DURSUN ÖZÇELİK
1998 YILININ sıcak bir Temmuz gününde, Üstad’ımızı görmüş ve halen hayatta olan talebelerini ziyaret maksadıyla Batı Karadeniz yollarına düşmüştük. Kastamonu’dan İnebolu’ya giderken muhteşem manzaralara şahit olduk. Yollar çok virajlı ve yokuş; fakat o dağlar, orman ve muhteşem ağaçlar, göze, buruna, hatta hışırtılarıyla kulağa da hitap ediyor... İşte bu dağlar arasında bir ilçe var ki, tertemiz insanları ve havasıyla bizleri mest etti. Bu ilçenin adı, Küre. Risale-i Nurlarda adı geçen bu şirin ilçe, Aziz Üstad’ımız Kastamonu’dayken “Kastamonu, İnebolu, Araç, Taşköprü…” gibi hizmet kervanına katılmış mübarek bir karye. Bu mübarek karyede mübarek bir ağabeyimiz olduğunu duyunca hemen ziyaretine karar verdik.
1998 YILININ sıcak bir Temmuz gününde, Üstad'ımızı görmüş ve halen hayatta olan talebelerini ziyaret maksadıyla Batı Karadeniz yollarına düşmüştük. Kastamonu'dan İnebolu'ya giderken muhteşem manzaralara şahit olduk. Yollar çok virajlı ve yokuş; fakat o dağlar, orman ve muhteşem ağaçlar, göze, buruna, hatta hışırtılarıyla kulağa da hitap ediyor... İşte bu dağlar arasında bir ilçe var ki, tertemiz insanları ve havasıyla bizleri mest etti. Bu ilçenin adı, Küre. Risale-i Nurlarda adı geçen bu şirin ilçe, Aziz Üstad'ımız Kastamonu'dayken "Kastamonu, İnebolu, Araç, Taşköprü…" gibi hizmet kervanına katılmış mübarek bir karye. Bu mübarek karyede mübarek bir ağabeyimiz olduğunu duyunca hemen ziyaretine karar verdik.
"Üstad, ellerinden öpenin alnından öperdi"
Dursun Özçelik Ağabey, Üstad'la beraber Denizli hapsinde dört ay yatmış. Bizi çocuklarıyla beraber işlettiği alt katı bakkal, üst katı da otel olarak kullanılan binanın otel kısmına çıkardı. Bakkalda oğlu ve torunu vardı. Dursun Ağabey çok yaşlı; zor konuşabiliyor ve çok zor yürüyebiliyor.
Çok sıcak alâka gördük. Hele Dursun Ağabey bizi görünce sevinçten uçuyor, ne yapacağını şaşırıyordu. "Üstad, ellerinden öpenin alnından öperdi; ben de sizin alnınızdan öpmek istiyorum" dedi ve tek tek hepimizin alnından öptü. "Mis gibi kokuyorsunuz" diye de iltifatlarda bulundu. "Beni memnun ettiniz, Allah da sizi memnun etsin" diye tekrar tekrar dualar etti.
Oğlunun adı "Mehmet Feyzi," torununun adı "Ahmet Feyzi"
Dursun Ağabey İzmir'den geldiğimizi duyunca, çok muhabbetinin olduğunu anladığım Ahmet Feyzi Kul Ağabeyi sordu. Kendisinin vefat ettiğini ve Çamlık'ta medfun olduğunu söyledim. Sonra Hasan Atıf Egemen Ağabeyi sordu. Onun da vefat ettiğini, Ahmet Feyzi'yle Çamlık'ta yan yana yattığını söyledim. Bir müddet sessiz kaldı; çok duygulanmıştı, gözleri nemlendi. Biz bilemiyoruz, ama herhalde tam 45 sene evvel Denizli Hapishanesi'nde yaşadıkları hatıralar aklına gelmişti. Dedi: "Üstad Hazretleri, Ahmet Feyzi'ye 'Risale-i Nur'un avukatı' derdi." Dursun Ağabey, oğlunun adının "Mehmet Feyzi," torununun adının da "Ahmet Feyzi" olduğunu söyledi. Belli ki bu iki "Feyzi"ye çok muhabbeti vardı...
"Biz o zamanlar ne yazdığımızı bilmezdik"
Dursun Ağabey anlatıyor: "Üstad'ı Kastamonu'da karakolun karşısındaki evinde ziyaret ettim. Karadağ'a Mehmet Feyzi Efendi'yle giderdi. Biz o zamanlar ne yazdığımızı da bilmezdik. Sonradan anladık ki yazdığımız Üçüncü Şua (Münacat Risalesi) imiş. Denizli Hapishanesi'nde dört ay yattım. MahkemeReisi Ali Rıza Bey çok iyiydi. Üstad zaman zaman ayağa kalkıp, hâkimlere doğru müdafaaya başladığında 'Said Efendi, sen rahat ol, müdafaanı yapacaksın' derdi."
Birden yangın durdu ve geri çekildi
"Üstad, 'Benim eserlerimin olduğu yerde yangın çıkmaz' dermiş. Ben buna gözümle şahit oldum. "Bu bina eskiden ahşaptı. Yandaki bina yanmaya başlayınca burası da çatıdan tutuştu. Biz de çaresiz yerden bir bardak su attık çatıya... Birden yangın durdu ve geri çekildi. İçeride eserler vardı. Allah'ın lütfuyla, eserlerin şefaatiyle kurtulduk."Dursun Ağabey, "İnanılması güç bir şey" diyerek hayret ve heyecanile bu hadiseyi yeniden yaşıyor gibi anlatıyordu.
"Ahmet Nazif'in evi satın alınsın"
Mübarek Dursun Ağabey çok yaşlı olduğundan çabuk yoruluyor ve zor konuşabiliyordu. Bu yüzden kendisini konuşturarak daha fazla yormak istemedik. İnebolu'ya gideceğimizi söyleyerek ellerini öpüp müsaade aldık. Ayrılırken İnebolu'daki Ahmet Nazif Çelebi'nin evini ziyaret etmemizi tembih etti ve bu evin çok tarihî hizmetler yaptığını söyledi. Öğle namazını Küre'nin tarihî Akşemsettin Camii'nde kılıp ayrıldık. Bir sene sonra Dursun Ağabeyimizin vefat ettiğini duyduk. Allah rahmet eylesin!
Ömer Özcan
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
Eymen, 2014-12-15 06:25:45
Dursun Ağabey hakkındaki yazı gayet güzel olmuş. Fakat aktarılırken 2 defa aktarılmış. Düzeltilirse güzel olur. selam ve dua ile kardeşiniz
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DİĞER YAZILAR
YUSUF ÜNLÜ(1936 -)
Cübbeli Ahmed Ünlü hocaefendinin babası Yusuf Ünlü 1936’da Giresun’un Göreli İlçesinde
YILMAZ DUMAN(1938 -)
Denizlili Emekli Lise Öğretmeni Yılmaz Duman, 1951’de Türkiye’de ilk açılan yedi İmam Hat
ÜMMÜHAN ERGÜN(1913 – 1976)
Nur Fabrikası sahibi, Denizli şehidi, İslamköylü Hafız Ali Ergün’ün akıl sınırlarını
ÛLVİYE SÜMER (1895 – 1974)
Ûlviye Sümer, Risale-i Nur’un Kastamonulu hanım kahramanlardandır… “Âsiye, Ulviye, Lütfi
TACEDDİN TOPAL(1927-2020)
Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö
ŞÜKRÜ ALTUĞ(1914 – 1984)
Isparta’nın Sav köyü bin kalemle Risale-i Nur eserlerini yazarak çoğaltan, Hz. Üstadın ifad
ŞEVKET AKIN(1923 -2021)
Batmanlı Şevket Akın, Bediüzzaman hazretlerini 1952 yılında Isparta’da ziyaret ediyor. Aynı
ŞAHABEDDİN ÜNLÜ (1945 -2021)
Bolvadinli Emekli Edebiyat öğretmeni Şahabeddin Ünlü ile Ankara’da halef selef oluyoruz. Biz
ŞAHABEDDİN GARGILI(1924 – 2017)
Molla Şahabeddin Gargılı, 1924 yılında Bingöl’ün Kığı ilçesinde doğmuştur. Erzurumlu
SÜLEYMAN ÇAĞAN(1930 - )
Malatya/Doğanşehirli Süleyman Çağan ağabeyimiz üç arkadaşıyla beraber Hz. Üstad’ı Ispa
SAİD NUR ÇELEBİ (1948 -)
Risale-i Nur hizmetkârlarından iki bahtiyar hanedanın silsilesi Said Nur Çelebi’de buluşuyor.
- ÖMER HALICI(1919 – 1954)
- OSMAN NURİ TOL(1885 – 1955)
- OSMAN AKSOY(1940 - )
- NEVİN HALICI(1939 -)
- NECATİ AKKOYUN(1934 -)
- MÜBAREK SÜLEYMAN (KÖSE)(1898 - 1963)
- MUSTAFA CENGİZ (1929 -2021)
- MUHAMMED ALİ ÖZTÜRK (1930 -)
- MUAMMER ŞENEL (1909 – 2000)
- MEVLÜD GÖNEN (1934 -)
- MEHMED KÜÇÜKAĞA (1924 – 1976)
- MEHMED KERVANCI(1940 - )
- MEHMET GÜLEŞÇİ
- MEHMED FIRINCI (GÜLEÇ) (1928 - 2020 )
- İBRAHİM GÜL (1892 – 1956)
- HÜSEYİN BİÇER (1923 -2018)
- HÜSEYİN AKÇAY
- HATİCE SOYLU (ALTUĞ)(1930 - 2013)
- HASAN HALICI(1940 -)
- HASAN BASRİ SARIÇAM
- HAMDİ SAĞLAMER
- HAFIZ MUSTAFA ERTÜRK (1906 – 1950)
- FİKRİ MERİÇ(1935 -2021)
- EŞREF EDİP FERGAN(1882-1971)
- AV. İBRAHİM ÜNLÜ(1942 - )
- ÂSİYE MÜLÂZIMOĞLU(1881-1981)
- ALİ YILMAZ(1936 - )
- ALİ SERT(1929 – 2017)
- ALİ RIZA MUHLİS(1927 - 2016)
Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı baki kalacaktır.
Rahman, 26-27
GÜNÜN HADİSİ
Bir kimseye şer olarak bir müslüman kardeşine hakaret etmesi kafidir.
Riyazü's Salihin, 3/1605
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...