MUHAMMED KUTUP(1919-2014)

Muhammed Kutup’un en temel vasfı teorisyen olmasıdır. Mütefekkirden öte bir teorisyendir. Tefekkür boyutunu aşan bir nazariyatçı kimliği ve yönü vardır. Teorik anlamda Batı-Doğu ilişkilerini elemiş ve Taha Hüseyin’in tam zıddına bir yol tutturmuştur.


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2016-02-01 12:28:53

Muhammed Kutup'un en temel vasfı teorisyen olmasıdır. Mütefekkirden öte bir teorisyendir. Tefekkür boyutunu aşan bir nazariyatçı kimliği ve yönü vardır. Teorik anlamda Batı-Doğu ilişkilerini elemiş ve Taha Hüseyin'in tam zıddına bir yol tutturmuştur.

*Gazi Tevbe'nin de ifade ettiği gibi Muhammed Kutup pozitivizm ve türevlerine karşı kalemini kılıç keskinliğinde kullanmış ve bilhassa Darwinizm, Marksizm ve Freud'culuğu elemiş ve onların İslam mizanında kameti kıymetini ortaya koymuştur.

* Merhum Muhammed Kutup'un Seyyid Kutup'tan daha farklı veya daha doğrusu temayüz etmiş ve gelişmiş köşeleri ve bazı özellikleri vardır. Aynı yönde aksalar da Muhammed Kutup teorik olarak Batı fikriyatını daha fazla eleme imkânı bulmuştur. İngiliz dili ve edebiyatı mezunudur. Onun ötesinde Yunan fikriyatına merak salmıştır. Bu merak salma şerri öğrenmek için değil, defetmek içindir.

* Muhammed Kutup, Yunan'dan modern Batı düşüncesine kadar bir bütün olarak Batı düşüncesini elemeden geçirir ve şunu söyler: "Batı ilimlerinde elbette doğrular vardır. Ama Batı düşüncesinin istikameti ve temeli yanlıştır. Cüziyatta ve tikellerde bazı doğrularına rastlamak mümkündür. İslam düşüncesi ise temel itibarıyla doğru ama zamanla üzerine yapılan yığınaklar, ilaveler veya tortular açısından hataları olabilir. İslam'ın kendisi doğru ve hak ama üzerine yapılan yorumlar gözden geçirmeye açıktır."

*Ahirzaman gariplerinden olan yani tersyüz edilen gerçekleri, bozulanı düzeltmek ve tashih etmekle mükellef olan Muhammed Kutup da epistemolojik alanda Batı'nın tersine bilimlerin merkezine insanı değil Allah'ı yerleştirir. Yanlış temeli doğrusuyla değiştirir. Muhammed Kutup bununla da kalmaz, İslam dünyasının yeniden şahlanışının veya ayağa kalkmasının Batı üzerinden değil kendi ayakları üzerinden gerçekleşeceğini söyler. Bu yönde Buti ve benzerleri gibi komplekse yer vermez. İhtida olsa da, İslam dünyasının geleceğini ihtida öyküleri belirlemeyecektir. Belki İslam dünyasının kendisine gelmesi ve dönmesi şekillendirecektir. Muhammed Kutup'un çalışmaları eleme ve onun üzerinde inşaya matuftur. Gazali felsefeyi elerken; Muhammed Kutup Batı bilimini elemiş ve ikisi de bilimin İslamileştirilmesi için çalışmıştır.

* Muhammed Kutup ise proje kapsamına girmeden anın bir görevi olarak sosyal ilimlerin İslamileştirilmesi için çalışır. Özellikle psikoloji ve sosyoloji sahasına girer ve bu alanlarda yeni bilgileri ve anlayışları İslam'ın mihengine vurur. Bu mihenge vurmayı veya orjinalleştirme çabasını veya aslileştirmeyi 'te'sil olarak ifade eder. Onun tercihen kullandığı 'te'sil' ifadesi 'esleme' ifadesinin eşanlamlılarından birisidir. Sosyal İlimlerin İslami Kökene İrca Edilmesi ( Havle't Te'sil el İslami Lil ulumi'l İçtimaiyye) kitabı bu çalışmalarından birisidir. Düzeltilmesi Gereken Kavramlar ( Mefahim Yenbaği En Tusahhah) gibi kitapları da bu çığırdaki yeni hamleleri ve binadaki tuğlalarıdır.

* Muhammed Kutup Yunan felsefesinden modern Batı fikriyatına kadar peygamberler silsilesinin ve metodunun karşıt ağırlığını temsil eden cepheyi etüt etmiş ve İslam nazarıyla elemiş ve temel yanlışlarını ve tali doğrularını ortaya koymuştur. Daha doğrusu beşeri düşünce ile ilahi düşünceyi karşılaştırmış ve kitapları boyunca beşeri düşünce ile hesaplaşmıştır.

* Muhammed Kutup, garipler neslinin son kuşağını temsil ediyordu. Gurbet içinde gurbet yaşadı.

* Ali Tantavi'ye mukabil Muhammed Kutup İstanbul'u kendisine yar ve mesken tutmuştu. Mekke ile İstanbul arasında köprü kurmuştu. Birisi İslam'ın manevi diğeri de siyasi başkentidir.

* Muhammed Kutup, Hicaz esintilerini yüreğinde yaşayan; Fuzuli'nin deyimiyle 'süeda' taifesinden yani kutlular kervanından birisiydi.

* Seyyid Kutup da, küçük kardeşi Muhammed Kutup da samimiyetlerinin sonucu olarak feraset ehlidirler.

* Abdullah Azzam merhum, Muhammed Kutup'un bu yönüyle alakalı şunları yazar: "Bazen Muhammed Kutup beşinci hissiyle görmediklerimizi görür ve gelecek tahmininde bulunurdu. Bunları hayal ürünü ve evham olarak görürdüm. Lakin bu öngörülerinin vakıaya dönüştüklerini, gayb aleminden şahadet alemine indiklerini bizzat müşahade ettim (Umlak el Fikri'l İslami, s: 76). Bunlardan birisi de, vefatı üzerine bu Amerikancıların onu terör üstadı olarak nitelemeleri ve adeta dirisini istemedikleri gibi ölüsünü de bu mübarek topraklara çok görmeleridir. Hazımsızlığından Katar'ın Suudi Arabistan'a ilhak edilmesini isteyen Dahi Halfan'ın Suudlu yüzü Muhammed Al-i Şeyh twitter hesabından şu çirkin ifadeleri kullanmıştır: "Ülkemizde terör rüzgârları estiren Muhammed Kutup terörün efendilerinden birisiydi. Bu nedenle kendisine rahmete müstahak değildi. Ona rahmet okumak caiz değildir (http://www.burnews.com/news/2014/04/04)." Ne diyelim: Kem söz sahibine aittir. Bu vesile ile Muhammed Kutup'un hangi şartlarda orada yaşadığını da görebiliyoruz. 

* Muhammed Kutup ile Seyyid Kutup iki kardeşten öte ruh ikiziydiler. Muhammed Kutup ağabeyi Seyyid Kutup'un açtığı çığırı ikmal etmiştir.

* Muhammed Kutup, Yoldaki İşaretler kitabını daha da açmış ve tafsil etmiştir. Yirminci Yüzyılın Cahiliyeti (Cahiliyetü'l Karni'l İşrin) kitabı, Seyyid Kutup'un kaldığı yerden devamıdır. Yirminci Yüzyılın Cahiliyeti aslında asra teşhis koymaktır. Muhammed Kutup yirminci yüzyılın ikinci cahiliyet asrı olduğunu yazmıştır. Batı merkezli bir cahiliyet asrı. Bunun içinde adını, 14'üncü yüzyılın değil, 20'inci yüzyılın cahiliyeti koymuştur. Lakin Batı'ya bağımlılık suretiyle ve edilgenlikle Müslümanlar da bu anafora kapılmışlardır. Zira 20'inci yüzyıl da Müslümanlar istiklaliyetlerini ve siyasi bağımsızlıklarının sembolü olan hilafeti yitirmişlerdir. Hicri 14'üncü yüzyılda da toplum olarak Müslümanlar Batı cahiliyetinin gölgesinde yaşamışlar ve onun tortularına kapılmışlardır.

*Vefatından önce son konuşmalarından birinde Seyyid Kutup'un kardeşi Muhammed Kutup'a, 'şimdi eskisi gibi yazıyor olsa hangi konuya ağırlık vereceği' soruluyor. Bilindiği gibi Muhammed Kutup 1960 ve 1970'li yıllarda yazmaya yoğunlaşıyor. Son yıllarda ise sağlık nedeniyle yazmaya ara vermiştir. Soruya verdiği cevap çok manidar: "Şimdi yazma kudretim olsa Şii yayılmacılığı üzerine yoğunlaşırdım.

* Muhammed Kutup'u tek bir sıfatla anlatmak zor. Kutup ailesinin kadim dostlarından ve dava arkadaşlarından Yusuf Karadavi, hakkında, 'Kutup ailesinin alemdarı, sancaktarı', 'İslam'ın çocuğu' sıfatını kullanıyor. Lakin onunla ilgili anlatılanlar ve ayrıntılar bana diğer bir sıfatını daha keşfettirdi; Kabe'nin çocuğu!

* Muhammed Kutup'un kitaplarının fihristi veya 'levh-i mahfuz'u veya çekirdeği mesabesindeki kitap 'Madde ile İslam Arasında İnsan' kitabıdır. Daha sona diğer kitaplarında bunun açılımını yapmış ve materyalizm ( maddiyyun) mesleğini ve mezhebini batıcılık fikri altında irdelemiş ve incelemiştir.

* Muhammed Kutup, Batı fikriyatını içeriden elemekte ve tahlil etmektedir. Madde ile İslam Arasında İnsan kitabında Freud gibi Batı felsefesinin kutuplarına çok önem verdiğini fark eder ve daha sonraki baskılarında yazdığı mütemmim mukaddimelerde Freud'un bütün bu satırlara değmeyecek çapsız bir adam olduğunu söyler. Benzerleri gibi sefil ve sefih bir adamdır. Sadece saçmalamaktadır. Hezeyanlarını fikir sureti giydirmektedir. Şeytan değersiz olduğu gibi aveneleri ve tabileri de değersizdir. 

*Atası İbrahim'in diyarında itilip kakıldığında ve 'terör üstadı' olarak damgalandığında Karadavi başta olmak üzere Abdurrahman İbni Umeyr Nuaymi gibi dostları onu Katar'a davet ederler. O ise son demlerinde Kâbe'nin çocuğu olarak Beytullah'a bitişik olarak kalmayı ve yaşamayı arzu etmektedir. Hazreti İbrahim'in duasındaki gibi Kâbe'nin havası ve muhabbetine kapılmış ve gark olmuştur! Suudlu liberaller ve çağdaş cahiliye temsilcileri veya Ebu Cehil'in yaşayan karaltıları onun Kâbe'den veya Hicaz'dan kovulmasını ve atılmasını isterler. Kampanya yürütürler. Hatırlı bir kişi olduğundan bunu göze alamazlar ama orta bir yol bulunur. Burada kalması karşılığında hiçbir faaliyete katılmayacaktır. Zaten son yıllarda sağlığı da bu tür faaliyetlere el vermemektedir. Kâbe'de Rabbiyle buluşma ve konuşmaya devam eder. Rabbiyle konuşma karşılığında, insanlarla buluşmaktan feragat eder.

* Merhum Muhammed Kutup'u etkileyen ve yönlendiren birinci kişi ve üstat, bizzat abisi Seyyid Kutup olmuştur

* Muhammed Kutup da abisinden edebiyat sevgisini almış ve Gazali gibilerde görülen ve Arapların 'nehm' dedikleri okuma tutkusuna kapılmıştır. Ailenin ilgi duyduğu edebiyatçılar arasında Mazini, Taha Hüseyin ve Akkad da vardır.

* Kutup ailesi, Nasır çıkmasaydı belki de edebiyatçı olarak kalırdı. Kitaplar arasında yaşayabilir ve teorisyen ve dava adamı olmayabilirlerdi. Anlaşılan kader onlara farklı bir yol çizdi. Ailenin ortak yönlerinden birisi de çağımızın Al-i Yasir'i olarak anılmalarıdır. Aile bütün fertleriyle birlikte Nasır döneminde işkenceden geçirilmiş ve kız kardeşleri Kübra'nın çocuklarından birisi de genç yaşında işkence altında can vermiştir. Muhammed Kutup, Nasır ve insan kılığındaki cellâtlarının bütün bu insanlık dışı işkenceleri uluslararası Siyonizm hesabına yaptıklarını ifade etmektedir.

* Seyyid Kutup, Muhammed Kutup'un fikri rehberidir. Muhammed Kutup da Seyyid Kutup'un manevi ve fikri varisidir.

* Muhammed Kutup'a göre, günün veya anın vacibi ve görevi Şiilik yayılması ve tehlikesine karşı dikkat çekici yayınlar yapmaktır. Kendisiyle yapılan son konuşmalardan birisinde 'Gördüğünüz kadarıyla şu anda üzerinde durulması gereken fikri akım ve mezhep hangisidir?' sorusuna şöyle manidar bir cevap veriyor : "Şia'nın bölgede yayılmasıdır (dalmak anlamında tevaggul ifadesini kullanıyor)." Son yıllarda okuma ve yazma melekesini kaybetmese, bu konu üzerine yoğunlaşmak isteyeceğini ifade ediyor (http://www.eltwhed.com/vb/archive/index.php/t-30938.html ).

* Muhammed Kutup da Seyyid Kutup idam edildiği sırada cadı avı furyası sonucu içeridedir. Ardından Sedat döneminde hapisten kurtulunca seleflerinden Mahmut Şakir'in yaptığı gibi soluğu Hicaz'da peygamber yurdunda alır. Kendini Hicaz'a sevgililerin sevgilisinin yanına sürgüne gönderir. Oraya sığınır. Hazreti İsmail'den beri sürgünler evi olan Kâbe'nin civarını mesken edinir ve oraya mücavir olur. Ali Tantavi gibi diğer sürgünlerin komşusudur. Uzun yıllar Mekke'de bir nevi inzivada yaşarken; 95 yaşında iken 4 Nisan 2014 günü Cidde'de bir hastanede Hakkın rahmetine kavuşmuştur.

* Muhammed Kutup çileli ama seçilmiş ailenin Seyyid Kutup'tan sonra en önemli ikinci teorisyenidir. Aile gerçekten de mübarek bir ailedir.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

"İyilik ve takva üzerine yardımlaşınız, kötülük ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayınız."

Mâide, 2

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Allah her şeye güzel davranmayı emretmiştir. Öyle ise öldüreceğiniz zaman bile güzel öldürün. Hayvan keseceğiniz zaman güzel kesin. Sizden biri bıçağını bilesin ve kestiği hayvanı rahatlatsın.

Müslim

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI