HÜSEYİN BÜLBÜL
Hüseyin Bülbül Ağabey, 1913 doğumludur. Üstad’ımız Barla’ya nefyedildiğinde ilk sahip çıkanlardan Sıddık Süleyman’ın kız kardeşinin oğludur. Emirdağ Lâhikası’nda ismi geçiyor. Daha 13 yaşındayken, Bediüzzaman Hazretleri bilhassa Çam Dağı’na çıkarken onun hizmetlerinde bulunmuş. Hüseyün ağabey 1996 yılında vefat etmiştir. “Sıddık Süleyman’ın hemşirezadesi Hüseyin” tam bir Barlalı, Barla ile sıbğalanmış bir zat.
Hüseyin Bülbül Ağabey, 1913 doğumludur. Üstad'ımız Barla'ya nefyedildiğinde ilk sahip çıkanlardan Sıddık Süleyman'ın kız kardeşinin oğludur. Emirdağ Lâhikası'nda ismi geçiyor. Daha 13 yaşındayken, Bediüzzaman Hazretleri bilhassa Çam Dağı'na çıkarken onun hizmetlerinde bulunmuş. Hüseyün ağabey 1996 yılında vefat etmiştir.
"Sıddık Süleyman'ın hemşirezadesi Hüseyin" tam bir Barlalı, Barla ile sıbğalanmış bir zat. Onu tanıyıp dinledikten sonra Barla'da o dönemin sıbğasını taşıyan, yaşayan son mümessili olduğunu anladık. Evi çınar ağacının tam altında, mübarek Üstad'ımızın bastığı toprakların, yürüdüğü yolun hemen altında. Bu zat, Üstad'ın Barla devrini çocukken bile olsa yaşamış ve Üstad Hazretlerine çok hizmet etmiş. Kendisiyle ilk karşılaştığımızda hemen bir Emirdağ Lâhikası getirtti. Bir sayfayı buldu ve oku dedi: "Sabri'nin mektubu içinde, ben Barla'dayken bana çok hizmet eden ve çok defa hâtırıma gelen Sıddık Süleyman'ın hemşirezadesi Hüseyin'in mektubu beni çok sevindirdi. Hem onun hakkındaki merakımı izale eyledi. Maşaallah tam Sıddık Süleyman'ın mahiyetinde eski alâkadarlığını muhafaza ediyor." (Emirdağ Lâhikası-I, 224)
"İşte bu bana yeter, Üstad benden bahsediyor. Denizli hapsinden sonra Üstad'a bir mektup yazdım, Sabri Ağabeye verdim. O da kendi mektubu içine koydu, gönderdi. İşte Üstad'ımızın bahsettiği mektup bu mektuptur" dedi. Çınar ağacının altındaki dünyanın ilk medrese-i Nuriyesine çıkıp kendisini dinlemeye başladık:
"Koca çam ağacı, bunun karnında yatıyor"
"Çam Dağı'na beraber çıkmıştık. Her zaman olduğu gibi Üstad'la beraber bir ağacın altında yer hazırladık. Sonra da hep yaptığı gibi, 'Hüseyin, ben biraz sonra gelirim' diye ortadan kayboldu. Epey zaman sonra baktım Üstad elinde bir değnek, mütemadiyen yerleri karıştırıyor.
"'Allah, Allah! Üstad bir şey mi kaybetti acaba?' diye merak ettim. Baktım elinde bir çam çekirdeği var; bana gösterdi, 'Hüseyin, bunlardan üç-dört tane daha bulalım' dedi. Epey aradıktan sonra bulduk. Sonra çekirdekleri bana göstererek, 'Bak Hüseyin, bu koca çam ağacı, bunun karnında yatıyor' dedi. Ben de içimden, 'Hay Allah, bunun karnında ağacın ne işi var?' diye o zaman anlayamamıştım.
"Yoğurtlar ekşimiş, kurtlanmış, Üstad yememişti"
"Üstad bir gün Çam Dağı'nda yalnız iken malum çam ağacına çıkıyor tefekkür için... Oradan geçmekte olan bir çoban, ağacın altından bağırıyor, 'Hoca! Bak buraya, iki bakraç yoğurt bıraktım, bunları ye, bana da dua et ha!' diyor.
"Üstad, 'Kardaşım! Dur, bekle… İniyorum, parasını vereyim, öyle alayım, parasız almam' dediği halde, çoban, 'Ne parası hoca! Bunları ye, bana da dua etmeyi unutma ha! Bakraçları sakla, sonra alırım' diyor ve bırakıp gidiyor. Çoban bunları sonradan anlattı bana.
"'On gün kadar sonra bakraçları almaya gittim, ne göreyim! Hoca elini bile sürmemiş, aynı bıraktığım yerde yoğurtlar ekşimiş, kurtlanmış... Bu nasıl hocaymış ki böyle, ben anlayamadım!' dedi çoban.
"Bu nasıl hocaymış böyle!"
"Yine bir gün Çam Dağı'na beraber çıktık. Baktık bir çoban, çadır kurmuş. Üstad çobanı çağırdı, çoban Üstad'ın önünde ellerini önüne bağlayarak durdu. 'Kardeşim, çadırında 10-15 gün misafir kalmak istiyorum. Fakat benim şartlarımla… Hayvan davar, keçi, koyun kesmek yok. Süt, yoğurt ücretsiz almam...'
"Üstad'ın sözü bittikten sonra adam eliyle beni çağırdı. 'Hoca ne diyor, hiçbir şey anlamadım!' dedi. Ben izah ettim. Çoban, 'Allah, Allah! Bu nasıl hocaymış be!' diye hayretini belirtti.
"Sıddık Süleyman-Mübarek Süleyman"
"Üstad'ımızın Barla'da iki Süleyman'ı vardı. 'Yirmi Sekizinci Söz/Cennet Risalesi'nin telif edildiği Cennet Bahçesi'nin sahibi dayım Sıddık Süleyman ile Mübarek Süleyman.
"Mübarek Süleyman çok dürüst bir insandı. Hiç yalan söylemez, hiç yemin etmezdi. O kadar ki, bunu bilen arkadaşları şaka olsun diye onu bir şey çalmakla suçluyorlar, şakadan falakaya yatırıyorlar. Mübarek kat'iyen yemin etmiyor. Çok sıkıştırıyorlar. 'Tarlamın yarısını satıp ödeyeyim' diyor. Halbuki arkadaşları mahsus yemin ettirmek için plan kuruyorlar. İşte o derece dürüst ve düstur sahibi bir insandı. On Altıncı Mektup'ta Üstad'ımızın anlattığı 'katran ağacında ikram-ı İlâhî olarak ekmek görme' hadisesini bizzat kendisinden dinledim. Bir çarşamba günüymüş... Üstad, Süleyman Ağabeye, 'Kardeşim! Ekmeğimiz kalmadı, sen git ekmek getir' diye söylemiş. Süleyman Ağabey de ertesi gün, yani cuma akşamı Üstad'ın çok feyizli dualar ettiğini bildiği için kalmak istemiş. Üstad da 'Kal' demiş. Sonra bir tepeye çıkıp oturmuşlar. Birden Üstad, 'Süleyman müjde! Cenab-ı Hak bize rızık verdi' demiş. Üstad'ın Mektubat'ta anlattığı aynı hadiseyi gözleriyle gördüğünü anlattı bana.
"Seneler sonra Üstad'a Emirdağ'da ziyarete giden Bahri Çağlar Ağabeye Üstad'ımız, 'Mübarek Süleyman ne yapıyor?' diye sormuş. Bahri Ağabey de 'Risale yazıyor Üstad'ım' demiş. Üstad, 'Onun iki kelimesi var ki 10 sene risale yazmaktan efdaldir. O iki kelime ise, Çam Dağı'nda ağaçların dalları arasında ekmek bulduğumuzda, 'Üstad'ım, helâl olur mu?' demesidir' diye memnuniyetini belirtmiş.
"Üstad'ın Barla'dan ayrılışı"
"Üstad'ımız Barla'da 8,5 sene kaldı. Belki daha gitmezdi. Çünkü burada nispeten rahattı. Dağa bayıra çıkabiliyordu. Yanına bazen yine sürgün gelmiş Kürt Bekir Ağa ziyarete gelirdi. Onunla Kürtçe konuşur, şakalaşır, bazen gülerdi.
"Bir gün Bekir Ağa, Üstad'a 'Artık sen yaşlandın, bak burada doktor bile yok, seni Isparta'ya aldırayım' diyor. Üstad'ın o sıralarda gözleri çapaklanıyordu. İşte Üstad bu şekilde Barla'dan ayrıldı, Isparta'ya taşındı. Daha sonra malum Eskişehir mahkemesi...
"Üstad'a Eğirdir Gölü'nün suyundan götürdüm"
"Yıllarca sonra Üstad Isparta'da iken ziyaretine gitmeyi düşündüm.
'Ne götüreyim, ne götüreyim?' diye düşünürken aklıma su götürmek geldi.
"Üstad, Eğirdir Gölü'nün suyunu içerdi. İki testi alıp Eğirdir Gölü'nden doldurdum. Eşeğe yükleyip Isparta'ya vardım. Üstad o kadar memnun oldu ki, 'Testilerin ağırlığınca altın getirmiş oldun!' diye iltifatta bulundu."
Ömer Özcan
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
YUSUF ÜNLÜ(1936 -)
Cübbeli Ahmed Ünlü hocaefendinin babası Yusuf Ünlü 1936’da Giresun’un Göreli İlçesinde
YILMAZ DUMAN(1938 -)
Denizlili Emekli Lise Öğretmeni Yılmaz Duman, 1951’de Türkiye’de ilk açılan yedi İmam Hat
ÜMMÜHAN ERGÜN(1913 – 1976)
Nur Fabrikası sahibi, Denizli şehidi, İslamköylü Hafız Ali Ergün’ün akıl sınırlarını
ÛLVİYE SÜMER (1895 – 1974)
Ûlviye Sümer, Risale-i Nur’un Kastamonulu hanım kahramanlardandır… “Âsiye, Ulviye, Lütfi
TACEDDİN TOPAL(1927-2020)
Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö
ŞÜKRÜ ALTUĞ(1914 – 1984)
Isparta’nın Sav köyü bin kalemle Risale-i Nur eserlerini yazarak çoğaltan, Hz. Üstadın ifad
ŞEVKET AKIN(1923 -2021)
Batmanlı Şevket Akın, Bediüzzaman hazretlerini 1952 yılında Isparta’da ziyaret ediyor. Aynı
ŞAHABEDDİN ÜNLÜ (1945 -2021)
Bolvadinli Emekli Edebiyat öğretmeni Şahabeddin Ünlü ile Ankara’da halef selef oluyoruz. Biz
ŞAHABEDDİN GARGILI(1924 – 2017)
Molla Şahabeddin Gargılı, 1924 yılında Bingöl’ün Kığı ilçesinde doğmuştur. Erzurumlu
SÜLEYMAN ÇAĞAN(1930 - )
Malatya/Doğanşehirli Süleyman Çağan ağabeyimiz üç arkadaşıyla beraber Hz. Üstad’ı Ispa
SAİD NUR ÇELEBİ (1948 -)
Risale-i Nur hizmetkârlarından iki bahtiyar hanedanın silsilesi Said Nur Çelebi’de buluşuyor.
- ÖMER HALICI(1919 – 1954)
- OSMAN NURİ TOL(1885 – 1955)
- OSMAN AKSOY(1940 - )
- NEVİN HALICI(1939 -)
- NECATİ AKKOYUN(1934 -)
- MÜBAREK SÜLEYMAN (KÖSE)(1898 - 1963)
- MUSTAFA CENGİZ (1929 -2021)
- MUHAMMED ALİ ÖZTÜRK (1930 -)
- MUAMMER ŞENEL (1909 – 2000)
- MEVLÜD GÖNEN (1934 -)
- MEHMED KÜÇÜKAĞA (1924 – 1976)
- MEHMED KERVANCI(1940 - )
- MEHMET GÜLEŞÇİ
- MEHMED FIRINCI (GÜLEÇ) (1928 - 2020 )
- İBRAHİM GÜL (1892 – 1956)
- HÜSEYİN BİÇER (1923 -2018)
- HÜSEYİN AKÇAY
- HATİCE SOYLU (ALTUĞ)(1930 - 2013)
- HASAN HALICI(1940 -)
- HASAN BASRİ SARIÇAM
- HAMDİ SAĞLAMER
- HAFIZ MUSTAFA ERTÜRK (1906 – 1950)
- FİKRİ MERİÇ(1935 -2021)
- EŞREF EDİP FERGAN(1882-1971)
- AV. İBRAHİM ÜNLÜ(1942 - )
- ÂSİYE MÜLÂZIMOĞLU(1881-1981)
- ALİ YILMAZ(1936 - )
- ALİ SERT(1929 – 2017)
- ALİ RIZA MUHLİS(1927 - 2016)
Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.
Ankebut:45
GÜNÜN HADİSİ
"Kim bir oruçluya iftar verirse, oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeksizin, oruçlunun sevabı gibi sevap alır."
Tirmizî.
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...