EÅžREF ALÄ° TEHANEVÄ°(1863-1943)
İmam Rabbani ve izindekilerden sonra, geçen yüzyılda Şeyhül Hind Mahmud Hasan ile birlikte her alanda kapsamlı bir tecdit hareketi başlatan Hekim el ümme lakaplı Eşref Ali Tehanevi özellikle tasavvuf alanında büyük inkişafa mazhar olmuştur.
İmam Rabbani ve izindekilerden sonra, geçen yüzyılda Şeyhül Hind Mahmud Hasan ile birlikte her alanda kapsamlı bir tecdit hareketi başlatan Hekim el ümme lakaplı Eşref Ali Tehanevi özellikle tasavvuf alanında büyük inkişafa mazhar olmuştur.
Eşref Ali Tehanevi, Şeyh Muhammed el Hamid ile tasavvuf alanındaki yenileme faaliyetlerinde benzeri sonuçlara ulaşmıştır. Şeyh Hamid'in tesiriyle Said Havva Ruh Terbiyemiz adlı kitabını yazarken, Eşref Ali Tehanevi'nin tesiriyle de talebesi Abdulbari Nedevi, Tasavvuf ve Hayat kitabını kaleme almış ve gerçekten de bu kitabında tasavvuf anlayışında ilcaat-ı zamana göre ayarlama ve uyarlama ve yenilikler yapmıştır. Hamalı Muhammed el Hamid'e göre, ilim tasavvufun amiri ve emiridir. Eşref Ali Tehanevi ise bunu kendi üslubuyla şöyle ifade eder: "Tarikat Şeriat'a bağlı ve ona hadimdir." Dolayısıyla şeriatı tarikata tercih etmiştir.
* Bununla birlikte, Bediüzzaman tasavvufun kemalat anlamında meyve olduÄŸunu söylemiÅŸtir. Peki, bu durumda hangisi doÄŸrudur? Bu sözler çeliÅŸkili mi yoksa birbiriyle kabil-i telif midir? Elbette bu sözler farklı makamlarda söylenmiÅŸlerdir. Söylenilen makamlar anlaşılınca, arada varsayılan iÅŸkal veya çeliÅŸki de kendiliÄŸinden ortadan kalkacaktır. Şöyle ki, temellere temas ettiÄŸi oranda tasavvuf da temel ve belki öz haline gelir. Ve Ä°slam'ın özü olarak adlandırılır. Lakin ÅŸahsi kemalata hizmet ettiÄŸi oranda tekmiliyet yani tamamlayıcılık vasfı kazanır ve bu durumda da meyve olarak anılır.Â
Önce bu hususta Bediüzzaman'ın sözlerine kulak verelim: "Madem hakikat böyledir. Ben tahmin ediyorum ki, eğer Şeyh Abdülkadir Geylânî (r.a.) ve Şah-ı Nakşibend (r.a.) ve İmam-ı Rabbânî (r.a.) gibi zatlar bu zamanda olsaydılar, bütün himmetlerini, hakaik-i imaniyenin ve akaid-i İslâmiyenin takviyesine sarf edeceklerdi. Çünkü saadet-i ebediyenin medarı onlardır. Onlarda kusur edilse, şekavet-i ebediyeye sebebiyet verir. İmansız Cennete gidemez; fakat tasavvufsuz Cennete giden pek çoktur. Ekmeksiz insan yaşayamaz, fakat meyvesiz yaşayabilir. Tasavvuf meyvedir, hakaik-i İslâmiye gıdadır. Eskiden kırk günden tut, tâ kırk seneye kadar bir seyr ü sülûk ile bazı hakaik-i imaniyeye ancak çıkılabilirdi. Şimdi ise, Cenâb-ı Hakkın rahmetiyle, kırk dakikada o hakaike çıkılacak bir yol bulunsa, o yola karşı lâkayt kalmak elbette kâr-ı akıl değil. İşte, otuz üç adet Sözler, böyle Kur'ânî bir yolu açtığını, dikkatle okuyanlar hükmediyorlar..."
Bu hususta Bediüzzaman'ın iman ifadesi yerine Tehanevi kesb-i insaniyeti koyar ve kesb-i insaniyetin kesb-i velayetten önce olduğunu söyler. Kesb-i velayetin vucup derecesinde olmadığını söyler (Eşref Ali Tehanevi: Hekim el Ümme, Muhammed Rahmetullah en Nedevi, Daru'l Kalem, S: 196).
Bazı sufiler 'sadıklarla beraber olunuz' ifadesinden tarikatlara tevessül etmenin vucubiyetini çıkartırlarsa da, Tehanevi bu hükme katılmaz. Lakin bununla birlikte kemalat- insaniyet için sadece mücerret okumanın yetmeyeceğini ve salih insanlarla da düşüp kalkmanın şart olduğunu söylemiştir.
* (Tehanevi'nin) Sufi olmasına rağmen sufilerden ayrıldığı nokta şudur: Bazı sufiler belki kamil ve salih insanların ancak tasavvuf cihetiyle kemalat tahsil ettiğini düşünürler. Lakin yine sufilerin dediği gibi Allah'a giden yollar nefeslerin sayısıncadır. Dolayısıyla burada bir tekel kurmak ve oluşturmak meslek ve meşrep taassubu olarak tezahür ediyor. Kesb-i velayet kavramı yerine tasavvuf hakkında batini tezkiye ifadesini de kullanır. Mesele kalbin temizlenmesine taalluk ettiği nispette tasavvuf Tehanevi'nin nazarında İslam'ın özü mertebesine yükselir. Zira Allah bizden kalb-i selim istiyor. Kalb-i selim ise iman-ı selimden kaynaklanır. Temelsiz bir kalb-i selim düşünülemez. Lakin talebesi Abdulbari Nedevi'nin ifade ettiği gibi, her tezkiye de tasavvuf değildir. Tasavvufi tezkiye müteşerri olmak zorundadır. Tasavvuf şeriattan müstakil ve bağımsız olamaz.
* Tehanevi zikrin hakikati ile suretini birbirinden ayırır. Zikrin hakikati Allah ile birlikte olmak sureti ise telaffuzuyla birlikte olmaktır. Tahanevi amellerin en büyüğü olarak zikri görmektedir. Bundan dolayı, zikrin hakikatine ermeyen evrad ve zikir şeyhlerinin asla ıslah şeyhi olamayacaklarını söylemiş ve bu gibi kimselerin zikirlerinin gırtlaktan kalbe intikal etmediğini de ifade etmiştir. Duanın zikirden de efdal oluğunu belirtmiştir. Tarikatın şekliyatının bir vesile olduğunu ifade etmiş ve tam da bu noktada Bediüzzaman gibi bir tespitte bulunmuştur: Zikir ve tarikat sonucu elde edilen haller(ahval) ise tasavvufun meyvesidir ki gerekli değildir. Meyvelerin zahir olması gerekmez. Ve meyveleri elde etmek de ne vacip ne de matluptur. (Eşref Ali Tehanevi: Hekimü'l ümmet ve Şeyhül Meşayihi'l Asri'l Hadis, s: 258, Daru'l Kalem). Dolayısıyla mesele tavazzuh etmiştir.
* Bediüzzaman gibi muakkiplerince müceddit olarak anılan ve sayılan Tehanevi de İslami ilimleri gıdaya, akli ilimleri de ilaca ve devaya benzetir. Bir başka tanıma ve benzetmeye göre de fakihler doktor ve muhaddisler eczacılara benzer.
Hulasa demek ki, tasavvuf kalbi ıslaha yöneldiğinde İslam'ın özü ve şahsi kemalatın peşine düştüğünde ise meyvesi olur. Elbette kalbi tezkiye ile şahsi kemalat arasında bağ varsa da her zaman aynı istikamette seyretmezler. Birisi kitleye hizmete dönüşürken, diğeri şahsi kemalatı tahsile yönelir.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
Sakın sizi dünya hayatı aldatmasın.
Fâtır, 5
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.
Buhari
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...