DEVLET VE VATAN

Vatan her şeyden azizdir. Her bir karış toprağı şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu cennet vatanı korumak, vazifelerin en yücesi ve en şereflisidir. Zira “Vatan sevgisi imandandır.” Vatanı ve devleti olmayanın namusu, evi, barkı, malı ve mülkü tarumar olur. Bugün devleti olmayan ve başka devletlerin esareti altında inleyen milletlerin perişan durumları hepimizin malumudur.


Yüksel Uca

aktifkitap25@hotmail.com

2015-08-08 15:54:49

Vatan her şeyden azizdir. Her bir karış toprağı şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu cennet vatanı korumak, vazifelerin en yücesi ve en şereflisidir. Zira "Vatan sevgisi imandandır." Vatanı ve devleti olmayanın namusu, evi, barkı, malı ve mülkü tarumar olur. Bugün devleti olmayan ve başka devletlerin esareti altında inleyen milletlerin perişan durumları hepimizin malumudur.

Vatanın bekası, milletin huzur ve refahı, namusun muhafazası, mal ve canın emniyeti ancak ve ancak devletin varlığı ve bekası ile mümkündür. Devlet şahs-ı manevidir, temeldir, esastır, hükümetler ise gelip geçicidir. Allah muhafaza eylesin, eğer devlet zaafa uğrarsa din, can, namus ve servet payimal olur. Birlik ve beraberliğini muhafaza edemeyen nice milletler, Cenab-ı Hakk'ın en büyük nimetlerinden biri olan "devlet" nimetini ellerinden kaçırmışlardır.

Bunun içindir ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) itaat üzerinde ısrarla durmuş, Müslümanları her türlü isyan ve bozgunculuktan, nifak ve şakaktan şiddetle men etmiştir.

Fitne çıkartmak ve devlete karşı ayaklanmak dinimizde yasaktır. Çünkü kargaşa ve fitne bazen devletin bekasına mal olabilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde: "Benden sonra benim doğru yolumdan gitmeyen ve benim sünnetimle amel etmeyen hükümdarlar olacaktır." buyurunca, sahabeden biri: "Ben buna yetişirsem ne yapayım, ya Resulallah?" diye sordu. Allah Resulü (s.a.v.): "Dinler ve itaat edersin. Sırtın dövülse ve malın alınsa bile dinle ve itaat et", diye buyurdular. (Tac Tercümesi, 3. cilt sayfa, 44-45)

 Vatana ihanet edenler, onun bekasına halel verecek tutum ve davranışta bulunanlar asla affedilmezler. Bu gibi hainlerine hiç bir surette merhamet edilmez. Çünkü; "Aç canavara karşı tahabbüb;(merhamet) onun merhametini değil, iştihasını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını ister." (Bediüzzaman Said Nursi)

Bu bakımdan bir devletin fitneyi def etmek, vatanın bekasını, milletin huzur ve emniyetini muhafaza etmek için bazı caydırıcı müeyyideler uygulaması, onun en birinci vazifesi ve hikmetin gereğidir. Mazide yaşanan tarihi hadiselerden milletlerin alacakları dersler vardır.

Tarih bunun çok acı misalleriyle doludur. Eğer şehzadeler; sekiz yüz sene Müslümanların himayesinde kalmış olan, medeniyetin temeli olmuş; yetiştirdiği ilim ve fen adamları sayesinde kısa bir zamanda manen ve maddeten terakki etmiş olan Endülüs'te memleketi bölmek için baş çekmeselerdi, belki bugün Avrupa'nın, hususen Fransa'nın varlığından söz edilmeyecekti.

 Kral Ferdinant, Gırnata'yı teslim alacağı zaman, Endülüs Meliki Ebu Abdullah-is Sağir başta olmak üzere vatanına ihanet eden ve kraldan medet umanlara Musa ibn'ül Gazen karşı çıkmış ama ne yazık ki başarılı olmamıştı. O, tek başına bir bölük zırhlı İspanya süvarisiyle savaştı, yaralandı ve düşmanın eline geçmemek için sürünerek kendisini denize attı.

Sonunda şehir teslim oldu, camiler kiliseye çevrildi, saraylara haçlar asıldı, yüzlerce kız ve kadın Avrupa Krallarına hediye olarak gönderildi. Binlerce kitap yakıldı. Düşman şehre girdiği gün basiretsiz melik Ebu Abdullah-is Sağir Gırnata'dan kaçtı. Annesi Ayşe Hanım onu şu anlamlı, harika ve ibret verici sözleri söyledi:

"Ağla alçak, Ağla! Çünkü vatanını, saltanatını erkekçe muhafaza edemedin. Şimdi vatanın için karılar gibi ağla. Senin gibi hayırsız, namert bir oğul doğuracağıma keşke taş doğursaydım.

Ağla utanmaz ağla! Her bir taşı cevher-i cana bedel olan vatanın harabelerini gör de ağla.

Ağla hamiyetsiz, ağla! Gırnata'yı, El-Hamra ve El-Beyza saraylarını kime teslim ettin? Şecaat ve heybetiyle düşmanlarını her zaman perişan eden kahramanların torunlarını, beceriksizliğin ile düşmana mağlup ettirdin.

Kaç korkak, kaç! Hayatının kalan kısmını zillet ve meskenet içerisinde geçir. Yalnız bu rezaletle kalmayacaksın, mezarda bile "Endülüs'te olan koca İslâm devletini düşmana teslim eden alçak Ebu Abdullah-is Sağir'in cesedi bu toprak altındadır." sözlerini işiteceksin."

 Aynı şekilde taht kavgaları, iç çekişmeler, makam ve menfaat hırsı gibi bazı sebeplerle Osmanlı otoritesi sarsılmasaydı, muhtemelen bugün Ortadoğu endişesi olmayacak ve elim hadislere yaşanmayacaktı. Zira ecdadımızın birlik ve beraberlik içinde olduğu zamanlar dünyanın en güçlü devleti herkesin malumudur.

Perişan İslam âlemi

Yaşıyoruz hep elemi

Sultan idik bir zamanlar

Arıyoruz necip kavmi

1.Dünya Savaşında gönüllü alay komutanı olan ve talebeleri ile birlikte mücadele eden Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin, Bitlis savunması sırasında ayağı kırılır ve Ruslara esir düşür. O, Sibirya'ya nakil için Van'a götürülmek üzere yola çıkarılınca, yanına Ruslarla işbirliği yapan bazı ağalar gelir ve şu teklifte bulunurlar: "Biz seni Rus kumandanının elinden alalım, sen de bize reis ol ve davamızı yürüt."

Bu haince teklife karşı büyük dava adamı Said Nursi Hazretleri şu harika cevabı verir:" Ben, asla Müslüman Türk milleti aleyhinde çalışmam. Esareti, riyazete (yönetici) tercih ederim." (Bediüzzaman'ın kardeşi, Abdülmecid'in Hatıralarından, Kaynak Ahmet Akgündüz, "Bir Dahi Adam")

Yüce Allah devletimize zeval vermesin, memleketimizi muhafaza eylesin. Bizi bölmek, birliğimizi ve dirliğimizi bozmak isteyen hainlere fırsat vermesin. Üzerimizde dolaşan bu kapkara ve rahmetsiz bulutları izale eylesin. Üzerimizde oynanan sinsi, kirli, derin ve vahim oyunları ber taraf eylesin. Her bir karış toprağı şehit kanıyla sulanmış bu aziz vatanımıza halel vermesin.

Al renkli mukaddes bayrağımın, yeşil renkli ulvi sancağımın, kıyamete kadar vatanımızın her köşesinde şerefle ve şanla dalgalanmanı Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.

YARDIM EYLE FIRSAT VERME ALLAH'IM

Düşmanın hiç ister mi olsun barış

Bölmek için başlatmışlar bir yarış

İstiyor ki, bölün, parçalan, ayrış

Yardım eyle fırsat verme Allah'ım

 

Asker ile polis şehit oluyor

İçimize yine ateş doluyor

Boy atan fidanlar bir bir soluyor

Yardım eyle fırsat verme Allah'ım

 

Alıyoruz yine elim haberi

Artırıyor, üzüntüyü kederi

Bela başımızda yıllardan beri

Yardım eyle fırsat verme Allah'ım

 

Yine figan var, analar ağlıyor

Bacılar, hanımlar kara bağlıyor

Bu manzara yürekleri dağlıyor

Yardım eyle fırsat verme Allah'ım

 

Faydası ne, "falan suçlu" demenin

Sırası mı birbirini yemenin

Bak haline Suriye'nin, Yemen'in

Yardım eyle fırsat verme Allah'ım

 

Bırakın kavgayı el ele verin

Oyunlar büyük, çok planlı, derin

Gözüne batıyor toprağın, yerin

Yardım eyle fırsat verme Allah'ım

 

Batarsa gemi, birlikte batarız

İnanın benliğimizi satarız

Evsiz kalır, sokaklarda yatarız

Yardım eyle fırsat verme Allah'ım

 

Ya Hak! Bir su serp bu ateşe, sönsün

Fitne bitsin, kışlar bahara dönsün

Ocaklar sönmesin, çocuklar gülsün

Yardım eyle fırsat verme Allah'ım

 

İslam âleminde ihtilaf niye

Ne durumda Irak, Mısır, Suriye

Yüksel der ki, hedeftedir Türkiye

Yardım eyle fırsat verme Allah'ım

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.

Şûra, 43

GÜNÜN HADİSİ

Allahu Teala, kulunu helal (kazanç) talebinde yorgun görmeyi sever.

250 Hadis, s.197

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI