Nasıl oluyor da Allah bir şeyi daha olmadan önce bilebiliyor?


2002-10-08 19:10:35

En son “Kaderle alakalı en önemli mesele Allah’ın bilmesi meselesidir.. yani nasıl oluyor da bir şey daha olmadan önce bilinebiliyor.”“ demiştik. Şimdi bu sorunun cevabını arayalım. Öncelikle şunu ifade edelim ki, sınırlı olan insanın bilmesi ile, sınırsız Allah’ın bilmesi bir değildir. “Kendisi için geçmiş, hâl ve gelecek diye hiçbir şey mevzubahis olmayan Cenâb-ı Hakk, geçmiş, hâl ve geleceği bir nokta gibi görmektedir.“ Şimdi bu ifadeyi anlamak içine biraz akıllarımızı zorlayalım. Allah ezel ve ebed ilmiyle geçmişi, şimdiki zamanı ve geleceği sanki bir noktadaymış gibi, yani aynı hat üzerindeymiş gibi görmekte ve bilmektedir. İsterseniz meseleyi biraz daha akıl seviyesine indirmek için bir örnek verelim. Bir dağ düşünelim. Dağın kuzey ve güney cephesi olmak üzere her iki tarafında da bir insan olduğunu düşünelim. Şimdi kuzey cephedeki insanın güney cephedeki insanı görmesi, onun ne yaptıklarını bilmesi mümkün mü? Mümkün değil çünkü önünde dağ var ve dağ engeli onun karşı tarafı görmesini engelliyor. Aynı durum diğer insan için de geçerlidir. Şimdi başka bir varlık düşünelim ki bu varlık, konum olarak dağın en tepesinde, yani zirvesinde bulunuyor ve her iki insanın da gayet güzel bir şekilde neler yaptığını görüyor. İşte Cenab-ı Hak da böyledir. O, zaman ve mekanla kayıtlı olmadığı için, ilmiyle geçmiş ve geleceği sanki bir noktada cereyan ediyormuş gibi görmekte ve bilmektedir. Zaman ve mekan gibi engellerle kayıtlı olan insandır. Bu meseleye daha sonra tekrar döneceğiz. Şimdi Allah’ın, bir şeyi önceden bilmesinin zorlayıcı olup olmaması meselesi üzerinde duralım. İnsanın hayatında işlemiş ve işleyecek olduğu iyi veya kötü her bir fiilinin, Allah tarafından ezelde bilinip tespit edilmiş olması, onun iradesine rağmen değildir. Zira, insan iradesinin söz konusu olduğu yerde yapılan takdirde, onun iradesinin hangi tarafa sarfedileceği Cenab-ı Hak tarafından bilinmekte ve ona göre takdir edilmektedir. Sanki yüce Yaratıcı bu takdiriyle/tespitiyle insana şöyle demektedir: Ben, şu zamanda, iradeni şu istikamette kullanacağını biliyorum. Onun için de senin hakkında bu işi o şekilde takdir ediyorum. Böyle bir tespit ise, iradeyi iptal etmek değil, onu teyit etmek, demektir. Aliyyu’l-Karî’nin de önemle belirttiği üzere, Allah, insan iradesiyle alakalı bir şeyi, ‘şöyle şöyle olacaktır’ diye yazmıştır, yoksa ‘şöyle şöyle olsun’ diye yazmamıştır. Şu halde biz bir şeyi, Allah’ın ezelde bilmiş olması ve bu bildiğini kaydetmesinden (kaderden) ötürü yapmıyoruz, bilakis, Allah yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı bildiği için yazıyor. Şayet Allah (c.c.), durumu vasfetmek için değil de gereğinin yerine getirileceği bir hükümle yazmış olsaydı, o zaman insan iradesinin bir kıymeti kalmayacaktı. (Bkz., el-Karî, Ali, Şerhu Fıkhi’l-Ekber, Beyrut 1997, s.74) Allah’ın önceden bizim yapacağımız bir şeyi bilmesi asla bir zorlama olarak düşünülmemelidir. Meselenin anlaşılmasına yardımcı olması bakımından her zaman verilen bir örneği burada yeniden hatırlatalım. Astronom sahasında uzman bir insan düşünelim. Bu zat sözgelimi ‘güneş, 2008 yılı kasım ayının 11’inde tutulacaktır’ şeklinde bir tespitte bulunuyor ve bunu bir tarafa kaydediyor. Sonra takvimler o tarihi gösterdiğinde, güneşin tutulduğu gözleniyor. Şimdi burada durup kendimize şu soruyu yöneltelim: Acaba güneş, bu astronomi uzmanının defterine yazmış olduğu kayıttan dolayı mı tutulmuştur? Diğer bir ifadeyle, böyle bir tespitin güneşin tutulmasını zorlayıcı bir tarafının olduğu iddia edilebilir mi? Elbette ki hayır. Şu halde sonuç şu oluyor: O zat önceden güneşin tutulacağını bildiği için bunu yazmıştır, yoksa o yazdığı için güneş tutulmamıştır. Netice olarak diyebiliriz ki, “Cenab-ı Hak, Uluhiyet’inin gereği olarak, kullarının ileride yapacağı her şeyi bilmesi gerekir. Ve yine mülkünde meydana gelecek ve oluşacak diğer şeyleri de bilmesi icap eder. Aksini düşünmek, O’nun sözünü ettiğimiz mutlak/sınırsız sıfatlarında bir noksanlığı kabul etmek anlamına gelir.“ Bu konuya devam edeceğiz.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Soru: Mü’min olduÄŸumuz halde niye geri kaldık?

Soru: Mü’min olduÄŸumuz halde niye geri kaldık?

Bu soru zaman zaman görsel ve yazılı basında, zaman zaman da dost meclislerinde gündeme geliyor

Soru: İslamın kadına bakış açısını kısaca belirtebilir misiniz?

Soru: İslamın kadına bakış açısını kısaca belirtebilir misiniz?

Dinimizde, kadın aynen erkek gibi cemiyetin bir parçası olarak kabul edilir, görüşü alınır

Ne yerde ne gökte zere ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz.

Yûnus,61

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Size, takat getirebileceğiniz amel yaraşır. Siz (ibadet yapmaktan) usanmadıkça, Allah da (sevab vermekten) usanmaz. Allah'a en hoş gelen dini amel, kişinin devamlı olarak yaptığı ameldir"

Buhari, İman 32, Teheccüd 18

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI