TARÄ°HTE SÃœNNETÄ°N HÃœCCET DEÄžERÄ°NE DÄ°L UZATANLAR-3

B. Hint Kıtası Geçen yüzyılda İngilizler Hindistan'ı tamamıyla sömürgeleştirdiler. Müslümanlar -başarısızlıkla da sonuçlansa- ülkelerini sömürgecilerin elinden çıkarmak için İngilizlere karşı cihad ilan ettiler. Ancak İngilizler silahlı cihadın arz ettiği tehlikeyi sezip, ulemadan silahlı cihadı inkar eden bir grup oluşturdular. Bunu da cihad hadislerini inkar ederek gerçekleştirme yoluna gittiler


Muhammed Salih Ekinci

sghursi@gmail.com

2016-10-30 12:26:51

B. Hint Kıtası 

Geçen yüzyılda İngilizler Hindistan'ı tamamıyla sömürgeleştirdiler. Müslümanlar -başarısızlıkla da sonuçlansa- ülkelerini sömürgecilerin elinden çıkarmak için İngilizlere karşı cihad ilan ettiler. Ancak İngilizler silahlı cihadın arz ettiği tehlikeyi sezip, ulemadan silahlı cihadı inkar eden bir grup oluşturdular. Bunu da cihad hadislerini inkar ederek gerçekleştirme yoluna gittiler.

Çerâğ Ali ve peygamberlik taslayan Gulâm Ahmed Kâdiyânî bu akımın öncü isimleri arasında yer aldı.

Öte yandan çöküş ve mağlubiyet psikolojisi Seyyid Ahmed Hân, Abdullah el-Cekrâlevî ve Ahmeduddîn el-Emretserrî gibi isimlerin çıkmasına neden oldu.

Son olarak Gulâm Ahmed Pervîz çıkıp Ehl-i-Kur'an adında bir cemiyet kurdu. Bunun yanı sıra aylık bir dergi çıkardı ve bu doğrultuda bazı kitaplar yayımladı.

Gulâm Ahmed Pervîz içtihad ve istiklâl davası güttüğü hal­de tamamıyla Tevfik Sıdkî'yi taklid edip, Hadislerin teşri' de­ğerini tamamen inkâr ediyordu. Sadece âhâd hadisleri reddet­mekle kalmıyor; beş vakit namazı, namazların rekât ve şekilleri gibi tevatürle bize intikal eden sünnetleri de reddediyor ve şöyle diyordu: "Kur'an bize sadece namaz kılmayı emretmektedir. Namazın eda şekline gelince bu devlet başkanına bırakılmış bir husustur. Devlet başkanı, zamana ve mekana göre istişarede bulunarak bunu belirler."

Bunlar daha önce Tevfik Sıdkî'nin "İslam Sadece Kur'an'dan İbarettir" isimli makalesinde ileri sürdüğü, ancak sonradan vaz­geçtiği görüşlerin aynısıdır.

C. Türkiye

İnkar boyutunun Türkiye ayağı ile ilgili olarak şunları söy­lemek mümkündür.

Çağımızda Türkiye'de de bazı kimseler, bu akımın bayrak­tarlığını yapmışlardır. Bu kimseler iddialarında fikrî bağımsızlık görüntüsüne bürünseler de aslında oryantalistlerden ve onların yerli takipçilerinden özellikle de Advâun ale's-Sünnet-i-Muhammediye adlı kitabın müellifi Mısırlı yazar Ebu Reyye'den beslenmektedirler. Hâlbuki bu kitap yayımlandığı günden itiba­ren birçok muhakkik âlim tarafından tenkid edilip çürütülmüş­tür. Mezkûr cereyanın bayraktarları içtihad ve bağımsız dü­şünme davası güttükleri halde, üstü kapalı bir tarzda bu kitabı referans alıp, harfiyen taklid etmişlerdir.

Bunların haricinde Türkiye'de başka bir gurubun da varlı­ğından bahsedilebilir. Bunlar, mevcut konjonktür karşısında ru­hen sarsıldıkları gibi Sünnetin hüccet değerini inkar edenler kar­şısında da psikolojik çöküntüye uğramış kimselerdir. Bunlar vü­cûtta meydana gelen şişikleri kabartan tabib gibi konjöktürü meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Bu grup Sünneti reddetmese de ona tamamıyla itimad da etmemektedir. Sünnetin hüccet de­ğerini inkâr edenlerle ümmetin ittifakla benimsediği sünnet an­layışı arasında gidip gelmektedirler.

Esefle belirtmek gerekir ki, Türkiye'de durum budur. Bu ül­ke İslam dünyasında tüketilip dışlanan görüş ve eğilimlerin re­vaç bulduğu bir pazar haline gelmiştir. Söz konusu fikirler İslam dünyasında çürütüldükten sonra Türkiye'de birileri çıkıp onları benimsiyor ve yaymaya çalışıyor. Bu da birçoğunun yeniliğe ve muhalefete aşırı derecede düşkün olmasından kaynaklan­maktadır. "Muhalefet et, meşhur olursun." (hâlif tu'ref) cümle­sinde ifade edilen duruma benziyor. Bu kişiler muhalif görüşleri gündeme getirmeselerdi gündemde olmaz ve tanınmazlardı.

Sözün Özü

Hicrî ikinci yüzyılda az sayıda bazı kimseler, Sünnetin teşriî değerini inkâra kalkıştılar. Bu tutumun temelinde cehalet yat­maktaydı.

Bunun haricinde mütevatir dışındaki hadisleri de inkar eden başka bir güruh daha türedi. Ancak bunlar da ikinci yüz­yıldan sonra inkıraza uğrayıp, ortadan kalktılar.

Çok sonraları -belki de batı sömürgecilerin etkisiyle- bu akımlar tekrar ortaya çıktı. Bunlardan bir kısmı sadece cihad hadislerini inkar ederken, bazıları hadisleri tamamıyla (mütevatir, meşhur ve âhâd) hepsini inkar ettiler.

Her halükarda modern akımların Sünneti inkârı hicrî ikinci yüzyıldaki inkârdan farklı değildir. Modern inkarcıların selefle­rine ilave ettiği bir argüman bulunmamaktadır. Meşhur deyişle ifade etmek gerekirse "bu gün, ne kadar da düne benziyor.

Çalışmamıza tabiî bir neticeyle son vermek istiyoruz. O da şudur: Allah'a ve Ahiret gününe inanan bir müslümanın Sün­netin hüccet değerini inkar etmesi mümkün değildir. Meğer ce­halet ya da şüphecilerin telkinleri sonucu meseleleri karıştırarak aldatılmış olsun.

Bu konuyu Dr. Abdulganî Abdulhalık, Hücciyyetu's-Sünne adlı kitabında güzel bir şekilde tasvir edip özetlemektedir. Allah kendisine rahmet etsin ve Ümmet-i Muhammed namına onu en güzel şekilde mükâfatlandırsın. Onun açıklamalarını sözümüze misk-i hitâm kılmak istiyoruz.

Şöyle diyor Abdulganî Abdulhalık:

"Kendilerini ilim adamı olarak lanse edip Sünneti bizatihi inkâr eden bazı kimseler bulunmaktadır. Ancak bunların duru­munu inceleyip gerçek amaçlarını deşifre ettiğimizde üç tipten birine dahil olduklarını görürüz

Bunların ilki, dinle alakası olmayan inançsız ve zındık kim­sedir. Bu tipler, İslam'ı yıkmak ve Müslümanları yok etmek amacıyla İslam'ın esasları etrafında şüphe uyandırmak için küf­rünü gizleyip müslüman olarak görünürler. Bunlar dine ve dinin esasını teşkil eden Kur'an'a açıkça saldıramadıkları için başka bir zaviyeden yani Sünnet cephesinden saldırıyorlar. Zira Sünnetin ortadan kalkmasıyla Kur'an anlaşılmaz hale gelir ve Kur'anî hükümler de işlevsiz kalır. Böylece Kur'an'ın varlığı, yokluğuna eşdeğer olur. Sonuçta Kur'anı, arzu ve isteklerine göre yorumlayıp tevil edebilecekleri bir oyuncak haline getir­meye çalışırlar. Onlar şu ayetlere bağlı görünmeye çalışarak Kur'an'ı anlayabileceklerini sanıyorlar.

"Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık" (En'am; 6/38)

"Biz Kitabı her şeyin açıklayıcısı olarak sana indirdik." (Nahl: 16/89)

Bu ifadeler haktır fakat bunlarla batıl bir hedef amaçlan­maktadır. Kuran, şeriatın tamamını kapsar; şer'î bütün hüküm ve kanunların esasıdır. Ancak bu husus, söz konusu kimselerin hedeflediği batıl amacı yani Sünnetin hüccet değerini inkar et­me sonucunu doğurmaz.

İkincisi, küfrünü açıkça ilan edip maskesini çıkaran kimse­dir...

Üçüncüsü ise, hakka ve hakikate kavuşmayı uman inançlı, ancak aldatılmış kimsedir. Değişik temayüller aklını çelip onu farklı yönlere çeker. Dine bağlı, din konusunda duyarlı gibi gö­rünen ve dini savunma kisvesine bürünen dinsizler ve zındıkla­rın ileri gelenleri, keskin dilleriyle ve sahte dinî görüntüleriyle bozuk görüşlerini ve batıl mezheplerini bu gibi zavallılara süslü gösterirler. Hüccet ve delil namına bir takım şeyler derleyip hakkı batılla karıştırırlar. Karşılarındakiler de onların dini koru­duklarını zannederek iyi niyetlerinden ötürü söylenenleri alırlar. Bunların sahih ve güçlü görüşler olduğuna inanarak insanları buna davet ederler. Bunların içerdiği hata ve dalâletin, doğur­duğu fitne ve fesadın farkında olmaksızın olanca gücüyle bun­ları savunur. Bundan dolayı "akıllı düşman, cahil dosttan daha iyidir" denilmiştir.

Şüphesiz bu gibi insanların muhalefeti müçtehidlerin Sün­netin hüccet olduğu ve kendisiyle amel edilmesi gerektiği şek­lindeki icmaına halel getirmez. Nitekim bu konu, dinin bedâhetle bilinen (malûmun mine'd-din bi'z-zarûre) meseleleri ara­sında yer almıştır. Daha önce de belirtildiği gibi dinin bedîhî meselelerinden pek çoğu da bu konuya dayanmaktadır."

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenemez.

İsrâ, 15

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Her şeyin bir alameti vardır. İmanın alameti de namazdır."

Münavi

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI