SAİD ÖZDEMİR AĞABEY’DE HAKİKAT ARAYIŞI
Said Özdemir Ağabey… Nam-ı diğer Tillolu Said… Hayatını Kur’an’a ve imana vakfeden bir adam… Risale-i Nurun neşri uğruna 10 kez hapse giren âlim…
Said Özdemir Ağabey… Nam-ı diğer Tillolu Said… Hayatını Kur'an'a ve imana vakfeden bir adam… Risale-i Nurun neşri uğruna 10 kez hapse giren âlim…
Hayatını okudum. Çok sıkıntılı günler yaşamış Said ağabey… Onun hayatı bir kitapla anlatılır, ama belki de bir tek cümleyle ifade edilebilir. Bana göre Said Özdemir Ağabeyin hayatını hülasa edecek cümle şudur: "Said Ağabey, Risale-i Nurun neşri için Üstad'tan aldığı emri yerine getirmek üzere her şeyi göze almıştı."
Nitekim Risalelerin sırayla basımını yapan Said Özdemir sıra Tarihçe-i Hayat'a gelince, basılacak nüshayı Üstada götürür. Üstad: "Said Kardeş, Tarihçe-i Hayat çok mükemmel olmuş. Hatta 20 mecmua kuvvetinde oldu. Sen Tarihçe-i Hayat'ı basarsan hapse gireceksin. Eğer hapsi kabul ediyorsan götür bastır" der. Said Özdemir de "kabul ediyorum" der. Said Özdemir oradan ayrılınca Üstad talebesi Bayram Yüksel'e"Bu kitap 10 ordu kuvvetinde olmuş" der. Said ağabey Tarihçe'nin basılması sebebiyle 10 ay hapis yatar.
Üstadın her bir talebesi, tıpkı parlak cisimlerin güneşten aldıkları ışıklar misali, Üstad-ı muhteremlerinden kabiliyetine göre feyz almışlardır. Hatta denilebilir ki, her talebe üstadın bir yönüne daha çok mazhariyet kesp etmiştir. Benim anladığım kadarıyla Said Özdemir Ağabey'de şu meziyetler daha çok öne çıkmıştır: O hep hakikatın peşinde koştu. Hiçbir gün şahsını nazara vermedi ve daima neşriyat için çalıştı.
Hakikat Arayışı
Esasen Said Ağabey, dine ve dindarlara karşı himâyetkârâne bir taraftarlık, şefkat ve fedakârlık hissine sahipti. Bu his, onun fıtratında var olan hakikat arayışının bir tezahürüdür. Bunu iki şeyden anlamak mümkündür:
Birincisi Said Ağabey, henüz Üstad'la tanışmadan önce, ahirzaman fitnesinin dehşetinden ve gittikçe zamanın bozulmasından endişe ederek Hicaza, yani Mekke veya Medine'ye gitmek istemişti. Amacı başta kendisinin sonra da çocuklarının uhrevi hayatlarını kurtarmaktı.
Türkiye'nin manevi havasının kendisini bunaltması üzerine, çocuklarının bozulmalarını önlemek için Mekke veya Medine'ye gitme arzusu, o zaman birçok Anadolu insanında mevcut idi. Aslında bu sıradan ve son derece masumane bir arzu idi. Türkiye'den ayrılıp Hicaz'a yerleşmek isteyen çok insan olmuştur. Nitekim Türkiye'de cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte İslam'a ve Kur'an'a karşı gösterilen tepkiler üzerine birçok insan Hicaz'a gitmek için yola çıkmışlar; bazıları muvaffak olmuş, bazıları da olmamıştır.
Said Ağabey de Hicaz'a yerleşmeye karar vermiş ve bunun için hemen eşyalarını ve kitaplarını satmaya başlamıştı. Eşyalarının bir kısmını satmış, fakat dinî kitapların satışı ağır gidiyordu. Kitapları satmak üzere Ankara Zinciriye camisine gidip orada kitaplarını satmaya karar verir. Fakat camide de kitapların müşterisi pek çıkmaz. Bunun üzerine Said ağabey kitapları bedava dağıtmak ister. Ne var ki, kitapların ehliyetsiz kimselerin eline geçmemeleri için kitapların sonuna şöyle bir not yazar:
"Bu kitabı alan kişi 15 gün okusun. Sonra başka birisine versin. Eğer başka birisine vermezse her gün için 10 kuruşu bir fakire versin."
Doğrusu Said Ağabeyin kitapları için böyle bir çözüm bulması oldukça bana enteresan geldi. Sanki Said Ağabey, kader-i ilahinin sevkiyle, hem zihninde, hem dağarcığında, hem de evinde Risale-i Nur'a yer hazırlamakla meşguldü.
•İkinci emare de meczup bir zatla tanışmasıdır. Said Ağabey, ahir zaman Müslümanlarının bir mehdi beklediklerini biliyordu. Kendi âleminde, böyle bir insanın çıkması halinde kesinlikle onun hizmetine gireceğini düşünüyordu.
Said Ağabey, Diyanet'te çalıştığı dönemlerde İskender Göçer adında, yol mühendisi bir adamla tanışır. İskender Göçer, "harika şeyler gördüğünü, bütün peygamberlerin hayatlarını gözlerinin önüne getirildiğini, hangi peygamber nerede, nasıl mücadele ettiğinin kendisine gösterildiğini, sürekli manevi telkinat aldığını, Âl-iBeyt'in kendisiyle irtibatlı olduğunu, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in kendisine harp talimi yaptırdığını, Hz.Aişe ve Hz. Fâtıma'nın da kendisine cübbe ve takke giydirdiklerini ve ileride mehdi olacağını, Mekke'den çıkıp bütün dünyayı ıslah edeceğini" Said Ağabeye anlatır.
Said Özdemir suret-i haktan görünen bu adamı dinleyince anlattıklarının İslam'a aykırı olmadığını düşünür, "Madem bu mehdi olacak ben de onun yanında vazife görürüm" der. Göçer'den çok etkilenen Said Özdemir Ağabey adeta şeyh mürit gibi olurlar. Bu münasebet iki yıl kadar sürer. Onunla beraber gezer, dolaşır. Fakat Said Ağabey, Göçerle Konya'ya gider ve orada onun anlattıklarından kuşku duymaya başlar. Çelişkili sözler söylemeye başlayan Göçer'den şüphelenir ve dualar ederek ondan kurtulmak için Allah'tan yardım ister.
Nihayet Said Ağabey, muhterem pederi ve İskender Göçer'le birlikte Üstad'la görüşmeye giderler. Üçü Üstad'la görüşmeyi beklerlerken, Ceylan Çalışkan Ağabeyin "Üstadım acele sizi istiyor. Yalnız üç kişi değil, iki kişi geleceksiniz" demesiyle birlikte Üstadı ziyaret etmiş olurlar. Böylece meczup olan İskender Göçer'den de kurtulmuş oldular.
Said Özdemir Ağabeyin üstada, "Üstadım, ben Hicaza gitmek istiyorum" demesi üzerine Üstad bunun sebebini sormuş, Said Ağabey de, "Efendim, memleketin halini görüyorsunuz. Gittikçe daha fenalaşacak gibi görünüyor. Orada olsa çocuklarım da kurtulur, ben de kurtulurum" der. Üstad ise hem Said Ağabeye hem de onun gibi düşünen herkese şu manidar cevabı vermiştir:
"Kardeşim, 'Ben Hicaz'da olsaydım buraya gelirdim. Âlem-i İslâm kapısının kilidi Türkiye'dir. Bu kilit açılınca âlem-i İslam'ın kilidi açılacak. Buradan gitmek, harpten kaçmak gibidir. Harpten kaçmak ise kebairdendir. Buradan gitmek için sana izin yok."
Â
Şahsını Nazara Vermemesi
Kanaatimce Said Özdemir Ağabeyin en önemli özelliği, kendisini asla nazara vermemesidir. Deyim yerindeyse Said ağebey Üstadında ve Risale-i Nur'da fanileşmişti. Bir toplantıda, bir mecliste, bir ders halkasında ya da bir televizyon programında sürekli Üstadı ve Risale-i Nurları nazara verir ve kendi şahsını, üstad'la olan ilişkilerini ve hatıralarını pek anlatmaz. Hatıra anlatmak yerine Risale-i Nur'dan bir ders okumayı tercih ederdi.
Bu özellik bütün ağabeylerde vardı. Ben Diyarbakır İmam-Hatip Lisesinde okurken Hulûsi Ağabey birkaç defa Diyarbakır'daki 10 numaraya gelmişti. Onu dinleme fırsatım olmuştu. Bir gün dersten sonra Diyarbakırlı bir Ağabey, "Ağabey, bize Üstad'tan bazı hatıralar anlatmak istemez misin? Risale-i Nur'u nasıl tanımış oldunuz? Üstad'la ne zaman görüştünüz?" şeklinde bazı isteklerde bulundu. Hulusi Ağabey şöyle dedi: "Bakınız kardeşler, Üstadımız 'Bir risaleyi okumak on kere benimle görüşmekten daha istifadelidir' diyor. Bütün Mektubat benimle Üstadım arasında geçen hatıralardır. Onu okursanız yeterlidir." dedi., Said Özdemir Ağabey de tıpkı Hulusi Ağabey gibi nazarları hep Risale-i Nur'a çeviriyor, kendisini nazara verir korkusuyla Üstadıyla yaşadığı anıları bile zor-bela anlatıyordu.
Üstadından aldığı hizmet terbiyesi ve hizmet aşkının, tevazuun ve Üstadına bağlılığın bir nişanesi olan bu güzel ahlakı, Said Ağabeyin bütün sohbetlerinde görebiliriz. Gerek Tv'de gerek dershanelerde kaydedilen sohbetlerini izlediğimiz zaman Onun hep bir kitaptan ders yaptığını görürüz. Hatta Said Özdemir Ağabeyin hayatını kaleme alan Erol Öztürkçü Bey'in, kitabın önsözünde zikrettiği şu ifadeler, tevazuun, Said Ağabey'de zirvede olduğunu göstermektedir: Diyor ki: "Said Ağabey, hayatta iken kendisinden sitayişle söz eden bir kitabın yazılmasına izin vermek istemedi. Ancak biz, üstadı anlamak için kendisini anlatacağımızı söyleyince, kitabın hazırlanmasına izin vermiş oldu."
Benim açımdan bu söz çok dikkat çekiciydi. Said Ağabey'in bir sohbetini izlemiştim. Orada Üstad'ın Barla Hayatı adlı kitabını eline almış ve derse başlamadan önce Üstadın Barla'daki sıkıntılı hayatını anlatıyordu. Şöyle diyordu: "Üstad burada çok sıkıntı çekmiş ki, Allah onu ihlâslı amellere muvaffak etsin. Çünkü bir Müslüman ne kadar sıkıntı çekerse, sabretmek şartıyla, ameli de o kadar halisen livechillah olur ve ihlâslı amele muvaffak olur."
Nur içinde yatsın. Memleketin başı sağ olsun…
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
MUSTAFA KARAMAN BEYİN GÖZÜNDEN MEHMED KIRKINCI HOCAEFENDİ
“Cenab-ı Hak varlıkları bereket yönünden üç kategoriye ayırmış; Bereketli insanlar vard
VAHDET YILMAZ AÄžABEY
50 yıllık bir hukukum vardı Vahdet ağabey ile. Beni ilk defa terziye götürüp elbise ve palt
MEHMET KIRKINCI HOCAMIZIN VEFATININ SENE-Ä° DEVRÄ°YESÄ° MÃœNASEBETÄ°YLE
Bugün rahmetli Mehmed Kırkıncı hocamın sene-i devriyesi. Kendisini minnet ve şükran ile anarÄ
PROF. DR. ŞENER DİLEK BEY’DEN KIRKINCI HOCAMIZLA ALAKALI HATIRALAR
Benim kanaatime göre hocamın mümeyyiz üç vasfı vardı; Birincisi: Kırkıncı Hocamda mükemme
NECATİ KILIÇOĞLU HOCAMIZDAN HATIRALAR-2
HACI FARUK TİFNİKLİ EFENDİ Hacı Faruk efendi, Mustafa Necati Efendi’den sonra hocamın ikinc
NECATİ KILIÇOĞLU HOCAMIZDAN HATIRALAR-1
Kıymetli ziyaretçilerimiz, Mehmed Kırkıncı Hocaefendi’nin talebelerinden, kendisinden İslami
NECATÄ° KURÅžUNOÄžLU AÄžABEYDEN HÄ°ZMET HATIRALARI-3
ÜSTADIN MAHKEMEDEKİ FOTOĞRAFININ BULUNUŞU Erzurum’da müteahhit Osman beyin evinde dersteydi
MEHMED KIRKINCI HOCA’NIN ESERLERİ VE HAYATIM HÂTIRALARIM
Bazı şahsiyetler vardır ki, fikirleriyle, eserleriyle, hizmetleriyle sembol olmuşlardır. Memlek
NECATÄ° KURÅžUNOÄžLU AÄžABEYDEN HÄ°ZMET HATIRALARI-2
1979 senesiydi. Memlekette anarşi olayları en üst düzeye çıkmış, kan gövdeyi götürüyordu
NECATÄ° KURÅžUNOÄžLU AÄžABEYDEN HÄ°ZMET HATIRALARI-1
Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, yeni bir nehir söyleşimizi daha hizmetinize arz ediyoruz. Ya
BÄ°R IRMAÄžIN KIYISINDA DOLAÅžMAK-4
HACI MUSA KIRKINCI AĞABEY Hacı Musa ağabey çok zeki bir insandı. Çok farklı bir insandı. Bi
- ABDULLAH KAPLAN’IN ARDINDAN
- TANIYANLARIN DÄ°LÄ°NDEN MOLLA ZAHÄ°D MALAZGÄ°RTÄ°-1
- BÄ°R IRMAÄžIN KIYISINDA DOLAÅžMAK-3
- BÄ°R IRMAÄžIN KIYISINDA DOLAÅžMAK-2
- BÄ°R IRMAÄžIN KIYISINDA DOLAÅžMAK-1
- ABDULBAKİ SÜNNETÇİ HOCAEFENDİ
- EBU’L MESEL’DEN BAZI NOTLAR
- DEDEMDEN BİR DOĞUM GÜNÜ HEDİYESİ
- VAHDET YILMAZ AÄžABEY KÄ°MDÄ°?-3
- VAHDET YILMAZ AÄžABEY KÄ°MDÄ°?-2
- VAHDET YILMAZ AÄžABEY KÄ°MDÄ°?-1
- BİR KIRKINCI HOCA GEÇTİ-2
- BİR KIRKINCI HOCA GEÇTİ-1
- MEHMED FEYZİ PAMUKÇU EFENDİ
- NUR’UN MÜTEVAZI ÇEHRESİ; MEHMED KIRKINCI HOCAM-4
- NUR’UN MÜTEVAZI ÇEHRESİ; MEHMED KIRKINCI HOCAM-3
- NUR’UN MÜTEVAZI ÇEHRESİ; MEHMED KIRKINCI HOCAM-2
- NUR’UN MÜTEVAZI ÇEHRESİ; MEHMED KIRKINCI HOCAM-1
- KIRKINCI HOCAMI ANMA VESİLESİYLE BİR KAÇ SÖZ
- KARDEŞİNİN DİLİNDEN MERHUM MOLLA ZAHİD MALAZGİRDİ HOCAEFENDİ-3
- KARDEŞİNİN DİLİNDEN MERHUM MOLLA ZAHİD MALAZGİRDİ HOCAEFENDİ-2
- KARDEŞİNİN DİLİNDEN MERHUM MOLLA ZAHİD MALAZGİRDİ HOCAEFENDİ-1
- MEHMET KIRKINCI HOCAM VE NOT DEFTERÄ°M-5
- MEHMET KIRKINCI HOCAM VE NOT DEFTERÄ°M-4
- MEHMET KIRKINCI HOCAM VE NOT DEFTERÄ°M-3
- MEHMET KIRKINCI HOCAM VE NOT DEFTERÄ°M-2
- MEHMET KIRKINCI HOCAM VE NOT DEFTERÄ°M-1
- MOLLA MEHMET ZAHÄ°T HOCA EFENDÄ° Ä°LE TANIÅžMAM
- MERHUM KIRKINCI HOCAMIZIN TALİM VE TEDRİS YÖNÜ
et-Teğabün: 3
Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır. (Mürşid 3.1 adlı yazılım-Turan Yazılım-(www.turan.com.tr) )
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Her kim bir namazı (kılmayı) unutursa (onu) hatırladığında kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur.
KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT-Buhari
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...