SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

Salih Ekinci Hocaefendi ile son röportajımız


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2014-12-31 05:21:10

Takdim

İn bud te'vil-i ehl-i itizal

 Vay en kesi ki nedared nur-u hal

"İtizal ehlinin te'vili budur. Kendisinde hal ve basiret nuru olmayan kimsenin vay haline" Hz. Mevlana

Değerli araştırmacı yazar Mustafa Özcan hocamız "Yerel Oryantalistler" adlı yazısında ne veciz ifade eder; "Bugünkü ilahiyatçıların bir kısmı gerçekten de din müceddidi değil din münekkidi haline geldi. Mustafa A'zami gibi bir takım âlimler günümüzde yerel istişrak akımının geliştiğini, serpildiğini ifade etmişlerdir. Abdurrahman Bedevi vefat etmeden evvel harici oryantalizmin bittiğini ileri sürmüştü. Yerine dâhili oryantalizm geçmiştir."

Ebubekir Sifil Hocamızın da dediği gibi "İslamî ilimler sahasında cereyan eden ve kitle iletişim vasıtaları marifetiyle kitleyi de içine çeken yoğun tartışmaların yol açtığı fikrî ve hatta "itikadî" bulanıklık, ancak yine aynı vasıtalar yoluyla yerini "durulma"ya bırakacaktır."

İşte bu durulmaya küçük de olsa bir katkı sağlamak amacıyla gerçekleştirdiğimiz yeni bir mülakatı hizmetinize sunuyoruz. Seyda Muhammed Salih Ekinci hocamıza götürdüğümüz soruları, genelde son zamanlarda halkın fikirlerini teşviş etmekten başka bir şeye hizmet etmeyen yerli oryantalistlerin ortaya attığı meselelerden seçtik.

Hocamız önce soruları dinledi ve giriş mahiyetinde, Sünnet ve dindeki yeri hakkında kısaca bir tavzih getirdi. Aşağıda bu tavzihi bulacaksınız. İnşallah önümüzdeki haftalarda sorulara verdiği cevapları da neşredeceğiz. Saygılarımla. Salih Okur/cevaplar.org

"Biz az önce birçok soruları dinledik. Bu soruların toplamında dikkatimizi çeken bir husus vardır; Bu soruları-hazırlayan değil- ama bu tür soruları soran insanların ortak sıkıntıları vardır; Başta Sünnet sıkıntıları vardır. Peygamberin hadislerinin ne olduğunda sıkıntıları vardır. Birçok soruları aslında bu sıkıntılarından dolayı soruyorlar.

Başta bunu beyan etmemiz lazım ki, Hz. Peygamberin sünnetinin ve hadislerinin teşri kaynağı olduğunu, onunla amel etmenin gerekli olduğunu ve onunla amel etmemenin cevazı olmadığını bizzat Kur'an ifade etmiştir. Kur'an-ı Kerim'in kendisi sünnete değer verip onu teşri kaynağı kılmıştır.

Sünnetin aslına şüphe getiren insan başta Kur'an-ı Kerim'e şüphe getirmiş oluyor. Çünkü Kur'an İslam'ın genel hükümlerini mücmel olarak beyan etmiştir. Teferruata(tafsilata) çok nadir girmiştir. Ancak miras ile ilgili teferruata girmiştir. Başka meselelerde genel olarak mücmel hükümler beyan etmiştir, İslam'ın ana hatlarını beyan etmiştir. Çünkü teferruata girseydi, ümmetin tamamına inen ve herkese hitap eden Kur'an bir cilt değil, ciltlerle bir kitap, hatta bir ansiklopedi gibi olacaktı. Ezberlenen ve herkesin okuyup istifade ettiği bir kitap olmayıp, raflarda duran bir kitap olacaktı.

Kur'an birçok ayette teferruatın beyanını Hz Peygamber aleyhissalatu vesselam'ın sünnetine bıraktığını ifade etmiştir. Fakat bu durum sünnetin bütün teferruatı kapsadığı anlamına gelmiyor.

Hz Peygamber aleyhissalatu vesselam da teferruatın bir kısmı müçtehitlerin içtihadına bırakılmıştır. Taki her bir müçtehit zamanın ve ortamın şartlarına ve ihtiyaçlarına göre, Kur'an'ın ana esaslarına bağlı kalarak hüküm beyan etsin. Her şey Kur'an-ı Kerim'de ve sünnette mansus-u aleyh olsaydı, İslam dini evrensel ve her zaman için salih olmayacaktı.

Bundan dolayı, Cenab- Hak Kur'an-ı Kerim'de İslam'ın ana hatlarını beyan etmiştir. Ama teferruatı beyan etme vazifesini ise Kur'an'ın kendisi bizzat Peygambere bırakmıştır. Ki Cenab-ı Hak buyurmuştur;

"وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ"

"İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman, bir de düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'ân'ı indirdik." (Nahl, 44.)

Kur'an-ı Kerim'in açıklanmasını ve teferruatı beyan etmeyi Cenab-ı Hak peygambere bırakmıştır, sünnete bırakmıştır, hadislere bırakmıştır.

Kur'an-ı Kerimde birçok ayetlerde Peygamberin emrine itaat etmenin Cenab-ı Hakkın emrine itaat etmek gibi vacib olduğunu bildirmiştir. Münakaşa ettikleri, anlaşmazlığa düştükleri her meselede Peygamber aleyhissalatu vesselam'a müracaat etmeyi insanlar üzerine vacip kılmıştır. Hatta bunu imanın şartından saymıştır;

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا

"Hayır, Rabbine and olsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar." (Nisa, 65)

Ayetteki «ما» lafzı umum/genelleme ifade eden lafızlardandır. İnsanlar her hangi bir meselede anlaşmazlığa düşerlerse Peygamber aleyhissalatu vesselama müracaat etmeleri beyan edilmiştir. "Her mesele" diyoruz. Her mesele ise Kur'an'da beyan edilmemiştir. Ama her meselede Peygamber aleyhissalatu vesselama müracaat etmek vacip kılınmıştır.

"وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللَّهِ"

"Biz her peygamberi -Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik." (Nisa, 64)

"يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ"

"Ey iman edenler! Allah'a ve Rasûlüne itaat edin" (Enfâl, 20.)

"مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ"

"Kim Rasûl'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur." (Nisa, 80)

"يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنْكُمْ فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآَخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلًا"

"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin. Bir de sizden olan «ülü'lemr»e(idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Rasûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); böyle yapmak hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir." (Nisa, 59)

Bu ayetler, Allah Rasûlüne her getirdiği ve emrettiği hususta itaatin farz olduğunu nass olarak ifade etmektedirler.

Bunun manası nedir? Rasulullah aleyhissalatu vesselam Kur'an'da varsa, Kur'an'a göre hüküm verecek, Kur'an'da yoksa Cenab-ı Hakkın ona gayr-i metluv verdiği vahye göre hüküm verecektir ki, ona da sünnet denilir, hadis denilir. Bunlar hep Sünnetin teşriin ikinci kaynağı, İslam'ın ikinci kaynağı olduğunu ifade ediyor.

Bir de, Kur'an-ı Kerim'in Allah'ın kitabı olduğu ne ile sabit olmuştur? Sünnet ile sabit olmuştur. Peygamber aleyhissalatu vesselam "bu kitap Allahu Teâlâ'nın kitabıdır" demeseydi, Kur'an'ın Allah'ın kitabı olduğu sabit olacak mıydı? Olmayacaktı. Bu manada Sünnet Kur'an için temel oluyor. Çünkü Kur'an'ın Allah'ın kitabı olduğu sünnet ile sabit olmuştur. Sünnetin değeri İslam'da o kadar büyüktür.

Bir de, Sünnet olmadan Kuran-ı Kerim ile amel etmek imkânı yoktur. Biz zarure Sünnetin Kur'an için tamamlayıcı olduğu zahir oluyor. Çünkü demin dediğimiz gibi, Kur'an-ı Kerim mücmel hükümler beyan etmiştir. "Namazı kılın" "zekâtı verin" "haccı yapın" gibi. Ama Haccı nasıl yapacağız, namazı nasıl kılacağız, zekâtı hangi maldan vereceğiz, yüzde kaçtan vereceğiz ve hakeza orucu nasıl tutacağız, bunların tafsilatı Kur'an'da yoktur. Bunların tafsilatı sünnettedir.

Sünnet eğer vahiy değilse, Allah tarafından değil ise, o zaman-hâşâ- Peygamber aleyhisalatu vesselam hevai, keyfi hükümler beyan etmiştir. Eğer Sünnet vahiy değilse ise, Cenab-ı Hak nasıl tafsili hükümleri Peygambere havale edecektir? Demek peygambere havale etmesi ifade ediyor ki, Peygamberin sünnetleri, hadisleri de teşrii kaynağıdır, vahydir ve İslam'ın bir kaynağıdır.

Ama aralarında bir fark vardır; Kur'an-ı Kerim vahy-i metluv'dur, sünnet ise vahy-i gayr-i metluv'dur. Metluv okunan demektir. Sünnet de okunuyor. Aralarındaki fark nedir? Metluv vahy demek: "yutaabbedu bi tilavetihi" Tilavetiyle(okunmasıyla) ibadet edilir, namaz kılınır, ibadet olarak tilavet edilir ki, her bir harfi en az 10 hasene(sevap)dir. Sünnet ise metluv değildir. Aralarındaki fark budur.

-Peki Seyda, ashabın sünneti, yaptıkları.. O da bizi bağlayıcı oluyor mu?

-Ashabın sünneti ancak üzerinde icma olursa, o zaman bağlayıcı olur. Ama icma yoksa bağlayıcı olmaz, Peygamberin sünneti bağlayıcıdır. Sahabenin fetvaları veya görüşleri bağlayıcı değildir, ancak içtihadi meselelerdir. Ama ashabın bir konuda icmaı, o konunun Peygamberin sünneti olduğunu ifade eder. 

-Seyda, Sünnet konusunda hadis inkarcıları sık sık Hz. Ömer(r.a)'ın hilafeti devrinde hadis yazımını yasaklamasını gündeme getiriyorlar..

-Hz. Ömer(r.a)'in böyle bir yasağı yoktur. Ne zaman yasaklamıştır? Hz. Peygamber(aleyhiselatu vesselam) hadis yazımına izin vermiştir. Hz. Peygamberin döneminde hadis yazımı başlamıştır. Peygamberin ruhsatıyla, bazen de emriyle bu olmuştur;

Hz. Peygamber(aleyhissalatu vesselam)

اُكْتُبُوا ِلأَبِي شَاه

Ebu Şah için yazınız (Buhârî,ilim39;lukata7; Tirmizî,ilim12; Ebû Dâvûd, menâsik 89; diyât 4) buyurmuştur.

Yine hadisleri unuttuğundan şikâyetçi olan bir zata

اِسْتَعِنْ بِيَمِينِكَ

"Elinden yardım iste"(Tirmizî,ilim12; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat,3/169.) buyurmuştur.

-Abdullah bin Amr bin As'a yazması için ruhsat vermesi..

-Evet, Abdullah bin Amr'a ruhsat vermiştir. İşin başında Peygamber aleyhissalatu vesselam insanların Kur'an'dan uzaklaşmaması ve ayetlerin hadislerle karışmaması için hadis yazımını yasaklamıştır. Ama sonradan izin vermiştir. Hatta belirttiğimiz gibi bazı zamanlarda da yazılmasını emretmiştir.

Dolayısıyla Hz. Ömer(r.a)'in hadisi yasaklaması diye bir şey hiçbir zaman olmamıştır. Yalnız bazı zamanlar insanlar hadis rivayetlerini çoğalttıklarında bunun karıştırmaya ve hatalara sebebiyet verebileceğinden endişe etmiş ve bazı insanlar için hadis rivayet etmesini hoş görmemiştir.

Yoksa –maazallah- hadis rivayetini yasaklama ve yazmasını yasaklama diye bir durumu olmamıştır. Kendisi birçok meselede ashab-ı kirama " bu meselede Hz. Peygamberden ne duymuştunuz?" diye devamlı sormuştur. Durum böyle iken Hz Ömer nasıl hadis rivayetini ve yazımını yasaklayacak! Kendisi de Kur'anda hakkında nas olmayan her meselede hadisle amel etmiş, hüküm ve fetva vermiştir.

-Hani Seyda bir de Amvas taunu olduğu sırada Hz. Ebu Ubeyde ile konuşurlarken, Abdurrahman bin Avf'ın Rasulullah'tan "bir yerde veba çıktığını duyduysanız oraya girmeyiniz. O bölgedeyseniz dışarı çıkmayınız" hadisini rivayet etmesi ve Hz. Ömer'in bu hadisi işitince Medine'ye geri dönmesi var ya.. Bunu iddia eden adamlara göre Hz. Ömer'in Abdurrahman bin Avf'ı susturması gerekirdi. Ne kadar mantıksız bir şey..

-Tabii tabii..Çok mantıksız.. Maazallah…

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

-Hocam, dilimize sadece Arapçadan ve Farsçadan değil diğer dillerden mesela Yunancadan veya baş

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

Hocam dilde tasfiyeler ile 300-500 kelimeyle konuşabilen bir nesil nasıl büyük düşünebilecek?

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli mütefekkir, şar ve yazar Yavuz Bülent Bakiler beyef

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

Seyda Fethullah Ayte Hocaefendi ile Şark medrese eğitim zincirinde çok önemli bir rolü olan Ohi

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

-Demin biraz değindik ama şöyle sorayım, Mezhebinin görüşünü savunan bir mümin “mezhebin

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçtiğimiz ay değerli araştırmacı-yazar Mustafa Özcan be

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

-Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde naklettiği bazı hadisler için “keşke bunları nakletmese

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

-Eş’ariler ile Maturidiler arasındaki fikri çatışmaların dini yorumlamada zarar verdiğini s

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

-Usul-i fıkıhta bir şeyin vacip veya mendup olmasında yeni bir usul olarak şu söylenmektedir;

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

Salih Ekinci Hocaefendi ile son röportajımız

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

-Seyda izninizle başka bir soruya geçiyorum. Vehhabiler ehl-i sünneti müşrik olarak mı görmek

et-Teğabün: 3

Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır. (Mürşid 3.1 adlı yazılım-Turan Yazılım-(www.turan.com.tr) )

GÜNÜN HADİSİ

Her kim bir namazı (kılmayı) unutursa (onu) hatırladığında kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur.

Sahih-i Buhari, KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI