NAMAZIN TARİHSEL SÜRECİ-1

Hz. Peygamberin “gözümün ışığı/nuru/aydınlığı”(1) dediği namaz, bir tesbih, tahmid, tekbir ve tehlil kompozisyonu olarak kâinatın varlığıyla özdeşleşen bir ibadettir. Kâinat bütün benliğiyle yüce yaratıcıyı hamd ile tesbih ederek bir nevi namaz kılmakta olduğu gibi, insanlardan daha önce var olan meleklerin ve cinlerin de en büyük görevlerinden biri namazdır.


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2016-05-01 19:01:35

Hz. Peygamberin "gözümün ışığı/nuru/aydınlığı"(1) dediği namaz, bir tesbih, tahmid, tekbir ve tehlil kompozisyonu olarak kâinatın varlığıyla özdeşleşen bir ibadettir. Kâinat bütün benliğiyle yüce yaratıcıyı hamd ile tesbih ederek bir nevi namaz kılmakta olduğu gibi, insanlardan daha önce var olan meleklerin ve cinlerin de en büyük görevlerinden biri namazdır.

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَـكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيماً غَفُوراً

"Yedi kat gök, dünya ve onların içinde olan herkes Allah'ı takdis ve tenzih eder. Hatta hiçbir şey yoktur ki O'na hamd ile tesbih etmesin. Ne var ki siz onların bu tesbih ve takdislerini iyi anlayamazsınız. Bunca azametiyle beraber, kullarının gaflet ve cürümlerine karşı, O, halimdir, gafurdur/çok müsamahalıdır, affedicidir" (İsra, 17/44.) mealindeki ayette, hem kâinatın hem de onların içinde yer alan melek ve cinler gibi canlıların da Allah'ı hamd ile tesbih ederek bir nevi namaz kıldıkları ifade edilmektedir.

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ كُلٌّ قَدْ

عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبِيحَهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ

"Baksana göklerde olan, yerde olan herkes, kanatlarını çarparak uçan dizi dizi kuşlar, hep Allah'ı tesbih ederler. Onlardan her biri kendi duasını ve tesbihini pekiyi bellemiştir. Allah onların yaptıklarını hakkıyla bilir." (Nur, 24/41)

 

فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ {*} وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيّاً وَحِينَ تُظْهِرُونَ

"Haydi, siz akşama girerken, sabaha çıkarken Allah'ı takdis ve tenzih edin, namaz kılın. Göklerde ve yerde hamd, güzel övgü O'na mahsustur. İkindi vaktinde de öğleye girerken de, O'nu takdis ve tesbih edin, namaz kılın" (Rum, 30/17-18.)mealindeki ayette, ilk defa İslam ümmetinin mensupları olan müslümanlar namaz kılmaya davet edilirken, namazın bu vakitlerde kılınmasının hikmetlerine, kâinatın da nizam ve intizamının zembereği olan bu vakitlere denk gelen ve onlarla özdeşleşen görevlerinin bir ibadet, bir ubudiyet ve bir namaz olduğuna işaret edilmiştir.

 

Meleklerin Kıldığı Namaza İşaret Eden Bazı Ayet Ve Hadisler:

وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ

"Melekler: "biz sana devamlı hamd, ibadet yapıp, Sen'i tenzih etmekteyiz!" dediler. (Bakara, 2/30.)

وَلَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَنْ عِندَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ

"O'nun nezdindeki melekler O'na ibadeti, ne gurur meselesi yapar, ne de ibadetten yorulurlar. Gece gündüz, usanmadan, ara vermeden tesbih ve ibadet ederler." (Enbiya, 21/19-20.)

وَمَا مِنَّا إِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَّعْلُومٌ {*} وَإِنَّا لَنَحْنُ الصَّافُّونَ {*} وَإِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ

"(Melek olarak) Bizim her birimizin belli bir makamı ve yeri vardır. Saf saf dizilenler biziz. Allah'ı zikredip O'nu tenzih edenler biziz." (Saffat, 37/164-166.)

وعن أبى ذر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قالقال رسولُ اللّهِ: إنِّى أرَى مَاَ تَرَوْنَ، وَأسْمَعُ مَاَ تَسْمَعُونَ، أطَّتِ السَّمَاءُ) وَحَقَّ لَهَا أنْ تَئِطَّ، مَا فِيهَا مَوْضِعُ أرْبَعِ أصَابِعَ إَّ وَفِيهِ مَلكٌ وَاضِعٌ جَبْهَتَهُ ِللّهِ تَعالى سَاجِداً، وَاللّهِ لَوْ تَعْلَمُونَ مَا أعْلَمُ لَضَحِكْتُمْ قَلِيً، وَلَبَكَيْتُمْ كَثِيراً، وَلَمَا تَلَذّذْتُمْ بِالنِّسَاءِ عَلى الفُرُشِ، وَلَخَرَجْتُمْ إلى الصُّعُدَاتِ تَجْأرُونَ إلى اللّهِ تَعالى، لَوَدِدْتُ أنِّى شَجَرَةٌ تُعْضَدُ

"Ebû Zerr (r.a.)'den nakledilen rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ben sizin görmediklerinizi görüyor işitmediklerinizi işitiyorum. Gökyüzü çatırdadı ve çatırdamakta da haklı idi. Çünkü gökyüzünde dört parmaklık bir yer kalmamıştı ki secde eder vaziyette melekler orayı doldurmamış olsun. Vallahi benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız az güler, çok ağlardınız, yataklar üzerinde kadınlardan zevk almaz, sokaklara dökülür ve Allah'a yalvarır, yakarırdınız. Bu yüzden ben bile kesilip yok edilen bir ağaç olmayı istedim."(2)

Rivayete göre, "Hz. Peygamber Mekke fethi günü yanındakilere hitaben: 'Benim işittiklerimi işitiyor musunuz?' diye sordu. Onlar da 'Ey Allah'ın resulü! Siz neler işitiyorsunuz?' deyince, şöyle buyurdu: 'Gökyüzü çatırdadı ve çatırdamakta da haklı idi. Çünkü gökyüzünde bir ayak yeri kadar bir mekân yoktur ki orada ayakta duran veya rükua varan yahut da secde eder vaziyette bulunan melekler orayı doldurmuş olmasın' buyurdu ve ardından da Saffat suresinin 37. Ayetini okudu:"(Melek olarak) Bizim her birimizin belli bir makamı ve yeri vardır. Saf saf dizilenler biziz. Allah'ı zikredip O'nu tenzih edenler biziz"(3)

Göklerin her karışında ayakta, rükûda ve secde vaziyetinde olan meleklerin bulunduğuna dair benzer bir rivayeti de Taberani'de görmekteyiz.(4)

Cinler de İbadet Etmek Ve Namaz Kılmakla Yükümlüdür

يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالإِنسِ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَـذَا قَالُواْ شَهِدْنَا عَلَى أَنفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُواْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَافِرِينَ

"Ey cin ve insanlar topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzle karşılaşacağınızı bildirerek sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? 'Ey Yüce Rabbimiz! Kendi aleyhimize şahidiz' diyecekler. Dünya hayatı onları aldatmıştı. Böylece kendilerinin kâfir olduklarına, yine kendileri şahitlik ettiler" (Enam, 6/130)

 وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ

"Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım" (Zariyat, 51/56; Ayrıca bk. Cin, 72/1-15.) mealindeki ayetler, insanlar gibi cinlerin de Allah'a kulluk etmekle yükümlü olduklarını göstermektedir.

-devam edecek-

Dipnotlar

1-Nesaî, Ebu Abdirrahman, Ahmed b. Şuayb b. Ali, es-Sünen, İstanbul, 1401/1981, İşretu'n-Nisa, 1.

2-Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b. İsa, el-Camiu's-Sahih, İstanbul, 1401/1981, Zühd, 9; İbn Mace, Muhammed b. Yezid el-Kazvînî, es-Sünen, İstanbul,1403/1983, Zühd, 19; Hâkim, Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah en-Neysaburî, el-MüstedrekAla's-Sahihayn, Beyrut, 1411/190, IV/623.

3- El-Hindi, Alaauddin b Husamuddin, el-Muttakî, Kenzu'l-Ummal, Fi Süneni'l-Akvali ve'l-Ef'al, Muessesetu'r-Risale, 1401/1981, X/374.

4- Et-Taberanî, Ebu'l-Kasım Süleyman b Ahmed, el-Mucamu'l-Evsat, Kahire, ts. IV/44.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

İman edip iyi yararlı işler yapanları, muhakkak salihler (zümresi) içine katarız.

Ankebût, 9

GÜNÜN HADİSİ

İlimden istediğiniz kadar öğrenin. Vallahi onunla amel etmedikçe ilim toplamakta ecir kazanamazsınız. (İ.hatip takvimi)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI