SUNGUR AĞABEYİN ARDINDAN

Tarih 1 Aralık 2012. Bugün ufkumuzdan parlak bir yıldız daha kaydı. Nurani zincirin hayatta kalan pek nurani halkalarından biri daha “ircii” emrine uyarak fani âlemden baki âleme doğru yürüdü. Aldığı menfi tahsile rağmen, gençliğinin ilkbaharında Allah’ın büyük lütfuna mazhar olmuş, son asırda hidayet meşalesinin bayraktarlığını yapan mübarek ve muazzez üstadın davetine “lebbeyk, buyur üstadım, emir ve ferman senindir, bu yolda her türlü musibet ve işkenceleri göğüslemeye hazırım” diyerek


İsmail Hakkı Zeyrek

ekremyilmaz08@gmail.com

2014-12-07 09:12:56

Tarih 1 Aralık 2012. Bugün ufkumuzdan parlak bir yıldız daha kaydı. Nurani zincirin hayatta kalan pek nurani halkalarından biri daha "ircii" emrine uyarak fani âlemden baki âleme doğru yürüdü.

Aldığı menfi tahsile rağmen, gençliğinin ilkbaharında Allah'ın büyük lütfuna mazhar olmuş, son asırda hidayet meşalesinin bayraktarlığını yapan mübarek ve muazzez üstadın davetine "lebbeyk, buyur üstadım, emir ve ferman senindir, bu yolda her türlü musibet ve işkenceleri göğüslemeye hazırım" diyerek, onun büyük ve cihanşümul davasına katılmış ve gerçekten bundan sonraki altmış yıllık hayatında her türlü eza ve cefaya katlanmış, asla yılmamış ve sarsılmamıştı.

Hakka hizmette hem çok cesur hem de çok ihtiyatlıydı. Anadolu'nun Risale-i Nur davasının büyük bir mahkeme salonu, bir işkence alanı, bir tevkifhane veya zindan olduğu o kara ve karanlık dönemlerin sonlarında, Risale-i Nur'u yeni tanıyan bir müslümanı beraberce ziyarete gidecektik. Bu zat bir köyde oturuyordu. Akşama yakın köye ulaşmıştık. Aradığımız zat ise dışarı çıkmış ve henüz köye dönmemişti.

Akşama yarım saat kadar bir zaman kalmıştı. Biz de, akşam namazını eda edip oradan ayrılmayı düşünmüştük. Bu sebeple gittiğimiz caminin önünde kendi aramızda Risale-i Nur'dan bir parçayı okumakta iken, köy bekçisi gelip, muhtarın bize muhtarlığa davet ettiğini söyledi. Biz, muhtarla bir işimizin olmadığını, şayet muhtar bizimle görüşmek istiyorsa, geldiği takdirde görüşebileceğimizi bildirdik.

Biraz sonra, akşama namazını eda etmek için camiye girdik. Bu sırada, aradığımız zat da gelmişti. Namazı kıldıktan sonra oradan hemen ayrılmak istedik isek de, o zat yemeye kalmamızda ısrar etti, kıramadık.

Merhum ağabeyimiz, yanında taşıdığı Sikke-i Tasdik-i Gaybi risalesini yolda bir ağacın dalları arasına bırakmıştı. Yemekten sonra, dönmek için yola çıktığımız sırada, muhtarın isteği üzerine Jandarmalar gelip bizi ilçedeki karakola götürdüler. Bir gece hep birlikte nezarette kalmıştık. Ertesi gün savcı bizi serbest bırakmıştı. Şayet ağacın üzerinde bırakılan o kitap ele geçmiş olsaydı, belki de büyük bir olay meydana gelecekti.

Bu mukaddes davayı yok etmek ve sekteye uğratmak için hainane planlar yapanlar, türlü hileler ve akıl almaz tuzaklar kuranlar, kuvvetli ses getireceğini düşündükleri için, son senelerinde kurban olarak yine onu seçmişler, aklın ve mantığın asla kabul etmeyeceği pek iğrenç isnat ve iftiralarla onu lekelemeye çalışmışlardı. Bu şekilde, Risale-i Nur Camiasını parçalamaya bir kere daha teşebbüs etmişlerdi.

Umuma mal olmuş mukaddes bir davayı çürütmek için, onun saff-ı evveldeki temsilcileri durumunda olan zatları isnat ve iftira kampanyaları ile karalamak, gözlerden ve gönüllerden düşürmek ve temsil ettiği davayı parçalamak için bu yolla hareket etmek, onlara göre en kolay ve en tesirli bir yoldu. Onlar defalarca bu yolu denediler, sinsice, haince ve alçakça planlar yaptılar. Ama elması daima kömür göstermek o kadar kolay değildir. Belki safdil ve çabuk kanabilen bazı tipleri aldatabilirlerdi. Ama bu defa hiç kimseyi aldatamadılar.

Cenaze namazını eda etmek ve onu halisane dualarıyla uğurlamak için yurdun en uzak köşelerinden İstanbul'a kadar gelip, Fatih Camiinin içini ve dışını hınca hınç dolduran ve emsalsiz bir vefa örneği sergileyen samimi müslümanlar topluluğu, bunlara tokat gibi bir cevaptı. Artık kurdukları tuzakların bir işe yaramadığını körlere dahi gösterecek bir cevap.

O, altı bin sayfa tutan Risale-i Nur'un adeta bir hafızı gibiydi. Hangi meselenin nerede olduğunu derhal bulup gösterebilecek durumdaydı. O, nur hizmetinin seyrini takip etmek ve bu hizmeti yürütenlere aşk ve şevk aşılamak ve kuvve-i maneviyelerini takviye etmek için durmadan, bıkmadan, usanmadan, yılmadan ve yorulmadan bütün Anadolu'yu dolaşıyordu. İlerlemiş yaşına rağmen bazen bu seyahatlerini yurt dışında da sürdürüyordu.

Vefat etse de, onu hep bu hizmetin ön safında görmeye devam edeceğiz. Ebu Hureyre(radıyallahu anh)'ın rivayet ettiği sahih hadiste; "Cenazesinde yüz Müslümanın namaz kıldığı kimsenin günahlarının bağışlanacağı" müjdesi verilmektedir. Binlerce Müslümanın namazını kıldığı bu nur kahramanı inşallah öbür âleme tertemiz olarak intikal etmiştir diye düşünüyor ve onu rahmet-i ilahiyenin hudutsuz lütuf ve ihsanına tevdi ediyoruz.

İsmail Hakkı Zeyrek

02.12. 2012

Not: Bu yazı merhum Sungur ağabey'in cenazesinin defnedildiği gün kaleme alınmış. İhmalkârlığımızdan dolayı, İsmail Hakkı Hocaefendi'yi iki sene sonra ziyaretimizde elimize geçti. İnci gibi Kur'an hattıyla kaleme alıp bize tevdi ettiği bu yazı için muhterem hocamıza teşekkür ederken, Sungur ağabeyimize bir kere daha Cenab-ı Hak'tan rahmet diliyoruz.(Salih Okur/cevaplar.org)

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

MUSTAFA KARAMAN BEYİN GÖZÜNDEN MEHMED KIRKINCI HOCAEFENDİ

MUSTAFA KARAMAN BEYİN GÖZÜNDEN MEHMED KIRKINCI HOCAEFENDİ

“Cenab-ı Hak varlıkları bereket yönünden üç kategoriye ayırmış; Bereketli insanlar vard

VAHDET YILMAZ AĞABEY

VAHDET YILMAZ AĞABEY

50 yıllık bir hukukum vardı Vahdet ağabey ile. Beni ilk defa terziye götürüp elbise ve palt

MEHMET KIRKINCI HOCAMIZIN VEFATININ SENE-İ DEVRİYESİ MÜNASEBETİYLE

MEHMET KIRKINCI HOCAMIZIN VEFATININ SENE-İ DEVRİYESİ MÜNASEBETİYLE

Bugün rahmetli Mehmed Kırkıncı hocamın sene-i devriyesi. Kendisini minnet ve şükran ile anar

PROF. DR. ŞENER DİLEK BEY’DEN KIRKINCI HOCAMIZLA ALAKALI HATIRALAR

PROF. DR. ŞENER DİLEK BEY’DEN KIRKINCI HOCAMIZLA ALAKALI HATIRALAR

Benim kanaatime göre hocamın mümeyyiz üç vasfı vardı; Birincisi: Kırkıncı Hocamda mükemme

NECATİ KILIÇOĞLU HOCAMIZDAN HATIRALAR-2

NECATİ KILIÇOĞLU HOCAMIZDAN HATIRALAR-2

HACI FARUK TİFNİKLİ EFENDİ Hacı Faruk efendi, Mustafa Necati Efendi’den sonra hocamın ikinc

NECATİ KILIÇOĞLU HOCAMIZDAN HATIRALAR-1

NECATİ KILIÇOĞLU HOCAMIZDAN HATIRALAR-1

Kıymetli ziyaretçilerimiz, Mehmed Kırkıncı Hocaefendi’nin talebelerinden, kendisinden İslami

NECATİ KURŞUNOĞLU AĞABEYDEN HİZMET HATIRALARI-3

NECATİ KURŞUNOĞLU AĞABEYDEN HİZMET HATIRALARI-3

ÜSTADIN MAHKEMEDEKİ FOTOĞRAFININ BULUNUŞU Erzurum’da müteahhit Osman beyin evinde dersteydi

MEHMED KIRKINCI HOCA’NIN ESERLERİ VE HAYATIM HÂTIRALARIM

MEHMED KIRKINCI HOCA’NIN  ESERLERİ VE HAYATIM HÂTIRALARIM

Bazı şahsiyetler vardır ki, fikirleriyle, eserleriyle, hizmetleriyle sembol olmuşlardır. Memlek

NECATİ KURŞUNOĞLU AĞABEYDEN HİZMET HATIRALARI-2

NECATİ KURŞUNOĞLU AĞABEYDEN HİZMET HATIRALARI-2

1979 senesiydi. Memlekette anarşi olayları en üst düzeye çıkmış, kan gövdeyi götürüyordu

NECATİ KURŞUNOĞLU AĞABEYDEN HİZMET HATIRALARI-1

NECATİ KURŞUNOĞLU AĞABEYDEN HİZMET HATIRALARI-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, yeni bir nehir söyleşimizi daha hizmetinize arz ediyoruz. Ya

BİR IRMAĞIN KIYISINDA DOLAŞMAK-4

BİR IRMAĞIN KIYISINDA DOLAŞMAK-4

HACI MUSA KIRKINCI AĞABEY Hacı Musa ağabey çok zeki bir insandı. Çok farklı bir insandı. Bi

Kim iyi bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin kullara (zerre kadar) zulmedici değildir.

Fussilet, 46

GÜNÜN HADİSİ

Sizden biriniz, kendisi için sevdiği şeyi (mü'min) kardeşi için de sevinceye kadar kamil mümin olmaz.

250 Hadis, s.148

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI