BEDİÜZZAMAN’IN GÖZÜYLE ANALİTİK DÜŞÜNCENİN ANALİZİ
Herhangi bir konuyu doğru bir şekilde ortaya çıkarmak için analitik bir düşünceye başvurmak gerekir. Çünkü araştırmaya muhtaç olan bir meselenin doğruluğu ancak objektif bir analizle mümkündür. Ancak bu analizin doğru yapılması, analitik düşüncenin doğru kullanılması da büyük önem arz etmektedir.
Herhangi bir konuyu doğru bir şekilde ortaya çıkarmak için analitik bir düşünceye başvurmak gerekir. Çünkü araştırmaya muhtaç olan bir meselenin doğruluğu ancak objektif bir analizle mümkündür. Ancak bu analizin doğru yapılması, analitik düşüncenin doğru kullanılması da büyük önem arz etmektedir.
Tetkik ve tahkik edilen konu ister dinle alakalı olsun, ister sosyal içerikli olaylarla ilgili olsun fark etmez.
Bediüzzaman hazretlerine göre, analitik düşünce tarzı iki şekilde cereyan edebilir.
Birincisi: herhangi bir konunun gerçekliğini ortaya çıkarmak için yukarıdan aşağıya/ana kaynaktan tali derecedeki şubelere doğru bir inceleme metodunu kullanmaktır. Bu tarz bir araştırma ve inceleme esnasında hakikatler gittikçe parlamaya ve kesin hatlarıyla ortaya çıkmaya başlar.
İkincisi: herhangi bir konuyu aşağıdan yukarıya/tali yollardan ana caddeye, dağınık şubelerden ana kaynağa doğru bir metot takip etmektir. Bu metotla işin gerçek yüzünü bulmak zorlaşacağı gibi, farklı detayların ortaya çıkardığı değişik şekiller gittikçe hakikatin yüzünü karanlığa gömmeye başlar(bk. Asar-ı Bediiye, 589).
Meselâ: Tatlı leziz bir su var. Onun da bir menbâı, bir ana kaynağı var. O menba'dan ise, binler cetveller, arklar, pınarlar çıkar. Şubeleri çok yerlerde dolaşır ve bu şubelere, bu arklara bazen ana kaynağında olmayan bazı pis maddeler bulaşabilir.
İşte eğer bir adam, bu suyun durumunu tetkik ederken, öncelikle onun asıl menbâ'ına gitse, onun suyunu tatsa ve tatlılı olduğunu damak ve dimağının gözleriyle görse, bu kaynaktan çıkan su cetvellerinin de aynı tatlı suyu taşıdığına kesin kanaat getirir. Aksi bir delil olmadığı sürece, ilgili su arklarının temizliğine inanmaya devam eder.
Şayet kaynağının tatlı olduğunu gördüğü bir su cetvelinde, bir arkında, bir şubesinde bir farklılık/tatsızlık görse, buraya daha sonra bazı yabancı maddelerin karıştığına hükmeder. Ve bu cetvelin, bu şubenin bulanık olması asıl kaynağının temizliği konusunda zihnini bulandırmaz ve aklını vesveseler yoluyla şüpheye düşürmez.
Buna mukabil, şayet bir kimse bu su hakkında analiz yaparken, ana kaynaktan değil de, tali derecedeki şubelerden, arklardan başlasa, bu takdirde bu cetvellerden birinde bulanık veya tatsız bir su görse, suyun kaynağının da böyle olduğuna dair zihninde tereddütler belirmeye başlar. Bir de eğer birden fazla arklarda temiz su bulamazsa, tamamen zihni bulanmaya başlar ve menba'daki suyun da bu türden olduğuna kanaat getirir.
İşte bu misal gibi, İslam'ın temel kaynağı Kur'an'dır. Kur'an'ın kaynağındaki temel unsurlar ise, tevhit, nübüvvet ve haşirin ispatı ile adaletin tesis edilmesidir. Bu dört temel unsurun ispat ve tespiti ise, Kur'an'ın semavi kimliğinin ispatına bağlıdır. Eğer bir kimse İslam hakkında samimi olarak bir araştırmada, onun hak ve hakikat olduğuna dair bir incelemede bulunurken, işi kaynağından, yani İslam dininin temel kaynağı olan Kur'an-ı Hakîmden başlasa, kırk yönden mucize olduğunu, altı yönden de kutsi, ilahi bir kitap olduğunu idrak etse, kuvvetli bir imana sahip olur, kalbi inşirah eder, gönlü hakikatlere açılır. Bundan sonra, feri meselelerden birini veya bir kaçının hikmetini kavramazsa, yine imanında tereddüt yaşamaz.
Buna mukabil, şayet bu adam İslam havuzunun kaynağı olan Kur'an'ın mahiyetini, semavi kimliğini öğrenmeden, detaylara dalsa, hikmetini bilmediği her mesele, kendisine şüphe yolunu açar ve imanını sarsar. Bundan sonra, İslam kaynağının şubeleri olan o feri meselelerin hikmetini öğrenmek her zaman mümkün olmayabilir. Burhan/delil her zaman kolay ele gelmez. Cahil nefsin, kör hissiyatın bu yanlışını pekiştirmek için şeytan da boş durmaz. Bu kişinin kafasını tamamen bulandırmak için ikide bir onu hikmetini bilmediği konularla yüzleştirir ve cehaletinden istifade ederek onu şüpheye düşürür(krş. Lemaat).
Bu konuda Bediüzzaman hazretlerinin verdiği bir misali hatırlamakta fayda vardır:
"Bir saray, yüzer kapalı kapıları var. Bir tek kapı açılmasıyla, o saraya girilebilir, öteki kapılar da açılır. Eğer bütün kapılar açık olsa, bir iki tanesi kapansa, o saraya girilemeyeceği söylenemez. İşte hakaik-i imaniye(ve bunların temel kaynağı olan Kur'an-ı hakîm) o saraydır. Herbir delil, bir anahtardır, isbat ediyor, kapıyı açıyor. Bir tek kapının kapalı kalmasıyla o hakaik-i imaniyeden vazgeçilmez ve inkâr edilemez. Şeytan ise, bazı esbaba binaen, ya gaflet veya cehalet vasıtasıyla kapalı kalmış olan bir kapıyı gösterir; isbat edici bütün delilleri nazardan iskat ediyor. "İşte, bu saraya girilmez, belki saray değildir, içinde bir şey yoktur." der kandırır"(Lemalar, 89).
Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, bir kimse –mesela-: Kur'an'da bildirildiği gibi, Allah'ın sonsuz merhamet ve adalet sahibi olduğunu tam öğrenip hazmetmeden, feri meselelere dalıp bu sıfatları orada –örneğin: İslam'da kölelerin durumunu, recim konusunu, Afrika'daki açların durumunu nazara alarak bu sonsuz merhamet ve adaleti arayıp bulmaya çalışması çok yanlış bir metottur. Çünkü herkesin aklı, bilgisi, feraseti her şeyin hikmetini kavramaya izin vermez. Hikmetini kavramadığı için de Allah'ın adaleti ve merhameti konusunda şüpheye düşer, imanı sarsılır.
Hâlbuki bir insan eğer bu sıfatları Kur'an'a olan imanı çerçevesinde değerlendirip, bu kaynağa bağlı olarak düşünce dünyasına yerleştirirse, sosyal olayları bu imanına göre değerlendirecek, hikmetini bilmediği hususları Allah'ın ilmine havale edecektir. Bununla beraber, sağlam bir imana sahip olan kimsenin Allah'a karşı beslediği müspet duyguları kolay kolay tersine dönmeyecektir. Çünkü kaynağa bağlı olarak gelişen iman-ı tahkiki tereddütlere mahal bırakmayacaktır.
-Son olarak Bediüzzaman hazretlerinin şu ifadelerine yer vermekte fayda mülahaza ediyoruz:
"Ben tahmin ediyorum ki, bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında selamet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran yalnız hakikî ehl-i iman ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risale-i Nur'un dairesine sadakatle girenlerdir. Çünkü bunlar, Risale-i Nur'dan aldıkları iman-ı tahkiki derslerinin nuruyla ve gözüyle, herşeyde rahmet-i İlahiyenin izini, özünü, yüzünü görüp herşeyde kemal-i hikmetini, cemâl-i adaletini müşahede ettiklerinden, kemal-i teslimiyet ve rızayla, rububiyet-i İlahiyenin icraatından olan musibetlere karşı teslimiyetle, gülerek karşılıyorlar, rıza gösteriyorlar. Ve merhamet-i İlahiyeden daha ileri şefkatlerini sürmüyorlar ki, elem ve azap çeksinler. İşte buna binaen, değil yalnız hayat-ı uhreviyenin, belki dünyadaki hayatın dahi saadet ve lezzetini isteyenler, hadsiz tecrübeleriyle, Risale-i Nur'un imanî ve Kur'ani derslerinde bulabilirler ve buluyorlar"(Kastamonu, 123)
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE-2
Bakın bu gün Regaib kandili. Benim kanaatim –ki siz de destekleyeceksiniz- şu an Türkiye’de
BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE
-Bediüzzaman Ne Demek?- -Yazdı mı? Yazdırıldı mı?-
AZÄ°Z ÃœSTADIMA
Aziz üstadım; seni tanıdığıma, eserlerini okuduğuma şükür ediyorum. Sana talebe olma şe
MEĞER İŞ BİZİM ANLADIĞIMIZ GİBİ DEĞİLMİŞ
Biz münevverler, ekseriyet itibariyle herhangi bir içtimai meselede gazete haberleriyle iktifa ede
BÂZI MÛTEBER KAYNAKLARDA BEDÎÜZZAMÂN’IN DOĞUM TÂRÎHİ
1- Bedîüzzamân Saîd Nursî: Târihçe-i Hayâtı, Eserleri, Meslek ve Meşrebi, Doğuş Ltd. Şi
BEDİÜZZAMAN’IN KİM VE NE OLDUĞU
Rahmetli Said-i Nursi veya Kürdi'nin nasıl yaşadığını ve nasıl öldüğünü öğrenmek içi
SAÄ°D-Ä° NURSÄ°
Abdürrahim ZAPSU Yetmiş yıl evvel Van vilâyetinin Nurs köyünde doğdu. Babasının ismi Mirza
ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-5
Bu anlattıklarımız, mücahid alim Said Nursi’nin hayatının bazı safhaları ve lem’alarıdÄ
ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-4
Esaretten kurtulup Van’a döndüğünde Müslüman safları ve cemaatleri arasındaki İslami gayr
ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-3
Bu kısa fetret dönemi sonrasında tüm himmetini bütün iÅŸlerde dinin tahkimine ve zayıflık gÃ
İSMAİL ÇETİN HOCAEFENDİ ÜSTADI ANLATIYOR-2
Üstad üstaddır. Müceddiddir. Geçmiş büyüklerle irtibatı çok kuvvetlidir. Geleceklere de ç
- ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-2
- İSMAİL ÇETİN HOCAEFENDİ ÜSTADI ANLATIYOR-1
- ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-1
- İŞÂRÂTÜ’L İ’CÂZ TEFSİRİ HAKKINDA
- RİSALE-İ NUR’DA TASAVVUF-4
- RİSALE-İ NUR’DA TASAVVUF-3
- RİSALE-İ NUR’DA TASAVVUF-2
- KIZIL İCAZ VEYA BEDİÜZZAMAN’I ANLAMAK
- RİSALE-İ NUR’DA TASAVVUF-1
- BEDİÜZZAMAN’IN DEĞERLENDİRMELERİ IŞIĞINDA SOSYAL BARIŞIN SAĞLANMA ÇARELERİ
- KIZIL Ä°CAZ TERCÃœMESÄ° ÃœZERÄ°NE
- SEYDA MOLLA MUSA CELALİ’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN VE ESERLERİ
- TA‛LÎKÂT’IN TERCÜMESİNİ TAKDİM EDERKEN
- KIZIL ÎCÂZ KİTABI TANITIM TOPLANTISI
- RİSALE-İ NUR’DA TEFSİR EDİLEN AYETLER
- SAİD NURSİ’NİN AİLE MODELİNİN FİRMA AİLESİNE (STAKEHOLDER) UYGULANMASI-3
- SAİD NURSİ’NİN AİLE MODELİNİN FİRMA AİLESİNE (STAKEHOLDER) UYGULANMASI-2
- SAİD NURSİ’NİN AİLE MODELİNİN FİRMA AİLESİNE (STAKEHOLDER) UYGULANMASI
- SİRETÜ İMAMU MÜCEDDİD-4
- SİRETÜ İMAMU MÜCEDDİD-3
- RÄ°SALE-Ä° NUR VE MÄ°SYONU-5
- RÄ°SALE-Ä° NUR VE MÄ°SYONU-4
- SİRETÜ İMAMU MÜCEDDİD-1
- SİRETÜ İMAMU MÜCEDDİD-2
- RÄ°SALE-Ä° NUR VE MÄ°SYONU-3
- RÄ°SALE-Ä° NUR VE MÄ°SYONU-2
- RÄ°SALE-Ä° NUR VE MÄ°SYONU-1
- BEDÄ°ÃœZZAMAN VE 'MÃœSPET HAREKET-3
- BEDÄ°ÃœZZAMAN VE 'MÃœSPET HAREKET-2
O halde sabret. Sonunda kazanacak olanlar, elbette Allah'tan korkup sakınanlardır.
Hûd, 49
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Evlad ve Akrabalara Ä°yilik
"Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz" [Tirmizi, Birr 33, (1953)]
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...