CUMHUR-3
Cumhur ve Millî Aidiyet Güçlü millî aidiyet ve sahiplenme hissine Nursi sık sık ‘milliyet’ kavramıyla atıfta bulunur. (A.g.e, s.24, 26, 43) Cumhurda ‘milliyet’ özellikle hürriyet ve demokratik değerlerin derinleştiği dönemlerde güçlü bir aidiyet ve sahiplenme hissi olarak ortaya
Cumhur ve Millî Aidiyet
Güçlü millî aidiyet ve sahiplenme hissine Nursi sık sık 'milliyet' kavramıyla atıfta bulunur. (A.g.e, s.24, 26, 43) Cumhurda 'milliyet' özellikle hürriyet ve demokratik değerlerin derinleştiği dönemlerde güçlü bir aidiyet ve sahiplenme hissi olarak ortaya çıkar. Cumhurun fertleri ülkesine karşı derin bir sorumluluk, sevgi ve bağlılık hissederler. Ülkesinin dostunu dost, düşmanını düşman görürler.
Bilindiği gibi millî aidiyet konusu sosyolojinin önemli bir konusudur. Aidiyetin kaynağı inanç mıdır? İnanmadığı halde güçlü aidiyet söz konusu olamaz mı? Ya da güçlü şekilde inandığı halde aidiyeti olmayan insanlar bulunamaz mı? gibi soruları sosyologlar cevaplamaya çalışır. Sosyolojik araştırmalarda sosyal bilimciler, inançlı aidiyet, inançsız aidiyet, inançlı aidiyetsizlik, inançsız aidiyetsizlik gibi durumların söz konusu olabileceğini bulmuşlardır. (Roy, 2007) Gerçekten kişisel tecrübelerimiz de bunun böyle olduğunu göstermektedir.
Ülkemizde mevcut cumhurunun tutumu 'inançlı aidiyet' kategorisine girer. Yani cumhur fertleri hem inançlıdır hem de vatanseverdir, vatanına sımsıkı bağlıdır. Öte yandan cumhur aşırıya kaçmayan bir mezhep ve meşrep aidiyetine sahiptirler. İslam'a ve ülkeye hizmet edenlere karşı derin bir sempati ve sevgi taşırlar. Onların taleplerini gönül rızasıyla yerine getirir, onların istediği beşeri ve mali kaynakları onlara cömertçe tahsis ederler.
Cumhurun bu cömertçe tutumundan aşırı derecede yararlandıkları halde bazı dini cemaatlerin süratle millî aidiyetsizliğe doğru kaydığını da müşahede etmekteyiz. Doğal olarak bu durum cumhurdan kopma, yabancılaşma ve cumhurun varoluşsal özüyle çelişki ve düşmanlık içinde olan kesimlere eklemlenme ile sonuçlanmaktadır. Aslında bu durum ülkemiz için son derece riskli ve tehlikeli bir gelişmenin habercisidir.
Bilindiği gibi DAEŞ gibi terör organizasyonu besleyen beşeri kaynak sağlam inancı olmasına rağmen millî aidiyetten mahrum guruplar olmuştur. Avrupa ve Amerika'da doğup büyüyen, dinini belli bir hocadan değil internetten öğrenen bazı selefi gençler ne hoca ve ne mezhep otoritesi kabul etmekte ve ne de millî bir aidiyet hissetmektedirler. Bunlar kendilerini dünya vatandaşı cihatçı olarak görmektedirler. Batı'da her türlü teröre bulaşanlar genellikle bu tip aidiyetsiz gençler arasından çıkmaktadır.
Keza ülkemizdeki siyasi çekişmeler ve kutuplaşmalar nedeniyle, belli bir mezhep ve meşrebe ait olmasına rağmen bazı cemaat fertleri ülkenin varoluşsal özüne düşman yerli ve yabancı kesimlerle ittifak içerisine girecek kadar cumhurun 'hayat evreni'nden kopmaya başlamıştır. Bunlar kendi aralarında cumhurun belirlediği ülke yöneticilerini öyle şeytanlaştırmaya çalışmaktadırlar ki doğal olarak bunun sonucu yabancı ülkelerin yöneticileri ve kurumları onlara sempatik gelmeye başlamaktadır. Nursi bu tip aidiyetsizleri 'sefil' olarak niteler. İttihatçıların bazı hatalarından dolayı Enver Paşayı Ermeni Taşnak Komitesi Reisi Antranik, Said Halim Paşayı Yunan Başbakanı Venizelos'la aynı tutmaya kadar götürenler karşı Nursi 'Ben tokadımı Antranik ile beraber Enver'e, Venizelos ile beraber Said Halim'e vurmam, nazarımda vuran da sefildir" (Nursi, Sünuhat, 66-67) diyerek hatalı da olsa ülke yöneticilerinin yabancılarla eşit tutulamayacağını söyler.
Yönetimden Ortalama Adalet ve Fazileti Talebi
Ülkemizin jeo-politik durumu cumhurun ülke yöneticilerinden beklentisini mütevazı bir konuma indirmiştir. Gerçekten cumhur yöneticilerden beklenti konusunda uçuk değil, çok realisttir. Cumhurun beklenti düzeyi ortalama adalet ve ortalama fazilettir. Cumhur, ütopist bir tarzda neredeyse hiçbir hükümetin başaramayacağı yüksek fazilet ve adalet beklentisi içerisinde olmaz. Böyle bir beklentinin büyük ihtilaf ve kaosa neden olacağı bilinci içerisindedir. Bu ılımlı beklenti tarihi tecrübeler sonucu oluşmuştur. Çünkü Türkler diğer İslam toplumlarından (İran, Afganistan, Arabistan vs) farklı olarak medeniyetin kırılma noktalarında yurt tutmuştur. Bu nedenle bu coğrafyada güvenlik çok önemlidir. Çünkü bu coğrafyanın işgal edilebilme riski diğer İslam coğrafyalarına göre daha fazladır. İşgal ise din dâhil, insanların hayatlarının, toprak ve ülkesinin bir daha geri dönmeyecek şekilde elden çıkması demektir.
Türklerin tarihi bir daha geri dönmeyecek şekilde elden çıkan kayıplar tarihidir. Dolayısıyla insanların can, mal ve din güvenliğinin iç barışla yakın ilişkisi vardır. Bu nedenle toplumsal barış ve bunun gerekleri birincil öneme sahiptir. Bilinen tarihimizde her hangi bir ahlaki zafiyet (su-i istimal, rüşvet vs gibi), dini ihmal ya da adaletsiz davranma gibi olumsuzluklardan hareket ederek ulema ya da şeyhlerin güvenlikten ve sosyal düzenden sorumlu siyasilere ya da bürokratlara saldırmaları, onların itibarını halkın gözünden düşürmeleri ve bunun neticesinde toplumda fitne ve iç huzursuzluğun baş göstermesi asla arzu edilmeyen bir durumdur. Bu nedenle cumhur, ulemanın kürsülerde, şeyhlerin tekke sohbetlerinde çok özenli bir üslup kullanmasını ister, uçuk ve aşırılığa kaçan eleştirilerden hoşlanmaz. Böylece cumhur sosyal ve siyasal düzenin kaosa sürüklenmesini önlemiş olur.
SONUÇ
Sonuç olarak tarihi tecrübeler ve sahip olduğu dini-itikadi düşünce cumhura üstünde yaşadığı toprağa güçlü aidiyet, siyasete katılıp siyasetin itidal üzerinde olmasını sağlama, her türlü aşırı beklentiden uzak durup ortalama bir 'iyi'yle yetinme ve ortaya çıkabilecek tüm fitne ve kargaşaya karşı koyma niteliği kazandırmıştır. Cumhur tarihin derinliklerinden süzülüp gelen tecrübesiyle siyasi, ahlaki ve ilmi çevrelerden kendisinin adam yerine konulmasını ve hürriyetinin güvence altına alınmasını istemektedir. Bunun karşılığında onlara itaat, hürmet, sadakat, insani ve mali kaynaklar gibi değerleri cömertçe sunmaya hazırdır ve sunmaktadır.
Cumhur tarihi tecrübelerinden vatan ya da din adına ortaya çıkacak bir 'milli şef'in nelere mâl olacağının fena şekilde bilincindedir. Bu nedenle her türlü istibdat eğilimini kendi varlığına yönelmiş bir tehdit olarak görmekte ve ona göre tedbir almaktadır. Öte yandan cumhur gelenek ve dini değerleri konusunda son derece duyarlı ve muhafazakârdır. Siyasi tercih olarak dini değerlere duyarlı olan partileri desteklemekte; bu konuda duyarsızlık gösteren ya da bu değerlere zarar vermeye çalışan kadroları ya ademe mahkum etmekte ya da iktidar yüzü göstermemektedir.
Demokratik değerlerin ve kurumların derinleştiği ve yaygınlaştığı, yani cumhurun etkinliğinin iyice arttığı bir sosyo-kültürel zeminde yeniden bir 'müstebit' ya da 'milli şef'in her şeyi kontrol altına alacağı endişesi içerisinde olmak abestir. Çünkü böyle bir durum bizzat cumhurun doğasıyla çelişen bir durumdur. Önümüzdeki on yıllarda olacak şey demokratik değerlerin daha da kurumsallaşması ve derinleşmesidir.
Kaynakça
Duran, Bünyamin, 'Türk-İslam Tarihinde Ulemanın Siyasal Tavrı', Tefekkür Dergisi, Sayı:46, 2011
Duran, Bünyamin, 'Açık Toplum, Kamu Alanı ve Münazarat', Köprü Dergisi, Sayı: 99, 2007
Duran, Bünyamin, İslam Toplumlarında Sosyo-Ekonomik Değişme, OSAV, 1995
Nursi B. Said, Münazarat, Ensar Neşriyat, www.risale-i nur arama motoru
Nursi B. Said, Sunuhat, Envar Neşriyat, www.risale-i nur arama motoru
Roy O., 'Islamic evangelism. Islam in Europe' , date of consultation 10.10.2007, www.eurozine.com/articles/2006-08-17-hervieuleger-en.html
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
AFETLER VE KURTULMA YOLLARI
A-ZAHİRİ AFAT: -İflas. Müslümanların çoğu iflasla kuşatılmasının sebebi: bilgi azlı
TEŞRİK TEKBİRLERİ
Teşrik tekbirlerinin ve ihlas suresinin Arefe gününde 1000 defa okunmasının bazı hikmetleri:
İSTİKBAL İSLAM’INDIR-3
Bediüzzaman’ın Müdellel Ümidi: Bediüzzaman hazretleri, (31 Mart hadisesinden bir müddet son
İSTİKBAL İSLAM’INDIR-2
II. HZ. PEYGAMBERDEN GELEN BEŞARETLER Hayatı boyunca ümmetine karşı gösterdiği ilgi, şefkat
İSTİKBAL İSLAM’INDIR-1
Gelecekte İslamiyet’in hâkimiyetine işaret eden beşaretler: Kur'an-ı Kerim'in istikbalin hâ
ÖLENLER EŞİT DEĞİLDİRLER
İnsanların ölüme negatif düşüncelerle bakmalarındaki sıkıntılardan biri de şudur ki, onu
CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR
Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle
ACBU’Z ZENEB HADİSİ
Bir sorunun cevabı; “Müzedeki bir insanın iskeleti 2.000 senedir var olduğu söyleniyor. Halbu
NAMAZDA 17 SIRRI
İslam Literatüründe “el-Mabud” kelimesi hakiki mabud olan Allah’ın bir vasfıdır. Ebced d
İNSANLARIN AYIBINI GİZLEMEK
Kişi kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, başkalarına da öyle davranmalıdır. Bu minva
CEHENNEM NEREDEDİR?
Soru: Cehennem Nerededir? Cevap: Cennet ise Kur’an-ı Kerim'de zikredildiği gibi yüksektedir ve
- RUM SURESİ ÖZELİNDE FITRAT DİNİ’NE BAKIŞ
- HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-2
- HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-1
- SAYGI GÖSTERGELERİ
- SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-2
- SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-1
- FİTNE HADİSLERİNE İTİRAZLAR
- NEDİR İTTİHAD-I İSLAM?
- BATI DÜNYASININ İHANET SENARYOLARI VE PİLTDOWN ADAMI
- HZ. MUAVİYE'NİN, OĞLU YEZİD'İ VELİAHD TAYİN ETMESİ
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-5
- HZ. MUÂVİYE RÂŞİD HALÎFELERDENDİR
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-4
- ABDULLAH BİN SEBE DİYE BİRİ YOK MUDUR?
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-3
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-2
- SORU SORMA AHLAKI
- İLİM ALINACAK ÂLİMİN ÖZELLİĞİ VE SEÇİMİ
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-1
- HÜR MÜSLÜMAN HANIMIN VASIFLARI:
- İLMİ, SALİH VE EHLİYETLİ HOCALARDAN ALMANIN ZORUNLULUĞU
- İLİM TAHSİLİNDE ÂLİ HİMMET SAHİBİ OLMAK
- İLİM TAHSİLİNDE VE ÖĞRETİMİNDE İYİ NİYET
- HAKKA TALİP OLANLARA ÖNEMLİ TAVSİYELER
- İSLÂM, BİLİME DÜŞMAN MIDIR?
- İLİM TALEBESİNİN İHTİYAÇ DUYACAĞI MEZİYETLERİN ÖZETİ
- İLMİN KADRİNİ BİLMEK
- PEYGAMBERLERİN MASÛM OLUŞU
- BİR MEDRESE PROGRAMI ÖRNEĞİ
Araf suresi 164.ayet
"İçlerinden bir topluluk, "Allah'ın helâk edeceği, ya da çetin bir azapla cezalandıracağı bir kavme ne diye nasihat ediyorsunuz" dediği vakit, o uyarıda bulunanlar dediler ki; "Rabbiniz tarafından mazur görülmemiz için, bir de belki günahlardan sakınırla
GÜNÜN HADİSİ
Kur'an'ı cebren (açıktan) okuyan, sadakayı açıktan veren gibidir. Kur'an'ı gizlice okuyan, sadakayı gizlice veren gibidir."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2920; Ebu Davud, Salat 315, 1333; Nesai, Zekat 68
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Cumhuriyet'in ilanı(29 Ekim 1923) *Sütçü İmam Maraş'ta direnişi başlattı(31 Ekim 1919) *I.Dünya Harbine girdik(1 Kasım 1914) *İmam-ı Rabbani Hz.lerinin İrtihali(2 Kasım 1624) *Hz.Ömer(r.a.)'in Şehadeti(3 Kasım 644)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...