HİZMETTE “USUL”, “ESAS”IN YERİNE GEÇMEMELİ
Trafikte usul önemlidir; fakat usul, esas olan ulaşımı sağlamak içindir. Sportif faaliyetlerde usuller, insanları heyecanlandırmak, onlara hoşça zaman geçirmek ve onları mutlu etmek esası içindir.
Trafikte usul önemlidir; fakat usul, esas olan ulaşımı sağlamak içindir. Sportif faaliyetlerde usuller, insanları heyecanlandırmak, onlara hoşça zaman geçirmek ve onları mutlu etmek esası içindir.
Usul, hukukta da önemlidir. Usulde noksan ve yanlışlık varsa dava temyizde usulden bozulur. Tabii esasta yanlışlık varsa da dava yeniden esastan görüşülmek üzere bozulur.
Bütün bu alanlarda "usul" önemli olsa da asıl olan "esas"tır. Bütün usuller esas içindir.
Kur'an hizmetinde "esas" iman ve İslam rükünlerini yerleştirmek ve yaşamaktır. Yani feraizi yapmak kebairi terk etmektir. Risale-i Nur Külliyatı'nın çoğu esasla ilgilidir. Sözler, Lemalar, Mektubat, Şualar, Mesnevi-i Nuriye, İşaratül İ'caz, Asay-ı Musa eserleri hep iman hakikatlerini izah eden esas kitaplardır.
Risale-i Nur Külliyatı'nın yarısına yakını da usulle ilgilidir. Lahikaları bu bağlamda düşünmek gerekir. Barla Lahikası, Emirdağ Lahikası, Kastamonu Lahikası, Muhakemat, Sünuhat, Münazarat, Hizmet Rehberi, Tarihçe-i Hayat eserleri hep bir yönüyle usulle ilgilidir. Bu eserler, bu asırda, kimlere, nerede ne zaman ve nasıl hizmet verilmesi gerektiğini izah eder.
Yani: "Ata et, ite ot atmayınız. Ata ot, ite et atınız"usulünü içerir. Belki de bu zamanda böyle usulü esasa "hukuk" gibi yakın olan başka bir külliyat ve başka bir hizmet yoktur. Bu durum bu zamanın geçmiş zamanlara benzemeyişinden kaynaklanır. Bu da herkesin bu zamanı tam anlayamayacağı manasına gelir.
Hizmette usul esas içindir. Yani bu zamanda imanı kurtarma faaliyeti, İslam'ı yaşama esası olmasa; usulde yer alan ne hizmet evleri, ne vakıf kişiler, ne vakıf külliyeler ne de sohbetler bir mana ifade etmez. Bütün bu sistemler ve bütün bu sistemlerin mekânları hep iman kurtarma esası içindir.
Üstad'ın zamanında ve ondan sonra ilk saffı evvel ağabeylerin zamanında bizim gördüğümüz hep usullerin esas için, oluşuydu. Onun içindir ki hem üstat hem de ağabeyler hizmet tarzları farklı, sohbet şekilleri değişik kişilerin usullerine hep "Bir insanın imanının kurtulması için onun her sıkıntısına katlanırım"diyerek hizmette esasın hatırı için herkesin mizaç farklılığına tahammül etmişlerdi.
Mesela 1977 yılında Bursa'da ilk üniversite öğrencilerinin sohbetleri esnaf ağabeylerin evlerinde başlamıştı. Esnaf Bursa'da ilk defa bu kadar (20 kişi) üniversite öğrencisini bir arada hem de kendi evinde görüyordu. Anadolu'nun en uzak beldelerinden gelen, gurbette annesiz babasız yaşayan bu delikanlılar ilk defa bu kadar arkadaşıyla beraber diz dize verip oturduğu dayalı döşeli bir evde amcası, dayısı, abisi konumunda olan ve kendisine evini açan samimi bir şehirlinin misafiri oluyordu. Hiç kimse; ne ev sahibi ne de misafir, o anda okunan kırmızı kitapların manevi havasından başka bir şey düşünmüyordu. Hiç kimse kimseyi iliyle, partisiyle, takımıyla tanımıyordu ve bunlarla ilgilenmiyordu. Hiç kimse hiç kimsenin kendisine benzeyen ve kendisinden ayrılan yönlerini merak etmiyordu, sorup öğrenmiyordu. Esnaf, gurbete gelmiş bu gençlerin imanının kurtulması için evini açmanın mutluluğunu yaşarken, gençler de İslami uhuvveti ve insani kardeşliği, içtiği çayın yudumlarında hissediyordu.
İşte o zaman hiç kimse 'benim tarzım, benim evim, benim hemşerim' demiyordu. Diz dize verip kırmızı kitapları okuyanların, dinleyenlerin hepsi; hepsinin kardeşiydi.
Fakat bu son zamanlarda iş daha değişik bir hal aldı. İki elin parmakları kadar olan bir kavurmalık hizmet grupları, sırf kendi usullerini icra etmek için hemen büyük bir bütünden ayrılıp kendi tarzını ve kendi mizacını öne çıkarıp onu esas alıyorlar. Ona uymayan birçok insanı da "Risale-i Nur'un sana ihtiyacı yok"diyerek dışlıyor ve onları sırf kendi usullerine uymadığı için sadece usulden değil esastan da uzaklaştırıyorlar.
Cemaatlerin çoğalması, dershanelerin artması, vakıfların fazlalığı bir yönüyle kabına sığmayıp büyüyen hizmetin bir göstergesi olsa da diğer yönüyle de maalesef usulü esasın önüne geçirmenin göstergesi oluyor. Oysa bu artan hizmet birimleri usulü değil de "esas"ı öne çıkarsalardı, hizmet bu gün daha da inkişaf etmiş olacaktı.
Artık herkes "Az olsun benim olsun"der oldu.
"Benim olmadığım yerde hizmet de yoktur"der oldu.
Hizmette usul, esas yerine geçer oldu.
İnsanların, imanlarının kurtulması değil de her birimin kendi hizmet tarzı esas alınır oldu.
Ne acı bir gerçek. Artık bazı ehl-i hizmet insanlar, kendi tarzına uymayan insanlara: "Çek git" dedikleri zaman, şu ifadeyi kullanıyorlar: "Bu hizmetin kişiye ihtiyacı yoktur." Oysa hizmette usul şu esasın önüne geçmemelidir: "Bu asırda, farzları yapan, kebairleri (büyük günahları)işlemeyen kurtulur."
Bunların dışında kalanlar hep tahammül edilmesi gereken hususlardır. İnsanların kendi tarzları kendilerine hoş gelebilir; ancak insanlar, insanlara tahammül etmelidir. Bu Kur'an hizmetinde olanlar bilmelidirler ki büyük bir cemaatin küçük bir ferdi olmak, küçük bir grubun büyük bir ferdi olmaktan daha büyüktür. "Zaman cemaat zamanıdır." Tahammülü fazla olanlar, daha çok hizmet edeceklerdir.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Zulüm (ve haksızlık) edenlere de sakın meyletmeyin! Sonra size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur, sonra size yardım da edilmez.
Hûd, 113
GÜNÜN HADİSİ
Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.
Tirmizi, Savm 82, (807); İbnu Mace, Sıyam 45, (1746)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...