ÂLİMLERİN BAKIŞ AÇISINDAN SAHABELER
Abdullah İbn-i Mes'ud (r.a) şöyle demiştir: “Allah Teâlâ kullarının kalbine nazar etti. Kullarının içinde en hayırlı kalp olarak Muhammed’in kalbini buldu. O’nu kendine hâs kılarak seçti, ayırdı ve onu peygamberlikle insanların arasına gönderdi. Hz. Muhammed'in(s.a.v) kalbinden sonra kullarının kalplerine baktı ve onların içinde en hayırlı kalp olarak Muhammed'in Ashâbını buldu. Cenâb-ı Hak sahabe-i kirâmı din için cihat eder bir halde Peygamberinin vârisi kıldı. Müminlerin iyi ve güzel gördüğü Allah katında da iyi ve güzeldir. Onların kötü ve çirkin gördüğü, Allah katında da kötü ve çirkindir.”
Abdullah İbn-i Mes'ud (r.a) şöyle demiştir: "Allah Teâlâ kullarının kalbine nazar etti. Kullarının içinde en hayırlı kalp olarak Muhammed'in kalbini buldu. O'nu kendine hâs kılarak seçti, ayırdı ve onu peygamberlikle insanların arasına gönderdi. Hz. Muhammed'in(s.a.v) kalbinden sonra kullarının kalplerine baktı ve onların içinde en hayırlı kalp olarak Muhammed'in Ashâbını buldu. Cenâb-ı Hak sahabe-i kirâmı din için cihat eder bir halde Peygamberinin vârisi kıldı. Müminlerin iyi ve güzel gördüğü Allah katında da iyi ve güzeldir. Onların kötü ve çirkin gördüğü, Allah katında da kötü ve çirkindir."(1)
Abdullah b. Ömer (r.a.) de şöyle demiştir: "Kim bir yol tutup izinde gidecekse, vefat etmiş olanların (Ashab'ın) yolunu ve izini takip etsin. Onlar Hz. Muhammed'in (sav) Ashabı'dırlar ki, bu ümmetin en hayırlılarıdır. Kalplerine temiz, ilim bakımından en derin, tekellüf ve yapmacıktan en uzak olanlardır. Allah, onları dinini yaymak ve Peygamberine arkadaş olmak üzere seçmiştir. O Ashâb da Peygamberin ahlakını alıp ona benzediler, onun vasıflarıyla muttasıf oldular. İşte onlar Kâbe'nin rabbi olan Allah'a kasem olsun ki dosdoğru bir hidayet ve istikamet üzere olan Hz. Muhammed'in (sav) Ashâbıdır."(2)
İmam-ı Şafii (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Teâlâ İncil, Tevrat ve Kuran'da Rasûlullâh Efendimizin Ashâbını hayırla yâd etti. Rasûlullâh'ın lisanı üzere kendilerinden sonra hiçbir kimseye nasip olmayan bir şeref ve fazilet vermek suretiyle onları üstün kıldı. Onlara rahmet buyurdu. Onlara ihsan ettiği ile (onları) mertebelerin en yücesi salihlerin, şehitlerin, sıdıkların zümresine isal edip, onları sevindirdi, mutlu etti. Onlar Rasûl-i Ekrem (sav) 'in Sünnetlerini bize kadar ulaştırdılar. Nazil olan vahye şahit oldular. Rasûlullâh'ın amm, hass, vücub ve irşad nev'inden beyan buyurduklarını anladılar. Bizim vakıf olduğumuz olmadığımız birçok Sünnetlerini anladılar.
Onlar, kendisiyle istinbat yapılan her türlü ilimde, akılda, vera ve içtihatta bizim fevkimizdedirler. Onların fikir ve görüşleri bizim için övgüye en layık olandır. Onların görüş ve düşünceleri, bizim fikir ve düşüncelerimizden daha evladır."(3)
Ebu Abdullah İbn-i Mus'ab dedi ki: "Emir'el Müminin el-Mehdi bana şöyle dedi: Ya Eba Bekr! Rasûlullâh'ın Ashâbını ayıplayanlar, onlara kusur isnat edenler hakkında ne dersin? Ben dedim ki:
-Onlar zındıklardır.
-Senden önce böyle diyen bir kimseyi işitmedim dedi. Ben dedim ki:
-Onlar Rasûl-i Ekrem (sav)'e kusur isnat eden ve onu ayıplamayı murat eden bir kavimdir. Bu konuda onlar kendilerine tabi olan hiçbir kimseyi bulamadılar. Onların çocuklarının yanında onları ayıplayıp dil uzattılar. Sanki onlar şöyle demeye getiriyorlar: Rasûlullâh böyle kötü kimseleri kendine dost ve arkadaş edindi. Öyleyse bir adamın kötüleri dost edinmesi ne kadar çirkindir. Bunun üzerine: 'Ben de ancak senin söylediğin gibi düşünüyorum' dedi.(4)
İmam-ı Malik'ten âlimler onun şöyle söylediğini naklettiler: "Rasûlullâh'ın Ashâb'ına sövmek, aslında Rasûlullâh'a sövmek ve onu ayıplamaktır. Şüphesiz ehli irfan arasında şöyle söylenir: "Falancanın kötü arkadaşları var, o da kötü bir adamdır. Eğer Salih bir adam olsaydı arkadaşları da salih olurdu."(5)
İmam-ı Ahmed b. Hanbel'den şöyle nakledildi: "Rasûlullâh'ın Ashâb'ını diline dolamış, onlar hakkında kötü konuşan bir adam gördüğünüz zaman (bilin ki) İslâm aleyhine ithamda bulunuyor demektir."(6)
Ömer b. Abdülaziz'e Ashâb arasında cari olan hadiselerden sual edildi ve şöyle cevap verdi: "Allah bizim ellerimizi onların kanlarına bulaştırmayarak bizi temiz tuttu. Ben niçin dilimi temiz tutmayayım ki! Rasûlullâh'ın Ashâbı'nın misali, göz misali gibidir. Gözün devası da ona dokunmamaktır."(7)
Muhtelif gruplar halinde olan Ehl-i Sünnetin kabul ve itimat ettiği, Ehli-Sünnet ve'l-Cemaat'in beyanı diye isimlendirilen akidesinde İmam Tahavi şöyle demiştir; "Biz Rasûlullâh'ın Ashâbını seviyor ve onlara muhabbet besliyoruz. Bu sevgi hususunda onlar hakkında aşırıya da kaçmıyoruz. Onlardan uzak kalamayız. Onlara buğz edene ve onları hayır dışında yâd edenlere biz de buğz ederiz. Onları ancak ve ancak hayırla yâd ederiz. Onları sevmek dindir, imandır ve ihsandır. Onlara buğz etmek ise küfür, nifak ve tuğyandır."
Bu ümmetin âlimlerinin ve imamlarının bir bir sözlerini nakletmekten bizi müstağni kılan İmam Tahavi'den nakledilen bu ibare, son derece düzgün, doğru ve sağlam bir ibaredir. Çünkü bu tüm Ehl-i Sünnet akidesinin bir tercümesidir. Dolayısıyla Rasûl-i Ekrem'in Ashâbı hakkında bu ümmetin âlim ve imamlarının hepsinin tercümanıdır. Bu ibare, muhtelif fırkalarda olan Ehl-i Sünnet âlimlerinden nakledilen sözler mesabesindedir. Bununla beraber Tahavi'nin dışında bazı söylenen sözlerden kesitler nakletmemizde bir beis yoktur.
Hafız İbn-i Hacer el-Askalani dedi ki: "Ehl-i Sünnet ittifak etmiştir ki, sahabenin hepsi adildir. Buna ancak bidat ehli olup şazz görüşler serdeden muhalefet eder."(8)
Hatip el-Bağdadi, el-Kifaye fi İlmi'r Rivaye isimli eserinde mükemmel bir bölüm zikretmek suretiyle şöyle dedi: "Sahabenin adaleti, Allah'ın onları adil kılmasıyla, onların pak ve temiz olduklarını haber vermesiyle ve Kur'ân'da onları seçip tercih etmesiyle malumdur."
Bu münasebetle Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu: "Ey Ümmet-i Muhammed! Siz insanların iyiliği için meydana çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği yayar, kötülüğü önlersiniz, çünkü Allah'a inanırsınız. Ehl-i kitap da bu imana gelseydi, elbette kendileri için iyi olurdu. İçlerinden iman edenler varsa da ekserisi dinden çıkmış fâsıklardır."(9)
"Ve işte böylece Biz sizi örnek bir ümmet kıldık ki insanlar nezdinde Hakk'ın şahitleri olasınız ve Peygamber de sizin hakkınızda şahit olsun. Daha önce yöneldiğin kıbleyi tekrar kıble yapmamızın sebebi, sırf Peygamberin izinden gidenlerle ondan ayrılıp gerisin geriye dönecekleri meydana çıkarmaktır. Gerçi bu oldukça ağır bir iştir. Ancak Allah'ın doğru yola erdirdiği kimseler için mesele teşkil etmez. Allah imanınızı zayi edecek değildir. Çünkü Allah insanlara karşı pek şefkatlidir, çok merhametlidir."(10)
"İslâm'da birinci dereceyi kazanan Muhacirler ve Ensar ile onlara güzelce tâbi olanlar yok mu? Allah onlardan razı, onlar da Allah'tan râzı oldular. Allah onlara içlerinden ırmaklar akan cennetler hazırladı. Onlar oralara devamlı kalmak üzere gireceklerdir. İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı!"(11)
"Gerçekten Allah, (Hudeybiye'de) o ağacın altında sana biat ettikleri zaman, müminlerden razı oldu. Onların kalplerindeki ihlâsı bildiği için üzerlerine sekîne, huzur/güven indirdi.
Onları hemen yakında gerçekleşen bir zaferle ve alacakları birçok ganimetle mükâfatlandırdı. Allah azîz ve hakîmdir"(12)
Bu konuda zikri geçen ayetler çoktur. Bu mevzuda sayılabilecek meşhur hadisler de bir hayli fazladır. Rasûl-i Ekrem (sav) de Sahabeyi Kur'ânda geçtiği şekliyle tavsif buyurdu. Onlara karşı yapılması gereken tazimi ve onlar hakkındaki övgüyü dile getirdi.
Bundan sonra Hatip el-Bağdadi, senetleriyle birlikte sahabenin faziletine, onlara yapılması gereken ihtiram ve hürmete dair varit olan hadisleri toplu bir şekilde zikretti ve neticede şöyle dedi: "Bu manada gelen rivayetler çoktur. Hepsi de Kur'ân ayetleriyle tam bir uyum içindedir. Binaenaleyh bunların tümü sahabenin temiz ve pak olmasını, onların adil ve nezih kimseler olduğuna inanılmasını gerekli kılmaktadır. Allah'ın onları adil kılmasından sonra, onların iç hallerine muttali olma noktasında, hiçbir kimse (sahabe hakkında) başkalarının tezkiyesine muhtaç değildir. Mahlûkatın onları temiz kılmasın da ihtiyaç yoktur."
Sonra Hatip el Bağdadi sözüne şöyle devam etti. "Zikrettiğimiz vech ile Rasûl-i Ekrem (sav)'den ve Cenabı Hakk'tan haberler varit olmasa bile, sahabenin mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeleri, Allah'ın dinine yardımcı olmaları, hicret etmeleri, onlardaki iman ve yakin kuvveti, dinde olan samimiyetleri ve bu uğurda babalarının ve çocuklarının öldürülmüş olması gibi haller elbette onların adil olmalarını iktiza ederdi. Bu haller onların pak ve temiz olduklarına itikat edip inanmayı gerekli kılardı. Sahabe-i kiram edeplere kadar kendilerinden sonra gelecek olan tadil edenlerin ve tezkiye edenlerin hepsinden, daha faziletli kimselerdir."
Hatip el Bağdadi sözüne şöyle devam etti: "Bu fakihlerin üzerinde ittifak ettiği ve tüm ulemanın tercih ettiği bir görüştür." Daha sonra Hatip el Bağdadi senedi ile beraber Ebi Züra er-Razi'den bir haber nakletti ki şöyledir:
"Eğer Rasûl-i Ekrem (sav) in Ashâbına dil uzatan bir adam görecek olursan bil ki o zındıktır. Muhakkak ki bizim nazarımızda Rasûl haktır. Kur'an haktır. Ve Rasûl-i Ekrem (sav) in Ashâbı, bize bu Kur'an'ı ve onun Sünnetlerini ulaştırdılar. Öyle ki o sahabeye dil uzatan ve onları ayıplayanlar kitap ve Sünneti iptal etmek adına, bizim onlar hakkında yaptığımız hüsn-ü şehadeti yaralamak istiyorlar. Hâlbuki asıl onlar cerh ve yaralanmaya daha layıktır. Onlar zındıkların ta kendileridir."(13)
Hafız el-Askalani, Hatip el-Bağdadi'nin görüşlerini naklettikten sonra kendisi de şöyle demektedir:
"Gerekli olan sahabeye tazimde bulunmaktır. Öyle ki sahabenin Rasûl-i Ekrem (sav) ile olan münasebeti çok az bir süre bile olsa, Raşit halifelerin nezdinde ve diğerlerinin nezdinde de bu böyledir."
Hafız İbn Hacer el-Askalani rivayet ettiği bir haberle bu görüşünü şöyle temellendirdi.
Ebu Said el -Hudri rivayet ediyor. Dedi ki: Ömer b. Hattab'a bir bedevi getirilmişti. Bu bedevi Ensar'ı hicvetmişti. Ömer o getirilen adama dedi ki:
"Eğer Rasûl-i Ekrem (sav) ile arkadaşlığın olmasa idi elbette benden sana bir ceza erişirdi." Fakat onun Rasûl-i Ekrem (sav) ile bir arkadaşlığı vardı.
Son ifade Ali İbn-i Ca'd'a aittir. Bu hadisteki ricalin hepsi sika ravilerdir. Hz. Ömer (r.a.) Ensar'ı hicvetmiş halde getirilen bu bedeviyi sırf Rasûli Ekrem (sav)'e olan arkadaşlığını bildiği için ona bir ceza vermekten vazgeçti.
Daha sonra Hafız el Askalani sözüne şöyle devam etti ki;
"Bunlar sahabenin durumu noktasında itikat edilmesi gereken son derece açık şahitlerdir. Ebu Said el Hudri'den nakledildiği üzere Sahihaynda sabit olduğu gibi Rasûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurdu.
"Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin olsun ki sizden biriniz Uhud dağı kadar altın infak etse yine de onlardan birinin infak ettiğine hatta yarısına bile ulaşamaz".
Rasûl-i Ekrem (sav)' den tevatüren nakledilmiştir ki;
"İnsanların en hayırlısı benin dönemimde yaşayanlardır. Daha sonra da bundan sonrakiler, sonra onlardan sonrakilerdir".
İmam Bezzar el-Müsnedinde Said bin Müseyyeb'den ve o da Cabir'den rivayetle sika raviler kanalıyla nakledilmiştir ki, Rasûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak ki Allah peygamberler ve Rasûller hariç olmak üzere ins ve cinnin arasından Ashâbımı tercih etti."
Bu konudaki haberler cidden çoktur. İkna edici olması adına biz bu kadar ile iktifa ediyoruz.
"el-Akidet-ül Vasitiyye" isimli kitabında İbn-i Teymiyye şöyle dedi: "Cenab-ı Hakk'ın onları Kuran-ı Kerimde vasf ettiği gibi Ehl-i Sünnet ve'l cemaat âlimlerinin Rasûl-i Ekrem (sav) 'in Ashâb'ı hakkındaki itikadı, gönüllerini ve dillerini selamette tutmalarıdır. Öyle ki Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu:
"Onlardan sonra gelenler (başta muhacirler olarak, kıyamete kadar gelecek müminler): "Ey kerim Rabbimiz, derler, bizi ve bizden önceki mümin kardeşlerimizi affeyle! İçimizde müminlere karşı hiçbir kin bırakma! Duamızı kabul buyur ya Rabbenâ, çünkü Sen raufsun, rahîmsin!"(14)
Rasûl-i Ekrem (sav) de şöyle buyurdu ki:
"Ashâbıma sakın sövmeyin. Nefsimi elinde tutan Allaha yemin olsun ki sizden biriniz Uhud dağı kadar altın infak etse yine de onlardan birinin infak ettiğine hatta yarısına bile ulaşamaz".
Ehl-i Sünnet ve'l cemaat âlimlerinin hepsi, Sahâbînin yücelik ve faziletine dair kitapta ve Sünnette ne geldiyse hepsi üzerine icma ile ittifak etmişlerdir."(15)
Dipnotlar
1-Ahmed b. Hanbel, Bezzar, Taberâni, Tayâlisî rivayet etmişlerdir.
2-Ebu Nuaym, Hilyet'ül Evliya, c.1,s.305
3-Beyhaki, Menakıb-ı Şafii, c.1,s.442
4-Hatip el-Bağdadi, Tarih-i Bağdat, c.10, s.174
5-es-Sarim'ül Meslül, s.580.
6-es-Sarim'ül Meslül, s.568.
7- Bakıllani,El-İnsaf,s.69.
8- El-İsabe,c.1,s.9-12.
9-Al-i İmran 110.
10-Bakara 143.
11-Tevbe 100.
12-Feth 18.
13-el- Kifaye fi ilmi'r Rivaye, s. 66 – 67.
14-Haşr 10.
15-Akidet-ül Vasitiyye, s.55
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.
Kevser:2
GÜNÜN HADİSİ
Ey Allah'ın Resulü," dedim, "şayet Kadir gecesine tevafuk edersem nasıl dua edeyim?" Şu duayı okumamı söyledi: "Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu'l-afve fa'fu anni. (Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.)
Tirmizi, Da'avat 89,
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...