HAKİKATLE SURET ARASI
Dünyada yaygın olan diğer hakikatlere karşı zafer kazanmak için, iman ve İslam hakikatine sarılmamız gerekmektedir. İslam’ın sureti, bu hakikatleri ezmek ve onlara karşı zafer kazanmak için kâfi değildir. Her ne kadar bu hakikatler batılla karışık da olsa. Çünkü yalnız suret, hakikatin hiçbir çeşidine galip gelemez.
*Bu yazı merhum allame Ebu'l Hasan en Nedvi'nin 1949 senesinde Hindistan'ın Lucknow şehrinde Urduca olarak verdiği ve Arapçaya yeğeni Muhammed el Haseni tarafından çevrilen ünlü konferansından bazı pasajlardır. Binlerce Müslüman'ın iştirak ettiği bu konferansta Mevlana Nedvi, İslam Coğrafyasının çok mühim bazı sorunlarına neşter vurmuştur. Konferansın tamamını müellifin Yeniden İslam'a adıyla dilimize çevrilen eserinden okuyabilirsiniz. Kendilerini bir kere daha Rahmetle anıyoruz. Salih Okur/cevaplar.org
"Suret heybetli, korkunç olsa bile, hakikat mutlaka ondan üstündür, isterse zayıf ve mütevazı olsun. Çünkü küçük hakikat, heybeti muazzam suretten daha kadir, daha kuvvetlidir. Şüphe yok ki bir çocuk, ince zayıf eliyle içi lif, pamuk dolu bir arslanı yıkar. Çünkü çocuk, küçük de olsa bir hakikat taşımakta. Arslan, heybetli de olsa nihayet surettir.
"Dünyada yaygın olan diğer hakikatlere karşı zafer kazanmak için, iman ve İslam hakikatine sarılmamız gerekmektedir. İslam'ın sureti, bu hakikatleri ezmek ve onlara karşı zafer kazanmak için kâfi değildir. Her ne kadar bu hakikatler batılla karışık da olsa. Çünkü yalnız suret, hakikatin hiçbir çeşidine galip gelemez.
Bunun içindir ki, bugün gözümüzle, İslam'ın basit hakikatleri yenemediğini görüyoruz. Çünkü suret, dışı itibarıyla parlak da olsa, kuvvet ve tesir kabiliyeti yönünden yoksundur..Bugünkü namazımızın bayağı alışkanlıklarımızı yenmeye, hasis şehvetlerimizi ezmeye kadir olamadığı gibi bizim İslam'ımız ve Kelimemiz de, bela ve imtihanlarda hakikat caddesinde sabit-kadem olmamızı sağlayamamaktadır.
Daha evvel söylenen sözler, kalpler ve ruhlar üzerinde şaşılacak tesir gücüne sahipti. Öyle ki, insanlara öteden beri alışageldiklerini terk etmek, şehvetlerini ezmek, Allah yolunda şehid olmak, Allah için kendilerini, canlarını feda etmek ve Allah yolunda her türlü acı ve sıkıntılara katlanmak kolay geliyordu. Fakat bugün bizim söylediklerimiz, insanları daldıkları tatlı uykudan uyandırıp döşeklerini terk etmeye, sabah namazına kalkmaya sevk etmekten bile âcizdir.
"Gözünü İslam tarihine çevir, onun bölümleri ve yaprakları arasında dolaş, göreceksin ki sahabe ve ilk Müslümanların söyledikleri "İslam" kelimesi köklü ve hakiki idi; kökü sabit, dalları semâda, Rabbisinin izniyle daima meyve veren bir ağaç gibi idi. Bizim söylediğimiz ise, mücerred lafız ve boş konuşmalardır. Bunun içindir ki, ümmetin hayatında tesirsiz kaldığını görürsün.
Bununla beraber kalkar, hayatımızı Sahabenin hayatıyla kıyaslamaya teşebbüs eder ve onlarınınkinin tıpkısı olmasını isteriz. Bu kelimenin her zaman meyve vermesini, eskiden meydana getirdiğini şimdi de bize hazır vaziyette sunmasını bekleriz.
Hatta bu hal kendiliğinden olmazsa, kendi kendimize sorar ve deriz ki; "Biz Müslüman değil miyiz? Biz oruç tutup, namaz kılmıyor muyuz? İslam kelimesini sabah akşam tekrar tekrar söylemiyor muyuz? Öyleyse zamanımızla Hulefa-i Râşidîn devri arasındaki bu korkunç fark nedendir? Bizim nasibimizle onların ki arasındaki bu muazzam fark nedendir? İman ağacının meyveleri nerede? Nerede namaz ve orucun neticeleri? Allah'ın vaad ettiği parlak zafer, halife(Allah'ın vekili) yapma, kuvvetli kılma va'dleri nerede?"
Kendi kendimizi aldatmayalım. Bilmiş olalım ki onlar, ciddiyet sahibi ve dinin hakikatine inanmış kimselerdi. Onların "kelimeleri" hakikatti. Namazları hakikatti. Bizse bu hakikatlerden uzağız. Suretten hakikatin verdiği neticeleri beklemek ve onun yaptıklarını ummak vehim ve hayaldir, imkânsızdır.
"Bu asırda en büyük dini vazife, İslam ümmeti için en şerefli hizmet, Müslümanların kısm-ı azamını teşkil eden büyük kitleleri, İslam'ın suretinden hakikatına yükselmeleri için davette bulunmaktır. Çalışanlar bunun için çalışmalı, gayret ve mesailerini İslam âleminin cismine İslam ruhunu zerk etmek için teksif etmelidirler ve bu hususta kudretlerinin yettiği hiçbir şeyi esirgememelidirler. Çünkü bu ümmetin, dolayısıyla dünyanın çehresi bununla değişecektir; zira dünyanın durumu İslam âlemine, İslam âlemininki de İslam hakikatına bağlıdır. Müslümanlarda İslam hakikatı bulunmazsa, dünyayı İslam hakikatına kim davet edecek bu ruhu kim üfleyecek? İsa(aleyhisselam) havarilerine demiştir ki; "Siz yeryüzünün tuzusunuz, tuzun tuzluk vasfı kaybolursa, yemeği ne tuzlayacaktır?"
"Ben bu asırda İslam hakikatının parlayacağından ümidimi kesmiş değilim. Eğer bu asırda, İslam hakikati zuhur eder ve bir toplulukta temessül ederse, her engeli aşabilir, her kuvveti ezebilir ve harikalar gösterip, iman, cesaret ve diğergamlığa dair delil ve örnekler verebilir. İlk asra ait haberleri, İslami fetih olaylarını sebepler göstererek, nasıl izah edememişlerse, bunları da açıklamaktan aciz kalırlar.
Kaynak
Ebu'l Hasan en Nedvi
Yeniden İslam'a
Konya İslami Neşriyat
İst. 1972
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”
1950 seçiminden az sonra, eski başbakanlardan, medrese kökenli Şemseddin Günaltay, İzmit CHP
Maide-7
"Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve "İşittik, itaat ettik" dediğinizde sizden aldığı ve kendisiyle sizi bağladığı ahdini hatırlayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü çok iyi bilir."
GÜNÜN HADİSİ
"Kelimetan hafifetan alellisan. Sakiyleten filmizan. Habiybetan ilerrahman: Subhanellahi ve bi hamdihi, subhanellahi'l-azim."
"İki kelime vardır ki, dile hafif, mizanda ağırdırlar: Sübhanellahi ve bi hamdihi, sübhanellahi'l-azim." (Buhari, Deavat: 11/175)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...