SÜNNET ETRAFINDA SORU CEVAPLAR-1
Soru 1- Sünneti dikkate almadan Kur’ânı anlamak ve hayatımızda uygulamak mümkün müdür? Bir başka tabir ile: Kur’ân’ı anlamakta Sünnet’in rolü temel bir rol müdür? Yoksa dolaylı bir rol müdür?
Soru 1- Sünneti dikkate almadan Kur'ânı anlamak ve hayatımızda uygulamak mümkün müdür? Bir başka tabir ile: Kur'ân'ı anlamakta Sünnet'in rolü temel bir rol müdür? Yoksa dolaylı bir rol müdür?
Cevap: Kur'ân'daki esas unsur, akaidi/inanılması gerekenleri açıklamak, güzel ahlak konusunda teşvikte bulunup, kötü ahlak ile ilgili hususlarda sakındırmak, ibadetleri ve hükümlerini ve muâmelât hükümlerini açıklamaktır.
Akaid'e gelince:
Akaid, İslâm'da birinci rükün olduğu için onunla ilgili açıklama ve tafsilatı Kur'ânda bizzat Allah (Celle Celâlühû) üstlenmiştir. Hz. Allah tam manasıyla bu konuyu aklın huzur bulduğu, kişinin rahatladığı bir tarzda açık-seçik aklî delillerle açıklamıştır. Allah (Celle Celâlühû) Kitab-ı Kerim'inde güzel ahlâkı teşviki, kötü ahlâktan sakındırmayı yoğun bir şekilde yapmıştır.
İbadetlere, ibadetlerle ilgili hükümlere ve muâmelâta gelince:
Bu konuların genişliği ve sayılamayacak kadar detayları bulunduğu için Hz. Allah bunları kitabında ana hatlarıyla beyan edip, mücmel ve umumi hükümlerini nass olarak açıkça zikretmekle yetinmiş, tafsilatını ve açıklanmasını Peygamberine havale etmiştir. Nitekim Hz. Allah şöyle buyurmuştur:
"وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ"
"İnsanlara, kendilerine indirileni açıklayasın diye sana da bu Kur'ân'ı indirdik." (Nahl, 44.)
Mesela:
Yüce Allah bizlere kitabında namaz kılmayı emretti. Bu emir mücmel bir haldedir. Hz. Allah bu emrin tafsilatının bilinmesini, namazın kılınmasının kendisine bağlı olduğu namazın kılınış şeklini, miktarını, (rekâtların) sayısını ve vakitlerinin Sünnetiyle açıklamasını Hz. Peygambere havale etmiştir. Zekât, oruç, hac ve uygulamalı diğer hükümler de aynı husus geçerlidir.
Sünnet ile amel etmek söz konusu olmaksızın Kur'ân ile amel etmek oldukça zordur. Sonuç olarak, Kur'ân ile amel etmek ve hayatımızda Kur'ân'ı uygulamak hususunda Sünnetin rolü, temel bir roldür, dolaylı bir rol değildir.
Soru 2- Bir topluluk daha var ki, bunlar; "Sünnet"in teşri için kaynak olduğuna inanmakta, ümmetin seleften-halefe herkesin kabul ettikleri hadislerin Kur'ân ile veya akıl ile çeliştiği yahut çağın verileri ile uyum içerisinde olmadığı tenkidini yapmaktadırlar. Yahut bu tür rivayetler, tarih ile ilgilidir (geçmiş zamanda kalmıştır) diyorlar. Bu görüşlerini Hanefi mezhebinin kimi usulüne dayandırıyorlar. Bu konuda görüşünüz nedir?
Cevap:
Böyle bir soruya cevaben derim ki:
Hadis imamları şu hususları hadisin uydurulmuş olduğuna dair belirti saymışlardır.
*Hadisin Kur'ân nassı ile çelişkili olması,
*Hadisin mütevâtir Sünnet ile çelişkili olması,
*Hadisin kesin icma' ile çelişkili olması,
*Hadisin açıktan açığa akıl ile çelişkili olması,
*Hadisin şeriattaki asıllar ile veya yerleşmiş kaidelerle çelişiyor olması,
*Hadisin din koyucu tarafından bildirilmiş bulunan tasavvur ve kavramlar ile çelişkili olması,
*Hadisin Tarihi bilgiler ve olaylarla ile çelişkili olması,
*Hadisin Hz. Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi Ve Sellem) tarafından söylenmeyecek derecede düşük cümleli veya kalitesiz olması,
*Hadisin imkânsız veya çirkin bir şey ifade ediyor olması.
Hadisçiler tüm bu hususları uydurma belirtisi saymışlardır. Bir şartla ki, Buna göre, -yukarıdaki özelliklerden birisiyle rivayet edilen bir hadis, (akla) yatkın bir yorumu kabul etmiyor olmalıdır.
Bu konuda önde gelen hadis tenkitçilerinden Hafız Ebû'l Ferec Abdurrahman b. Cevzî şöyle der:
"Akıl ile veya temel usul ile çelişen her hadis dikkate alınmaz. Bu tür rivayetler uydurmadır."
Bir de ben derim ki:
"Usul imamlarının kabulüne göre, hadis; ancak geçici bir maksada veya geçici bir gerekçeye mebni olmadığı zaman genellik ifade eden bir teşri'yi ifade eder. Aksi halde (o hadis) genel teşri' ifade etmez. Bilakis öyle bir hadisin hükmü o maksadın veya gerekçenin varlığına bağlıdır. Ne zaman ki o maksat ve gerekçe var ise hüküm var olur, o maksat ve gerekçe ortadan kalkarsa hüküm de kalkar. İşte tarihilik yani tarihsellik denen şeyin doğru manası budur. Hadislerden bu türden olanları ise gayet azdır.
Usul ve kavaid konularında İslâm âlimlerinden muhakkik olanların belirlediği ilke de budur. Hadislerden uydurma ve tarihi olanı bilmek için konulan bu kaideler; ilmî, sağlam ve titizlikle konulmuş kaidelerdir.
Allah'a hamd olsun ki, ümmetin âlimlerinin kabul ile karşıladıkları hadisler arasında bu türden bir şey yoktur. Ümmetin kabul ettiği hadislere uydurma veya tarihiselliğine hükmetmek, ancak kalbinde kin ve nefret taşıyan veya akli açıdan basiretini kaybetmiş birisi tarafından yapılabilir. Çünkü hasta durumdaki bir kimse tatlıyı acı, dolgun bir nesneyi zayıf olarak algılamaktadır.
Öte yandan âlimlerin koyduğu bu kaideler, ilmî ölçülere uygun sağlam kaidelerdir. Lâkin bu kaideleri, âlimlerin "sahih" olarak kabul ettiği hadisler üzerinde uygulamak çok büyük bir hatadır. Bir de bu kaideler, fıkhi mezheplerden birisine mahsus kaideler olmayıp, genellik ifade eden kaidelerdir.
Hanefi mezhebine gelince:
Bu mezhep, diğer mezhepler gibi kendine has usul ve kaideleri olan bir mezheptir. Bu (hadis değerlendirme) kaidelerden Hanefi mezhebine has olanları da bulunmaktadır.
Örneğin, İmam Ebû Hanîfe, bir yandan (malzeme olarak) hadisleri almakta müsamahalı davranmakta, sahih'e yakın olan zayıf hadise akla uygun olan meseleye karşı öncelik tanımaktadır. Mürsel» hadisi kabul etmesindeki tutumu böyledir.
Öte yandan Ebu Hanife, hadisi kabul etmekte oldukça katı ve titiz davranmaktadır. Nitekim Ebû Hanife, sahih hadisi (delil olarak) almak için, o hadisin râvisinin (rivayet ettiği) hadise muhalif amel etmemesini ve ona muhalif fetva vermemiş olmasını şart koşmuştur. Yine Ebû Hanife, toplumun umumi olarak müptela olduğu meseleler hakkında varit olan hadisin tevatür yoluyla gelmiş olmasını şart koşmaktadır. İşte O, bu tür meselelerde «Haber-i Vâhid»i kabul etmez. Bu büyük imamı böyle bir sonuca ve değerlendirmeye bizzat kendisinin içtihadı götürmüştür. Onun bu tavrının anlaşılır olduğunu söylemek mümkündür.
Bu grup (Hanefiler), böyle düşünmekle bu kurallarla kayıtlı olmayı ve bu kurallar uyarınca bazı sahih hadisleri dikkate almamayı kast etmiş ise, bu uygulama muteber bir müçtehit İmam'ın taklidi anlamına gelir. Bu esasında övülecek bir tutumdur.
Lâkin şu (adı geçen) yani; (müstakil Sünnet niteliğindeki hadisleri bu kurallara gelişi güzel olarak uygulayarak reddeden) gruptaki âlimler, bu esaslar ve kurallardan faydalanmayı, sahih hadisleri reddetmek; karmaşaya yol açmak ya da sahih hadislere dil uzatmak için kullanmayı kast etmişler ise, bu dinden çıkmak ve İslâm'a başkaldırmak anlamına gelmektedir.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
ALLAH RASULÜ HAKKINDA ÖZ BİLGİ
Annem, babam ona feda olsun. O, zamanen, şanca, cemâlen ve kemâlen Peygamberlerin hâtemidir. Onl
PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN “İSMET”İ VE “İSTİĞFAR”I
Özet: Kulun işlediği günahlardan pişmanlık duyma ve Allah’ın affına sarılma anlamını i
ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-3
Fahr-ı Kâinat Efendimize Ta’zîm edip Saygı Göstermeyi Emreden Ayetler: 1- Yüce Allah Kur’
ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2
Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d
ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1
Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı
HADİS DEĞERLENDİRMELERİNDE MODERNİST BAKIŞIN ÇIKMAZLARI
Muhâl ve münker muhteva taşıyan veya bu türden bir sonuca götüren hadislerin isnadı nasıl o
MODERN DÖNEMDE SÜNNETİN HÜCCET DEĞERİNE DİL UZATILMASI
FİTNENİN TARİHÇESİ Dr. Mustafa el-A’zamî “Dirasat fi’l-Hadisi’n-Nebevî” adlı kita
SİYER OKUNURKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN BİR HUSUS
Bu güne kadar Hz. Peygamber hakkında birçok kıymetli eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerin ç
HATEMİYYET’E DAİR FARKLI BİR TAHKİK
Bu yazıda Muhammed Mustafa’nın (sallallahu aleyhi ve sellem) son Peygamber, Kur’an’ın da im
MEALCİLERİN SÜNNET HAKKINDAKİ ŞÜPHELERİ VE BUNLARA VERİLEN CEVAPLAR
Hadisleri inkar edenlere mealciler, akılcılar ve Kur'an'cılar denilir. Bunlar kendilerine nispet
HZ. PEYGAMBERE KARŞI GÖREVLERİMİZ
İslâm bir dindir. Bu dini gönderen Allah (cc)'dır. Bu dinin bir kutsal kitabı, bir peygamberi,
- HZ. PEYGAMBER HAKKINDAKİ TAVRIMIZ NASIL OLMALI?
- SÜNNETE BAŞVURMADAN KUR’AN’LA AMEL ETMENİN İMKANSIZLIĞI
- SAHABENİN HADİS YAZMAMASININ ÜÇ SEBEBİ
- TABİÎNİN SÜNNETİN YAZIM ve TEDVİNİNE VERDİĞİ ÖNEM
- HADİSLERİN TEDVİNİ-3
- HADİSLERİN TEDVİNİ-2
- GÜZEL AHLAKA AİT 15 HADİS-İ ŞERİF
- HADİSLERİN TEDVİNİ-1
- HADİS’E SALDIRILMASININ ASIL SEBEBİ
- SÜNNET İSLAM’IN ASILLARINDAN BİR ASILDIR-4
- HABER-İ VÂHİDİN İ’TİKÂTTA HÜCCET DEĞERİ
- SÜNNET İSLAM’IN ASILLARINDAN BİR ASILDIR-3
- SÜNNETİN HÜCCETİYETİ HUSUSUNDA SAHABE TATBİKATI
- SÜNNET İSLAM’IN ASILLARINDAN BİR ASILDIR-2
- SAHİH BUHARİ’NİN EŞŞİZ ÜSTÜNLÜĞÜ
- EY ALLAH’IM!
- HADİS YAZILMASINI YASAKLAYAN RİVAYETLERE BAKIŞ
- SÜNNET İSLAM’IN ASILLARINDAN BİR ASILDIR-1
- PEYGAMBER (S.A.V)’İN HADİS YAZIMINA MÜSAADE ETMESİ
- SÜNNETİN YAZIYA AKTARILMASI
- MEVLİD-İ ŞERİF Mİ, KUTLU DOĞUM MU?
- GARİB HADİS NEDİR?
- AZİZ HADİS NEDİR?
- MEŞHUR HADİS NEDİR?
- MÜTEVATİR HABER NE DEMEKTİR?
- PEYGAMBERİMİZ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKEN HUSUSLAR
- ÇELİŞKİLİ GİBİ GÖRÜNEN BAZI HADİSLER
- RASULULLAH’IN ÜSTÜNLÜĞÜ
- HADİS VE HADİS İLİMLERİNİN EN ÖNEMLİ MESELELERİNE DAİR SORU-CEVAPLAR
Kur an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.
Hicr Suresi,9 (Mürşid 3.1'den alınmıştır)
GÜNÜN HADİSİ
Sehavet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah'tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Cahil sehavet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever."
Tirmizi, Birr 40, (1962)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...