RADİKAL DİNİ AKIMLARA KARŞI BEDİÜZZAMAN’IN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ-2

3-)Radikal/menfi yorumlara karşı Bediüzzaman’ın müspet yorumları Bu konuda birkaç misal vermekte fayda vardır:


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2016-05-23 13:48:08

3-)Radikal/menfi yorumlara karşı Bediüzzaman'ın müspet yorumları

Bu konuda birkaç misal vermekte fayda vardır:

a)Allah'ın Ahkâmı İle Hükmetmeyenler

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ

"Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir."(Maide:5/44) Hariciler bu ayete dayanarak "Hakem Hadisesinden" dolayı Hz. Ali'yi tekfir etme cüretini göstermişlerdir. Sonraki dönemlerde de bu ayeti delil göstererek başkalarını tekfir edenler olmuşsa da, İslam âlimleri bu ayetin doğru anlaşılması için çaba göstermişlerdir. Osmanlı devletinin son döneminde yapılan birtakım yenilikler çerçevesinde bir "Kanun-u Esâsî" nin yazılması ve hürriyetin ilan edilmesi hususu bazı kimselerce küfür sayılmış ve bununla devlet ricâli tekfir edilmiştir. Gerekçe olarak da "Kim Allah'ın indirdiği (hükümlerle) hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir" mealindeki ayet gösterilmiştir.(1)

Bu görüşe katılmayan Bediüzzaman, ayetin mânâsının öyle anlaşılmaması gerektiği hususunu açıklığa kavuşturmaya çalışmış ve konu ile ilgili olarak şunları söylemiştir: "Bir kısım insanlar, Araplardan sonra İslâm dininin direği sayılan Türkleri tadlil ediyor. Hatta onlardan bir kısmı, ehl-i kanunu tekfir ediyor. Otuz sene evvel teşkil edilen Kanun-u esasîyi ve hürriyetin ilanını tekfire delil gösteriyorlar. "Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir" âyetini delil gösteriyorlar. Zavallılar, "Kim ki Allah'ın hükümleri ile hükmetmezse" cümlesinin manasının "Kim ki tasdik etmezse" demek olduğunu bilmiyorlar"(2)

b)Gayr-i Müslimlerle Dost Olmak

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

"Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez."(Maide: 5/51)

Bir kısım insanlar bu ayeti delil göstererek müslümanların ehl-i kitapla olan ilişkisini büsbütün ortadan kaldırmaları gerektiğini savunmuşlardır. Osmanlı tebaası olan gayr-i müslimlerle adalet ölçüleri içerisinde iyi geçinmenin gereğine işaret eden Bediüzzaman, "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin"(3) ayetini delil getirerek kendisine itiraz edenleri isim vermeden eleştirmiş ve onlara şöyle cevap vermiştir: "Evvela delil katiyyü'l-metin olduğu gibi, katiyyü'd-delâlet olmak gerektir. Hâlbuki bu âyetin mânâsı tevil ve ihtimale açıktır. Çünkü ayette söz konusu yapılan nehy-i Kur'anî "âmm" değil, mutlaktır. Mutlak ise takyid olunabilir. Zaman ise, büyük bir müfessirdir. Kaydını gösterse itiraz edilmez. Kaldı ki, hüküm müştak üzerine olsa "me'haz-ı iştikak" hükmün illetini gösterir. Demek ki bu nehiy, bir insan olarak Yahudi ve Hıristiyanlara yönelik değildir. Aksine, yahudiyet ve nasraniyet olan ayineleri hasebiyledir. Bilindiği gibi, bir insan zâtı için değil, sıfat veya sanatı için sevilir. Öyle ise, her bir müslümanın her bir sıfatının müslüman olması lazım olmadığı gibi, her bir kafirin de bütün sıfat ve sanatlarının kafir olması lazım gelmez. O halde, müslüman olan bir sıfat veya bir sanatı güzel görmek ve onu iktibas etmek neden câiz olmasın? Ehl-i kitaptan bir haremin/hanımın olsa elbette onu seveceksin.(4)

 c)Nefisle -Manevî- Cihad

إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللَّهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُمْ بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

İlgili ayetin meali şöyledir:

"Allah, karşılık olarak cenneti verip müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda mücadele ederler, öldürürler ve öldürülürler. Bu Allah'ın Tevrat'ta da, İncîl'de de, Kur'ân'da da üstlendiği gerçek bir vaaddir. Verdiği sözde Allah'tan daha sadık kim olabilir? O halde yaptığınız bu alış verişten dolayı sevinin ey müminler! Müjdeler olsun size, işte en büyük mutluluk, işte en büyük başarı!" (Tevbe Suresi:9/111)

Görüşlerini bu ayete dayandırarak hariçteki ve dahildeki cihadı bir tutanlar olmuş ve bu fikre dayanarak müslümanları menfi harekete sevk etmişlerdir. Oysa Hz. Peygamber (a.s)'ın hayatında Mekke ve Medine dönemlerindeki cihat anlayışındaki farklılık aşikârdır. Allah'ın insanlara bahşetmiş olduğu "can" içerisinde "cisim, ruh, kalb ve onlar içindeki göz ve dil, akıl ve hayal gibi zahiri ve bâtınî hasseler" olduğunu da hatıra getirildiğinde bu ayette Allah'ın bizlere kârlı bir ticaret olarak sunduğu bu durumun sadece maddi cihatla sınırlandırılamayacağını, insana verilen bu özelliklerin nefis yolunda değil Allah yolunda çalıştırılması (kullanılması) karşılığında "Cennet" gibi bir ücretin Allah tarafından insana bahşedileceğine işaret edilmiş olduğu birçok ehl-i sünnet âlimleri tarafından da açıklanmaya çalışılmıştır. Bediüzzaman Hazretleri bu ayetin sadece ilk cümlesi olan "Allah, karşılık olarak cenneti verip müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır" mealindeki ifadeyi açıklamıştır. Ayetin geriye kalan kısmı maddi cihadla ilgili olduğu için onu açıklamamıştır.

Ona göre, bu asırda maddi cihad yerine manevi cihad ön plana çıkmıştır. Çünkü önemli bir görgü ve bilgi birikimine sahip olan bugünkü insanlar artık medenileşmiştir. Medenilere galebe çalmak ise ikna iledir, söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir. Üstadın "İttihad-ı Muhammedî cemiyeti" ile ilgili şu sözleri onun bu ayeti bu tarzda açıklamasının hikmetini gösterecek mahiyettedir. "Bu ittihadın nizamnamesi Sünnet-i Nebeviye ve kanunnamesi evamir ve nevahi-i şer'iyedir. Ve kılınçları da, berahin-i katıadır. Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir. Taharri-i hakikat, muhabbet iledir. Husumet ise, vahşet ve taassuba karşı idi. (Bu ittihada dahil olanların) hedef ve maksatları da, i'lâ-i Kelimetullah'tır. Şeriatta yüzde doksan dokuz ahlâk, ibadet, âhiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nisbetinde siyasete mütealliktir; onu da ulü-l emirlerimiz düşünsünler."(5)

İşte söz konusu ayetin yalnız ilk cümlesini açıklamak, onu vurgulamak, zihinlerin dikkatini o derse çevirmek, çok orijinal bir tefsir yaklaşımıdır. Çünkü bu metotla, asrın dertlerine deva, hastalıklarına şifa olan, çağdaş insanın en çok muhtaç olduğu evrensel/cihanşümul ahlakî değerleri ders vermeyi önceleyen bir tefsir anlayışı ortaya konulmuştur.

Kaldı ki, ayetin ilk cümlesinin-meal olarak- "Allah, karşılık olarak cenneti verip müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır" şeklinde olması, can ve mal ile yapılan cihadın yalnız savaşla değil, aynı zamanda manevi cihad olan nefis ve şeytana karşı yapılan mücadele ile de olabildiğini göstermektedir.

Müslümanların savunma mevkiinde olduğunu belirten Bediüzzaman'ın konuyla ilgili şu sözleri de oldukça önemlidir: "Hem sonra; bizim bulunduğumuz mekân ve mevki, bize yetecek ka­dar geniş olup dar gelmediği için; tecavüzün değil, tedafü'ün mev­kiinde bulunmaktayız.

Hem bi­zim di­nimizin esası da ona işaret ediyor ki;

لَا اِكْرَاهَ فِى الدِّينِ ve تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ ayet­leri bizi tedafü' mevki­inde durdurmaktadır. Evet, ayetteki تَعَالَوْا keli­mesi, en ilk vazifemi­z onları ittifaka davet olduğuna işaret etmek­te­dir. Cihadî müdafaayı ancak sonra yapabiliriz."(6)

Dipnotlar

1-Asar-ı Bediiye, 463.

2-a.g.e., 434.

3-Mâide, 5/51. Bu âyetin tefsiri için bkz. et-Taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, (ö. 310), Camiü'l-Beyan an Te'vili âyi'l-Kur'an, Beyrut, 1408/1988, IV/276; el-Kurtubî, Muhammed b. Ahmed, (ö. 671), el-Cami' li Ahkâmi'l-Kur'an, Beyrut, 1407/1987, VI/216.

4-Asar-ı Bediiye, a.g.y.

5-Divan-ı Harb-ı Örfi, 20; Tarihçe-i Hayat, 66.

6-Asar-ı Bediiye, 402

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE-2

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE-2

Bakın bu gün Regaib kandili. Benim kanaatim –ki siz de destekleyeceksiniz- şu an Türkiye’de

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE

-Bediüzzaman Ne Demek?- -Yazdı mı? Yazdırıldı mı?-

AZİZ ÜSTADIMA

AZİZ ÜSTADIMA

Aziz üstadım; seni tanıdığıma, eserlerini okuduğuma şükür ediyorum. Sana talebe olma şe

MEĞER İŞ BİZİM ANLADIĞIMIZ GİBİ DEĞİLMİŞ

MEĞER İŞ BİZİM ANLADIĞIMIZ GİBİ DEĞİLMİŞ

Biz münevverler, ekseriyet itibariyle herhangi bir içtimai meselede gazete haberleriyle iktifa ede

BÂZI MÛTEBER KAYNAKLARDA BEDÎÜZZAMÂN’IN DOĞUM TÂRÎHİ

BÂZI MÛTEBER KAYNAKLARDA BEDÎÜZZAMÂN’IN DOĞUM TÂRÎHİ

1- Bedîüzzamân Saîd Nursî: Târihçe-i Hayâtı, Eserleri, Meslek ve Meşrebi, Doğuş Ltd. Şi

BEDİÜZZAMAN’IN KİM VE NE OLDUĞU

BEDİÜZZAMAN’IN KİM VE NE OLDUĞU

Rahmetli Said-i Nursi veya Kürdi'nin nasıl yaşadığını ve nasıl öldüğünü öğrenmek içi

SAİD-İ NURSİ

SAİD-İ NURSİ

Abdürrahim ZAPSU Yetmiş yıl evvel Van vilâyetinin Nurs köyünde doğdu. Babasının ismi Mirza

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-5

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-5

Bu anlattıklarımız, mücahid alim Said Nursi’nin hayatının bazı safhaları ve lem’alarıd

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-4

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-4

Esaretten kurtulup Van’a döndüğünde Müslüman safları ve cemaatleri arasındaki İslami gayr

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-3

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-3

Bu kısa fetret dönemi sonrasında tüm himmetini bütün işlerde dinin tahkimine ve zayıflık g

İSMAİL ÇETİN HOCAEFENDİ ÜSTADI ANLATIYOR-2

İSMAİL ÇETİN HOCAEFENDİ ÜSTADI ANLATIYOR-2

Üstad üstaddır. Müceddiddir. Geçmiş büyüklerle irtibatı çok kuvvetlidir. Geleceklere de ç

Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örteriz ve sizi ağırlancağınız şerefli bir yere yerleştiririz.

Nisâ, 31

GÜNÜN HADİSİ

"Yâ Resûlâ'llâh, müslümanların hangisi efdaldir?" diye suâl ettiler. "Müslümanlar; dilinden elinden selâmette kalandır." cevâbını verdiler.

BUHARİ, KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, Ebû Mûsâ el-Eş'arî (r.a.)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI