddet sonra, tercüme vazifesini kendi kardeÅŸi Molla Abdülmecid Efendi'ye tevdi' buyurmuÅŸtur. Seyda Molla AbdülmeÂcid ise; yaÅŸlılığı, kederdarlığından ilk baÅŸta mazeret beyan etmiÅŸse de, Hz. Ãœstad, bu büyük hayrı ona yüklemiÅŸtir.
Lâkin Seyda Molla Abdülmecid Efendi, Hz. Ãœstad'ın yanında nazdarlığı, serbestliÄŸi hesabiyle; Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz'ın tercümesini cümle-cümle, kelime-kelime, harf harf takip ederek deÄŸil, serbest tercüme deÂniÂlen usul ve uslûpla yürütmüştür. Mesnevî-i Arabî'yi de aynı tarzda terÂcüme etti. Hz. Ãœstad'ın üstteki mektubunda iÅŸaret buyurulduÄŸu tarzda: "Cümleleri bir derece izah" arzusu da; –Arabî metne nazaran– tam olarak yerine getirilerek deÄŸil, bazı yerlerde Arabî metnin aynı tercümesinden çok, Nahvî bir takım izah ve yorumlar getirmiÅŸtir. Ayrıca Seyda Molla Abdülmecid'in serbest olan tercümesi, yer yer cümle veya bahsin tamaÂmından umumî bir mefhum mâna alınmış, bazı yerlerde de atlamalar olÂmuÅŸtur.
Amma herÅŸeye raÄŸmen, bu mübarek ve ihlâslı tercüme, elli seneye yakın zamandan beri tedavülde kalmış ve pek çok istifadelere medar olÂmuÅŸ ve olmaktadır. Cenab-ı Allah merhum Seyda-yı Molla AbdülmeÂcid'den ebeden razı olsun. Âmin...
ESER TERCÃœME EDÄ°LDÄ°KTEN SONRA
Merhum Molla Abdülmecid Efendi "Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz"ı Türkçe'ye terÂcüme ettikten sonra, Hz. Ãœstad'a göndermiÅŸ, Ãœstad Hazretleri'de, ona tashih ve ilave noktasında herhangi bir tasarruf ile fazla bir ÅŸey yapmaÂdan, bir kâtibi olan merhum Hüsrev AÄŸabey'e –eski harfle teksir etmesi için– gönderdiÄŸinde, ya da teksirinden sonra; bu tefsir için yazmış olduÄŸu muÂkaddimelerden "Tenbih" baÅŸlıklı kısma "Üç Nükteli" bir haÅŸiye ilave etÂmiÅŸtir. Bu tenbihli mukaddimeyi mevkiinde aynen kaydedeceÄŸimizle beÂraber, burada yapılan tercüme mevzu ile alakadar "Üçüncü Nükte"sini acele edip kısmen kaydetmek istiyoruz:
(ÜÇÜNCÃœ NÃœKTE: Türkçe'ye tercümesi, Arapça'daki cezalet, belaÄŸat ve harika kıymetini muhafaza edememiÅŸ, bazen muhtasar gitÂmiÅŸ...Ä°nÅŸaalah Arabî tefsir (Yani Arapça olan aslı) bu tercümenin âhirin de bir mani' olmazsa neÅŸredilecek, tercümedeki noksanlarını izale edeÂcek...ilh)
Hazret-i Ãœstad'ın ÅŸu ifadesindeki emri üzerine ve o istikamette, eserin Türkçe tercümesi merhum Hüsrev AÄŸabey'inin yazısıyla (11) teksir edilÂdikten sonra, merhum Ceylan AÄŸabey de, onun aslı olan Arapçasını yazaÂrak teksirle birkaç nüsha çoÄŸalttırmış ve tercümesiyle birlikte ciltlettirileÂrek, Hz. Ãœstad'ın emri ile mühim yerlere gönderilmiÅŸtir. Lâkin bilahere bu Türkçe tercüme, yeni yazı ile matbaalarda neÅŸredilirken, Hüsrev AÄŸaÂbey'nin hattıyla olan eski harf teksir nüshanın aynısı yeni yazıya çevrilÂdiÄŸi gibi; münafıklarla ilgili olan on iki ayetlerin tercümeleri, Hz. Ãœstad'ın emri ile içinden çıkarttırılarak neÅŸrettirildi.
Ä°ÅžARAT-ÃœL Ä°'CAZIN EHEMMÄ°YETÄ°Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz fî Mazannil ÃŽcaz adıyla müsemma olan bu eserin ehemÂmiyeti, herhalde ta'rifden müstaÄŸni olsa gerek. En baÅŸta onun müellifi –hak olarak– hem eski eserlerinde, hem yeni eseri olan Nurlarda defaÂlarca onun çok ehemmiyetinden, harikalığından bahsettiÄŸi gibi, pek çok ülemay-ı Ä°slâm da, bu eserin meddahlığını, dellallığını yapmış ve halen de yapmaktadır.
Evet, Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz'ı, Arabî aslını anlayarak dikkatlice tetebbu etmiÅŸ zatlar, merhum Mehmet Akif gibi meâlen "DeÄŸil ki onun benzerini yazÂmak, belki onu tamamıyla anlayabilen dahi, büyük âlimdir. (12)" diyeceklerÂdir.
Hem yine, onun aslından mütalaa ederek tam anlayabilenler görüÂyorÂlar ve göreceklerdir ki; Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz tefsiri, Ä°slâm'ın iman ve akideÂsinin bütün umdelerini ve Ä°slamî birçok hüküm ve ÅŸartlarının, farz ve vacipleÂrinin, hatta bir çok sünnet ve âdabının esaslarını da icmalen veya iÅŸareten tazammun etmiÅŸtir. EÄŸer bu eserin kamet ve kıymetine layık ve hürmetine muvafık olarak ve eski Ä°slâm âlimleri ve şârihlerinin yaptığı gibi bir ÅŸerh ve izah edilebilseydi; Kur'an'ın ve sünnetin temel olan büÂtün hükümleri ve Ä°slâmî ahlak ve âdabın birçok nümuneleri zuhûr sahaÂsına çıkmış olaÂcaktı.
Evet, Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz'ın te'lif ve terkib vaziyetinden sezilmektedir ki: Cenab-ı Hak Teala Hz.leri has teveccühü ile ve hususî ihsanıyla; ne kadar hakaik-i esasiye-i Kur'aniye ve Ä°slâmiye varsa, bunların çekirdek ve toÂhumlarını müellifinin –tâ küçüklüğünden beri– ruhunda ekmiÅŸ ve derc eylemiÅŸtir.
Bu münasebetle, hatıra gelen bir hususu yazmadan geçemeyeceÄŸim. Şöyle ki, diyorum: Risale-i Nur talebeliÄŸi vasfını taşıyan bazı âlim ve hoÂcalarımız, bir nevi şöhret kesbetmek veya baÅŸka hiss ve saik ile, halleÂdilÂmiÅŸ meselelere dair –orada burada– kitaplar yazmak yerine; gelÂsinler, ÅŸu cihan-baha hakikatler hazinesi olan "Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz"ı iyice anÂlamaya ve harika hakikatlerini ÅŸerh edip anlatmaya çalışsınlar ve ona karşı diz çöÂküp, sadıkane "lebbeyk!" deyip ÅŸakird olsunlar; daha çok haÂyırlı ve ihlaslı iÅŸ yapmış olsunlar. Her ne ise!
İŞARAT-ÜL İ'CAZ'IN ÖZELLİKLERİİşarat-ül İ'caz'ın özellikleri pek çoktur. Nümunelik bir kaçına işaret etmek istiyoruz:
1- Eser, kendi sahasında ondan önce benzeri bir eserin yazılmamış olÂması, ki zaten aynı mevzu' ve mealde benzeri bir eser, önceleri yazılmış ve mevcutsa, aynı tarzda eser yazmak ihlassızlıktır.
2- Kur'an'ın veya Din-i Ä°slâm'ın bütün derin nükte ve en ince mânâÂlaÂrın iÅŸaretlerini, sıfatlardan deÄŸil, bizzat zatlardan alıp çıkarmış olmasıÂdır ki RiÂsale-i Nurlar'ın tarz-ı üslubu da böyledir. Yani sair rivayetli, hatta diraÂyetli tefsirler gibi meseleyi, rivayetlerin ve mütedavil ve muteârif olaÂrak bilinen ÅŸeylerden deÄŸil, belki ayetlerin öz zatları ve merÂkezlerinden ve meknûz olan iÅŸarât ve rumûzlarında istinbat eylemiÅŸ olÂmasıdır. Gerçi esÂkiden yazılmış bazı tefsirler, mesela: Åževkânî'nin "el- Feth-ül Kadîr"i, "Tefsir-i KeÅŸÅŸaf" ve "Kadı Beydavî" ve benzeri eserlerin bazı cihetleriyle "Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz"a benzerlikleri varsa da, sureten bir benÂzerliktir. Manâ inÂcelikleri, görünmez kıl gibi ince nükteleri ve bunların birbirleriyle –saÂbıklık ve lahiklik i'tibarıyla- münasebetleri istihrac etme cihetiyle, hem de bizzat ayetin kelime ve harflerinden –hak olarak, mutaÂbık olarak- buÂlup çıkarması yönüyle; hiçbirisi nâzenin olan Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz misli olamaÂdıklaÂrı ve çok farklı oldukları az dikkat ile anlaşılabilir.
3- Müellif'in, tâ tufuliyet günlerinden beri Kur'an'ın, sünnetin ve niÂhaÂyet Ä°slâm Dininin temel hakikatlerinin –maneviyat cihetiyle– esasî çeÂkirÂdekleri ve hakikat-medar nüveleri; ruhunda, kalp ve vicdanında kader-i Ä°lahî ve kudret-i Sübhaniye'nin tecellisiyle ekilmiÅŸ ve nuranî noktalar haÂlinde yazılmış olmasıdır ki, bunlar Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz'ın ayinesinde aksetÂmiÅŸ bulunmaktadır.
Evet, bu beyanımız asla mübalaÄŸa deÄŸil, hakikatin özü ve ta kendiÂsiÂdir. Zirâ, Cenab-ı Müellif'in 1905 lerde yazmış olduÄŸu eserlerde.. ve sonra 1907, 1908 ve 1909 da yazdığı makaleler ve irâd eylediÄŸi nutuklar ve Divan-ı Harp mahkemesinde yaptığı müdaafalar ve hatta aynı yıllarda te'lif eylediÄŸi mantık ilmine dair eserler ve bilahare, 1910, 1912 ve 1913 yıllarında te'lif ettiÄŸi "Münazarat", "Muhakemat" ta ve 1911 de Åžam'da Emevî Camii minberinde Ä°slâm âlemine irâd eylediÄŸi "El Hutbet-üş Şâmiye" eserinde derc eylediÄŸi aynı hakikatlerin çekirdek ve tohumları, "Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz"ın nuranî tarlasında fidanlık filizler olarak yeÅŸerdiklerini görüyoruz.
Daha sonra, yani 1918 den 1926 lara kadar te'lif eylediÄŸi ve bunların 1921 in ilk yarısına kadarkileri eski Said'in eserleri, sonrakileri ise yeni Said'in te'lifatı diye nitelendirdiÄŸi eserlerinde de, aynı hakikatlerin filizleÂrinin biraz daha yeÅŸerip göğerdiklerini müşahade ediyoruz.
Amma 1926 dan başlayıp, 1949 lara kadar sürdürdüğü "RİSALE-İ NUR" adlı, nuranî bir inkişaf ile münevver bir bahçe halini almış olan eserlerinde de aynı hakikatların ağaç olarak çok meyvedar ve bolca semeredar hâlini aldıklarını görmekteyiz. İşte buna göre, Hazret-i Bediüzzaman'ın umum te'lifatında olduğu gibi, amma hususiyle bu "İşarat-ül İ'caz" daki hakikatler; –Alim bir talebesi merhum Molla Hamza'nın da dediği gibi: Vakıf malı olan başka kitaplardan ve sair âlimlerin buluşlarından alınmış değillerdir. Eğer nadiren başkalarından alınmışsa, isim vererek nakletmiştir. Biraderzadesi büyük âlim merhum Abdurrahman'ın 1921 de tabedilen "LEMEAT" eseri arkasında yazdığı amucasının İstanbul ve Dar-ül Hikmet-ül İslâmiye hayat bölümünde de, aynı bu hakikatı, onun âsarından ve ahvalinden sezerek kaydedilmiştir.
Bu ifade ve beyanlaımızdaki hakikatı bir derece te'kid bakımından, Hz. Ãœstadın 1931 lerde (Barla'da iken) merhum Hulusi Bey'e yazdığı huÂsusî bir mektubunda bakınız ne diyor:
[...yaldızla tabedilmiÅŸ "NOKTA" risalesini bu defa dikkatle müÂtalaa ettim. Cenab-ı Hakka şükrettim ki, eski Said'in fikr-i akliyle, iman nazaÂrıyla bulduÄŸu hakaiki; Yeni Said keÅŸf-i kalbiyle, zevk-i vicdaniyle Kur'an'dan âhzettiÄŸi "Yirmidokuzuncu Söz"e mutabık, onu taÄŸyir ve tebÂdile lüzum bırakmamış. Yalnız Eski Said'in kuvve-i ilim ve nazar-ı akÂlıyla göremediÄŸi ince noktalar var ki, "Yirmidokuzuncu Söz" de vardır... ilh. ] (13)
Dipnotlar
1-Merhum Hamza Efendi'ye "Åžehit" ünvanını Hz. Ãœstad kendi kalemiyle, ilk matbu' Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz eseri arkasındaki tarihçenin sonunda "Hamza" ismi yanında "ÅŸehid" keÂlimesi koymakla mühürlemiÅŸtir.
2-1918 tarihinde tab'edilen "İşarat-ül İ'caz"ın arkasına eklenmiş, Hamza Efendi'nin yazdığı Tarihçe, sh: 7
3-Osmanlıca Lem'alar sh: 870 –Mustafa Gül yazısı, Ä°lk Teksir, 1. Baskı–Â
4-Mürekkebin döküldüğü Molla Abdülmecid'in hattı, mezkûr Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz nüshası Urfa'da yanımızda mevcud olduÄŸu gibi; adı geçen suret ve ÅŸekil hakkında yerinde izaÂhat verilecektir.
5-Mustafa Gül yazısı –ilk teksir- Osmanlıca Lem'alar sh: 853
6-Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz'ın, Nur bahçesinin fidanlığı olduÄŸu davasını –inÅŸaallah– tercümemiz, mevÂzularının Nurların nerelerinde tafsilen geçtiÄŸini gösteren atıflarla ibraz edeceÄŸiz.
7-Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz'ı fevkalade takdir ve sena eden meÅŸhur ÅŸahsiyetlerden yalnız burada merÂhum Mehmet Akif ile Irak'lı Tahir-üş Şûşî'yi nümune olarak gösteriyoruz. Merhum Mehmet Akif'in takdirkâr sözlerini nakleden zatların isimleri Mufassal Tarihçe 2.baskı –A.B.– sh: 905 te, Tahir-üş Şûşî'nin mektubu ise, sh: 1854'dedir
8-Cenab-ı Müellif Hz.lerinin "kerametli kıt'a"dan muradı, Ä°ÅŸarat-ül Ä°'caz'ın ilk matbu nüsÂhasında, satırbaÅŸlarında gelen Elif'lerin, Vav'ların ve sair bazı harflerin sayılarından bazı tevafukatları gösteren harika ve garip olan ÅŸeklidir.
9-Az üstte bahsi geçen Bedreli Sabri Hoca'ya verilen takrirli ders ile bu niyaz'ın kabul ucu görünmüştür.
10-Mufassal Tarihçe –A.B.– 2.Baskı sh: 2034 Ve mealiyle aynı manada, fakat talebeleriÂnin imzalarıyla EmirdaÄŸ Lâhikası-ll sh: 85-86 da bir mektupta bulunmaktadır.
11-Merhum Hüsrev AÄŸabey bir defasında bana bu mevzu'da şöyle demiÅŸti: "Molla Abdülmecid'in yazısıyla bana gelen Türkçe tercümesi, o kadar girift ve karmaşıktı ki, içinden ancak ben çıkabildim." Bu ifadeye göre eserin tasarruflara uÄŸradığına ve mevcut halindeki hatalara badi olduÂÄŸuna kanat getirilebilir.
12-Bu mevzuda bak: Mufassal Tarihçe-i Hayat –A.B.– 2. Baskı sh: 905
13-Bu mektup, Hulusi Bey'in dosyamızda daha birkaç mektubuyla beraber mevcuttur.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE-2
Bakın bu gün Regaib kandili. Benim kanaatim –ki siz de destekleyeceksiniz- şu an Türkiye’de
BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE
-Bediüzzaman Ne Demek?- -Yazdı mı? Yazdırıldı mı?-
AZÄ°Z ÃœSTADIMA
Aziz üstadım; seni tanıdığıma, eserlerini okuduğuma şükür ediyorum. Sana talebe olma şe
MEĞER İŞ BİZİM ANLADIĞIMIZ GİBİ DEĞİLMİŞ
Biz münevverler, ekseriyet itibariyle herhangi bir içtimai meselede gazete haberleriyle iktifa ede
BÂZI MÛTEBER KAYNAKLARDA BEDÎÜZZAMÂN’IN DOĞUM TÂRÎHİ
1- Bedîüzzamân Saîd Nursî: Târihçe-i Hayâtı, Eserleri, Meslek ve Meşrebi, Doğuş Ltd. Şi
BEDİÜZZAMAN’IN KİM VE NE OLDUĞU
Rahmetli Said-i Nursi veya Kürdi'nin nasıl yaşadığını ve nasıl öldüğünü öğrenmek içi
SAÄ°D-Ä° NURSÄ°
Abdürrahim ZAPSU Yetmiş yıl evvel Van vilâyetinin Nurs köyünde doğdu. Babasının ismi Mirza
ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-5
Bu anlattıklarımız, mücahid alim Said Nursi’nin hayatının bazı safhaları ve lem’alarıdÄ
ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-4
Esaretten kurtulup Van’a döndüğünde Müslüman safları ve cemaatleri arasındaki İslami gayr
ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-3
Bu kısa fetret dönemi sonrasında tüm himmetini bütün iÅŸlerde dinin tahkimine ve zayıflık gÃ
İSMAİL ÇETİN HOCAEFENDİ ÜSTADI ANLATIYOR-2
Üstad üstaddır. Müceddiddir. Geçmiş büyüklerle irtibatı çok kuvvetlidir. Geleceklere de ç
- ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-2
- İSMAİL ÇETİN HOCAEFENDİ ÜSTADI ANLATIYOR-1
- ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-1
- İŞÂRÂTÜ’L İ’CÂZ TEFSİRİ HAKKINDA
- RİSALE-İ NUR’DA TASAVVUF-4
- RİSALE-İ NUR’DA TASAVVUF-3
- RİSALE-İ NUR’DA TASAVVUF-2
- KIZIL İCAZ VEYA BEDİÜZZAMAN’I ANLAMAK
- RİSALE-İ NUR’DA TASAVVUF-1
- BEDİÜZZAMAN’IN DEĞERLENDİRMELERİ IŞIĞINDA SOSYAL BARIŞIN SAĞLANMA ÇARELERİ
- KIZIL Ä°CAZ TERCÃœMESÄ° ÃœZERÄ°NE
- SEYDA MOLLA MUSA CELALİ’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN VE ESERLERİ
- TA‛LÎKÂT’IN TERCÜMESİNİ TAKDİM EDERKEN
- KIZIL ÎCÂZ KİTABI TANITIM TOPLANTISI
- RİSALE-İ NUR’DA TEFSİR EDİLEN AYETLER
- SAİD NURSİ’NİN AİLE MODELİNİN FİRMA AİLESİNE (STAKEHOLDER) UYGULANMASI-3
- SAİD NURSİ’NİN AİLE MODELİNİN FİRMA AİLESİNE (STAKEHOLDER) UYGULANMASI-2
- SAİD NURSİ’NİN AİLE MODELİNİN FİRMA AİLESİNE (STAKEHOLDER) UYGULANMASI
- SİRETÜ İMAMU MÜCEDDİD-4
- SİRETÜ İMAMU MÜCEDDİD-3
- RÄ°SALE-Ä° NUR VE MÄ°SYONU-5
- RÄ°SALE-Ä° NUR VE MÄ°SYONU-4
- SİRETÜ İMAMU MÜCEDDİD-1
- SİRETÜ İMAMU MÜCEDDİD-2
- RÄ°SALE-Ä° NUR VE MÄ°SYONU-3
- RÄ°SALE-Ä° NUR VE MÄ°SYONU-2
- RÄ°SALE-Ä° NUR VE MÄ°SYONU-1
- BEDÄ°ÃœZZAMAN VE 'MÃœSPET HAREKET-3
- BEDÄ°ÃœZZAMAN VE 'MÃœSPET HAREKET-2
O halde sabret. Sonunda kazanacak olanlar, elbette Allah'tan korkup sakınanlardır.
Hûd, 49
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Herhangi bir kişi, mükemmel bir abdest alıp da namaz kılarsa, o namazla gelecek namaz arasında işlediği bütün günahları bağışlanır.
Buhari
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Cumhuriyet'in ilanı(29 Ekim 1923) *Sütçü İmam Maraş'ta direnişi başlattı(31 Ekim 1919) *I.Dünya Harbine girdik(1 Kasım 1914) *İmam-ı Rabbani Hz.lerinin İrtihali(2 Kasım 1624) *Hz.Ömer(r.a.)'in Şehadeti(3 Kasım 644)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...