MEDENİYET VE BEDİÜZZAMAN
Külliyatında Bediüzzaman, bize somut bir medeniyet projesi vermez. Zaten ondan böyle bir proje beklemek de doğru değildir. O bize daha çok İslam medeniyetinin temel ilkeleriyle Batı medeniyetinin ilkelerini kıyaslama sadedinde bazı ilkeler verir. Burada ilginç olan şey, Bediüzzaman’ın medeniyetin oluşum sürecinin ciddi şekilde farkında olmasıdır.
Külliyatında Bediüzzaman, bize somut bir medeniyet projesi vermez. Zaten ondan böyle bir proje beklemek de doğru değildir. O bize daha çok İslam medeniyetinin temel ilkeleriyle Batı medeniyetinin ilkelerini kıyaslama sadedinde bazı ilkeler verir. Burada ilginç olan şey, Bediüzzaman'ın medeniyetin oluşum sürecinin ciddi şekilde farkında olmasıdır. O yeni İslam medeniyetinin hüda-i nabit gibi hiç yoktan bitmeyeceğinin farkındadır. Ona göre yeni medeniyet Batı medeniyetinin müktesebatı üzerine inşa edilecektir. Onun bilgi ve teknoloji anlayışı da bu yaklaşımının bir türevidir: bilgi nesillerin telahuk-u efkarından ibarettir. Gerçekten Orta Çağ Batı teolog ve filozofları İslam teolojisi ve felsefesini transfer ederek büyük bir medeniyet kurmuşlar; binlerce yıl ayinlerinde Allah'tan istedikleri "süt ve bal" ülkesine kavuşmuşlardır. Açlık olayını halletmişler ve hürriyetçi demokratik, seküler bir toplum kurmuşlardır. Ancak ünlü sosyolog Sorokin'in dediği gibi Batı çok sınırlı zamanların dışında dengeli bir toplumsal yapıya ulaşamamıştır: ya aşırı idealist, öte dünyacı ya da aşırı materyalist, bu dünyacı eksenlere savrulmuştur. Bu nedenle Batı'nın uygarlığı uzun soluklu olmayacak, olamayacaktır. Bediüzzaman da ilginç bir şekilde yeni İslam medeniyetinin Batı medeniyetinin parçalanmasından neşet edeceğini söyler:
"Şeriat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) tazammun ettiği ve emrettiği medeniyet ise medeniyet-i hazıranın inkişaından inkişaf edecektir."5
Bilim, teknoloji, güzel sanatlar ve düşüncedeki gelişmeler mevcut malzemeler olarak kullanılacak İslam medeniyeti Batı'nın gayr-i insani ve gayr-i ahlaki ilkelerinin yerine İslami ilkeleri ikame edecektir.
"Onun menfi esasları yerine, müsbet esaslar vaz' eder. İşte: Nokta-i istinad, kuvvete bedel haktır ki, şe'ni adalet ve tevazündür; hedef de menfaat yerine fazîlettir ki, şe'ni muhabbet ve tecazübdür; cihetü'il-vahdet de unsuriyet-i milliyet yerine rabıta-i dînî, vatanî, sınıfıdır ki, şe'ni samîmi uhuvvet ve müsalemet ve haricin tecavüzüne karşı yalnız tedafü'dür; hayatta, düstur-u cidal yerine düstur-u teavündür ki, şe'ni ittihad ve tesanüddür; heva yerine hüdadır ki, şe'ni insaniyeten terakki ve rûhen tekamüldür. Hevayı tahdit eder, nefsin hevesat-ı süfliyesinin teshîline bedel, rûhun hissiyat-ı ulviyesini tatmin eder."6
Bediüzzaman Batı'yı yekpare bir şer bloğu görüp toptan mahkûm etmez. Felsefedeki yaklaşımını burada da sürdürür ve Avrupa'nın dual, ikili yapısından söz eder.
"Avrupa ikidir. Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san'atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden Avrupa. Diğeri de, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş Avrupa."7
Bediüzzaman'a göre şimdi her ne kadar Avrupa'nın olumsuz kısmı hâkim olsa da bunun ilânihaye sürüp gitmesi mümkün değildir; sonunda birinci Avrupa ile İslam uzlaşacak ve insanlığa yepyeni bir medeniyet sunacaktırlar.
"Biliniz ki: Bizim muradımız, medeniyetin mehasini ve beşere menfaati bulunan iyilikleridir. Yoksa medeniyetin günahları, seyyiatları değil ki, ahmaklar o seyyiatları, o sefahetleri mehasin zannedip, taklit edip malımızı harap ettiler. Ve dini rüşvet verip dünyayı da kazanamadılar. Medeniyetin günahları iyiliklerine galebe edip seyyiatı hasenatına racih gelmekle, beşer iki harb-i umumî ile iki dehşetli tokat yiyip o günahkâr medeniyeti zîr ü zeber edip öyle bir kustu ki, yeryüzünü kana buladı. İnşaallah, istikbaldeki İslâmiyetin kuvvetiyle medeniyetin mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umumîyi de temin edecek.
Elbette, beşerin zulüm ve hatasıyla başına çabuk bir kıyamet kopmazsa, istikbalde hak ve hakikat, âlem-i İslâmda nev-i beşerin eski hatîatına kefaret olacak bir saadet-i dünyeviyeyi de gösterecek inşaallah."8
Bediüzzaman'ın bu yaklaşımı bize çok değerli bir ilke vermektedir: Avrupa'da Müslümanların diyalog kurabilecekleri beşeri kesimler vardır. Gerçekten Avrupa ülkelerinde hatırı sayılır miktarda Müslüman yaşamaktadır. Ve Müslümanların Avrupa'yı nasıl değerlendirmeleri gerektiği konusunda kafaları hayli karışıktır. Avrupa bir Yahudi-Hıristiyan ülkeler bütünü müdür, yoksa çok kültürlü, çok dinli, seküler demokratik bir toplumlar bütünü müdür? Aslında Avrupa'nın bizzat kendisi de Avrupa'nın tam olarak ne olduğuna henüz kesin bir cevap bulmuş değildir. Avrupa toplumlarında Avrupa'nın kimliği konusunda derin çelişkiler yaşanmaktadır, daha doğrusu Avrupa kendisine yeni bir kimlik arayışındadır. Bazı kesimler Avrupa'yı kadim Yahudi-Hıristiyan kültürünün yegâne varisi şeklinde tanımlamak isterken çoğunluk buna itiraz ederek Avrupa'nın seküler, demokratik, çoğulcu bir olgu olduğunu vurgular. Zorunlu olarak birinci görüşü esas alanlar Yahudi-Hıristiyan geleneğin dışındaki gelenekleri dışlama eğilimindedirler. Buna karşılık seküler ve çok kültürlülüğü savunanlar tüm din ve kültürlere eşit mesafede durmayı benimserler.
Bu konudaki fay kırıkları Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na tam üyeliğe başvurmasıyla iyice su yüzüne çıkmıştı. Bunu Hollanda'da Türk kökenli Nebahat Albayrak'ın göçmenlerden sorumlu devlet bakanı olması ve en son da Fas kökenli Abu Talib'in Rotterdam Belediye Başkanı olması sonrası tartışmalar izledi. Bu tartışmaların ima ettiği bir gerçek vardı: Avrupa toplumları derin bir kimlik krizi içinde yüzmektedirler.
O zaman bizler Avrupa'yı nasıl görmeliyiz? İlk olarak bu konuda şunu vurgulamalıyım: Avrupa'yı yekpare bir sosyal olgu olarak görmek doğru değildir; tek bir Avrupa değil, iç içe geçmiş çok sayıda Avrupa söz konusudur. Bir kere disiplinli çalışması, rasyonelliği, hesabiliği, araştırmaya verdiği önem, hürriyetçi ve demokratik yapısı ve tabii teknolojik ve ekonomik gelişmesiyle Avrupa çok olumlu ve alkışlanacak özelliklere sahiptir. Bunun yanında bireylerin damarlarına kadar sirayet etmiş egoistik ve narsistik eğilimler, ayrımcılık ve kendini beğenmişlik hastalığı, kutsaldan uzaklaştırılmış aşırı dünyasallık, kaba materyalist ve ateist doktrinler aynı Avrupa'nın olumsuz ve onmaz yarasını oluşturur. Bu bağlamda bugün yaşanan ekonomik krizin de kaynağını bu ikinci yapıda aramak gerekir.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
HAŞİR RİSALESİNİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
Bu ayette iman esaslarının –Allah’a imandan sonra- ikincisini teşkil eden ölümden sonra yen
KADER RİSALESİ’NDEN İZAHLAR-3
“Evet Kur'anın dediği gibi, insan seyyiatından tamamen mes'uldür. Çünki seyyiatı isteyen od
KADER RİSALESİ’NDEN İZAHLAR-2
BİRİNCİ MEBHAS: Kader ve cüz'-i ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren,
KADER RİSALESİ’NDEN İZAHLAR-1
Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçen Şubat ayı içinde dar-ı bekaya irtihal eden merhum Prof. Dr.
DOKUZUNCU SÖZ'DEN BİR DERS
Geçen Şubat ayında Rahmet-i Rahman’a tevdi ettiğimiz merhum Prof. Dr. Alaaddin Başar beyin Na
BİR MODEL OLARAK “MANA-YI HARFİ”
Mana-yı harfi, sanatın arkasında sanatkârı görmek ve göstermektir. Daha ilerisi, bu bilinci i
ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLİŞİN İSBATI
Geçtiğimiz cumartesi akşam davet edildiğim yerde önüme bir metin koydular: -Hocam, bu akşam
EKONOMİK KRİZ VE BEDİÜZZAMAN
EKONOMİK KRİZ VE BEDİÜZZAMAN Ünlü sosyal antropolog Gellner’in Sovyetler Birliği’nin yı
MEDENİYET VE BEDİÜZZAMAN
Külliyatında Bediüzzaman, bize somut bir medeniyet projesi vermez. Zaten ondan böyle bir proje b
FELSEFE VE BEDİÜZZAMAN
Felsefe deyince insanın aklına çok sayıda soru takılmaktadır. İlk olarak felsefe nedir? sorus
NURSİ’DE DEVLET ALGISI-2
Siyaset-Şeriat Özdeşliği Burada ilk olarak Bediüzzaman’ın tek parti dönemindeki “siyaset
- NURSİ’DE DEVLET ALGISI
- ALLAH BEREKET VERSİN
- İNSAN BAŞIBOŞ BIRAKILMAMIŞTIR
- ÂLİM KOYUN OLUR KUŞ OLMAZ
- CERBEZE VE “GÜZEL GÖREN GÜZEL DÜŞÜNÜR” VECİZEZİNİN ANLAMI
- NURDAN SÜZÜLEN NOTLAR- HASAN HAYRİ SARIKAMIŞ-BİON MATBAACILIK-İSTANBUL-2010- 4. BÖLÜM
- NURDAN SÜZÜLEN NOTLAR- HASAN HAYRİ SARIKAMIŞ-BİON MATBAACILIK-İSTANBUL-2010- 3. BÖLÜM
- NURDAN SÜZÜLEN NOTLAR-HASAN HAYRİ SARIKAMIŞ-BİON MATBAACILIK-İSTANBUL-2010- 2. BÖLÜM
- NURDAN SÜZÜLEN NOTLAR- HASAN HAYRİ SARIKAMIŞ-BİON MATBAACILIK-İSTANBUL-2010- 1. BÖLÜM
- DÖRT KELİMELİK BİR İMTİHAN DÜNYASI
- AHMED AKGÜNDÜZ HOCAMIZIN GÖZÜYLE MUHAKEMAT
- KADER RİSALESİNDEN İKİ SUALE CEVAP
- NUR RİSALELERİNİN DİLİ VE ÜSLUBU ÜZERİNE-III
- NUR RİSALELERİNİN DİLİ VE ÜSLUBU ÜZERİNE-II
- NUR RİSALELERİNİN DİLİ VE ÜSLUBU ÜZERİNE-I
- BAHAR’IN HATIRLATTIKLARI
- MAHŞER YERİ HAKKINDAKİ RİVAYET
- KUR'AN ALTI YÖNDEN MUCİZEDİR
- AHSEN-İ TAKVİM SIRRI /Niyazi Beki
- YİRMİBEŞİNCİ SÖZ'DEN NOTLAR-5
- YİRMİBEŞİNCİ SÖZ'DEN NOTLAR-4
- YİRMİBEŞİNCİ SÖZ'DEN NOTLAR-3
- YİRMİBEŞİNCİ SÖZ'DEN NOTLAR-2
- YİRMİBEŞİNCİ SÖZ'DEN NOTLAR-1
Araf suresi 164.ayet
"İçlerinden bir topluluk, "Allah'ın helâk edeceği, ya da çetin bir azapla cezalandıracağı bir kavme ne diye nasihat ediyorsunuz" dediği vakit, o uyarıda bulunanlar dediler ki; "Rabbiniz tarafından mazur görülmemiz için, bir de belki günahlardan sakınırla
GÜNÜN HADİSİ
Îmân altmış bu kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir.
BUHARİ,KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, EBU HUREYRE(r.a.)'dan
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...