MÜMİNİN GÜNLÜK HAYATINDA İHLÂSIN ÖNEMİ-1

Giriş “İhlâs” kelimesi lügat itibariyle “kurtuluş” manasındadır. İhlâslı insan da, “Allah’ı bir kabul eden, ona ortak koşmayan” anlamındadır. Bu yüzden tevhidin simgesel suresi olan Kur’an’ın 112. Sûresine “İhlâs Suresi” denilmiştir. Çünkü bu sure-i celile kadar Allah birleyen ve onu her türlü noksan sıfatlardan münezzeh kılan başka bir örnek yoktur. Dolayısıyla bu Sureyi inanarak okuyan bir mümin tevhidi sadece Allah için tanımlamış olur. Bu açıdan bakıldığında kelime-i tevhid aynı zamanda kelime-i ihlâs manasına da gelir.(1) Hatta bazıları, “Halis insan, içinde bulunduğu tereddütlerden kurtulan ve kalbini safi kılmış olan insandır” demişlerdir.(2)


Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz

musakazimyilmaz@gmail.com

2015-06-21 07:36:48

Giriş

"İhlâs" kelimesi lügat itibariyle "kurtuluş" manasındadır. İhlâslı insan da, "Allah'ı bir kabul eden, ona ortak koşmayan" anlamındadır. Bu yüzden tevhidin simgesel suresi olan Kur'an'ın 112. Sûresine "İhlâs Suresi" denilmiştir. Çünkü bu sure-i celile kadar Allah birleyen ve onu her türlü noksan sıfatlardan münezzeh kılan başka bir örnek yoktur. Dolayısıyla bu Sureyi inanarak okuyan bir mümin tevhidi sadece Allah için tanımlamış olur. Bu açıdan bakıldığında kelime-i tevhid aynı zamanda kelime-i ihlâs manasına da gelir.(1) Hatta bazıları, "Halis insan, içinde bulunduğu tereddütlerden kurtulan ve kalbini safi kılmış olan insandır" demişlerdir.(2)

İhlâs aynı zamanda "ihtisas" anlamına da gelir. Buna göre amelini Allah için halis hale getiren kimse, amellerini Allah'a tahsis eden kimse anlamına da gelmiş olur.(3)

İslam âlimleri ihlâs için birçok tanımlar yapmışlardır. Mesela ilk dönem işârî müfessirlerinden olan Ebû Muhammed Sehl b. Abdullah et-Tüsterî'ye göre bir insanın ihlaslı sayılabilmesi için hem gizli hallerinde hem de halka açık hallerinde sadece Allah'a yönelmelidir.(4) İhlâsı ve halis insanları tanımlayan başka âlimler de olmuştur. O tanımlardan birisi şudur: "İhlâs sadece Allah'a yönelmek ve onu kastetmektir. Yani itaatiyle sadece Allah'a yaklaşmaktır ve ameline herhangi bir mahlûku ortak yapmamaktır."

Galiba ihlâsı kazanmak konusunda yapılan en kapsamlı tanımlardan birisini de Bediüzzaman yapmıştır. Şöyle der: "Hakkı batılın savletinden kurtarmak, nefsini ve enaniyetini ve yanlış düşündüğü izzetini ve ehemiyetsiz, rakabetkarane hissiyatını terk etmekle ihlâsı kazanır, vazifesini hakkıyla ifa eder."(5)

İhlâsın Önemini Vurgulayan Ayet ve Hadisler

Müminin hayatında ihlâsın önemine ve İhlâssız amelin boş olduğuna delalet eden çok sayıda ayet ve hadis vardır. Allah Kur'an'da şöyle buyuruyor: "Hâlbuki onlara, şirkten uzak olarak yalnız Allah'a ibadet etmeleri, namazı hakkıyla ifâ etmeleri, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte sağlam, dosdoğru din budur."(6) Ayette yer alan "Yalnız Allah'a ibadet etmeleri" (لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ) ifadesi, ibadette niyetin ne kadar önemli olduğunu, kurtuluşa vesile olması için ibadetin sadece Allah'a yapılması gerektiğini ifade etmektedir.(7)

İlginç olan diğer bir ayet de şudur: "Hanginizin daha güzel iş ortaya koyacağını denemek için, ölümü ve hayatı yaratan O'dur. O azizdir, gafurdur (üstün kudret sahibidir, affı ve mağfireti boldur)."(8) Ayette geçen (أَحْسَنُ عَمَلاً)'den maksat, "hanginiz daha halis niyetli" anlamındadır. El-Fudayl b. Iyâd şöyle demiştir: (أَحْسَنُ عَمَلاً)'den maksat, "en doğru ve en halis olan" demektir. Kendisine, "Ey Ebû Ali, bir ameli en doğru ve en halis yapan nedir?" dediler. Fudayl, "Bir amel eğer halis olsa fakat doğru olmazsa makbul olamaz. Aynı şekilde bir amel doğru bile olsa fakat halis olmazsa yine makbul olmaz. Halis olan amel, Allah için yapılan ameldir. Doğru olan amel ise Sünnet-i seniyyeye uygun olandır" dedi. Sonra şu ayeti okudu: (9)"Artık kim Rabbine ahirette kavuşacağını umuyorsa, makbul ve güzel işler yapsın ve sakın Rabbine ibadetinde hiç bir şeyi O'na ortak koşmasın."(10)

Nitekim bir başka ayette Allah şöyle buyuruyor: "Onların yaptıkları her işin üzerine varıp, hepsini toz duman edeceğiz."(11) Bu ayetten anlaşıldığına göre "toz duman edilecek olan" ameller, şeraite aykırı olan amellerdir. Yine Şeytan ile yapılan muhaverede Şeytan Allah'a şöyle diyor. "Öyle ise, senin izzetine yemin ederim ki ben de onların hepsini şaşırtacağım. Ancak Senin ihlâsa erdirdiğin kullar bundan müstesnadır." (12) Burada da yine, şeraite uygun olarak ve Allah için ibadet edenlerin şeytanın tuzağına düşmeyecekleri ve dolayısıyla kurtuluşa erecekleri ifade edilmiştir.

Hz. Ömer'den rivayet edilen ve Sahih-i Buhârî'nin başına konulan bir rivayette Rasulullah (s) şöyle buyuruyor: "Ameller ancak niyetlere göredir; herkes niyetine göre sevap veya ceza alır. (Söz gelimi) kimin hicreti, Allah ve Resûlünün rızası ve hoşnutlukları dairesinde ise, onun hicreti Allah ve Resûlü'ne yönelik sayılır. Kim de nail olacağı bir dünya veya nikâhlanacağı bir kadından ötürü hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği şeye yöneliktir."(13)

Ebû Ümâme'den nakledilen bir hadise göre bir adam Rasulullah'ın (s) yanına gelerek, "Yâ Rasulullah! Bir adam menfaat elde etmek için ve "desinler" diye gazaya geliyorsa onun için ne vardır?" dedi. Rasulullah (s), "Onun için hiçbir şey yoktur" dedi. Adam sorusunu üç kere tekrarladı; Rasulullah (s) aynı cevabı verdi. Sonra, "Allah, sadece kendisi için ve onun rızasını elde etmek uğruna yapılan amelden başka amel kabul etmez" buyurdu.(14)

Diğer taraftan, Zeyd b. Sabit'ten gelen hadiste Rasulullah (s) şöyle buyurmuştur: "Allah, benim sözümü işitip de başkalarına tebliğ eden kimsenin yüzünü ağartsın! Çünkü fıkıh içeren hadisleri ezberleyen nice adamlar fakîh değillerdir. Bir Müslüman kişinin kalbi, şu üç meziyete sahip olduğu müddetçe hıyanet, kin ve husumet besleyemez. Ameli tam ve ihlâs ile Allah için yapmak, Müslümanların başındakiler için hayır dilemek ve Müslümanların cemaatinden ayrılmamaktır."(15)

Kâdî Ebu't-Tayyib et-Taberî şöyle der: Ben Rasulullah'ı (s) rüyamda gördüm ve: "Bu hadisteki duayı sen mi yaptın Ya Rasulullah?" diye sordum ve hadisin tamamını onun huzurunda okuyunca mübarek yüzünün parladığını gördüm. Rasulullah (s) tebessüm ettikten sonra bana, "Evet, o hadisi ben söyledim" buyurdu.(16)

İhlâs ve Niyet İlişkisi

Hz. Ömer'den gelen Buharî hadisinde niyete, dolayısıyla ihlâsa büyük vurgu yapılmıştır. Çünkü amelde ihlâssızlık yapmak veya ihlâslı olmak tamamen niyetle ilgili bir meseledir. Eğer niyetimiz halis olmazsa yaptığımız amellerin hepsi uçar gider. Bu yüzden İmam Şafiî gibi müçtehit âlimler, amelin heba olmaması için, abdest ve zekât dâhil bütün ibadetlerde niyeti şart koşmuş, telaffuzunu da müstahap kabul etmiştir.

Evet, sadece hicret değil, bütün ameller niyete göredir. İnsan hicret etmek istediğinde niyeti, sadece Allah ve Resûlü (s) olursa, bunun karşılığı olarak Allah ve Resûlü'nü bulur. Bu namazda da, oruçta da, zekâtta da hep böyledir. Hâlbuki niyeti Allah olmayan bir insan, bütün çabalarına rağmen, söz gelimi, eğer hicretten maksadı bir kadınsa, bütün o meşakkatler cismaniyete ait zevkler uğruna çekildiği için, bir manada katlandığı her şey heba olup gider. 

Başka bir deyimle, sadece cismaniyetini yaşayan, hep bedenî hayatla oturup kalkan ve hiçbir zaman vicdanın ve ruhun sesine kulak asmayan bir insan, namaz kıldığında boş yere oturup kalkacak, şurada-burada ömrünü beyhude tüketecek ama asla hayatını Cenâb-ı Hakk'ın rızasına göre ayarlayan insanların elde ettiği neticeyi elde edemeyecektir. Başka bir hadislerinde de Rasulullah (s), "Müminin niyeti amelinden daha hayırlıdır" buyurmuştur.(17) Zira insan, ne kadar gayret ederse etsin, niyetindeki amelin tamamını yakalayamaz. Allah ise, fazl ve kereminden, yapılan amelden ziyade, içteki niyete göre muamele etmektedir. Dolayısıyla, insanın niyetinin, ona kazandırdığı, elbette yaptıklarından daha fazla olacaktır. İşte bu yönüyle de müminin niyeti amelinden daha hayırlıdır.

Hatta iyiliklerde sadece niyetin kazandırdığı çok şey vardır. Meselâ bir insan, bir haseneye niyet eder de onu yapamazsa yine bir sevap alır. Eğer onu yaparsa, durumuna göre bazen on, bazen yüz, bazen de daha fazla sevap kazanır. Hâlbuki kötülükler, niyette kalsa günah yazılmaz, yapıldığı zaman da sadece bir günah yazılır.(18) Bediüzzaman bu hadisi şerh ettikten sonra şöyle der: "İşte, ey gafil insan! Bak, Cenâb-ı Hakkın fazlına ve keremine! Seyyieyi bir iken bin yazmak, haseneyi bir yazmak veya hiç yazmamak adâlet olduğu halde; bir seyyieyi bir yazar, bir haseneyi on, bâzan yetmiş, bâzan yedi yüz, bâzan yedi bin yazar. Hem, şu Nükteden anla ki, o müthiş Cehenneme girmek ceza-i ameldir, ayn-ı adldir; fakat Cennete girmek, mahz-ı fazlıdır."(19)

Niyetin mahalli kalptir. Kalbin insan ameli için ne kadar önemli olduğunu şu hadis göstermiştir: "Dikkat edin Ey insanlar! İnsanın bünyesinde bir et parçası vardır; eğer o ıslah edilirse bütün vücut ıslah olur. Eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin; o kalptir."(20) Niyetle insanın âdet ve alışkanlıkları, birer ibadet hükmüne geçer. Akşam yatarken gece ibadetine niyetli olan bir insanın, uykudaki solukları dahi zikir yerine geçer.(21) Zaten böyle olmasaydı, bu kadar az zamanda, bu kadar az amelle cennet kazanılabilir mi? 

Sonuç olarak, eğer mümine ebedî bir hayat verilecekse, bu onun ebedî kulluk niyetine bahşedilmiş bir lütuf olacak ve dolayısıyla da ona ebedî cenneti kazandıracaktır. Diğer taraftan, kâfir için de durum aynı şekildedir. Yani o da ebedî cehenneme müstahak demektir. Biz müminler, kalbimizdeki ebedî kulluk niyetine binaen cennete konuluyoruz. Kâfir de niyetindeki ebedî nankörlük azmiyle cehenneme ithal ediliyor. Görülüyor ki, amellerin en küçüğünden en büyüğüne kadar bütününe değer ve kıymet kazandıran ve âdeta onlara hayatiyet veren ancak ve ancak niyettir.

Denilebilir ki, insan niyetine göre ceza veya mükâfat görür. Çünkü Allah, kulların sakladığını da açığa çıkardıklarını da bilendir. "Peki, o insan, kendisinin ve malının akıbetini hâlâ bilip anlamayacak mı? Kabirlerde olanlar diriltilip dışarı atıldığı zaman, sinelerin içinde bulunan her şey derlenip ortaya konulduğu zaman, İşte bilhassa o gün, Rab'leri, onların bütün yaptıklarından haberdardır"(22) ayeti bu hükmü apaçık göstermektedir.

Dipnotlar

1-İbn Manzûr, Lisanu'l-Arab, (خلص) maddesi.

2-Tâcu'l-Ârûs, (خلص) maddesi

3-Kamûsu'l-Muhît, (خلص) maddesi.

4-Nevevî, el-Mecmû, 17/1; Beyrut, 1985.

5-Bediüzzaman, Lemalar, s. 189.

6-Beyine, 98/5.

7-Kurtubî, tefsir, 20/144.

8-Mülk, 67/2.

9-İbn Kayyim el-Cevzîyye, Medâricu's-Sâlikîn, II/93; Daru'l-Kitâbi'l-Arabi, Beyrut, 2003.

10-Kehf, 18/110.

11-Furkan, 25/23.

12-Sad, 32/83-84.

13-Buharî, Bedu'l-vahy, 1.

14-Neseî, Sünen, Cihad, 6.

15-İbn Mâceh, Mukaddime, 18. bab.

16-Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbn Mâce Tercümesi, I/397, İstanbul, 1982.

17-Mecmau'z-Zevâid, 1/61.

18-Buharî, Rikak, 31.

19-Bediüzzaman, Sözler, 290.

20-Buharî, İman, 39.

21-Neseî, Kıyâmu'l-Leyl, 3.

22-Âdiyât, 100/9-11.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

HZ. AİŞE’NİN (radiyallahu anhâ) EVLİLİK YAŞINA DAİR

HZ. AİŞE’NİN (radiyallahu anhâ) EVLİLİK YAŞINA DAİR

Batılı inkarcılar ve onların fonladığı çevreler yaman bir çelişki içerisindedirler. Buda,

ÜRETİLEN ALGILARLA FİKİR SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK

ÜRETİLEN ALGILARLA FİKİR SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK

Vehhabilik meselesi zamanla dallanıp budaklanmıştır. Vehhabilik şemsiyesi altında birçok fikr

YEREL ORYANTALİSTLER

YEREL ORYANTALİSTLER

Din mücedditliği için yola çıkanlardan bir kısmı süreçte din münekkidi haline geldi. Zira

İTTİHAD-I İSLAM’IN ÖN ADIMLARI

İTTİHAD-I İSLAM’IN ÖN ADIMLARI

İttihad-ı İslam, bize balon gibi uçarak gelmez. Belki, bizim ona gitmemiz lazım. Yollar dağda

İMANIN ŞEHAMET-İ MANEVİYESİ

İMANIN ŞEHAMET-İ MANEVİYESİ

İslam ahlakının dinamik gücü, imandır. Çünkü, “İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet, haki

MUHALEFET KULVARLARI

MUHALEFET KULVARLARI

Hak namına ve hakikat hesabına sırf gerçeği görmek ve göstermek, meseleleri tahlil etmek, sı

UYUYAN DEV UYANMIŞTIR

UYUYAN DEV UYANMIŞTIR

Evet, millet uyandı. İçerdeki hainler, dışardaki alçaklar ne yaparlarsa yapsınlar, artık Ana

YANLIŞ VE HAKSIZ İNTERNET PAYLAŞIMLARI

YANLIŞ VE HAKSIZ İNTERNET PAYLAŞIMLARI

dir. İnternet paylaşımlarındaki kaynak vermemek, metnin yazarını yazmamak, doğruluk olmadığ

MASONLAR VE ESAD AİLESİ

MASONLAR VE ESAD AİLESİ

Masonluk meselesi dallı budaklı bir mesele olduğundan ve yüksek dozda manipülasyon içerdiğind

OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI

OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI

Belki biraz garip gelecek ama peşinen söyleyelim ki anlatılan husus doğrudur. Stalin’in hocala

KADİROV:  KADİRİ-VEHHABİ KIRMASI 

KADİROV:  KADİRİ-VEHHABİ KIRMASI 

Ramzan Kadirov başkanlığındaki Çeçenlerin Suriye’den sonra Ukrayna’da da arz-ı endam etme

"Kadınlara iyilikle muamele ediniz."

Nisa:19

GÜNÜN HADİSİ

"Her şeyin bir alameti vardır. İmanın alameti de namazdır."

Münavi

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI