RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-74

Ders: Kader Risalesi 2. Mebhas İzah: Prof. Dr. Alaaddin Başar * Dersin konusu cüz’i ihtiyari ile Allah’ın(c.c) her şeyin önceden bilmesi nasıl uyuşabilir meselesidir. Üstad bu konuda yedi yönüyle izah getiriyor


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2015-07-01 10:31:59

Ders: Kader Risalesi 2. Mebhas

Ä°zah: Prof. Dr. Alaaddin BaÅŸar

* Dersin konusu cüz'i ihtiyari ile Allah'ın(c.c) her şeyin önceden bilmesi nasıl uyuşabilir meselesidir.

Üstad bu konuda yedi yönüyle izah getiriyor;(Bu sohbette dört vecihin izahları yapılmış. Salih Okur)

1- "Elbette kâinatın intizam ve mizan lisanıyla hikmet ve adaletine şehadet ettiği bir Âdil-i Hakîm"(Sözler s. 466 ) Ne güzel. Tabii Risale-i Nur hikmet üzere gidiyor ya, Hakim ismine mazhar. Burada da işi hemen hikmet'e bağladı. Allah Hakimdir bir, Adildir iki. İnsanların da bir kısmını Cennete bir kısmını Cehennem'e koyuyorsa, bu mutlaka hikmete, adalete uygundur. 

Cüz'i irademiz olmasa, herkes Cenab-ı Hakk'ın isteklerini mecburen yapsa, o zaman bir kısım insanları Cennete, bir kısmını Cehenneme koymak hikmetsiz olur, adalete muvafık düşmez. Demek konuluyorsa, mahiyetini bilemediğimiz bir cüz'i irade var ki, böyle oluyor. O cüz'i ihtiyarinin mahiyetini bilemeyebiliriz, kader ile nasıl uygun düştüğünü de bilemeyebiliriz. Ama neyi biliyoruz? Allah Adil ve Hakimdir, kuluna kıl kadar zulmetmez. Bir kısım insanları Cennete koyuyorsa biliriz ki onlar iradelerini müsbet kullanmışlardır. Cehenneme koymuşsa, menfi kullanmışlardır.

Çok şey var ki mahiyetini bilemiyoruz ama varlığı kati. Bütün müminler bunun böyle olduğuna imanla yükümlüdürler. Her mümin bilecek ki, "günahı ben işliyorum. Azap görürsem, Allah Adil ve Hakim'dir. Bana zulmetmekten münezzehtir. Hikmetsiz iş yapmaktan münezzehtir. Kabahat benimdir.'

2- "Bizzarure herkes kendisinde bir ihtiyar hisseder. O ihtiyarın vücudunu vicdanen bilir. Mevcudatın mahiyetini bilmek ayrıdır, vücudunu bilmek ayrıdır."(Sözler s: 466) Hani bu risale'nin başında "hâlî ve vicdanî" (Sözler s:463) dedi ya. İşte o burası..Her insan biliyor ki; 'bende iki türlü fiil var, bunlar birbirinden farklı. Kalbimin çalışması ile ağzımın çalışması farklı. Kalbimi ben çalıştırmıyorum ama ağzımı ben çalıştırıyorum. Bunu herkes vicdanen biliyor. Yine herkes vicdanen biliyor ki, kimse beni zorla konuşturmuyor. Bu sohbete gelenler biliyor ki kendileri buraya iradeleriyle geldiler. Cebren gelmediler. Bunu ispata lüzum yok. Yani bizde bir irade bulunduğunu vicdanen biliyoruz. 

3-"Cüz'-i ihtiyarî, kadere münafî değil. Belki kader, ihtiyarı teyid eder.(Sözler s:466 ) Kader ihtiyarı nasıl teyid ediyor? Mesela Cenab-ı Hak güneşin şu mahiyette olmasını, etrafında şu kadar gezegen olmasını takdir etmiş. Takdir etmiş ki dünya şöyle olsun, şu eğimde dönsün. Şu kadarı su, şu kadarı kara olsun. Takdir etmiş ki ağaçlar yarı canlı olsun. Büyüsün, gelişsin ama görüp, işitmesinler. Hayvanlar görüp işitsinler ama anlamasınlar. Melekler sadece hayır işlesin, şer işleyemesinler. İnsanlara da takdir etmiş ki irade sahibi olsunlar. Hem hayır hem de şer işleyebilsinler. Kader bizi böyle planlamış. Öyleyse ne oluyor, kader cüz'i iradeyi teyid ediyor.

4-"Kader, ilim nev'indendir. İlim, malûma tâbidir. Yani nasıl olacak, öyle taalluk ediyor. Yoksa malûm, ilme tâbi değil."(Sözler s: 466) İlim maluma tabii demek şu yani, malum= bilinen. Beş kere beş kaç eder? Yirmi beş. Yirmi beş ettiği için biz onu öyle biliyoruz değil mi? Malum ne oldu? Yirmi beş. Bizim onun öyle olduğu bilmemiz ne oldu? İlim. Bu ilim neye tabii oldu? Maluma tabii oldu. Yoksa biz öyle bildiğimiz için yirmi beş olmuyor.

Kendi iradelerimizle yaptığımız işler var ya. Bunları biz irade ediyoruz, Cenab-ı Hak yaratıyor. Bizim o şeyi irade edeceğimizi Cenab-ı Hak ezeli ilmiyle biliyor. Biz irade edince de, yaratıyor.

Şimdi diyor ki; "ilim desâtiri; malûmu, haricî vücud noktasında idare etmek için esas değil. Çünki malûmun zâtı ve vücud-u haricîsi, iradeye bakar ve kudrete istinad eder." (Sözler s: 466) Şimdi İstanbul'u Sultan Mehmed han ilim, irade, zekâ, ordusunu iyi idaresi vs gibi sebeplerle fethetti ve Fatih ünvanını aldı. Peygamberimiz oranın fethedileceğini fethinden sekiz yüz sene evvelden biliyordu ama bilmek Fatih olmaya yetmiyor. Fetih fiilini kim icra ediyorsa, ilim, irade ve kuvvetini oraya kim sevk ediyorsa o Fatih oluyor. Peygamberimizin bunu önceden bilmesi ise onun kemâli oluyor.

Cenab-ı Hakkın da falan adamın kahveye gideceğini ezelde bilmesi O'nun kemâli. Ama kahveye giden ünvanını kim alıyor Kahveye giden. Derse gelen ünvanını kim alıyor? Derse gelmeye irade eden ve derse gelen. İradesini, kudretini kim sevk ediyorsa fail o oluyor. Sadece bilmekle fail olunmuyor.

 Izdırari fiillerde ise Cenab-ı Hak kendi irade ediyor, Kendi yaratıyor. Bunlar imtihana girmiyor.

 Not: Alaaddin Bey, Risale-i Nur'dan Kelimeler Ve Cümleler adlı eserinin 1. Cildinde şöyle demektedir; "Cihet-i ızdırar, insanın iradesi dışında başına gelen hadiseler yahut bedeninde, iç âleminde icra edilen faaliyetlere bakıyor. Bunların tamamı ilahi kudretle yaratılıyor. Dileyen de o, yaratan da. İnsan bunları düşündükçe, kendi varlığında ve bütün kâinatta faaliyet gösteren o ilahi kudret karşısında aczini, en ileri manada, hissetmeli. Bu his, onu kulluk şuuruna götürür."

Ve yine aynı yerde merhum Elmalılı Hamdi Efendi'nin şu enfes tespitine yer verir; "Beşerde cihet-i ızdırar kudretullahın şahidi, cihet-i ihtiyar da iradetullahın şahididir."(Salih Okur)

Not:2: Merhum İskilipli Atıf Efendi "Mir'atü'l İslam" adlı, akaide dair risalesinde şöyle demektedir; "İşte İrade-i Cüz'iye bu tasarruftan ibarettir ki, Allah tarafından insanların kudret ellerine ve kendi isteklerine verildiğinden, diledikleri tarafa çevirebilirler. Eğer hayır dilerlerse, Cenab-ı Hakk onlarda hayra kudret yaratıp hayırlı fiil meydana gelir. Eğer kötülük dilerlerse, Cenab-ı Hakk onlarda şerre kudret yaratıp, şer fiili meydana gelir.

Binaenaleyh, kulun irade-i cüz'iyesi Allahu Teâlâ'nın kulda kudret-i cüz'iye halk etmesine adi sebeb ve şart kılınmıştır.

Eğer kulun iradesi fiile taalluk ederse, Allahu Teâlâ'nın kudreti de taalluk edip, fiil meydana gelir. Ve eğer kulun iradesi fiili varlığa taalluk etmezse, Allahu Teala'nın kudreti taalluk etmediğinden fiil meydana gelemez.

Binaenaleyh, gerek dünya işleri gerek ahiret işlerinde vukufsuzluk, tembellik, dikkatsizlik veya başka bir sebeple insan bir zarar maruz veya bir menfaatten mahrum olursa, takdir-i ilahiye bahane bulmaya hakkı yoktur." ."(Salih Okur)

*" Hem ezel; mazi silsilesinin bir ucu değil ki, eşyanın vücudunda esas tutulup ona göre bir mecburiyet tasavvur edilsin"(Sözler s: 466) Üstad diyor ki; ezel demek Cenab-ı Hak çok önceden biliyor da biz de sonradan yaptık. Öyle değil yani. Bu yeni bir yorum yani. Biz eskiden beri 'ezelden biliyordu' derken, 'çok eskilerden, milyarlarca sene evvelden biliyordu' şeklinde anlıyorduk.

Üstad diyor ki ezel demek mazide bir uç nokta demek değil. "Belki ezel; mazi ve hal ve istikbali birden tutar, yüksekten bakar bir âyine-misaldir."(Sözler s: 466) Ne güzel. Allah'ın zatı ezeli ya, evveli yok. Zatı ezeli olunca, sıfatları da ezeli olur. Sıfatları ezeli olunca, bunlardan birisi de ilim. İlmi de ezeli olur.

Biz sonradan yaratılmışız, ilmimiz de sonradan oluyor. Yaşımız ilerledikçe öğrendiklerimiz artıyor. Cenab-ı Hak ezeli ilmiyle olmuş olacak her şeyi biliyor. Yoksa, 'ezelde bir zaman var, orada biliyordu, biz de burada işledik' öyle değil.

Zaman daire-i mümkinata ait bir mefhum. Mahlûkat kademe kademe yaratılıyor ki buna zaman diyoruz. Üstad zerrelerin hareketlerini anlatıyor ya, zerre şu işi yaptı, sonra bu işi, sonra şu işi..Bu sonra sonra yapmaktan zaman çıkıyor. Buna zaman diyoruz yani. Zaman mümkinat dairesi için söz konusu. Cenab-ı Hak için zaman söz konusu değil.

* Erzurum'dan İstanbul'a doğru giden üç araba farz edelim. Bunlar ayrı mesafelerde bulunsun. Mesela Ankara'da olana göre Sivas'taki önde, İzmit'tekine göre geridedir. Güneş ise hepsine aynı mesafededir, hepsini aynı anda görebilir. Güneşe göre ön arka diye bir şey yok. Niye yok? Çünkü güneş, Erzurum İstanbul karayolu içinde değil.

Bu misal gibi, zaman şeridine giren şeyler için ön, arka, geçmiş, hal, gelecek kullanılır. Zamandan münezzeh olan için geçmiş, gelecek diye bir şey söz konusu değil. 

*Burada şu hususa da yer verelim. Cenab-ı Hak ruhlara ben sizin Rabbiniz değil miyim diye sordu. Onlar da "Evet Sen bizim Rabbimizsin" dediler. (bkz: (el-A'râf, 7/172).Buna kısaca 'Kalu Bela' diyoruz. Bu soru ne zaman sorulmuş ve cevap ne zaman verilmiş. Bu konuda âlimlerin çeşitli yorumları var.

Ama çoğunluğun(cumhur-u ulemanın) görüşü ki halkın çoğu bunu bilmiyor ve tersini biliyor. Müfessirlerin çoğunluğunun görüşüne göre "ben sizin Rabbiniz değil miyim" sorusu her ruha ana rahmine girerken, bebeğe ruh üflendiğinde soruluyor. Yoksa Ruhlar mazide bir yerde toplanmış ta onlara sorulmuş şeklinde değil yani..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-200

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-200

Ders: 3. Söz İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Allah ya..Allah’tan gelen şey nasıl olur,

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-199

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-199

Ders: Mesnevi-yi Nuriye, Katre’nin Hatimesi İzah: Prof. Dr. Alaaddin Başar *Üstad, İslam âl

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-198

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-198

Ders: Asa-yı Musa(s. 106) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah Edilen Kısım: Sonra o mütefekkir

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-197

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-197

Ders: Mesnevi-yi Nuriye, Katre risalesi, s. 69 İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım:

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-196

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-196

Ders: 11. Söz İzah: Prof. Dr. Şener Dilek *Sanattaki letafeti, ilimdeki derinliği, tezyinattak

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-195

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-195

Ders: Hutbe-i Şamiye(s. 19) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım: “İstikbal yaln

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-194

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-194

Ders: 33. Söz, 23. Pencere İzah: Prof. Dr. Şener Dilek Not: Bu ders, İstanbul Yüzevler’de,

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-193

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-193

Ders: 14. Lem’a, İkinci Makam İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *“Kâinat sîmasında, arz

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-192

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-192

Ders: 17. Lem’a, 13. Nota İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Cenab-ı Hak bizi kul olarak yar

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-191

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-191

Ders: Şualar(13. Şua,) s: 307 İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım: “Bugün, bü

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-190

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-190

Ders: 14. Lem'anın Ä°kinci Makamı Ä°zah: Prof. Dr. Alaaddin BaÅŸar *“Besmelenin rahmet noktasÄ

Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örteriz ve sizi ağırlancağınız şerefli bir yere yerleştiririz.

Nisâ, 31

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"

Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI