İLMİN FAZİLETİ

Yüce Allah şöyle buyuruyor:


Muhammed Salih Ekinci

sghursi@gmail.com

2015-04-22 05:25:06

Yüce Allah şöyle buyuruyor:

قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ

"(Resûlum!) De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?..." (Zümer, 9),

يَرْفَعِ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَالَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ

"...Allah, içinizden iman etmiş olanları ve [hepsinin üstünde] kendilerine ilim verilenleri [kat kat] yüceltecektir..." (Mücâdele, 11).

İbn Abbas (. Anhuma) âyetteki bu dereceleri şöyle izah etmektedir: "Âlimler, [diğer] mü'minlerden 700 (yedi yüz) derece daha üstündür ki, her iki derecenin arası beş yüz yıllık bir mesafedir.

Yüce Allah bir âyette de:

إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء

"...Kulları içinden ancak âlimler, Allah'tan (hakkıyla) korkar..." (Fâtır, 28) buyurmaktadır.

Hz. Muaviye (r.a.)'nin rivâyet ettiği bir hadiste Resûllah (SAV): "Allah, her kimse hayır dilerse, Onu dinde fakih (bilgi sahibi) kılar" buyurmaktadır. (Buhari, Müslim)

Ebu Umâme (r.a.)'nin rivâyet ettiğine göre: "Resulllah (SAV)'a biri âbid diğer âlim iki kişiden bahsedildi. Bunun üzerine Resûllah (SAV) şöyle buyurdu: "Âlimin âbide üstünlüğü, benim en aşağı derecede olanınıza üstünlüğüm gibidir. Muhakkak ki Allah, O'nun melekleri, göklerin ve arzın ahalisi, hatta yuvasındaki karıncalar, [sudaki] balıklar insanlara hayır öğreten (âlim)lere salâvat getirirler. (rahmet okuyup, bağışlanmaları için dua ederler."(1)

Başka bir hadiste ise şöyle buyurulmaktadır: "Âlimin âbide üstünlüğü ayın dolunay gecesinde diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Ve âlimler, peygamberlerin vârisleridirler. Peygamberler ise, ne dinar, ne dirhem(2) mirâs bırakmadılar. Ancak ilim mirâs bıraktılar. O halde ilmi alan büyük bir pay almış olur."(3)

İLİM ÖĞRENMENİN FAZİLETİ

Safvan b. Assal (r.a.) rivâyet ettiğine göre Peygamber (SAV): "Muhakkak ki melekler, ilim öğrenmek isteyen (öğrenci)lere, istedikleri şeyi (ilmi) hoşlandıkları için kanatlarını gererler." buyurmaktadır. (Ahmed, İbn Mace.)

[Devrinin en büyük muhaddislerinden olan] Hattabî, hadis-i şerif'ten geçen "melekler kanatlarını gererler" cümlesinin üç şekilde yorumlandığını söylemektedir:

Birincisi, [tercümede verdiğimiz gibi] kanat açmak (germek) anlamında,

İkincisi, ilim öğrencilerine olan saygılarından tevâzu gösterirler anlamında,

Üçüncüsü, uçmayı bırakıp, ilim meclislerine inerler anlamında.

Ebu Hureyre (r.a.)'den rivâyet edildiğine göre Resullulah (SAV): "her kim, ilim öğrenmek için bir yola çıkar (memleketini terk eder)se Allah, ona cennet yollarından bir yolu kolaylaştırır:" buyurmaktadır. (Müslim)

Enes (r.a.)'ın rivâyet ettiği bir hadiste ise, Resullullah (SAV) "İlim öğrenmek için evinden (memleketinden) çıkan kimse, dönünceye kadar Allah yolundadır." buyurmaktadır.(4)

HER MÜSLÜMANA ÖĞRENİLMESİ FARZ OLAN İLİMLER

Enes b. Malik (r.a.)'den rivâyet edildiğine göre Peygamber (SAV): "İlim öğrenmek, her müslamana farzdır." buyurmaktadır.(5)

Meselâ, akıl baliğ olan (ergenlik çağına eren) çocuğa vacib olan ilk şey, şehâdet kelimelerini öğrenip, manalarını anlamaktır. [Yani, Allah'ın varlığına ve birliğine, O'ndan başka bir ilâhın olmadığına ve Hz. Muhammed (SAV)'in O'nun resûlü olduğuna kesin inanmaktır.] Ancak, bu konudaki delilleri öğrenmesi, vacib değildir. Çünkü, Hz. Peygamber (SAV), [Şehadet kelimeleriyle ilgili] delilleri bilmeyen cahil Arapların [ikrâr ve] tasdikleriyle ilgili iktifa etmiştir. O halde, buluğ çağına eren herkese farz olan ilim, şehadet kelimelerini ve manalarını öğrenmektir. Bu, o vaktin bir farzıdır. Delilleri öğrenmesi ise bilahare vacib olur.

Fiile (amele) gelince, namaz vakti geldiğinde, abdest ve namazı öğrenmesi, ramazana kadar yaşadığında orucu (oruçla ilgili hükümleri) öğrenmesi, üzerinden bir sene geçmiş nisap miktari bir malel sahip ise zekâtı (zekatla ilgili hükümleri) ve hac vakti geldiğinde üzerinde hac farz ise hac menasikini öğrenmesi vacib olur.

Terk edilmesi gereken yasaklara gelince, bu, zaman, zemin ve şahıslara göre değişmektedir. [Meselâ, gözleri gören bir kimsenin bakıp bakamayacağı kimseleri öğrenmesi vacib olduğu halde] gözleri görmeyen (a'ma) kimseye nelere/kimlere bakması haram olduğunu öğrenmesi vacib değildir. Hakeza, ahraz (dilsiz) kişinin konuşulması haram olan, sözleri öğrenmesi de vacib değildir. Buna karşılık içkinin içildiği, [domuz etinin yendiği] ipek elbiselerin giyildiği bir memlekette yaşayan mükellefin, yiyecek, içecek ve giyeceklerden nelerin haram olduğunu öğrenmesi vaciptir.

İnanca gelince, bununla ilgili ilimleri öğrenmenin vacib olması, mükellefin zihnine gelen veya kalbinde hissedilen duygu ve düşünce (havâtır)'lere göre olmaktadır. Meselâ, kalbine şehadet kelimelerinin manasıyla ilgi bir şüphe geldiğinde şüpheyi giderecek ilmi öğrenmesi, bid'atların yaygın olduğu bir beldede yaşıyorsa hakkı öğrenip bid'atlardan korunması vacibtir. Tıpkı faizin yaygın olduğu bir memlekette yaşayan tüccarın kendisini faizden korumasını öğrenmesi vacib olduğu gibi.

Ayrıca öldükten sonra dirilmeye, cennet ve cehenneme iman etmeyi de öğrenmesi gerekir.

Farz-ı kifâye ilimlere gelince, bunlar, dünya işlerinin kıvamı (nizamı) için gerekli olan ilimlerdir. Tıp [ve matematik] gibi. Çünkü, bedenin sağlığını korumak için tıp ilmini, miras ve sairenin taksimi için ise matematik ilmini öğrenmek zaruridir.

Bir beldede farz-ı kifâye ilimlerle meşgul olan hiç kimse bulunmadığı takdirde bütün belde halkı günahkâr olup vebal altında kalır. Ancak, halkın bir kesimi bunlarla meşgul olduğunda diğerlerinden sorumluluk kalkar ve farzın düşmesi için yeterli olur.

ÖVÜLEN İLİMLER

Övülen ilimler iki kısma ayrılır.

Birincisi, en son noktasına kadar bütün esaslarıyla kavramak övülmüştür. Bu ilim ne kadar artarsa o kadar güzel olur. Yüce Allah'ı, O'nun yüce sıfatlarını, fiillerini ve ahireti dünyadaki amele göre organize etmesindeki hikmetini bilmek bu ilimdendir. Bu ilim, kendi zatından (taşıdığı değerden) ve âhiret saadetine ulaştırdığı için talep edilir. Bu ilim, dibine ulaşılmaz bir deniz olup, isteyenler ancak kendilerine müyesser olduğu kadarıyla sahilinde ve kıyısında dönüp dolaşırlar.

İkincisi, ancak belirli bir miktar (ihtiyaç miktarı) övülen ilimlerdir. Bunlar daha önce işaret ettiğimiz farz-ı kifâye ilimlerdir. Bu ilimlerin her biri için üç merhale bulunmaktadır: ihtiyaç kadarını bilmek, ihtiyaçtan biraz fazlasını bilmek ve ihtisas derecesinde bilmek.

O halde, şu iki kişiden biri olmalısın ya kendi nefsinle meşgul olmalı veya kendi nefsini ıslâh ettikten sonra başkalarının ıslâhı için çalışmalısın. Kendi nefsini ıslâh etmeden başkalarının ıslâhına çalışmaktan kaçınmalı ve dışından önce içini hırs, hased riyâ ve ucub (kendini beğenme) gibi kötü huylardan temizlemeye çalışmalısın. [İlimlerden de ancak gerekli olanları öğrenmelisin.

Dipnotlar

1-Tirmizi, Hasen Sahih olarak rivâyet etmiştir.

2-Dinar; İslam altın para birimi. Dirhem, gümüş para birimi.

3-Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace, İbn Hibban

4-Darimi, Tirmizi, hasen garip olduğunu söyleyerek rivâyet etmiştir.

5-Ahmed, el-İlel; İbn Mace, Sünen, 224, Hadis hasendir.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Şüphesiz Biz Seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

Fetih, 8

GÜNÜN HADİSİ

"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"

Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI