KURBANLARA ACIYANLAR
İnsan, çoğu zaman kendi fikrini ölçü alarak değerlendirmelerde bulunur ve yine çoğu zaman yanılır. Mesela, meleklerin ne ile beslendiklerini, hayatlarını nasıl devam ettirdiklerini düşündüğünde, onları da sanki mideleri ve ciğerleri olan, gıdasız ve havasız yaşayamayan canlılar zanneder. Onların nurdan varlıklar olduğunu nazara almaz. Kendi ruhunun da gıdaya ve havaya muhtaç olmadan varlığını sürdürdüğünü hiç düşünmez.
İnsan, çoğu zaman kendi fikrini ölçü alarak değerlendirmelerde bulunur ve yine çoğu zaman yanılır. Mesela, meleklerin ne ile beslendiklerini, hayatlarını nasıl devam ettirdiklerini düşündüğünde, onları da sanki mideleri ve ciğerleri olan, gıdasız ve havasız yaşayamayan canlılar zanneder. Onların nurdan varlıklar olduğunu nazara almaz. Kendi ruhunun da gıdaya ve havaya muhtaç olmadan varlığını sürdürdüğünü hiç düşünmez.
Aynı yanlış kıyas hayvanların kesiminde de karşımıza çıkıyor. İnsan, idama götürülen bir insanla, kesime götürülen bir hayvan arasındaki büyük farkı görmezlikten gelir. Ben kesimini bekleyen hayvanların aralarında sürdürdükleri "ot kavgalarını" çok seyretmişimdir.
Bu konuda; Nur Külliyatında şu açıklamalara yer verilir: "Hattâ kesilmek için yatırılan bir hayvan, bir şey hissetmez. Yalnız bıçak kestiği vakit hissetmek ister, fakat o his dahi gider. O elemden de kurtulur. Demek en büyük bir rahmet, bir şefkat-i İlahiye, gaybı bildirmemektedir ve başa gelen şeyleri setretmektedir. Hususan masum hayvanlar hakkında daha mükemmeldir - Şualar- On Birinci Şua
Hayvanda akıl olmadığı için ölümü hiç düşünmez; dünyadan ayrılmak gibi bir problemi yoktur. Sadece kesime yakın bir şeyler hisseder gibi olur.
Cenab-ı Hak, sonsuz hikmetiyle hayvanlar âlemini "et yiyenler ve bitkiyle beslenenler" olmak üzere iki kısma ayırmıştır. Bütün hayvanlar ot yeselerdi, bütün hayvanların cenazeleri ortada kalacaktı. Bu faraziyeye göre, böcekler de et yemeyeceklerinden, bir buçuk milyonu aşan hayvan türlerinin bütün cenazeleri yeryüzünde açıkta bırakılacaktı yahut hepsi toprağa gömüleceklerdi ve orada öylece kalacaklardı.
İlahi hikmet, hayvanların bir kısmını diğerlerine rızık yapmakla hem Rezzak ismini tecelli ettirmekte, hem de Kuddüs isminin tecellisiyle yeryüzünün temizliği ve nezafeti sağlanmış olmaktadır.
Konunun bir başka yönü: Her canlının kendine mahsus tesbihi ve ibadeti vardır. Bu görevini yapan ve bu dünyadan göçme zamanı gelen bir canlıyı bir başka hayvanın parçalayıp yemesinden yahut insanların yaptığı gibi kesip yemelerinden rahatsızlık duyanlar şunu unutuyorlar:
Bir insanın bir başkası tarafından öldürülmesiyle bir hayvanın kesilip yenilmesi arasında şöyle önemli bir fark vardır: "insan, öldürülmeyip hayatta kalsaydı şu ibadetleri yapabilir, şu hayırları işleyebilir ve şu ilimleri tahsil ederek kemale erebilirdi. Manevi terakkisinde büyük yol alabilirdi. Yahut isyan yolundan dönerek ıslah olabilir" diye düşünebiliriz.
Ama hayvanlar için böyle bir terakki ve tekâmül söz konusu değil. 0 hayvan, kesilip yenilmekle hem Rezzak isminin tecellisine bir vesile olur, hem de bir insanın bedeninde hücre olmakla onun yapacağı ibadetlerde bir bakıma hissedar olur.
Kurban kesimine karşı çıkılmasının mantığını anlamak mümkün değildir. Zira besicilik, tavukçuluk, balıkçılık ayrı birer sektördürler ve birçok insan, geçimini bu yollarla temin etmektedir. Kurbana karşı olanların bu sektörlerin tümüne karşı olmaları gerekir.
Mademki, bu hayvanlar kesilecekler, kombinada kesilip kasaplarda satılmalarıyla, kurban olarak kesilip yenilmeleri yahut fakirlere dağıtılmaları, hayvanlar açısından bir fark olduğu düşünülemez. 0 halde, burada esas olarak, hayvanlara acımak değil, kurban ibadetine karşı çıkmak söz konusu oluyor.
İnsanı ana rahminde, kuzuyu koyunun rahminde terbiye edip büyüten, her ikisine de layık oldukları organları rahmetiyle takan, onlara görme ve işitme duyguları veren, sindirim ve solunum sistemleri ihsan eden Allah, bu iki farklı misafirini dünyaya getirip, besleyip büyüttükten sonra bunlardan birinin diğerine rızık olmasını dilemişse buna kim, ne hakla karşı çıkabilir?!..
Akıl nimetiyle ve yeryüzünün halifesi olmakla şereflendirilen insanın ne ağacı kesmesine, ne ata binmesine, ne arının balını yemesine, ne koyunun sütünü içmesine karışmak kimseye düşmez. Kurbana karşı çıkanların, bütün bunlara da karşı çıkmaları gerekir.
Vaktiyle şöyle kısa bir yazı kaleme almıştım: "Ceylan için aslan korkunç bir mahlûk, aslan için ceylan güzel bir sofra. İnsan bu iki farklı değerlendirmede ceylandan yana çıkar. Ne var ki, bunu yaparken az önce kesip pişirdiği bir tavuğu yemekle meşguldür."
Kurbanların diğer hayvanlardan farklı olarak, ahirette cisimleriyle de cennette bulunacaklarına inanan bir insanın, kurbanlara acımak yerine, kurban olarak kesilmeyen hayvanlara acıması gerekir. Zira bu ikinciler, diğer bütün canlı türleri gibi ahirette sadece ruhen ve manen zevk alacaklar, bedeni zevkleri tadamayacaklardır.
Niçin böyle oluyor diye bir soru sorma hakkına da sahip değiliz. Zira bu ikinci sınıf hayvanlara acımamız halinde, bu defa, kurban olamayan diğer hayvanlar karşımıza çıkarlar. Böceklerden kartallara, sincaplardan balinalara kadar bütün hayvan türleri de ahirette cismen dirilmek isterler. Bütün bunlara verilecek tek cevabımız vardır: Bu icraatlar ilahi takdir ile böyle tanzim edilmişlerdir.
Her varlık, Üstad Hazretleri'nin güzelce beyan ettiği gibi, kendisine verilen vücut mertebesinin hakkını eda etmekle mükelleftir. Öncelikle her varlık yokluktan kurtulmanın sefasını sürmeli, kendisine daha ileri mertebelerin verilmemesi sebebiyle kadere itiraz yoluna girmemelidir. Zaten insan dışında hiçbir canlıdan böyle bir itiraz yahut soru gelmez, gelemez ve gelmemiştir de.
"Meselâ madenler diyemezler: "Niçin nebatî olmadık?" Şekva edemezler; belki vücudu madenîye mazhar oldukları için hakları Fâtırına şükrandır. Nebatat niçin hayvan olmadım deyip şekva edemez, belki vücud ile beraber hayata mazhar olduğu için hakkı şükrandır. Hayvan ise niçin insan olmadım diye şikayet edemez, belki hayat ve vücud ile beraber kıymetdar bir ruh cevheri ona verildiği için, onun üstündeki hakkı, şükrandır. Ve hâkeza kıyas et. - Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektup
Nurlar'da geçen iki önemli hakikati naklederek konuyu noktalayalım:
"Mülk sahibi mülkünde dilediği gibi tasarruf eder."
''Allah'ın rahmetinden fazla rahmet edilmez."
Prof. Dr. Alaaddin Başar
Risale-i Nur'dan Kelimeler Cümleler,
Cilt: 3
Zafer Yayınları
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”
1950 seçiminden az sonra, eski başbakanlardan, medrese kökenli Şemseddin Günaltay, İzmit CHP
İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm'dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.
Hac,25
GÜNÜN HADİSİ
Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, hayır söylesin veya sükut etsin.
Riyazü's Salihin, 1/307
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...