ŞAİR NABİ’NİN HAC MENASİKİYLE İLGİLİ DUYGULARI-2
4) Harem Bölgesi ve Umre: Şair Nabi’nin ifade ettiğine göre Mekke-i Mükerreme haremine iki saat mesefede bulunan “Umre” isimli yer, harem sınırının başlangıcıdır. Nabi, hacıların haremle ilgili bu ilk buluşmalarını, tıpkı kelebeklerin, geceleyin çölde yanan bir ateşle buluşmalarına benzetir ve şöyle tasvir eder:
4) Harem Bölgesi ve Umre: Şair Nabi'nin ifade ettiğine göre Mekke-i Mükerreme haremine iki saat mesefede bulunan "Umre" isimli yer, harem sınırının başlangıcıdır. Nabi, hacıların haremle ilgili bu ilk buluşmalarını, tıpkı kelebeklerin, geceleyin çölde yanan bir ateşle buluşmalarına benzetir ve şöyle tasvir eder:
Cümle halaik, çı Arap u çı Acem,
Badiye Peyma bı hevay-i harem.
Ez ateş ş'ule be-nümud amedend,
Cümle der-an arsa fürud-amedend.
Yani, "Harem'in çöl havasında dolaşan, Arap olsun Acem olsun bütün mahlûkat, ateşin alevinde görünmeye geldiler. Onların hepsi bu arsada kavrulmaya geldiler."(1)
Nabi, harem hava sahasına giren insanın, minnetsiz mağfiret sofrasında bir lokmaya sahip olabilmek için, ilahi sevginin cazibesiyle, mal, aile ve akraba gibi bütün sevdikleriyle ilişkisini kestiğini ifade ettikten sonra şöyle der: "Ve senay-i bi hadd hazret-i Vahhab-i amimü'r-Rahmete ki kala-i kem-yab-i zindegani, tarac-hurde-i reh-zen-i merg-i negehani olmazdan mukaddem perniyan-i pişani pay endaz-i hak-i harem-i Yezdani kılınmak devletinden mahrum komadı."(2) Yani "Kadir-i mutlak olan Allah'a binlerce şükür olsun ki, göğüs mumunun parıltısı hayatın son nefesini görmeden tavaf edilecek yerin takısının kandilini görerek parlayan gözlerin saadetinden bizi nasipsiz bırakmadı. Yine Allah'a sonsuz şükür olsun ki, hayatın nadir kumaşı, ani ölüm eşkıyasının küçük yağması olmadan önce Cenab-ı Hakkı'ın hareminin toprağına yüz sürmekten beni mahrum etmedi.
Minnet Huda ki, her ki talep-kerdem ez Huda,
Ber-minnethay-i himmet-i hod Kamuran şudem.
Yani, "Allah'a hamdolsun ki, O'ndan ne istedim ise, isteklerimin yerine gelmesinden dolayı O'nun tarafından mutlu oldum."(3)
Şair Nabi Kâbe'nin çevresindeki Harem bölgesini anlatırken 17. Miladi yüzyılda var olan fakat bugün onlardan eser bulunmayan iki önemli şeyden bahseder. Birincisi, Umreden Hareme doğru gidilirken Mekke-i Mükerremenin çevresindeki hurmalıklar. İkincisi de, başta Hz. Hatice'nin olmak üzere Makberü'l-Mu'alla'daki mezar kubbeleri.
Nabi şöyle der: "Ma hasal, haval-i Mekke-i Muazzama'da nagah kıbab-i mezaristan-i Mualla saye-i hurmazardan hüveyda olmağla hadeka-i uyun peymane-i lebriz-i neşat olup mest-i şevk-i serhoşi olmağa başladı. Hususan şem-i şebistan-i ismet, pervane-i çerağ-i nübüvvet Hazret-i Hadice-i Kübra (r.a) hazretleri dahi ol sahada arayış-i zinet-i cavidani olmagla kubbe-i merkadlari azam-i kibab-i Muallâdır."(4) Yani, "Hâsılı Mekke-i Mükkeremenin çevresindeki hurmalıkların gölgesinden birden bire Makberü'l-Mu'alladaki kubbeler görününce göz bahçelerinin bardağı sevinçle dolup sarhoş olmaya başladı. Nübüvvet ışığının pervanesi Hadice-i Kübra hazretlerinin ebedi sarayının süsü olan türbesinin kubbesi, o kubbelerin en yücesidir."(5)
Nabi, "Kuyin gibi ehl-i dile bağ-i İrem olamaz, Bağ-i İrem ol Cennet-i feyze harem olamaz" deyip Mekke sokaklarına daldığını, Rasulüllah'ın (s.a.v) sık sık yaslanıp dua ettiği "Müdde'a" adıyla şöhret bulan bir yerde dua ettikten sonra Babü's-Selam kapısından Hareme girdiğini dile getirir.
5) Kâbe ile İlk Karşılaşma ve Kudum Tavafı: Hac ibadetini eda etmek üzere Kâbe'ye müteveccih olan birçok insanın, Kâbe'yi ilk gördüklerinde bakmaya dayanamayıp bayıldıkları rivayet edilmiştir. Şair Nabi de tıpkı diğer Kâbe âşıkları gibi onu görür görmez kendisinden geçtiğini şöyle ifade eder:
"Haremullah'ın avlusuna bir bakış güvercini uçurduğumda şuurun şirazesi kırıldı ve beş duyunun dağınık parçaları artık oyuncak olmaya başladı. Dehşetli kavuşmanın ağırlığından dolayı kıymetli can iksiri bedenden döküldü. Beytullah'ın azametli istilasından, Ruh aslanı kafes zincirini keserek az kaldı vücudun dar geçidinden kaçacaktı. Daha sonra çeşitli nurlu tebessümler şuur mumunu nurlandırdı. Olgun bir hayâ ile yükselen aklı baştan alan güzel Beytullah'a hasret gözünün penceresi açıldı.
Geşt dilem garka-i bahr-i visal,
Gum-şüdem ez hod, be-füruğ-i cemal.
Seyl-i sirişk ez müje-i eşk-bar,
Ser-zed u Ceyhun şüd, u ez-an-em kenar."(6)
Yani, "Gezgin gönlüm vuslat denizinde battı. O'nun cemalinin nuru ile kendimden geçtim. Kirpikten akan gözyaşı sele dönüp Ceyhun nehrinin kaynağı oldu ve ben onun kenarındayım." Şair Nabi "Ahır ey Kâbe, kun delili ki, becayi biresem, derdmendem, meded kun bedevayi biresem" (Hâsılı ey Kâbe, bana yol göster ki, yerime yetişeyim. Dertliyim; bana yardım et ki, deva bulayım) diyerek Hacerü'l-Esved ile musafaha ettikten sonra Kudum tavafına başladığını ifade ediyor. Ona göre yedi devirden ibaret olan tavafın her bir devri gök kubbenin bir tabakasına benzetilmiştir.(7)
5) Hacerü'l-Esved, Zemzem ve Mültezem: Şair Nabi "Hacerü'l-Esved-i es'ad-i mübarek" şeklinde ifade ettiği Hacerü'l-Esved çevresinin, gümüşten bir hale gibi Harem'in avlusunu çevirdiğini dile getirerek şöyle der:
Nur-i siyaheş lem'an ez Huda-st,
Hal-i siyahes hacerü'l-Esved-est.
Yani, "Kâbe'nin siyah bir beni hükmündeki Hacerü'l-Esved Allah tarafından parıldayan bir nurdur."
Nabi, Hacerü'l-Esved için şöyle der: "Ne Hacerü'l-Esved! Bir şeb-çerağ-i efser-i aferiniş, merdümek dide-i biniş, süveyday-i dil-i kainat, hal-i cemal-i mümkinat, güşvare-i arş-i Rahmani, Bazubend-i hane-i Yezdani, Kuy-i girban-i envar, nokta-i nuh-daire-i esrar, nigin-i hatem-i sun'ı- ezel, Yemin-i hudavendi-i azze ve cell, busegah-i enbiya-i kiram, mihakk-i şifah-i evliyay-i izam, levha-i sine-i inayet ve gevher-i kemer-i hidayet..."(8) Yani, bütün mahlukatın tacı üzerinde parlayan bir yakuttur. Gören gözlerin bebeği, kâinat kalbinin siyah lekesi, yaratıkların yüzündeki ben, semanın küpesi, Beytullah'ın bazubendi, Nurlar yakasının köyü, sırlar dairesinin merkezi, ezeli yapının mühürlü yüzüğü, Allah'ın sağ eli, Enbiya-i kiramın busegahı, evliya-i izamın dudaklarının mihenk taşı, inayet semasının levhası ve hidayet kemerinin mücevheridir."
Şair Nabi Hacerü'l-Esved'ten söz ederken altı minarenin altı selvi ağacı gibi yükseklere başkaldırdığını ifade etmektedir Ona göre eğer Hacerü'l-Esved'in mıknatıs gibi çekiciliği şuurun yakasını pençelemeseydi, dehşetten donmuş bir şekilde adımları hareket ettirmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecekti."(9)
Şair Nabi'ye göre, Zemzem can şırasının kaynağı, bedevi hayatı yaşayanlar için temiz ve gıdalı bir şarap, cennet ırmağı Tesnim gibi hayat verici ve gizlilik hazinesinden kaynayan bir çeşme başıdır.(10)
Nabi, tavafın bitirilmesinden sonra Hacerü'l-Esved'in karşısında ya Mültezim-i şerif kenarında Allah'tan hacet dilemek için durulması gerektiğini, Mültezim denilen yere göğüs ve yüzlerin sürüldüğünü dile getirir. Şöyle diyor:
Multezim ez şevk der-ağuş gir,
Zinde be-canan şev ez-can bi-mir.
Adet-i pervane ne-dani meger,
Çerh zened evvel u suzed diger.
Yani, "Ölmeden ruhunu yıkamak isteyenler, Mültezimi hasretle kucaklayın. Kelebeklerin âdetini bilmez misin? Onlar ateşin etrafında bir kere dönerler; ikincisinde yanarlar."(11)
-devam edecek-
Dipnotlar
1-A. g..e., s. 75.
2-Menderes Coşkun, a.g.e., s. 256.
3-A.g.e, a.y.
4-Menderes Coşkun, a.g.e., s. 256.
5-A.g.e., s. 257.
6-A.g. e., a.y.
7-Tuhfetü'l-Haremeyn, s. 84.
8-Menderes Coşkun, s. 264.
9-Tuhfetü'l-Haremeyn, s. 83.
10-A.g.e., a.y.
11-A.g.e., s. 85.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur.
Zümre, 41
GÜNÜN HADİSİ
Hikmetli söz, müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa almaya en layıktır.
Tirmizi, İlim, 19.
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...