DİNDE YIKICI ÜÇ AFET
Resul'den (s.a.v.), nübüvvet ilminin ve risalet mirasının, aşı¬rılar, bozguncular ve cahiller elinde maruz kalacağı hususla¬ra işaret eden bir haber rivayet edilmiştir. İbn Cerir, Fevaid adlı eserinde Temmam, İbn Adiyy ve başkalarının Nebî'den (s.a.v.) rivayet ettiği bir haberde Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuştur
Resul'den (s.a.v.), nübüvvet ilminin ve risalet mirasının, aşırılar, bozguncular ve cahiller elinde maruz kalacağı hususlara işaret eden bir haber rivayet edilmiştir.
İbn Cerir, Fevaid adlı eserinde Temmam, İbn Adiyy ve başkalarının Nebî'den (s.a.v.) rivayet ettiği bir haberde Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
(يحمل هذا الدين من كل خلف عدوله ينفون عنه تحريف الغالين، وانتحال المبطلين، وتأويل الجاهلين)
"Bu ilmi, her nesilde adaletli olanlar yüklenir ve ondan aşırıların tahrifini, bozguncuların sokuşturmalarını ve cahillerin tevillerini defederler."(1)
Bunlardan her birisi Nebevî mirasa karşı, yıkıcı üç tehlikeyi temsil eder.
1- Aşırıların Tahrifi
Burada "tahrif"; haddi aşma, aşırılık ve bu dinin ayırt edici özelliklerinden olan "orta yolda olma", hanif dininin özelliği olan "müsamahalı olma", bu şeriatın yükümlülüklerinin belirgin özelliği olan "kolaylık" dan kaçınma gibi yollardan gelen bir durumdur.
Bu, akidede olsun, ibadette olsun bizden öncekilerden kitap ehlinin helakine yol açan aşırılıktır. Nitekim Kur'an onların bu durumunu şöyle izah etmiştir:
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لاَ تَغْلُواْ فِي دِينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلاَ تَتَّبِعُواْ أَهْوَاء قَوْمٍ قَدْ ضَلُّواْ مِن قَبْلُ وَأَضَلُّواْ كَثِيراً وَضَلُّواْ عَن سَوَاء السَّبِيلِ
"Ey kitap ehli! Haksız olarak dininizde taşkınlık etmeyin. Daha önce sapıtan, çoğunu saptıran ve doğru yoldan ayıran bir milletin heveslerine uymayın! de." (Maide, 77)
Bu hususta İbn Abbas, Nebi'den (s.a.v.) şu hadîsi rivayet etmektedir: "Aman dinde aşırılıktan sakınınız! Zira sizden öncekiler dinde aşırılık sebebiyle helak oldu."(2)
Yine İbn Mes'ud rivayet etmiştir: Nebî (s.a.v.) üç defa "Haddi aşanlar helak oldu" buyurmuştur.(3)
2- Bozguncuların Sokuşturması
Burada da, Nebevî metodda olmayan şeyleri ona sokmaya, onun tabiatının reddettiği, inanç ve şeriatının karşı çıktığı ve kendisinden usûl ve furûunun nefret ettiği, sonradan ortaya çıkan şeyleri ve bid'atleri ona katmaya çalışmaları şeklinde bir sokuşturma söz konusudur.
Onlar sâdır ve satırlarda muhafaza edilen, dillerde okunup duran Kur'an'a herhangi bir şey ilave etmekten aciz kalınca, herhangi bir delil göstermeksizin yalnızca "Resûlullah şöyle buyurdu" deyivermeleriyle sünnete bir takım şeyler sokuşturma yolunun kolay olduğunu zannettiler.
Lakin bu ümmetin otoriter âlimleri ve sünnetin koruyucuları onların sokabilecekleri intihallerine karşı her türlü kapıları kapatıp, gelebilecekleri her yerde onları hazır beklediler.
Bu sebeple onlar, senedsiz bir hadîsi kabul etmedikleri gibi, teker teker râvilerin bizzat kimler olduğunu, doğumundan ölümüne kadar talebelerinin kimler olduğunu, emin oluşu ve takvası, hıfz ve zabtı, meşhur güvenilir râvilere muvafakati ile garip haberlerle infirâd etmesinin boyutlarının ne olduğunu bilip açıklamadıkça da senedi kabul etmediler.
Bunun içindir ki: "İsnad dindendir. Eğer isnâd olmasaydı, herkes her dilediğini söylerdi."(4) "İsnadsız ilim talep eden, gece odun toplayan gibidir" demişlerdir."(5)
Onlar hadîsten ancak, senedi başından sonuna kadar, adil olan ve zabtı iyi olan güvenilir râvilerin, gizli veya açık bir kopukluk olmaksızın muttasıl bir senedle gelmiş olanlarını kabul ettiler. Aynı zamanda onlar hadîsin şâz olmaktan ve illetten uzak olmasını zaruri gördüler.
Şartları ve kayıtlarıyla isnâd talebindeki bu tetkik, İslâm ümmetinin özelliklerindendir. İslâm, bununla, tarih ilminin metodlarını ve esaslarını koymada çağdaş ve medeni milletleri geçmiştir.
3- Cahillerin Te'vili
Burada ise; kendisiyle İslâm gerçeğinin kötülendiği, kavramların bağlam dışı kullanıldığı, İslâm'ın dar bir çerçeveye hapsedilerek onun temel amaçlarından uzaklaştırıldığı, tıpkı bâtıl ehlinin, İslâmî olmayan bir şeyi İslâmîymiş gibi göstermesi, öncelemesi gereken şeyi erteleyip, talî olanları öncelemeleri gibi bir "yanlış te'vil" vardır.
Bu yanlış te'vil ve çarpık anlayış, dini bilmeyen ve onun temel esprisinden habersiz cahillerin özelliklerindendir. Bu tür kimselerin; anlayışta haktan uzak olmamalarını sağlayacak muhkem ayetlerden yüz çevirip, heva ve heveslerine uyarak onları kendi arzularına uygun bir şekilde te'vil etmek için, müteşâbih ayetlere uymaktan kendilerini alıkoyacak ne ilmî yeterlilikleri, ne de hakka ulaşma çabaları vardır.
Onlar, ister ulemâ kisvelerine bürünsünler, ister hikmet ehlinin lakaplarıyla destek görsünler, yine de bu, cahillerin te'villerinden başka bir şey değildir.
İşte bu, dikkat edilmesi, sakınılması ve aynı duruma düşülmemesi için zorunlu kurallar konulması gereken bir konudur.
Gerek helak olan fırkaların, gerek ümmetten ve onun akidesi ve şeriatından kopan toplulukların ve gerekse doğru yoldan sapan grupların büyük bir kısmını şüphesiz yanlış te'vil helak etmiştir.
Burada Resûlullah'dan (s.a.v.) gelen haberleri iyi anlamanın zaruretini açıklayan İmam İbnu'l-Kayyim'ın er-Ruh adlı kitabından konuyla ilgili şu pasajı naklediyoruz. Diyor ki:
"Resûlullah'ın (s.a.v.) ne kastettiğinin herhangi bir eksiklik veya fazlalık olmaksızın iyice anlaşılması gerekir. Dolayısıyla O'nun sözünün, muhtemel olmayan mânâya hamledilmesi, onunla, O'nun muradından, hidayet ve beyandan kastetmiş olduğu şeylerden herhangi bir şey eksiltememesi gerekir.
Bunun ihmali ve bundan yüz çevrilmesi neticesinde ortaya çıkan doğrudan sapmanın haddini ve hesabını ancak Allah bilir. Hatta Allah ve Resulünden gelenleri yanlış anlama; İslâm'da neş'et eden her bid'at ve sapıklığın aslıdır.
Dahası bu usûl ve fürûdaki bütün hataların da kaynağıdır. Özellikle de ona, art niyet ilave edildiğinde (durum daha da vahimleşmektedir). Niyetinin iyi olmasına rağmen kendisine tâbi olunanda görülen bazı şeyleri yanlış anlama ile tâbi olandan kaynaklanan art niyet bir araya gelirse, dinin ve ehlinin vay haline! Artık Allah yardımcımız olsun.
Kaderiyye, Mürcie, Hariciler, Mu'tezile, Cehmiyye, Rafiziler ve bid'at ehli diğer taifeleri, bu bid'atlerine sadece Allah ve Resulünden gelenleri yanlış anlamaları düşürmedi mi? Öyle ki, insanların çoğuna göre din, bu anlayışların gerektirdiği şeyler oldu. Neticede Sahabe (r.a.) ve Tabiûn'un Allah ve Resulünden aldıklarına iltifat edilmeyip, ilgisizliğe terk edildi... Öyle ki bir kitaba başından sonuna kadar bakarsın da sahibinin Allah ve Resulünün muradını gereği gibi anladığı tek bir konu bulamazsın. Bu hususu, ancak, insanlardaki mâlûmâtı bilen ve onu Resûlullah'ın (s.a.v.) getirdiği şeyleri, inandığı ve benimsediği hususlara arz eder ve hüsnü zan beslediği kimseleri taklit eder ki, artık ona hiçbir söz fayda vermez. Artık bırak onu ve kendisi için seçtiğini! Dilediği tarafa gitsin. Onun başına gelen bu beladan seni koruyan (Allah)'a hamd et!"(6),
Kaynak
Yusuf Kardavi, Keyfe Neteâmel Maa's Sünneti'n Nebeviyye?, Türkçe tercüme; Sünneti Anlamada Yöntem, mütercim; Bünyamin Erul, Rey Yayıncılık, Kayseri, 1998, 3. baskı
Dipnotlar
1- Hadisi İbnu'l-Kayyim, Miftahu Darî's-Seade, c. 1, s. 163-4 (Beyrut, Daru'l' Kütübi'l-İlmiyye baskısı)'de zikretmiş, çeşidi isnâdlardan geldiği için onu kuvvetli görmüştür. Aynı şekilde onun sahih veya hasen olduğunu destekleyen Allame İbnu'l-Vezir de, mütalaalarını genişliği ve emin oluşlarıyla gerek İmam Ahmed ile Hafız İbn ibn Abdilberr'in onu sahih görmeleri ve gerekse isnadından ötürü Ukeyli'nin tercihi yönünde nakledilenlerden dolayı hadisi kuvvetli görmektedir. Bkz: er-Ravzu'l-Bâsiııı fi-'z-Zebbi an Sünneti Ebi'l-Kasım, 1. 21-23, Daru'l-Ma'rife, Beyrut. Yine bkz; er-Ravzu'l-Bisam fi Tahrici Fevaid-i Temmam.
2-Müsned, İbn Abbas'tan (1. 215, 347), Nesaî, Menasik 217; İbn Mâce, Menasik 63; Hakim, İbn Huzeyme ve İbn Hıbban rivayet etmişlerdir, Bkz: Sahihu'l-Camiüs-Sağir ve Ziyadetuh (2680)
3- Müslim, İlim 7.
4- Müslim, Mukaddime 5 (I. s. 15) Çağrı Yay. İst.
5- Benzer haberler için Bkz: El-Hatip el-Bağdadî, Şerefu Ashabi'l-Hadîs
79. ve 80. Haberler, s: 42. Tahkik: M- S. Hatiboğlu, Ank. 1971.
6- İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye, er-Rûh, s. 98-99, Mısır, 1979
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?
İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden
HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ
Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid
ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR
“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme
UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE
Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş
MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR
İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi
MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP
Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti
NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER
Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi
NASIL BİR MAARİF?
Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî
GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER
Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır
HİCRET VE HAREKET
Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ
ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE
Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu
- HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN
- HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ
- YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU
- BİZ DE RAHATSIZIZ
- "BANA KUR’AN YETER!”
- MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ
- MEZHEPLERE TÂBİ OLMAYANLAR
- ‘KADİR GECESİ BİN AYDAN HAYIRLIDIR’ NE DEMEKTİR?
- İKİ PEYGAMBERİN DOĞUM GÜNLERİ
- “BİR ALLAHSIZA CEVAP”
- YEDİ YAŞIN ÖNEMİ
- DÜŞÜLEN MÜHİM BİR HATA
- YALANCININ MUMU
- BEN OLACAKTIM Kİİİİİ
- AĞIRLIĞINI DUYMAK
- SON ASIRDA TASAVVUFTA TECDİD YAPAN ÜÇ ŞAHSİYET
- KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİPTİR?
- KURBAN
- DİLİMİZE BİR ŞEY OLDU
- NERDE O ESKİ GÜNLER
- YALAN DOLAN SONRASI YAPILAN ASKERÎ DARBELER
- BAYRAMLA İLGİLİ SÜNNET VE ADABLAR
- BİR KOLERA SALGINI HATIRASI; NURİYE ABLA
- “GUSL-İ İÇTİMÂİ”
- İMANIN ÇİÇEĞİ RAMAZAN ORUCU
- EVLİYA
- BERAAT GECESİ İLE ALAKALI ÜÇ YANLIŞ MESELE
- ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANANLAR
- ATEİST, DEİST ve BİLİME DİN GİBİ İNANANLARA SORULAR
Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl!
Furkan, 74
GÜNÜN HADİSİ
"Üç defa kapıyı çalın. İzin verilirse girin; aksi halde dönün."
Riyazü's Salihin, 2/874
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...