ASR-I SAADET HATIRALARI-59

HZ. ÖMER(R.A)’İN FERASETİ Prof. Dr. Muhammed Süleyman et Temmavi, ‘Hz. Ömer ve Modern Sistemler’ adlı eserinde diyor ki; “Feraset, zekâ ve ilhamın karışığıdır. Amme işleriyle ilgilenenlerde bulun¬ması gerekli olan bir sıfattır


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2016-06-01 11:54:09

HZ. ÖMER(R.A)'İN FERASETİ

Prof. Dr. Muhammed Süleyman et Temmavi, 'Hz. Ömer ve Modern Sistemler' adlı eserinde diyor ki; "Feraset, zekâ ve ilhamın karışığıdır. Amme işleriyle ilgilenenlerde bulun­ması gerekli olan bir sıfattır. İleri sürülen bir durumda veya davada hükmetmek, için gerekli ve zarurî bilgilerin elde bulunması halinde genel kaide; hâkimin kararını veya hükmünü bilerek ve basiretli bir şekilde çıkarması gerekir. Ancak çoğu zaman acil durumlar, hâkime sabır gösterme ferasetini ve bilgi toplama fırsatını tanımaz. Bu durumda belki de milletlerin geleceğini tayin eden son söz liderin iyi takdirine ve kendisindeki deneyime dayanır.

Önceden de belirttiğimiz gibi, feraset, daha sonra tecrübe ve deneyle kazanılmaz. Feraset Allah korkusu­na, tam anlamıyla sorumluluk hissetme duygusuna, zekâ gücüne ve şeffaflığa istinad eden irsî bir meyildir. Şüphesiz ki her tabii meyil antrenmanla ve çalış­makla gelişir. Bütün bunlar Ömer b. Hattab'da maksimum derecede bulunuyor­du."

Daha sonra Temmavi bu konuyla alakalı misaller veriyor. Biz de birkaç tanesini, adı geçen eserden nakletmek istedik; "Rivayetlere göre Ömer (r.a.), dağdan inen bir A'rabiyi göstererek "Bu adam çocuğundan darbe yemiş ve onun hakkında şiir yazmıştır. Şayet isterse size dinleteyim" der. Durumun gerçekten de onun dediği gibi olduğu anlaşılır.

*** Yahya b. Said'in rivayetine göre, Ömer b. Hattab bir adama şöyle sordu:

"Adın ne?"

"Cemre."

"Kimin oÄŸlusun?"

"Şihab'ın oğluyum."

"Kimlerdensin?"

"El-Hurka'dan."

"Ondan sonra kimlerdensin?"

"Benî Dıram'dan."

"Nerede oturuyorsun?"

"El-Harre'de"

"Neresinde?"

"Zâtu lezâ harrebinde."

"Belki ailen (ehlin) yandı."

Ve hakikat dediği gibi ortaya çıktı.

*** Buharî'nin Abdullah b. Ömer'den rivayet ettiğine göre, Abdullah (r.a.) der ki: "Ne zaman Ömer, ben şunun şöyle olacağını sanıyorum dediyse hep zannettiği gibi olmuştur."

Bir gün Ömer (r.a.), otururken yanından yakışıklı bir adam geçtiğinde Ömer, "Yanılmıyorsam bu adam, cahiliyet dinine tabidir veya onların kâhinlerindendir" dedi. Ömer (r.a.)'in feraseti onun gerçek olduğunu bir daha isbatladı.

***Ömer (r.a.), Mugîre (r.a.)'yi Irak'taki görevinden alıp yerine Cübeyr b. Mut'im'i tayin etmek istedi. Cübeyr'den bu haberi gizlemesini ve yolculuğa ha­zırlanmasını istedi. Cübeyr gerekeni en iyi şekilde yaptı. Diğer taraftan Mugîre bir kadına Cübeyr'in eşine entrika çevirmesini istedi. Bu kadın haber toplamada meşhur idi. Öyle ki "hasat toplayan" tabiriyle ün kazanmıştı. Kadın evine gitti­ğinde eşinin onun yolculuğu için hazırlıklar yaptığını gördü. "Eşin nereye gidi­yor?" diye sorduğunda, eşi "Umreye gidiyor" diye cevap verdi. Hasat toplayan:

"O senden gerçeği sakladı. Senin onun nezdinde değerin olmuş olsaydı, işi­ni sana söylerdi," dedi.

Cübeyr evine gelinceye kadar eşi sinirli bir şekilde onu bekledi. Geldiğinde Cübeyr, durumu eşine açıkladı. Eşi de hasat toplayana olayı nakletti. Mugîre Ömer (r.a.)'e gidip öğrendiklerini açıklayarak şöyle dedi:

"Emirü'l-mü'mininin Cübeyr'i tayin etmesi görüşünü Allah mübarek kılsın." Ömer sırrına bağlı kalmasına şaşmadığı gibi sanki onu işitiyormuşcasına:

"Ya Mugîre! Ben senin için böyle ve böyle yaptım." (Yani senden gizli Cü­beyr'i senin yerine tayin edecektim.) Ve Cübeyr'in tayininden vazgeçti.

 ***Ömer (r.a.)'in feraseti hakkındaki rivayetlerin en garibi, Sariye'yi "El Ce­bel" diye çağırmasıdır. Ömer (r.a.) cuma günü Medine'de hutbe okuyordu. Hut­besine herhangi bir başlangıç yapmadan şunları söyledi:

"Ya Sâriye b. Hısn el-Cebel, el-Cebel (el-Cebel - dağ)"

Halk birbirine bakmış, kimse bir şey anlamamıştı. Namaz kılındıktan sonra Ali b. Ebi Talib, "Senin o söylediğin neydi?" diye sorar. Ömer (r.a.) şunları söyler:

"Aklıma müşriklerin kardeşlerimizi hezimete uğrattığı ve bir geçitten geç­tikleri geldi. Şayet geçidi geçmeyip dağa tırmanırlarsa düşmanı bulup muzaffer olacaklardı, geçide girerlerse helak olacaklardı."

Bu söz halkın arasında yayıldı. Bir ay sonra Beşir (r.a.) kendilerinin aynı gün ve aynı saatte dağı geçecekleri sırada Ömer (r.a.)'in sesine benzeyen bir se­sin kendilerine şöyle söylediğini belirtti:

"Ya Sariye b. Hısn, el-Cebel, el-Cebel."

Biz geçidi geçmeyip dağa yöneldik. Allah bize zaferi nasip kıldı."

Kaynak

Prof. Dr. Muhammed Süleyman et Temmavi, Hz Ömer ve Modern Sistemler, Kayıhan Yayınları, İst. 1993

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı baki kalacaktır.

Rahman, 26-27

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Evlad ve Akrabalara Ä°yilik

"Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz" [Tirmizi, Birr 33, (1953)]

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI